Hercai II meftun hercai II / meftun
Download 1.49 Mb. Pdf ko'rish
|
Sümeyye Koç - Meftun
çok sevilmemişti. O an aklına Gönül’ü aramadığı geldi, oturduğu yerden kalktı.
Her şey bitmiş olsa da, Miran’ın sağlık durumunu onun da bilmeye hakkı vardı. Nergis Hanım’ın gidişinin ardından Eylül gelmişti yanına. Reyyan, Eylül’e iyice ısınmış ve onu kardeşi gibi benimsemişti bile. Onun Gönül’le arkadaş olmasına rağmen temiz bir yüreğe sahip olduğuna ikna olmuş ve onu sevmişti. Reyyan dilinin damağının kuruduğunu hissedince birlikte kantine geçtiler. Bir süre sonra Elif de geldi. Dersten çıkar çıkmaz aldığı haber onu hastaneye uçurmuştu. Şimdi hep birlikte kantinde oturuyorlardı. Aradan geçen birkaç dakikanın ardından kapıda Arda göründüğünde yüzü gülümsüyordu. Fakat Elif, Arda’yı görünce suratını buruşturmadan edemedi. Neden bilmiyordu fakat Arda’ya gıcık oluyordu. Sanırım Arda da ondan hoşlanmıyordu çünkü ne zaman Elif’i görse saçma sapan mimiklere bürünüyordu. Arda, üç kızın oturduğu masaya yanaştığında bir sandalye çekip oturdu ve Reyyan’ın bir şey sormasına müsaade etmeden, “Miran uyuyor,” deyiverdi gülümseyerek. “Biraz ağrısı var ama doktor normal olduğunu söyledi. Birkaç saat boyunca uyurmuş, doktor rahatsız etmeyin dedi.” Reyyan masanın üzerinde duran ellerini dizlerine indirdi sıkıntıyla. İçi hiç mi hiç rahat değildi. Şu an dahi Miran’ın yanında olmak istiyordu fakat buna da doktorlar müsaade etmiyordu. “Miran polislere ne ifade verdi?” diye sordu çekinerek. Bu konu az bir süre zarfında delirmesine sebep olacaktı. Arda, Reyyan’ın sorusu üzerine sıkıntılı bir nefes aldı. Haliyle Eylül ve Elif de meraklı bakışlarla Arda’ya bakmaya başladılar. Miran aslında Arda’yı bu konu hakkında uyarmıştı uyumadan önce. Polisler ifadesini aldıktan sonra sıkı sıkı tembih etmişti Arda’yı. Ne olursa olsun, Reyyan’ın bu meseleyi irdelemesini istemiyordu. Neticede onlar Reyyan’ın ailesiydi, her ne kadar belli etmemeye çalışsa da bu mevzu yüzünden ne denli üzüldüğünü biliyordu Reyyan’ın. Miran, Şanoğullarından ne kadar nefret ederse etsin, her ne kadar o aileye delice kin bilerse bilesin, Reyyan onun bu hislerinden haberdar olmayacak, daha fazla üzülmeyecekti. Polise verdiği ifadede kendisini kimin vurduğunu görmediğini söylemişti Miran, bu nedenle Azat’tan veya başka birisinden de şikâyetçi değildi. Ki zaten onu vuran Azat veya Hazar Şanoğlu olsa dahi bunu polislere bildirmeyi aklından bile geçirmezdi. Aralarındaki düşmanlığı cümle âleme duyurmaya gerek yoktu. Yine de Miran her koşulda canına kast eden her kimse onun Hazar Şanoğlu olduğundan şüphe ediyordu. Hatta şüphe bile etmeyecek kadar emindi onu sırtından vuranın o herif olduğuna. Yıllar öncesinde de gözünü kırpmadan babasını öldürmemiş miydi? Başka kim buna cüret edebilirdi ki? Kim aldığı nefese düşman kesilirdi o adamdan başka? “Onu vuran kişiyi görmediğini söyledi,” dedi kısık bir sesle Arda, bu konuda tedirgindi. Nedense Miran’a güvenemiyor, aklında başka şeyler olduğunu düşünüyordu. Ne de olsa Miran’dı o, şeytana pabucunu ters giydirirdi. “Sen bunları kafana takma Reyyan, her kim vurduysa nasıl olsa ortaya çıkacaktır. Miran bunu yapanın yanına bırakmaz.” Miran’ın onca uyarısına rağmen yine tutarsız sözler sarf etmişti Arda. Bu sözler üzerine Reyyan’ın beti benzi attı. Eylül tepkisizdi fakat Elif bunu fark ettiğinde kızgınlıkla baktı Arda’ya. Neden tutamıyordu ki şu boşboğazını? Onun yanlarına asla bırakmaz diye bahsettiği kişiler Reyyan’ın ailesiydi. Birazcık düşünceli olamaz mıydı? “Yok,” diyerek gülümsemeye çalıştı Reyyan fakat beceremedi. Bu durum istemsizce canını sıkıyor, yüzüne gölge düşüyordu. “Miran ne yapacağını bilir,” dedi bakışlarını düşürürken. Reyyan’ın Arda’nın sözlerine bozulduğunu anlayan Elif, daha fazla şey söyleyip Reyyan’ın canını sıkmaması için ayağını çaktırmadan Arda’nın bacağına geçirdi. Sonrasında vuran o değilmiş gibi belli etmemeye çalışarak bakışlarını başka yöne çevirdi. Arda önce yüzünü buruşturdu, ardından kaşlarını çatarak Elif’e ters ters baktı. “Bacağıma neden vurdun?” Elif gözlerini kızgınlıkla havaya dikti. Hayır, acaba bu adamda anlama kıtlığı falan mı vardı? Neden bacağına tekme geçirdiğini anlayamamış mıydı gerçekten? Yoksa anlamazdan mı geliyordu? Reyyan ve Eylül dikkatlice ikisine baktığında Arda daha fazla çatmıştı kaşlarını. “Sana soruyorum sana,” dedi yapmacık bir kızgınlıkla Arda. Bu kıza takılacağı hiçbir fırsatı kaçırmıyordu. Elif ise kollarını masaya koydu ve ellerini yüzüne yasladı. “Düşünüyorum,” dedi, Arda’ya ters ters bakarken. “Acaba geri zekâlı mısın?” “Ne diyorsun sen be?” Arda suratını büsbütün astı. Böylesi bir hakaret duymayı beklemiyordu belli ki. Reyyan, Elif’e kaş göz işareti yapsa da kız kendisine bakmadığı için faydasızdı. “Başka bir şey düşünmeme izin vermiyorsun,” dedi Elif kafasını sallayarak. Arda boşboğaz ise, Elif de dengesizdi. Kimseye hakaret etmekten çekinmezdi. “Anlama kabiliyetinden şüphe ediyorum.” “Bak kızım,” dedi Arda ve aynı Elif gibi kollarını masaya yasladı. Birbirlerine meydan okuyorlardı resmen. “Ben zekâmın çeyreğiyle senin gibi kızları cebimden çıkarırım. Sen kendini akıllı mı sanıyorsun?” “Sanmıyorum,” dedi Elif bilmiş bilmiş. “Öyleyim zaten.” “Belli, belli…” Esasen Arda, Elif’in sözlerine ayar olmuştu ancak bozuntuya vermiyordu. Eylül çoktan anlamıştı, ne de olsa yıllardır tanıyordu Arda’yı. Miran nerede, Arda oradaydı. Bu vesileyle Arda’yı da abisi olarak görmüştü hep. Miran neyse, Arda’da oydu Eylül için. Ve Eylül ilk defa Arda’nın bir kızın karşısında bu kadar çok şekil değiştirdiğine tanık oluyordu. Gülümsemeden edemedi. “Sizin sohbetinize doyum olmaz gençler,” diyerek ayağa kalktı. Üçünün de gözleri ona çevrildi. “Fakat abim gözlerini açtığına, bir sorun da kalmadığına göre artık eve gidip biraz uyuyabilirim, değil mi?” Yüzünü memnuniyetsizce buruşturdu. “Ay koktum yeminle, kaç gündür aynı kıyafet…” Haklısın dercesine kafasını salladı Reyyan. Günlerdir hastaneden ayrılmıyorlardı. Kimse doğru düzgün uyuyamamış, doğru düzgün yemek yiyememişlerdi. Neyse ki Miran taburcu olunca bitecekti bu hastane işkencesi. “Zaten annem burada kalacakmış.” Oturduğu sandalyenin başlığına astığı montunu omuzlarından geçirdi Eylül. “Ben yine yarın sabah erkenden gelirim.” “Olur canım,” diyerek gülümsedi Reyyan. Hastanede fazla kalabalığa gerek yoktu artık. Eylül eğilip Reyyan’ı ve Elif’i öptükten sonra çıkıp gitti. Eylül’ün ardından Elif’in ve Arda’nın karşılıklı olarak birbirlerine ters ters bakmaya devam ettiklerini görünce Reyyan araya girme ihtiyacı hissetti. “Herkes çok fazla yoruldu,” dediğinde acaba sesi mi kısık çıkmıştı yoksa ikisi de kendisini takmıyor muydu belli değildi çünkü onu duyan olmamıştı. Elif Arda’ya, Arda Elif’e bakıyordu. Reyyan muzırca kıstı gözlerini. Sanırım aklındaki fikri uygulamak ikisine de iyi bir ders olacaktı. “Eylül haklı,” diye neredeyse bağırdı. “İki gündür aynı kıyafetle dolaşıyorum, ben de üzerimi değiştirmek istiyorum!” Arda bakışlarını nihayet Elif’ten çekebildiğinde Reyyan’a baktı. “Eve götüreyim seni o zaman, değiştir üzerini.” “Hayır, hayır.” Kafasını katiyen olmaz der gibi salladı. “İki saattir Miran’ın uyanmasını bekliyorum ben, hiçbir yere gidemem.” Gözlerini Elif’e dikip sevimli bir tebessüm etti. “Ama Elif’i götürebilirsin. O benim için kıyafet seçerken, sen de ona eşlik edersin.” Elif kocaman açılmış gözleriyle Reyyan’a bakıp itiraz etmeye hazırlanırken Arda, Reyyan’ın bu teklifinden memnun olmuşçasına sırıtarak keyifle arkasına yasladı. “Ne diyorsun sen Reyyan ya?” diyerek çıkıştı genç kız. “Ben bu hödükle şuradan şuraya gitmem!” Bir hakaret daha işiten Arda’nın rengi bomboz olsa da belli etmemeye çalıştı. Elif’in laflarına alınıyor gibi görünemezdi değil mi? “Asıl ben seninle bir yere gitmem,” dedi vurdumduymaz bir tavırla. “Çoluk çocukla işim olmaz.” “Bana çocuk diyen adamın akıl yaşı beş.” Elif hiçbir şekilde geride durmuyordu ve hiçbir laf sokma fırsatını kaçırmıyordu. Reyyan tartışmanın yeniden alevleneceğini hissedince kendini acındırma politikasını uygulamaya karar verdi. Birazcık rol kesmekten kimseye zarar gelmezdi ne de olsa. “Aşk olsun size ya,” dedi küskün bir sesle. Kollarını göğsünde birleştirip kaşlarını olabildiğince çattı. “Ben günlerdir burada nelerle uğraşıyorum da ses etmiyorum, sizden ilk defa bir şey istedim hemen su koyverdiniz!” Aslında hiç de numara değildi bu, Reyyan söylediklerinde gayet haklıydı. Elif sanki az önceki çemkirmesinden pişman olmuş gibi tüm yelkenleri suya indirdi. Kafasını Reyyan’a uzatıp üzgün bir suratla salladı dudaklarını. “Tamam, özür dilerim,” diye mırıldandı. “Sen istiyorsan elbet gider getiririm.” Reyyan memnun bir şekilde gülümsese de alınganlığından ödün vermedi. “Ha şöyle,” diye mırıldandı sessizce. “Kızdırmayın beni.” Arda keyiften dört köşe olmuştu da belli etmiyordu. Nihayet eline düşmüştü şu inatçı keçi. Böylesi bir fırsat ayağına ilk kez gelmişken de değerlendirmezse olmazdı. “Olur mu Reyyan?” diyerek araya girdi. “Benim gibi bir adama güvenip arkadaşını nasıl emanet edersin? Maazallah bir bakmışsın, elli yerinden bıçaklayıp çöpe fırlatıvermişim Elif’i.” Elif’in aklına Sıdıka Hanım’ın evinde yemek yedikleri gün, Arda’nın ona kaldığı yurda bırakmayı teklif ettiği ama Elif’in Arda’yı bu teklifi ettiğine edeceğine pişman ettiği gelmişti. Evet, o gün aynen böyle bir muamele yapmıştı Arda’ya. “Orası hiç belli olmaz,” dedi Elif burun kıvırarak. Arda’dan tırsıyor gibi görünmüyordu. “Bir bakmışsın aynısını ben sana yapmışım. Kendi adına korkmalısın.” “Yeter be,” diye tısladı Reyyan ayağa kalkarken. “Gidiyor musunuz, gitmiyor musunuz?” Yeniden kızgın bir tavra bürünmüştü. “Sizinle mi uğraşacağım ben?” “Tamam tamam.” Bıyıkaltından gülüyordu Arda, Elif’e bakarken. “Gidiyoruz şimdi.” Elif sinsi bakışlarını Arda’dan çekmeden kalktı oturduğu sandalyeden. Bir hışımla montunu üzerine geçirirken sinirinden burnundan soluyordu. Reyyan ise gülmemek için kendini zor tutuyordu. Bunların bu tatlı didişmelerini hemen Miran’a ispiyonlamazsa orta yerinden çatlardı. Kesinlikle birbirlerinden hoşlanıyorlardı. Reyyan aynen böyle düşünüyordu. Yoksa neden böyle çekişeceklerdi ki? “Bir saat sonra geliriz,” dedi Elif, Reyyan’a. Arda cebinden çıkardığı arabanın anahtarını elinde çevirip duruyordu. Reyyan’ın bakışları kantinin dışarıya bakan pencerelerine çevrildi. Hava epey kararmıştı. “Dikkat edin,” diyebildi sadece. Çünkü ne Elif ne de Arda onu dinliyor gibiydi. Çoktan kantinin çıkış kapısına doğru yürümeye başlamışlardı. “Önden buyurun Elif Hanım,” diyordu Arda sinsi sinsi gülümserken. “Her ne kadar gözünüzde potansiyel bir katil, bir gaspçı yahut bir tacizci olsam da oldukça kibarımdır.” Reyyan’ın en son duyabildiği buydu çünkü ikisi de kapıdan çoktan çıkıp gitmişlerdi. Elif kapıdan çıkmadan evvel Arda’ya bir şeyler söylüyordu. Reyyan ne olduğunu duyamamıştı ancak tahmin edebiliyordu. Bunca yıllık kuzenini, en yakın arkadaşını, sırdaşını biraz olsun tanıyorsa adı kadar emindi onun Arda’dan hoşlandığına. Download 1.49 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling