Hercai II meftun hercai II / meftun


Download 1.49 Mb.
Pdf ko'rish
bet4/68
Sana05.01.2022
Hajmi1.49 Mb.
#215120
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   68
Bog'liq
Sümeyye Koç - Meftun

günler  sonra  yeniden  yaşıyor  gibiydi.  Çölün  ortasında  kurumuş  kalmış  bir  gül  ağacının  suyla  olan  vuslatı
gibiydi.
Okyanus harelere endişeyle baktı. Henüz tek kelime çıkmamıştı Miran’ın dudaklarından, bundan dolayıdır
ki kasvetli bir hava kol geziyordu odada. Sadece Reyyan’ın gözlerinin içine bakıyordu Miran. Kızgın gibiydi,
bilhassa kırgın gibi... Ama en çok da, hasret kalmış gibi!
Reyyan’ın  ödü  kopuyordu  Miran’ın  söyleyeceklerinden.  Sözün  Azat’la  başlayıp  babasıyla  bitmesinden
korkuyordu. Gerçekleri duymaktan delice kaçınıyordu. Belki hiçbir suçu yoktu tüm bu olanlarda fakat en çok
da kendini suçlu hissediyordu. O gün ona engel olabilirdi. Ne pahasına olursa olsun gitmesini önleyebilirdi.
Fakat dili lâl olmuş, eli kolu bağlanmış gibiydi. Yaşanacakların önüne geçilmez, derlerdi, o da geçememişti.
“Bir  şey  söyle…”  diye  mırıldandı  ağlamaklı  sesiyle.  “Lütfen…  Miran...”  Saniyeler  ölümcül  bir  bekleyiş
bahşetmişti  zamana.  Miran’ın  havaya  kalkan  eli  yüzüne  değdiğinde  ister  istemez  gözleri  kapandı.  Ve  bir
damla yaş süzüldü günlerce taht kurduğu gözlerinden. Elinde değildi… Nefretini aşka bulaya bulaya, affına
yüz çevire çevire sevdiği adamı kaybetme korkusuyla günler geçirmişti bir kere. Her bir zerresi pişmanlıkla
kavrulmuştu geçmek bilmeyen saatlerin nezaretinde. Sevdiği adama büyük bir sevda borcu vardı. Ona açılan
kolları geri ittiği zamanın anıları işkence etmişti günler boyunca yüreğine, o yürek yangın yeri gibiydi.
Şimdi  daha  iyi  anlıyordu…  Bu  adamın  varlığıydı  onu  ayakta  tutan.  O  okyanus  bakışlarının  efsunlu
hükmüydü  kimsesizliğinden  kuşatan.  Kanatsa  da,  acıtsa  da,  bir  tek  oydu  yaralarını  saran,  sarmalayan.  O
varken her şeydi, yokken hiç kimseydi!
“Zayıflamışsın.”  Dudaklarından  çıkan  ilk  kelime  bu  oldu  genç  adamın.  Kuru  çıkan  ses  tonunda  nahif  bir
kırgınlık  yüklüydü.  Avucuna  hapsettiği  Reyyan’ın  yüzünü  başparmağıyla  okşadı.  Vurulmadan  önce  gördüğü
yüz değildi bu, eriyip bitmişti sanki. “Solmuşsun.”
Sesinin güçsüzlüğü bir tarafa, o ince sitem eritti Reyyan’ı. Dayanamayıp kafasını yasladı Miran’ın güçsüz
bedenine.  Tutamadığı  gözyaşlarını  salarken  isyan  edercesine  kafasını  salladı.  “Ölmediğime  şükrettim  ben
senin  yokluğunda,”  diye  fısıldadı.  Sesi  boğuktu.  “Şimdi  bana  sensiz  geçirdiğim  anların  hesabını  mı
soruyorsun?”
Miran  yanıt  veremedi,  gözlerini  açık  tutabilmek  için  güç  sarf  ediyordu,  yine  de  kaslarının  ağrısına
aldırmadan tek kolunu sardı göğsünde ağlayan güz bakışlısına.
Aynı hissiyatlar onun da içini paramparça ediyordu. Öleceğini sanmıştı o kurşun bedenine saplandığında.
Nefesi  ciğerlerini  yaka  yaka  azalırken,  gökyüzü  gözlerinden  biraz  biraz  eksilirken  yolun  sonuna  geldiğini
sanmıştı. Ama onun adına biçilmiş olan ömür kaldığı yerden devam ediyordu. Kaderin sayfalarına onun için
yazılan  hikâye  henüz  bitmemişti.  Babasına  yazılan  yazgı  ona  yazılmamıştı.  Herkes  bir  gün  ölecekti  elbet,
fakat onun sırası şimdi değildi. Henüz alacak nefesi vardı. İyiydi, yaşıyordu.
Peki ya, o kurşunun ruhuna verdiği zararın kefaretini kim ödeyecekti?
Şimdi  hissettiği  tüm  hakir  hissiyatlar  düşmanlığında  ötesindeydi.  Öfkesi,  gazabı,  kini…  Canını  yakanların
canını misliyle yakacaktı yakmasına fakat bu seferki yangından yüreğim dediği kadını nasıl koruyacaktı?
Canına  kastetmişlerdi,  canına!  Miran  hazmedemiyordu  böyle  bir  yenilgiyi.  Yıllar  önce  babasına  yaptıkları
kötülüğün  aynısını  yapmışlardı  ona  da.  Ölmemişti  ve  şu  an  yaşıyordu  ya,  nasıl  susup  oturabilirdi  tüm  bu
olanların  karşısında?  İşler  iyice  çıkmaza  sürükleniyordu,  farkındaydı.  Harlı  bir  öfkenin  saçtığı  kıvılcımlar
giderek hiddetleniyordu. Bundan sonra bir köşeye çekilip hayatına sessizce devam etmeyi gururuna katiyen


