Hazirlayanlar


Download 3.42 Mb.
Pdf ko'rish
bet27/41
Sana17.10.2017
Hajmi3.42 Mb.
#18082
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   41

.

 

Bu kilise-

lerden biri Zincidere’dedir 

(Fotoğraf 1). Kilise,

 

Zinci-


dereli Protestanların  ibadet 

ettikleri evin harabiyeti ne-

deniyle 1883’te Babı

â

li’ye 



başvurmaları üzerine yapılmıştır

45

.  Başvuruda, yapım  masrafl arının yar-



dımlardan elde edilen 300 Osmanlı lirası ile karşılanacağı da belirtilmiştir. 

İşlevini yitirdikten sonra çeşitli amaçlar için kullanılan yapı, bugün, birkaç 

geleneksel eşya ve fotoğrafın sergilendiği bir müzedir. Bölgedeki kilise 

mimarîsinden farklı tasarımı ve kırmızı rengi ile dikkat çekmektedir. 

İmparatorluktaki tüm gayrimüslim cemaatlere aynı ortamın sunuldu-

ğu bu dönemde, Kayseri’de pek çok Ortodoks ve Gregorian kilisesi yapıl-

mış, Hıristiyanların yaşadığı mahalle ya da köylerin hemen hepsinin bir 

kilisesi olmuştur

46

. Kayseri’deki Ermeni kiliselerinden bugüne ulaşanlar, 



kent merkezi, Tavlusun, Darsiyak, Efkere, Germir, Develi, Gesi, Nirze ve 

Tomarza’da bulunmaktadır. 

42  G. Augustinos, Küçük Asya Rumları: 19. yüzyılda inanç ve etnisite, 1997, Ayraç Yayınevi, 

Ankara, s.196-197

43  Ş. Kantarcı, www.ktuvakfi .org.tr/gorusler4.htm

44 G. Alan, s.53-54

45  Adl.Mzhp. 76/5 1310 M 5-10.

46 A. Aktan, Osmanlı belgelerine göre Kayseri’deki gayrimüslim tebaanın durumu”, 2000, 

III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu, Erciyes Üniversitesi, Kayseri, s.14

Fotoğraf 1: Zincidere Kilisesi


382

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Kent merkezinde, Kiçikapı’da bulunan Surp Asdvadzadzin Kilisesi 

1835’te yapılmış olup 1875 ve 1885 yıllarında onarım görmüştür

47

. Birinci 



Dünya Savaşı’na kadar işlevini sürdüren yapı sonraları depo, sergi salonu, 

belediye ve zabıta karakolu olarak kullanılmıştır. Bugün, Gençlik ve Spor 

İl müdürlüğüne bağlı spor ve resim, müzik, yabancı dil kursları verilen bir 

merkez olarak değerlendirilmektedir (Fotoğraf 2). 

Yine kent merkezindeki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi 1859 yılında 

inşa edilmiş 1883-1885 yılları arasında onarım görmüştür. 1902-1903 yıl-

larında kilisenin içi sıvanarak altın kaplanmış ve kadınlara mahsus bölüm 

ile üst kat koro ve ibadet yerleri genişletilmiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndan 

sonra bazı ufak tefek onarımlarla 1919’da tekrar açılmıştır

48

. Halen kilise 



olarak kullanılan yapı İç Anadolu Bölgesi’nde ibadete açık tek Gregorian 

kilisesidir (Fotoğraf 3, 4).

Tavlusun’daki 1835 tarihli onarım fermanı bulunan kilise bugün her-

hangi bir kullanımla değerlendirilmemektedir. Darsiyak’taki kilisenin, 

köyde bulunan Surp Andreas ve Surp Toros kiliselerinden

49

 hangisi olduğu 



bilinmediği gibi yapının Rum kilisesi olma ihtimali de bulunmaktadır

50



Efkere Surp Stepanos Kilisesi (Fotoğraf 5) 1691 yılı ve 1718-1760 

yılları arasındaki muhtelif elyazmalarında anılmaktadır51. Bugünkü kili-

se, 1871’de yapılmış olup52 1886’da onaylanan bir onarım başvurusu bu-

lunmaktadır53. Kubbesi mevcut olmayan yapı, etkileyici giriş cephesi ve 

iç bezemeleriyle dikkat çekmektedir. Germir’deki XIX. yüzyıl kilisesinin 

bugün sadece; apsis ve batı duvarı ile yan duvarlarının bir kısmı ayakta-

dır. 

Develi’deki 1895 tarihli Surp Toros Kilisesi, 1978’de cami olarak kul-



lanıma açılmış, aynı yıl minare eklenmiştir. 1999’da Vakıfl ar genel müdür-

lüğünce başlatılan tadilât ve restorasyon çalışmaları 2002’de tamamlan-

mıştır (Fotoğraf 6).

47 A. Alboyacıyan, Badmootiun Hye Gesaria, 1937, Cairo.

48 P. Tuğlacı, İstanbul Ermeni Kiliseleri, 1991. Pars Yayın Ltd., İstanbuls.268

49  Kevorkian ve Paboudjian, s.223.

50  Konuyla ilgili ayrıntılı tartışmaya tezde yer verilmiştir 

51 efkere.com

52 A. Alboyacıyan,.

53  Aktan, a.g.m., s.14



383

Şeyda Güngör AÇIKGÖZ



Fotoğraf 2: Surp Asdvadzadzin Kilisesi

Fotoğraf 3: Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi

384

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER



Fotoğraf 4

Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi

Fotoğraf 5

Surp Stepanos Kilisesi

Fotoğraf 6: Surp Toros Kilisesi

 

1835 tarihinde yapımına izin verilen Tomarza’daki Surp Bogos Bed-

ros Kilisesi

54

 özgün işlevinin ardından sırasıyla, Toprak Mahsulleri Ofi si 



deposu, sinema ve belediye deposu olarak kullanılmıştır (Fotoğraf 7, 8).

Dinî kimlikler üzerine kurulu bir sistemin çözülmesinin, belki de en 

fazla dinî yapılarla temsil edilmesi, ironik bir rasyonalite barındırmaktadır. 

Bu dönemin Kayserisi’ni anlatan seyyahlar bir Hıristiyan kenti

55

 imgesin-



54  C.Adl.2885 Ra 1251.

55 Naumann, s.214.



385

Şeyda Güngör AÇIKGÖZ

den söz etmektedir artık. Öyle 

ki, çan sesleri ve kubbelerin 

üzerindeki haçlar, İslâm’ın gü-

cünün azalmasına bağlı olarak, 

Alparslan zamanında yıkılan ki-

liselerin yeniden doğuşu olarak 

yorumlanmıştır. Yabancı göz-

ler, birkaç minare dışında, kili-

se kompleksleri ve taş evlerden 

oluşan bir kent

56

 görmektedir 



burada. 

56 Schweinetz, s.114



Fotoğraf 7, 8

Surp Bogos Bedros Kilisesi

 

386

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER



Kaynaklar

Aktan, Ali, “Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri’deki Gayrimüslim Tebaanın Durumu”, 

III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 

2000.


Alan, Gülbadi, “Amerikan Board’un Anadolu’daki Teşkilâtlanması Çerçevesinde 

Kayseri  İstasyonu ve Uç İstasyonların Kuruluşu ve Gelişimi”, III. 

Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 

2003.


Alboyacıyan, A.,. Badmootiun Hye Gesaria, Cairo 1937.

Andreasyan, H. D., Simeon Tarihte Ermeniler 1608-1619, Çiviyazıları,  İstanbul 

1999.

Augustinos, G., Küçük Asya Rumları: XIX. Yüzyılda  İnanç ve Etnisite, Ayraç 



Yayınevi, Ankara 1997.

Barkley, H., A ride through Asia Minor and Armenia, John Murray, London 1891.

Bozkurt, Gülnihal, Gayrımüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukukî Durumu (1839-

1914), TTK Basımevi, Ankara 1996.

Çayırdağ, Mehmet, “Kayseri’de Sultan II. Abdülhamit dönemi bina ve kitabeleri”, I. 

Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi, 

Kayseri 2000. 

Damadyan, K., “Aziz Aydınlatıcı Grigor ve Kayseri’nin Ermeni Kilisesi Bakımından 

Önemi”, Uluslararası Anadolu İnançları Kongresi Bildirileri, 23-28 

Ekim 2000, Ankara 2001.

Eravşar, O., Seyahatnamelerde Kayseri, Ticaret Odası yayını, Kayseri 2000.

Erdoğru, Mehmet Akif, “16-17. Yüzyıllarda Kayseri Zımmîleri”, I. Kayseri ve Yöresi 

Tarih Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 2000. 

Güler, Ali, “Kayseri’de Demografi k Durum”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu 

Bildirileri, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 2000.

Hülagü, Metin, “19. Asrın ortalarında Kayseri’de Aşiret Olayları”, II. Kayseri ve 

Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 

1998.


Kantarcı, Şenol, www.ktuvakfi .org.tr/gorusler4.htm.

Karagöz, Mehmet, “XVI-XVIII. Yüzyıllarda Kayseri Şehrinin Fiziki Görünümü 

ve Mahallelerin Durumu”, II. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu, 

Erciyes Üniversitesi, Kayseri 1998.

Kayseri ve Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, İstanbul Ermeni Patrikliği, İstanbul 1986. 

Keskin, Mustafa, “1247-1277 Tarihli Kayseri Müfredat Defterine Göre Kayseri ve 

Tâbi Yerleşim Yerlerinde Nüfus Dağılımı (1831-1860)”, II. Kayseri ve 

Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 

1998.

Kevorkian, R., P.B. Paboudjian, Les Armeniens en Ottoman, Arhis Yayınevi, Paris 



1992.

387

Şeyda Güngör AÇIKGÖZ

Kocabaşoğlu, Uygur, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika, İmge Yayını, Ankara 

2000.


Naumann, E., Vom Goldenen Horn zu den Quellen des Euphrat, Verlag von R. 

Oldenbourg Yayınevi, Leipzig 1893.

Ortaylı, İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahallî İdareleri, TTK Basımevi, Ankara 

2000.


Özkan, S., “Kayseri ve yöresinde azınlık ve yabancı okullar”, II. Kayseri ve Yöresi 

Tarih Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 1998.

Özsoy, Hasan, “Kayseri’ye Amerikalı Misyonerlerin İlk Gelişleri ve Talas Amerikan 

Kız Okulu”, II. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, 

Erciyes Üniversitesi, Kayseri 1998.

Pamukciyan, K., Ermeni Kaynaklarından Tarihe Katkılar-Zamanlar, Mekânlar, 

İnsanlar, Aras Yayınları, İstanbul 2003.

Ramsay, W.M., Impressions of Turkey, Hodder and Stoughton, London 1897.

Safrastyan, A., İstanbul Ermeni Patrikliği Tarafından Türkiye Adalet ve Mezahib 

Nezareti’ne Sunulmuş Ermeni Kiliseleri ve Manastırları Listeleri ve 

Takrirleri, 1966. 

Soykan, T., Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslimler, Ütopya Kitabevi, İstanbul 

2000.

Svajian, S., A Trip Through Historic Armenia, Greenhill Publishing, Newyork 1983.



Tosun, R., Kayseri’de Ermeni Olayları, Kaytam Yayını No:2, Kayseri 1997.

Tuğlacı, Pars, İstanbul Ermeni Kiliseleri, Pars Yayın Ltd., İstanbul 1991.

Varjabedian, J. Preserving the History of Efkere, Turkey www.efkere.com.


BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜNÜN MİMARLARI: 

OSMANLI VE CUMHURİYET DÖNEMİNİN ERMENİ 

KÜLTÜR VE SANAT ADAMLARININ TÜRK DEVRİMİ VE 

TÜRK MİLLETİNE KATKILARI

Şule PERİNÇEK

Kaynak Yayınları Atatürk’ün Bütün Eserleri Genel Yayın Yönetmeni

E-mail: suleperincek@ulusalkanal.com.tr; Tel: 0 212 292 21 08 – 0 535 661 93 11


Özet

Osmanlı toplumunu oluşturan en önemli azınlıklardan 

biri olan Ermeniler, sanatçı ruh ve beceriyle Osmanlı dö-

neminde birçok ilke imza atmışlardır. Kültür ve sanat ha-

yatımıza büyük katkılarda bulunmuşlardır. Daha sonra bu 

gelenek Atatürk döneminde de sürmüştür. 

İlk Batılı anlamda tiyatro, ilk kadın tiyatro oyuncusu, Şark 

Musiki Cemiyeti adlı ilk müzik derneğinin kurucusu, ilk 

heykeltıraş, Bahriye Mektebi’nin ilk keman öğretmeni, 

ilk piyano öğretmeni, ilk kadınlar korosunun kurucusu, 

sahneye çıkan ilk kadın opera sanatçısı, Türk dilinin ilk 

etimolojik sözlüğünün yazarı, ilk Türkçe mizah dergisinin 

yayıncısı, usta mimarlar, Cumhuriyet döneminin ilk Hıristi-

yan milletvekili, Millî Mücadele döneminde destek olanlar, 

Türk Dil Kurumu’nun başuzmanı, Türk Ansiklopedisi’nin re-

daktörü ve diğerleri…

Bizim Ermeniler.

Yaşamları ve yapıtları. Bugün yaşayan ailelerinin tanıklık-

ları.


391

Şule PERİNÇEK



Giriş

Sanat ve kültür yaşamın aynasıdır.  İnsanın bilincini belirleyen, top-

lumsal varlığıdır. Sanatçı da yaşadığını düşünür, bunun öyküsünü ve roma-

nını yazar, yaşadığının resmini yapar, yaşadığının müziğini notaya döker. 

Sanatçının toplumsal pratiği ve yaşadığı toplum ile onun yarattığı yapıt 

arasında sıkı bir bağ bulunur. Sanatçının eseri, yaşadığı tarihe tanıklıktır.

Osmanlı ve Cumhuriyet dönemindeki Ermeni kültür ve sanat adamla-

rını incelerken, bu tanıklığa başvuracağız. 



Osmanlı Sistemi

İlk önce Osmanlı Devleti’nin bir tanımını yapalım. Osmanlı, köhne-

yen Bizans imparatorluğu ve Moğol istilalarıyla sarsılan Selçuklu impa-

ratorluğu coğrafyasında bir atak yaparak ön aldı. Bizans, egemen olduğu 

topraklarda haydutların yağmalarını önleyemezken Osmanlı, tarım ve tica-

retin güvenliğini sağlayarak geniş tarım alanlarını üretime açtı. Zenginlik 

birikimi için gerekli ortamı yarattı. Tarım ve zanaat üretiminde gerçekleş-

tirdiği bu büyük sıçramayla büyük bir feodal imparatorluğa dönüştü. 

Sosyal yaşamda da düzeni sağladı. Toplumu bir arada tutan Padişaha 

ve beylere bağımlılık bilinciydi. Padişahın kulu olmak ve beylerin himaye-

sinde bulunmak, ümmetin kimliğini belirliyordu. Cemaatler, etnik gruplar 


392

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

bu feodal bağımlılıklar temelinde vardı. Mensubiyet buna göre tanımlanı-

yordu.


Asya’nın Birlikte Yaşama Kültürü

Kapitalizm öncesinde, milliyetçiliğin henüz doğmadığı devlet örgüt-

lenmelerinde, Padişahın ve feodal beylerin kendi hakimiyet sistemlerini 

korumaları ve geliştirmeleri her şeyden önde gelir. Bu sistem, bir yönüyle 

farklı etnik grup, din ve mezheplerden gelen toplumu bir arada barış içinde 

yaşatma sistemidir. Padişahın ve beylerin siyasal ve ekonomik hakimiyeti 

bu sayede devam eder. Bir arada yaşatma kültürü, bütün imparatorluklar 

için geçerlidir. Paxa Romana denen Roma barışı da buna dayanır. Ancak 

Roma bir yana, imparatorlukların asıl coğrafyası Asya’dır. Etnik ve dinsel 

toplulukları bir arada tutma ve yaşatma da, esas olarak Asya kültürüdür. 

Asya coğrafyasında kavimler sürekli harmanlanmış, biz kavramı kan ba-

ğıyla değil, siyasal birlikle tanımlanmıştır. 

Osmanlının kökeninde de böyle bir Asya imparatorluk kültürü vardır. 

Osmanlı İmparatorluğu’nun 600 yılı aşkın sürmesi ve içinden dünyada bir 

ilkin, Kemalist Devrim’in doğmasına yol açması bir rastlantı değildir. Bu 

açıdan Türk, İran, Çin ve Rus devrimleri arasındaki tarihsel bağlantılar 

da dikkat çekicidir. Asya’nın büyük imparatorluklarına beşik olan bu coğ-

rafyalar, aynı zamanda bir bağımsız yaşama geleneği de yaratmışlardır. 

Birlikte yaşama ve bağımsız devlet geleneği, bu ülkelerde demokratik dev-

rimler için önemli bir birikim yaratmıştır. Asya’nın bütün öncü atılımları 

bu coğrafyalarda gerçekleşmektedir. Osmanlının ayırt edici özelliklerin-

den biri de bu kültürüdür. 

Irksal açıdan az karışmış toplumlarda önemli uygarlık birikimleri ve 

atakları görülmüyor. Örneğin Eskimolar. Bütün büyük milletler, çeşitli ka-

vimlerin birbirine karışması ve birbirini özümsemesiyle oluşmuştur, bütün 

büyük ve zengin kültürler, çeşitli kavim ve kültürlerin kaynaşmasının ürü-

nüdür.

Osmanlı Döneminde Ermeniler

Osmanlı  İmparatorluğu’nun kuruluşunda Ermeniler, Anadolu’da ve 

Kafkasya’da küçük beylikler halinde, Karamanoğulları ve Ramazanoğul-

ları Beylikleri’nin idaresinde yaşıyorlardı. Osman Bey döneminde Bizans 

zulmünden korunmak için kendilerine Batı Anadolu’daki ilk dinî merkez-


393

Şule PERİNÇEK

lerini Kütahya’da kurma izni verilmiştir. Orhan Gazi, Bursa’yı başkent 

yaptığında Ermeni Patriği buraya gelmiştir. Bu dönemde Kütahya’dan ve 

Eskişehir’den Bursa’ya çok sayıda Ermeni göçü olmuştur. Fatih Sultan 

Mehmet de Ermeni piskoposu Ovakim’i 1461’de İstanbul’a getirerek Er-

meni Patriği tayin eder ve Rumlara verdiği imtiyazları onlara da tanır.

İstanbul’da Ermeni nüfusu çoğalır. Ermeniler, Rusya Ermenilerine 

göre kültür ve sanat alanında daha geniş ve serbest olanaklara kavuşurlar. 

Yavuz Sultan Selim zamanında Tebriz’den birçok sanatkâr İstanbul’a ge-

tirilir. Ermenilerin çoğu Türk âdetlerini benimser, iyi Türkçe konuşurlar. 

Osmanlı Devleti’nde Millet-i Sâdıka yani sadık millet olarak adlandırılır-

lar. 1835’te dört yıl Türkiye’de kalan Alman generali Helmuth von Moltke 

Ermenilere, gerçekte Hıristiyan Türkler denilebilir diye yazar. 

Osmanlı  İmparatorluğu’nda Ermeniler birçok devlet işlerinde görev 

almışlar. Bezirganbaşı, Padişahın  şahsî hazinesinin yöneticisi, haremin 

alışveriş işleri sorumlusu, kilercibaşı, saray terzisi, saray fotoğrafçısı, sa-

ray kuyumcusu, vergi toplayıcısı, yargıç, noter, müfettiş, Şirket-i Hayriye 

yöneticisi, bankacı, müsteşar, elçi, milletvekili olmuşlar; hariciye, darpha-

ne, baruthane, posta-telgraf nazırlığı yapmışlardır. Balkan Savaşları sıra-

sında Hariciye Nazırı bir Ermenidir.

Osmanlı matbaacılığının gelişmesinde önemli katkıları olmuştur. 

1567’de  İstanbul’da matbaa açan Tokatlı Apkar Tıbir’den sonra tarih-

çi Eremya Çelebi, Merzifonlu Krikor, Sivaslı Parseh ve Hagop kardeş-

ler, Trakyalı Apraham, Araboğlu adıyla bilinen Eğin’li Boğos Arabyan, 

Ohannes Mühendisyan, Haçik Kevorkyan, Rafael Kazancıyan bu alandaki 

önemli adlardan. Boğos Arabyan Türkçe nesih ve ta’lik yazıları türetti, 

bunlar ileride onun adıyla anıldı. Serpuşunda pirinçten Matbuat  nişa-

 takma imtiyazı verildi. Takvimhane-i Amire’nin yöneticiliğine atandı. 

İlk Türkçe gazete Takvim-i Vekayi’yi ve bu gazetenin Ermenice’sini bastı. 

Daha sonra oğulları da matbaacılığı sürdürdüler. Matbaaları yanınca Türk-

çe yazı kalıplarını Bahriye Nezareti’ne devrettiler. 

Mühendishane-i Bahri-i Hümayun müderrislerinden mühendis Ke-

vork’ un oğlu olan Ohannes Mühendisyan Türklerin Gutenberg’i olarak 

anılır. Amerika’dan getirdiği alet ve makinelerle 1844’ke Darphane-i Ami-

re tarafından sipariş edilen kaimeleri bastı. Galvano, stereotip ve çinkogra-

fi  yöntemlerini ilk uygulayan Mühendisyan olmuştur. 

Kevorkyan, Ahmet Mithat Paşa’nın önerisiyle 2 200 parçadan oluşan 

Osmanlıca alfabeyi 1 600 parçaya indirdi. 30 Temmuz 1899 tarihli İkdam 


394

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

gazetesi 16 punto yeni çeşit hurufat hazırlanmasını duyururken bilime ve 

sanata katkıları nedeniyle Haçik Efendi’yi taktir ediyor ve sanat faaliye-

tinin devamını diliyordu. Haçik Efendi, 1923’te Cumhuriyet’in ilânından 

sonra da Maarif madalyası ile ödüllendirildi. 

Duvar takvimleri Kevork Zartaryan’ın buluşudur. Ayrıca Osmanlı 

Devleti’nin renkli ve çok büyük boyutta 24 parçadan oluşan haritasını da 

yapmıştır. 

Garabed Biberyan Pera adlı haritalı sigara kâğıdını bulmuştur. 

Yervant Mısırlıyan ilk kez fasikül halinde kitap yayımlama sistemini 

getirdi. Ermeni matbaacılar tarafından sendikal basım örgütleri de kuruldu. 

Bunlardan en önemlisi Matbaa İşçileri Meslek Birliği’dir. Türk ve Erme-

ni matbaa işçilerinin katıldıkları birlik sayesinde iş saatleri 10-12 saatten 

sekize inmiş, ücretleri iki kat artmıştır. Birlik 31 Mart olayından sonra 

1909’da kapandı.

Kralın Saltanatı ve Ahali

Kral saltanat sürer

Papa ona da hükmeder

Asker ikisi içun de kavgaya gider

Ehali üçünü de besler

Amele dördüne de hizmet ider

Avukat beşini de birbirine düşürür

Eczacı altısını da zehirler

Hekim yedisini de öldürür

Mezarcı sekizini de gömer

Papaz dokuzının da günahını af ider

Şeytan onunı da kabul ider

Hacı Eyvhad onbirine de ehemmiyet verir

Karagöz topına da güler



Hikmet başlıklı bu şiir Ermeni harfl i Türkçe mizah gazetesi Hayal’in 

8 Aralık 1873 tarihli altıncı sayısında yayımlanmıştır. Aslında o dönem 

Osmanlı toplumuna gerçekten ayna tutmaktadır. Arap harfl i Türkçe Hayal 

gazetesi 30 Ekim 1873’te Rum asıllı Kayserili gazeteci ve çevirmen Te-



395

Şule PERİNÇEK

odor Kasap Efendi tarafından çıkarılmaya başlanmış. Aynı gazetenin Er-

meni harfl i Türkçe’si de 3 Kasım’da yayımlanmıştır. Kasap Efendi, daha 

önce ilk Türk mizah dergisi Diyojen’i 1870’de çıkarmış, yayını birkaç kez 

içindeki yazılar nedeniyle yasaklanmış, 10 Ocak 1873’te tamamen kapatıl-

mıştı. Dergide Namık Kemal, Ali Bey, Ebüzziya Tevfi k’in hicivleri de ya-

yımlanırdı. Daha sonra 5 Nisan 1873’te Çıngıraklı Tatar’ı çıkarmış, ancak 

o da kapatılmıştı. Hayal gazetesinde Matbuat kanun dairesinde serbesttir 

diye Kanun-ı Esasî’yi eleştiren bir karikatür yayımladığı için Kasap üç 

yıl hapis cezası alır. Görüldüğü gibi kralın saltanatına dokununca aha-

linin etnik kökeni Rum, Ermeni ya da Türk olsun, hangi dil ya da alfabe 

kullanılsın fark etmiyor. Türk karikatürünün öncülerinden Nişan Berber-

yan da bu dergide çizmektedir. II Abdülhamit ve Abdülaziz’in baskılarını 

eleştiren karikatürist Harutyun Hekimyan, Boşboğaz Bir Adem adlı Türkçe 

mizah dergisi çıkaran (1852) Hovsep Vartanyan Paşa, İstanbul yaşamını 

bütün yönleriyle ele alan, toplumsal kuruluşları, aydınları, din adamlarını, 

tüccarları, hekimleri, aile yapısını, çarşıyı, özellikle cemaatine mensup ki-

şileri hele zenginleri, ağaları acımasızca eleştiren Hagop Baronyan diğer 

mizah ustalarıdır. 

Din Ayrı, Möhkem Kardaşız

Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze kadar yayımlanmış Ermeni-

ce gazetelerin sayısı 600’den fazladır. Anadolu’da yayımlananların önemli 

bir bölümü Türkçe’dir. Anadolu da iç içe geçme elbette çok daha yoğun 

yaşanmış.

Din ayrı, möhkem gardaşız

Senin bahtına benzerik

Gol bir, el bir eliyek, birlikte dağık

Ayrılıgda, nazik bir goluz

1882’de ölen Ermeni Âşık Emir’in bu dörtlüğü aslında durumu yan-

sıtmaktadır.

Bizim türkülerimizde de benzer duygular dile getirilir.



396

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Ahçik’i yolladım Urum eline

Eser badı-ı saba zülfün teline

Gel seni götürem İslâm içine

Serimi sevdaya salan o Ahçik

Aman o Ahçik, civan o Ahçik

Vardım kiliseye baktım haçına

Mail oldum ardındaki saçına

Gel seni götürem İslâm içine

Serimi sevdaya salan o Ahçik

Aman o Ahçik, civan o Ahçik

Vardım kiliseye haç suda döner

Ahçik’i kaybettim yüreğim yanar

Ben dinen dönsem el beni kınar

Serimi sevdaya salan o Ahçik

Aman o Ahçik, civan o Ahçik

Bu Harput türküsünün tehcir yıllarında yakıldığı söylenmektedir.

Aşk bu, ferman dinlemiyor. Dinleri ayrı ama gerçek kardeşler, bahtları 

birbirine benzer. Âşık olmaları da, âşık diline, sazına düşmeleri de çok 

doğal.

Bahçelerde mor meni



Verem ettin sen beni

Ya sen İslâm ol Ahçik 

Ya ben olam Ermeni.

Âşuğ adı verilen, bir müzik aletinin eşliğinde gezginci Ermeni âşıkları 

da  Köroğlu Destanı’nı,  Âşık Garip’i,  Kerem ile Aslı’yı da Anadolu’nun 

dağında, bayırında anlatırlar. Bazen bir kıtası Ermenice, bir kıtası Türkçe. 

Bazen bütünüyle Türkçe. Kul Efl âzî, Kul Agop, Kevkebî, Ganî, Âşuğ Ci-

van, Bidarî, Lisanî, Serverî, Namî Anadolu’da yetişmiş Türkçe söyleyen 


397

Şule PERİNÇEK

âşuğların en bilinenleri. Kadın âşuğlara da varşağ denilirdi. İstanbul’da 

da âşık kahvelerinde fasıllar düzenlenir, hep birlikte söylenir, en güzel ve 

söylenmemiş söze ulaşılmaya çalışılırdı. 

1884’te Bursa’yı ziyaretinde ünlü Türk bestekârı Hacı Arif Bey’in dik-

katini Ermeni kilisesi korosunda ilâhîler söyleyen küçük bir çocuk çeker. 

14 yaşında İstanbul’a gelen, dönemin ustalarından ders alan, 1943’e kadar 

da İstanbul’da yaşayan Bimen Şen halâ radyolardan, televizyonlardan bize 

seslenir. Soyadını da, onu özel olarak Ankara’ya çağırıp dinleyen, şu ünlü 

Kürdili Hicazkâr şarkısı nedeniyle Atatürk vermiş.

Yüzüm şen, hatıram şen, meclisim şen, mevkiim gülşen

Dilim şen, hem revim şen, hemşerim şen, hem demim şen

Nasıl şen olmasın gönlüm, bu bezm-i iyş ü işrette

İçen şen, söyleyen şen, yar ü agyaş şen

Şen olmayan bir sanatçı bunları söyleyebilir mi? Bu şenlikte kavimle-

rin bir arada yaşama kültürünün kuşkusuz önemli bir payı var.

Ermeni Bimen Şen’in yaş farkı ve belki de din farkı tanımayan şu şar-

kısı da, aynı kültürün ürünüdür:

Bilirim, daha pek küçüceksin

Gönlüm seni sevdi, ne diyeceksin

Ne bir istiğna, naz edeceksin

Gönlüm seni sevdi, ne diyeceksin

 

Kendi icadı olan notalarla birçok Türk bestecisinin eserlerini kayda 



geçiren, Hamparsum Limoncuyan (1786-1839), Saray’da görev aldıkları 

için ağa sıfatını alan Nikağos Ağa (?-Ö. 1890), Astik Ağa (1833-1912), 

Tatyos Ağa (1855-1913), Osmanlının son dönemini yaşayan, birçok Türk 

sanatçısı gibi Cumhuriyet döneminde de Türk müziğine katkılarını sürdü-

ren Levon Hancıyan (1857-1947), Artaki Candan (1885-1948), Udi Hrant 

Emre (1901-1960) ve diğerleri.

Elbette bu arada halâ Türk zilleri adı altında üretimi sürdüren, Samat-

yalı Zilciyan ailesini anmadan geçmek olmaz. Topkapı surlarının arkasın-



398

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

daki atölyede geliştirdikleri ve aile sırrı olan özel bileşimle yaptıkları ziller 

birçok ünlü orkestra ve cazcı tarafından aynı adla bugün de kullanılıyor.

Bahriye Musiki Mektebi, Bahriye Nazırı Cemal Paşa’nın desteğiy-

le 17 Mayıs 1916’da kuruldu. İstanbul’da ilk orkestrayı kuran Kirkor 

Sinanyan’ın oğlu, İttihat ve TerakkiŞehitler ve Prens Sabahattin marş-

larının bestecisi Harutyun Sinanyan piyano, Vahram Mühendisyan da ilk 

yıllarından başlayarak keman öğretmenliği yaptılar ve birçok öğrenci ye-

tiştirdiler. Mütareke yıllarına kadar süren bu çalışma, Cemal Paşa’nın yurt-

dışına çıkmasıyla iyice aksamaya başladı, hocaların bir bölümü paralarını 

alamayınca ayrıldı. Sinanyan ve Mühendisyan en son terk edenler oldu. 

Uzun süre fahrî olarak çalıştılar. 

1924’te yeni bir Bahriye Mektep Bandosu ve Orkestrası kuruldu. Bu 

okulda, daha sonra İstiklâl Marşı’nın armonisini yapan Edgar Manas da 

öğrencilere pratik armoni dersleri verdi. Manas, tehcir yıllarında 1912-

1921 arasında Darü’l-Elhan’da armoni, kontrpuan ve piyano öğretmenliği 

yapıyordu. Cumhuriyetin ilânından sonra 1923’ten 1933’e kadar Belediye 

Konservatuarı’nda armoni ve kompozisyon dersleri verdi, kadınlar koro-

sunun ve orkestrasının da yönetmenliğini yaptı. Birçok yapıtının yanın-

da beş Ermenice, beş de Türkçe Ahmet, Kara Tavuk, Aşkın, Yalı Havası, 

Dama Çıkma adlı şarkısı vardır. Türkçe bestelediği Vatan ŞarkısıTepebaşı 

Tiyatrosu’nda 160 kişilik orkestra korosuyla 1933’te icra edildi.


Download 3.42 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   41




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling