konusu yapmıştı. Ancak dişlerinin arasından kısık bir ses çıkararak ıslık çalabiliyordu ama bu da
ona yetiyordu yalnızken ve şimdi nasıl olsa çevrede kendisini işitecek kimse yoktu. Arkadaşları
o sıralarda okulda coğrafya dersin50
peydiler, bir tek kendisi dışarıda ve özgürdü. Arkadaşlarını geride bırakıp öne geçmişti,
bundan böyle hepsinden üstün durumdaydı.
Kendisine az acı çektirmemişlerdi, August'tan başka içlerinden hiçbiriyle
dostluk kurmaya yanaşmamıştı, çünkü kavga dövüşlerinden ve oyunlarından pek
hoşlanmamıştı. Eh, şimdi
avuçlarını yalasmlardı bakalım salaklar, kaz kafalılar! Onlardan öylesine nefret ediyordu
ki, bir an ıslık çalmayı kesip dudak bükmeden duramadı.
Ardından oltayı topladı, güldü kendini tutamayarak, çünkü iğnenin ucundaki yemin yerinde
yeller esiyordu. Teneke kutudaki çekirgelerden artakalanlarını çıkarıp azat etti; hayvancıklar,
sersemlemiş halde isteksiz isteksiz bir-iki sıçrayıp kısacık otların içine daldılar. Bitişik
tabakhanedeki işçiler öğle paydosu yapmıştı; Hans'm da yemek için eve dönmesinin vakti
gelmişti. Sofrada fazla bir şey konuşulmadı.
"Bir şey tutabildin mi bari?" diye
sordu bir ara babası. "Beş tane."
"Bak sen! Ama dikkat et, büyüklerini yakala-mayasm, sonra yavrular yetişmez, balıkların
nesli tükenir
ırmakta."
Konuşma bu kadarla kalmıştı. Hava o kadar sıcaktı ki! Ne yazık, yemeğin hemen ardından
gidip yüzemeyecekti Hans. Nedendi sanki? Sağlığa zararlıymış! Ne zararhydi, ne bir şey; babası
kendisinden daha mı iyi bilecekti; Hans, yasak falan dinlemeyerek kaç kez öğle yemeğinin
ardından gidip yüzmüştü ırmakta.
Ama şimdilerde bunu hiç yapmıyordu, böyle densizliklere kalkışmayacak kadar büyümüştü.
Do'stlaringiz bilan baham: |