I. uluslararasi
Download 3.66 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- A.2.Yol Düşüncesi bölümünde yer alan şiirler
- A.3.Vuslat bölümünde yer alan şiirler
- BİR OSMANLI KÜLTÜR BAŞKENTİ OLAN BURSA’NIN VİLÂYET SALNÂMELERİNE GÖRE DEMOGRAFİK YAPISI (1870-1907)
- Anahtar Kelimeler
- GİRİŞ
- Hüdavendigȃr Livası Tahrir Defterleri-I
- Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-I Klasik Dönem (1302-1606): Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim
- Osmanlı Nüfusu (1830- 1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri
- Seyahatname’ye Göre Ruhaniyetli Şehir Bursa
- Osmanlı İmparatorluğu (1700-1922)
- Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831
Açık Deniz: Kitabın 8. sayfasında yer alan bu şiirde şair, çocukluğunun geçtiği Balkan şehirlerinden ve hatta örtük bir şekilde Üsküp’ten bahseder. Şiirde geçen Ra- kofça’nın, şairin ailesine ait bir çiftlik olduğundan söz eden Özbalcı (2006: 18)’ya ek olarak, “Rakofça kırlarının hür havası” ifadesinin akıncı cetlerinin özgürce gezdiği bir dünyanın kelimelerle bezenmiş hâli olduğu da söylenebilir. Şair burada, Rakofça kırla- rında yazın kuzeyden esen rüzgârın sesini, bağrında uğultulu bir ses gibi hisseder. 339
Ufuktaki o sonsuzluğun tadı; gurbete duyduğu özlemin ta kendisidir. “Burada iç sıkıntısından, Yunus Emre’nin tâbiriyle gönül darlığından kurtulmak için dağlarda ve kır- larda dolaşma, tabiatın genişliği içinde teselli arama hareketi son derece mühimdir. İleride görüleceği üzere Yahya Kemal’in şiirlerinde sonsuzluğun maddi sembolleri olan ufuk, deniz, gök ve gayesi belli olmayan gidiş büyük bir yer tutar” (Kaplan, 1994: 258). Vardar Nehri yatağına kurulmuş olan Üsküp, sadece bu şiirde müstakil olarak yer alır. Ufukta kaybolan; Üsküp’le birlikte annesi, anıları ve çocukluğudur. Yahya Kemal, İstanbul’dan sonra en çok Üsküp’ü anar ve bir motif hâline getirir. Bu şiirde, şair, yeryüzünün serhad- dine gider ancak “O Rüzgâr” şiirinde maalesef bunu beceremez. O Rüzgâr: Kitabın 36. sayfasında yer alan bu şiirde ise şair, gene ufuk motifini, dünya karşısında düşmanın acziyetini izlediği bir mekân olarak belirler. Ancak burada kullanılan ufuk; başlı başına Üsküp, anne ve gurbet sembollerini tamamlayıcı bir unsur olarak okuyucunun karşısına çıkmamaktadır. Şiirin ikinci kısmında “atavizm” denilen atacılık kavramı sezdirilmektedir. Birçok kuşaktan beri rastladığımız özellikler yeni bir kuşakta ortaya çıkar. Cedlerine çekme ya da soya çekim gibi o neslin duyuş biçimi bir başka seferin zevkini hatırlatır okuyucuya. Şiirde fethin amacı üzerinde durularak Fatih’in evlâdının gördüğü diğer ufuklar da kâfi değildir.
zırda da devam eden Nis şehrindeki bağ bozumu şenlikleri yâd edilmektedir. Garp âlemi- nin eğlence türlerinden biridir bu. Neşeyle süslenen ve güzel kıyafetlerin giyildiği ziya- fetlere telmih yapılır. Hatta şenliklerde görev alan güzel kızların bir kısmının maskeli, bir kısmının da maskesiz oldukları ifade ediliyor. Ancak bu durumdan oldukça rahatsız olan Yahya Kemal, yola çıkmaya hazırlanı- yor ve bu ruhsuz eğlenceleri geride bırakıyor ve ilginçtir ki bu ülkeden gitmek istiyor.
rülüyor. İstanbul’a duyulan bu özlem; Üsküp’e benzer bir özlemi hatırlatmaktadır. Zira Üsküp, nasıl ki onun için anne demekse; İstanbul da canan demektir. Dönsem vatan semasına artık bu ülkeden. Görsem Erenköyü’ndeki leylâklı bahçede, 340
Cânanla bir zaman konuşup içtiğim yeri. (Karnaval ve Dönüş, Kendi Gök kubbemiz, 61) Şair, vatan toprağından ayrılışının acısını dizelerine bu şekilde taşır. Balkan top- raklarını hor kullananları ve Nis karnavalında tepinip eğlenenleri görünce hüzünlenir. Çünkü üzerinde tepinilen topraklar sadece basit bir ülke toprağı değil; doğduğu ve onu doğuranın kucağına yattığı, maneviyatla mayalanmış bir topraktır.
Beyazıt’ın diyarı olarak niteler. Çünkü Beyazıt, Üsküp’ü fethetmiştir. Üsküp, uç beyleri- nin merkezi durumunda olan bir şehirdi. Daha sonra şehir, sadece fethedildiği için değil aynı zamanda evlad-ı Fatihan’ın ruhu şehre aksettiği içindir ki bir Türk çehresine ve ru- huna sahip olmuştur. Üsküp toprağı onun için ana kucağından farksızdır. Bir sonbahar günü annesini Balkan topraklarına gömmüşlerdir. Artık onun için Üsküp; annesini bağrına basan mer- hametli bir şehirdir. Ama sonrasında manevî kayıpların da yaşandığı bir şehir olmaya başlayacaktır. Bu şehir kayıp olsa da, şair kendisini Üsküp’te hayal eder.
Nihad Sami Banarlı, Kendi Gök Kubbemiz (1995: VI)’in giriş kısmında bu bölüm için şunları söyler: “Şairin düşünüş şiirleri ve bilhassa rindlik, ufuk ve ölüm temaları üze- rinde söylediği şiirleri vardır.”
taşı olan annesini hatırlar. Ufku seyrettikçe annesi aklına gelir ve “ruh ufuksuz yaşamaz” der. Dağların ufkundaki mehâbet, ova ufkunda yerini huzura bırakır. Mehâbetten huzura geçiş, deniz ufkunda teselliye dönüşür. Mehâbet-huzur ve teselli üçgeni şairi, bir müddet sonra derinden duyulan bir yalnızlığa doğru iter ve aklına manevî ufukları çok geniş olan peygamberler gelir. Onlardan ilham alsa da, yüreğindeki 59 yıllık sızıyı dindiremez ve annesinin ölümünü hatırlar. Annesinin ölümü; bir şehrin kaybı ve teneşir tahtasına dönen ufkun silikleşmesi- dir. Şiirlerinde Üsküp’ün anılması, aslında bir nevi annesinin hatırlanmasıdır. “Üsküp’ü ebediyyen kaybetmek, çocuğu, çocukluk aşkını, anneyi kaybetmektir; o kadar değerli 341
olan hâtıraların şehrini neredeyse bir daha görememek demektir. Daha da somuta indir- gersek annenin mezarını ziyaret imkânının bile elinden gitmesidir Üsküp’ün kaybedil- mesi” (Kahraman, 2001: 30). Üsküp, Yahya Kemal’in annesi için ideal bir Müslüman şehirdir. Bu nedenle, Üs- küp’ten ayrılıp Selanik’e gitmek onlar için çok acı verici olur. Bu travmatik gurbet algısı ve sancılı vuslat kaygısı Yahya Kemal’in sanat anlayışını şekillendirmede çok etkili olur. Veremden ölen anacığı Nakiye Hanım, Üsküp’e gömülür. Bu nedenledir ki; şiirlerinde geçen Üsküp motifi anne hissiyatını verdiği gibi anne motifi de okuyucuya Üsküp’ü ha- tırlatır. Gurbet: Kitabın 109. sayfasında yer alan bu şiirde şair, ömrün demliğinde süren anne özlemini kaygı günleri olarak ifade eder. Yalnızlığın acısını yaşamak, onun için iş- kenceden beter bir hâl alır. Yalnız bu duygu bile insanı harâb etmeye yeter. Yıllarca, Üs- küp dışında yaşamış olsa bile, ömrü bir çöl çoraklığında geçmiş, uykusuz ve susuz kal- mıştır.
Nihad Sami Banarlı, Kendi Gök Kubbemiz (1995: VI)’in giriş kısmında bu bölüm için şunları söyler: “Daha çok aşk şiirleri sıralanmıştır. Fakat Yahya Kemal, her şiirini mutlaka millî üslûpla söyleyen, büyük tefekkür şairi olduğu için, bu bölümlerin herhangi birindeki şiirlerin çoğu, öteki bölümlere de girebilecek özelliktedir.” Bu bölümdeki şiirler incelendiğinde; Üsküp’e yönelik motifler olmadığını söyle- yebilsek bile, derinlemesine bir duyuşla bakıldığında, aksine şairin bu bölümde yer alan şiirlerinde gurbet fikrinin aşka dönüştüğünü söyleyebiliriz. Çünkü şair varoluş hissini gösterdiği bu bölümdeki şiirlerinde aynı zamanda sonsuzluğun ve sonsuzluğa vaslın ta- dını hisseder. B-
Araştırma Sorusuna Yönelik Bulgular “Kendi Gök Kubbemiz” adlı eserdeki sözü edilen semboller ışığında mekân olarak Üsküp’ün özellikleri nelerdir ve Üsküp bu çerçevede nasıl şekillenmiştir? 342
Yahya Kemal Beyatlı, “Kendi Gök Kubbemiz” adlı eserinde Üsküp’ü; maddî âlemden sıyrılmış, ufuklarda hayalî bir mekân olarak gösterir. Bastığı topraklardan basa- mayacağı bir mekâna geçiş hissini ortaya koyan şiirleriyle bu ideal Müslüman şehir çokça terennüm edilir. Şiirleriyle Üsküp arasında bağlantı kuran şair, bu vasıtayla anne-gurbet ve ufuk motiflerini esas alır. Bu motifler açısından yukarıda sözü edilen şiirlere baktığı- mızda; Üsküp, müstakil bir fikir olarak karşımıza çıkar. Bu şiirlerinde zaman, mekân ve motif, bir betimleme öbeği olarak kullanılmakta- dır. Aslında bu şiirleri; muhayyilesindeki Üsküp’ün özellikleri ve maddî olarak Üsküp’ün çerçevesi şeklinde incelemek, Üsküp’ün manasını çok daha net olarak bulduracaktır. Şair, hatıralarında aslında ailesinin Üsküplü olmadığını ve hatta Nişli olduğunu söylemesine rağmen; annesinin mezarının burada olmasından dolayı ruhunun burada beslendiğinden söz eder. Yahya Kemal, şiirleri vasıtasıyla; “Üsküp şehrinin Türkler tarafından kuruldu- ğunu ve onları kuran şahsiyetleri, bu şahsiyetlerin Üsküp’teki eserlerini böylece vurgula- mış olur” (Yetiş, 1998: 53). Şiirlerine baktığımızda, annesinin üzerindeki etkisi yaşamı boyunca sanatını şekillendirdiği her anında devam etmektedir. Yukarıda sözü edilen şi- irlerde anne-gurbet-ufuk motifleri, onun şiirlerini yönlendiren önemli noktalardır. “Üs- küp’ün ve annenin etkisi baştan beri görüldüğü gibi tartışma bile kabul etmez. Öte yandan Yahya Kemal’in şiirin şeklinde yaptıkları da yine anne ve Üsküp’ten aldıkları ile alâkalı- dır” (Yetiş, 1998: 70).
Osmanlı hâkimiyeti altında uzun yıllar kalmış olan Balkan şehirlerinde çocukluğu geçmiş olan şair, daha sonra mekân değiştirip de ata topraklarından ayrılınca ruhundaki hassasiyetle gurbet ve vuslat temalarını şiirlerine taşımıştır. Belki de, yüreği bu motiflerle kavrulup sonunda dizelere dökülmüş; hissiyatı daha fazla gizli kalamamıştır. Bu coğrafya ile kurduğu kopmaz bağ neticesinde tek tip insan olmaktan uzaklaşıp, kendinden birkaç insan daha üretme gayretinde olmuştur. Çalışmada; şairin, dağınık gibi görünen bu üç sembolü (gurbet-anne-ufuk) bir araya toplanarak “Üsküp” teması altında varlığını göstermiştir. Bunlar aynı zamanda 343
onun edebî şahsiyetini de ortaya çıkaracak önemli noktalardır. Birçok şiirinde bu motif- lere yer vermiş; içinden çıkamadığı çocukluk anılarını bu üç sembolle süslemiştir. Bu, bir tür muhayyileyi bezeme işlemidir. Şair her daim, kelimelerle çizdiği tablolarda, ufukta gördüğü çizgiyi bir hudut olarak değil; Üsküp’e ve dolayısıyla annesine uzanan bir yol haritası olarak görmektedir. Kendisinin de ifade ettiği gibi; “ufuktaki sonsuzluğun tadı” kanımızca, hem kaçmak hem kurtulmak hem de teslimiyettir.
Kahraman Â, (2001). Şairin Kalbindeki Şehir, Edebiyatın Saklı Dili. İstanbul: İz Yay. Kemal Y, (1995). Kendi Gök Kubbemiz. İstanbul: MEB Yay. Özbalcı M, (2006). Yahya Kemâl’in Duygu ve Düşünce Dünyası. Ankara: Akçağ Yay. 3. Baskı. Şimşek H, Yıldırım A (2005). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayıncılık. Yavuz H, (2010). Okuma Biçimleri. İstanbul: Timaş Yay. Yetiş K, (1998). Yahya Kemal I Hayatı. İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti. 344
BİR OSMANLI KÜLTÜR BAŞKENTİ OLAN BURSA’NIN VİLÂYET SALNÂMELERİNE GÖRE DEMOGRAFİK YAPISI (1870-1907) Okt. Dr. Nursal KUMAŞ
Uludağ Üniversitesi kumasnursal16@gmail.com ÖZET Bursa, 1326 yılında Orhan Bey tarafından fethedilerek Osmanlı Devleti’nin başkenti yapıldı. 1365 yılına kadar başkent olarak kalan şehir, Edirne'nin fethedilmesiyle başkent olma özel- liğini kaybetti. Bursa, XIX. yüzyılın ilk yarısına kadar, merkezi Kütahya’da bulunan Anadolu Eyaleti’ne bağlı bir sancak statü- sündeydi. Fakat İstanbul’a olan yakınlık, coğrafi konum ve ipek- çilik faaliyetlerinin gelişim göstermesi gibi birçok önemli etken, şehrin zaman içerisinde ticari ve ekonomik açıdan büyüyüp geliş- mesini sağladı. Bu gelişime paralel olarak, 1841 yılında Anadolu Eyaleti uygulamasına son verildi ve Hudâvendigâr Vilâyeti oluş- turularak merkezi Bursa yapıldı. Hudȃvendigȃr Vilȃyeti’nin kurulmasından sonra,
Bursa’nın nüfusu sürekli olarak bir artış gösterdi.1877-1878 Os- manlı Rus Savaşı’ndan sonra, Kafkas ve Balkan göçmenlerinin şehirde iskân edilmesi, Bursa-Mudanya demiryolunun hizmete girmesiyle ticari faaliyetlerin artması, Batı tarzı açılan mesleki okullarda öğrenim görmek isteyen öğrencilerin şehre akını gibi birçok faktör bu artışın nedenleri olarak gösterilebilir. Hudȃven- digȃr Vilȃyeti salnȃmelerine göre şehirdeki cemaat grupları: Müs- lümanlar, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Katolikler, Protestanlar, Bulgarlar ve Latinlerden oluşmaktaydı. Bu cemaat gruplarından nüfusu binin altında olan Protestan, Bulgar ve Latinler dikkate alınmadığında, şehrin beş etnik ve dini yapı üzerinde şekillendiği söylenebilir. Bursa’nın ticari ve ekonomik açıdan büyümesinin yanında bu farklı unsurlar şehirdeki kültürel çeşitliliğin ve zen- ginliğin de ortaya çıkmasını sağladı. Bu çalışmada, Hudȃvendigȃr Vilȃyeti ile bu vilȃyetin merkezi konumunda olan Bursa şehrine ait nüfus bilgileri etnik ve dini yapı ile cinsiyet bazında değerlendirilmiş ve tablolar yar- dımıyla ortaya konulmuştur. Nüfus bilgileri, 1287-1325 (1870-
Okutman, Dr., Uludağ Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü E-mail: kumasnursal16@gmail.com; nkumas@uludag.edu.tr 345
1907) yılları arasında yayınlanmış olan vilȃyet salnȃmelerinde yer alan verilerden elde edilmiştir.
Bursa Nüfus, Hudȃvendigȃr Vilȃyeti, Osmanlı Dönemi Bursa.
Conquered by Orhan Bey in 1326, Bursa was made the capital of the Ottoman State. Remaining a capital until the con- quest of Edirne in 1365, the city lost its quality of being a capital. Until the first half of the 19th century, Bursa was a sanjak con- nected to the Eyalet of Anatolia, whose center was in Kutahya. However, many important factors such as closeness to Istanbul, geographical location, development of sericultural activities caused the city to grow and develop commercially and economi- cally within the course of time. Parallel to this development, the Eyalet of Anatolia was abolished in 1841 and the Vilȃyet of Hudâvendigâr was formed and Bursa became the center. After the establishment of the Vilȃyet of Hudȃvendigȃr, the population of Bursa continuously increased. Many factors such as the settlement of Caucasian and Balkan immigrants in the city after the 1877-1878 Ottoman-Russian War, increasing com- mercial activities after putting the Bursa-Mudania railway into service and the flooding of young people desiring to take educa- tion at vocational schools opened in Western-style into the city can be shown as reasons for this increase. According to the Salnames of the Vilȃyet of Hudȃven- digȃr, the community groups in the city were composed of Mus- lims, Greeks, Armenians, Jewish people, Catholics, Protestants, Bulgarians and Latins. It can be stated that if Protestants, Bulgar- ians and Latins with populations of less than one thousand are not taken into account, the city was shaped on five different ethnic and religious structures. Besides developing commercially and economically, Bursa became culturally rich and diversified thanks to these different factors as well. In this study, the demographics of Bursa, the center of the Vilȃyet of Hudȃvendigȃr, were evaluated on the basis of the eth- nic and religious structures and gender and revealed via the help of tables. The demographics were obtained from the Salnames published between the years of 1287-1325 (1870-1907). Key Words: Bursa, Demographic Structure, Population, Vilȃyet of Hudȃvendigȃr, Ottoman Period 346
GİRİŞ Bursa, Osmanlı Devleti tarafından 1326 yılında fethedildi ve Osmanlı Devleti’nin başkenti yapıldı. Şehrin başkent olduğu süreçte başlayan siyasi ve ticari gelişimi, 1365 yılında başkent olma özelliğini kaybetmesinden sonra da artarak devam etti. Bursa’nın bulunduğu coğrafi konum ve verimli ovası da gelişim göstermesinde önemli bir rol oy- nadı. İpek ticareti hacmindeki artışla beraber, şehrin İpek Yolu’nun Avrupa’ya açılan ka- pısı konumuna gelmesi, gelişimindeki asıl itici gücü oluşturdu. Şehrin ekonomik açıdan önemli bir potansiyel teşkil etmesi, Osmanlı Hükümeti tarafından önemsenmesi sonu- cunu getirdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1520-1555 dönemindeki nüfusu, tahrir defterlerine 1
2 . Bu yüzyılın ikinci yarısında 152 civarında mahalleye sahip olan Bursa’nın nüfusu önemli ölçüde artarak 60.000’i geçmişti. Bu nüfus içinde 3000 Hıristiyan, 1500 Yahudi olmak üzere toplam 4500 kadar gayrimüslim bulunmak- taydı 3
paşalar tarafından yönetilen bir sancak konumundaydı. Kite, Filedar, Abolyont, Kestel ve
1 Barkan’ın ifade ettiği üzere:“…Osmanlı İmparatorluğundaki Nüfus ve Vergi Sayımları’nın sonuçlarının kayıtlı bulunduğu ‘Tahrir’ defterleri… oldukça ayrıntılı bir Nüfus Sayımı olduğu kadar, toprakların tasar- ruf sistemleri ile kullanılış tarzlarına ve tarımsal ürünlerin nevi ve miktarlarına ait bir Ziraî Sayım da sayılabilirler… İmparatorluğun vergi kaynakları, malî örgütlenmeleri, askerî güç ve imkânları hakkında çok yönlü birer anket özelliğini taşımaları ve bu halleri ile sosyal grupların oluşum ve dağılım tarzlarına, kadrolarına ait çeşitli bilgiler ve zengin istatistik malzemesi temin etmiş bulunmaları, onların tarihî değe- rini ziyadesiyle artırmaktadır” (Hüdavendigȃr Livası Tahrir Defterleri-I, Yay. Haz. Ömer Lûtfi Barkan- Enver Meriçli, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1988, s.3.) 2 Halil İnalcık’ın verdiği bilgiye göre 1520-1555 döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nun nüfusu; “Küçük Asya’da (Anadolu, Karaman, Zulkadiriye, Diyarbekir ve Rum vilȃyetleri) 1.032.425 hane, Rumeli’de (Tuna ve Sava ırmakları güneyindeki bölge) 1.111.799 hanedir. Rumelideki nüfusun 832.707 hanesi Hıristiyan, 194.958 hanesi, yani yüzde 18’i Müslümandır”. Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-I Klasik Dönem (1302-1606): Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul, 2009, s.201. Kemal Karpat’ın ifade ettiğine göre: “…15. ve 16.yüzyıllarda vergiye tabi birim hane ya da avariz hanesiydi. Yani, erkek reisin temsil ettiği evdi. Eski Osmanlı ‘hane’ si çekirdek ya da büyük aileye karşılık gelmiyordu: Bu, sayısal büyüklükten çok, vergi yükümlüsü aile üyeleri potansiyeline göre ekonomik olarak tanımlanan bir haneydi…” H.Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830- 1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul, 2003, s.47. 3 Halil İnalcık, Halil İnalcık’ın Bursa Araştırmaları, Haz. Yusuf Oğuzoğlu, Bursa Kültür A.Ş., Bursa, 2012, s.78. Numan Elibol’un, Ömer Lütfi Barkan’a dayandırarak verdiği rakamlara göre;1571-1580 döne- minde Bursa’nın nüfusunun 70.686 olduğunu ifade etmektedir. Şehrin nüfusu bu dönemdeki İstanbul ve diğer Anadolu şehirlerinin nüfusları ile karşılaştırıldığında şu sonuç ortaya çıkmaktadır: İstanbul:700.000, Edirne 30.140, Konya:15.356, Sivas:16.846, Atina:29.007 ve Sofya:7848. Bu rakamlara göre Bursa nüfus açısından İstanbul’un yaklaşık onda biri kadardı.
347
Çukurca, Bursa Sancağı’na bağlı nahiyelerden bazılarıydı. Şehrin yöneticileri başkent İs- tanbul’dan atanırdı 4 . XVII. yüzyıldan itibaren avȃrız vergisinin olağan vergi konumuna gelmesi ve Osmanlı maliyesinin tahrir defterlerinin düzenlenmesi konusunda gerekli has- sasiyeti göstermemesi nedeniyle, Bursa’nın XVII. ve XVIII. yüzyıllara ait nüfus bilgileri ne yazık ki tam olarak ortaya konulamamıştır 5 . XIX. yüzyılın ilk yarısı dikkate alındığında, Bursa artık, Osmanlı Devleti’nin taş- rada bulunan ve nüfusu günden güne artan, önemli bir ticaret şehriydi ve Osmanlı’nın tüm karakteristik özelliklerini yansıtmaktaydı. Bu dönemde şehrin nüfusu; “vergi veren yetişkin erkek” lerin tespiti amacıyla, sadece bekâr ve evli erkeklerin sayıldığı 6 ,tahrir def- terlerinden elde edilen çeşitli tahminlerle dile getirilmekteydi 7 . 1831 yılında modern an- lamda kabul edebileceğimiz ilk resmi nüfus sayımı gerçekleştirildi. Bu sayımda vergi yü- kümlülerine ek olarak, asker sayısını belirlemek için, tüm yetişkin erkekler sayıldı fakat kadın ve çocukların sayımı yapılmadı 8 . Bu dönemde Osmanlı yönetimi, gayrimüslimlerin etnik veya dini kökene göre nüfus miktarlarını da önemsediğinden, nüfus sayımları daha ayrıntılı bir şekilde gerçekleştirilmeye çalışıldı. 1831 yılı verilerine göre Bursa’nın şehir nüfusu 16.138 olup (10.552 İslȃm, 2159 Reaya, 627 Yahudi ve 2800’i Ermeni’dir) bu rakama şehre bağlı köylerin toplam nüfusu olan 8709 (16.879 İslȃm, 4541 Reaya) rakamı da eklendiğinde nüfus 24.847 (16.879 İslȃm, 4541 Reaya) olmaktadır 9 . Kadın ve çocuk- ların da dâhil edilmesiyle beraber kasaba nüfusunun yaklaşık 35 bin, köy nüfusuyla bera- ber bu rakamın yine yaklaşık olarak 50 bin civarında olduğu söylenebilir 10 .
4 Evliya Çelebi, Seyahatname’ye Göre Ruhaniyetli Şehir Bursa, Haz. Hasan Basri Öcalan, Bursa İl Özel İdaresi, Ankara, 2009, ss.36-38. 5 Özer Ergenç, XVI. Yüzyıl Sonlarında Bursa, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara, 2014, s.111. 6 Kâmil Kepecioğlu, “Bursanın eski devirlere ait kayıt defterleri”, Sayı:7, Türkün, Bursa, 1936, s.42. 7 XIX. yüzyıl başlarında Osmanlı Devlet’inin toplam nüfusu, Donald Quataert’in tahminlerine göre 25-32 milyon civarındaydı (Donald Quataert, Osmanlı İmparatorluğu (1700-1922), Çev. Ayşe Berktay, İletişim Yay. İstanbul, 2002, s.172). Çeşitli otoritelerde bu rakamı yaklaşık olarak 24-30 milyon arasında vermek- tedir (Elibol, a.g.m, s.147). 8 H.Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sosyal Özellikleri, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul, 2003, s.58. 9 Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831, T.C. Başbakanlık Devlet İsta- tistik Enstitüsü Matbaası, Ankara, 1997, s.201. 1831 sayımına göre Osmanlı Devleti’nin toplam erkek nü- fusu 3.722.738’di. Kadın nüfusu da bu rakama dâhil edildiğinde devletin nüfusu yaklaşık 7.5 milyon civa- rındaydı. Fakat bu rakamın gerçek rakamın çok altında olduğu kabul edilmektedir (Karpat, a.g.e., s.59,150). 10 1800 yılı verilerine göre Avrupa’da nüfusu yüz bini geçen yirmi üç şehir vardı ve bu şehirlerin toplam nüfusu 5.5 milyondu (Gürsu Gürsakal, “Modernleşme Dönemi Bursa’sında Nüfus Hareketleri”, Osmanlı 348
Şehrin bir yandan nüfusunun artması diğer taraftan da ekonomik sürecin değişime uğraması, Bursa’nın idari yapısında yeni düzenlemelerin ortaya çıkmasını sağladı. Şehir, XIX. yüzyılın başlarında merkezi Kütahya’da bulunan Anadolu Eyȃleti’ne (vilȃyet) 11
12 , 1832 yılında kendi başına mutasarrıflık (sancak) oldu 13
14 . Hudâvendigâr Vilâyeti’nin oluşturulup merkezinin de Bursa yapılması üzerine,
Kütahya’da Anadolu Eyȃleti valisi sıfatıyla bulunan Dilaver Paşa, 1841 yılında Bursa’ya gelerek, vilâyet teş- kilatının kurulmasını sağladı 15 . Bursa; Karahisar, Kütahya, Bilecik, Erdek, Biga sancak- ları ile birlikte yeni oluşturulan Hudâvendigâr Vilâyeti’ne bağlandı. 1856-1857'de Hudâvendigâr Vilâyeti: Bursa, Koca-ili, Kütahya, Karahisar, Erdek, Biga, Karesi, Ayvalık sancaklarından oluşmaktaydı. Bu dönemde Bursa Sancağı’na bağlı yirmi dört nahiye bulunuyordu. 1865'te Hudâvendigâr Vilâyeti’ne; Bursa, Karesi, Koca- ili, Kütahya, Karahisar sancakları bağlı olup eyalet valisi Bursa'da oturuyordu 16 . 1867 yılında yapılan yeni düzenlemede, Bursa merkez olmak üzere Hudâvendigâr tekrar vilâyet yapıldı. 1868 yılında Hudâvendigâr Vilâyeti’ne bağlı 85 kaza vardı ve Bursa Sancağı şu kazalardan oluşmaktaydı: Bursa, Gemlik, Pazarköy, Mudanya, Yalova,
Download 3.66 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
ma'muriyatiga murojaat qiling