yediremezdi. Ne yana dönse olmayacaktı. Her sokağı çıkmaz olan ıssız bir şehrin kahrolası sokaklarında bir
başına kalmıştı.
Miran, “Çok korktum,” diyebildiğinde, Reyyan kafasını kaldırıp gözlerinin içine baktı yeniden. Elini yavaşça
dokundurdu  yüzüne,  şefkatle  sıvazladı,  gözlerini  gözlerinden  ayıramadı.  O  bakış  ki,  Miran’ın  yüreğini
titretiyordu. “Senin bana şöyle baktığını göremeden öleceğim diye…”
Zaten  bundan  çok  uzun  zaman  önce  Reyyan’ın  karşısında  tüm  gururunu  yerle  yeksan  etmişti.  Seviyordu
delicesine…  Âşık  bir  adamın  gurur  neyineydi?  “Ne  şu  yıkılmışlığımın  ne  de  zavallı  gözlerle  seyredilişimin
zerrece önemi yok.” Yutkundu. Susup kaldığında, bir damla gözyaşını daha armağan etti kuzguni harelerin
sahibine.
“Sen olmasaydın, ağlamayı da öğrenemezdim ben.” Güzel olan her şeyin ilkiydi bu güz sancısı. Ve hissettiği
her yaşanılası duygunun baş mimarı. Gönlünü yakıp kavuran en deli sevdası, yüreğinin ilk ve son yangınıydı.
“Seni  son  görüşümü  çok  iyi  hatırlıyorum,”  dediğinde  mahzundu  sesi.  “Gözlerim  kapanmadan  önce
hatıramda kalan tek şey, senin yüzündü. En büyük pişmanlığım da buydu.” Yutkundu. “O gün, sana arkamı
dönüp gitmek.”
Reyyan yine kafasını salladı. Ağlıyordu sessiz sessiz, ağlıyorlardı. Şimdi yine haykırmak istiyordu bu adamı
affettiğini  ve  aslında  onu  en  başından  beri  deliler  gibi  sevdiğini.  Titreyen  dudakları  milim  oynamazken,
biliyorum, dercesine yumdu gözlerini.
“Şimdi,  bir  kez  olsun…”  Konuşması  çok  güçtü.  “Beni  sevdiğini  söyler  misin?”  Haklı  bir  istekti  bu.  “Bana,
yalanlarıma,  ihanetime  rağmen…”  Parmaklarına  dokunan  dudaklar  sözcüklerini  katlettiğinde  gözlerini
yumdu  Miran.  Hak  etmiyordu,  biliyordu  ama  istiyordu  işte.  Gönül  denilen  meret  yüzsüzdü,  arsızdı.  Bu
kadından bıkmadan usanmadan aşk dilenebiliyordu.
“Her şeye rağmen, bir tek seni sevdim,” dedi Reyyan. “Hâlâ seviyorum, çok seviyorum!”
Gözleri  kapalı  olan  genç  adam  huzurla  gülümsedi.  Yüzüne  can  veren  bu  gülümseyiş  ıslak  kirpiklerini
oynattı.  Fazlasıyla  uzamış  sakallarına  değen  ellerin  sıcaklığı  yüreğini  titretti.  Gözkapaklarını  usulca
araladığında  Reyyan’ın  solgun  çehresine  kahırla  baktı.  Erimiş  bitmiş  gibiydi.  O  an  bir  söz  verdi  kendine
Miran. İyileşecek ve tüm bu zamanların bıraktığı hasarı yok edene kadar savaşacaktı.
“Söz veriyorum,” dedi Miran. “Bundan sonra her şey çok güzel olacak.”

Download 1.49 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   68




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling