"Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır sakın onları (haddi) aşmayınız!
Her kim Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa, işte onlar zâlimlerdir"
buyrulmuştur. (Bakara 229) Bilhassa gönül pâdişâhını kendi devletinin tahtına
oturmuş olarak bulursan, herkes onun vereceği hükme razıdır. Nitekim "İnsanlar,
padişahlarının dini üzeredir" buyrulmuştur.
56
Böylece Vezir, askerler, fil, at, bütün
organlar, hatta parmak uçları bile padişahın buyruğu altındadır, onun emirlerini yerine
getirmek için hazır vaziyette beklemektedirler. Çünkü bunların hepsinin düzgünlüğü,
gönlün düzgünlüğüne bağlıdır. Sonra bak gör, bunları başıboş da bırakma! Nitekim
Kur'an-ı Kerim'de: "Onlar size geldikleri zaman onları imtihan ediniz!"
buyrulmuştur. (Mümtehine w) âyeti gereğince, onlara dikkat et, görüp gözetle,
onların gözleri ve kulakları nerede, ne iş yapıyorlar ve ne yapmak istiyorlar? Nitekim
Tabip kimsenin, hastanın nabzına (kalp atışlarına) bakmak, idrarını muayene etmek
ve organların hareketlerine bakarak hastalığı teşhis ettiği gibi, sen de nefsini ve onun
yapmak istediklerini tanıyıp teşhis et! Kendi nefsin ve bütün organlar Allah nuruna
ulaşamadıkları ve aydınlanamadıkları zaman böyle yapmak gerektir. Ama o nur belirip
ortaya çıktı mı, delil ve şahit vasıtasıyla anlamaya hacet kalmaz. Nitekim Kur'an-ı
Kerim'in ifadesiyle Hz.Süleyman:
"Ey Rabbim! Bana öyle bir saltanat ver ki benden sonra hiç bir kimse
o saltanata nail olmasın" demiştir. (Sâd 35)
Bu şekilde bir dilekte bulunmak cimrilik değildir. Çünkü Peygamberlerin cimri
olmaları mümkün değildir. Ancak bu bir işaret ve bir remizdir. Nitekim "Yer-gök ve
bunlar arasında bulunan her şey, O'nu teşbih ederler. O'nu övgü ile teşbih
etmeyen hiç bir şey yoktur, fakat siz onların teşbihini anlayamazsınız" (İsrâ
44) âyetindeki remiz ve işaret gibi. Yani bu teşbih etme ve yüce Allâh'ı noksan
sıfatlardan tenzih ediş; teşbih edenin irâde ve ihtiyariyle değil, gayr-i ihtiyarî olarak o
şeyin kendi iradesi dışında meydana gelir. Eğer kendi irâde ve ihtiyariyle olsaydı,
kâfirler ve şeytanlar da bu hükme dâhil olup onlar da teşbih ederlerdi. Nitekim
Kur'an-ı Kerim'de: "Allah bir şeyi murad ettiği zaman ona: "Ol" der. O da
Do'stlaringiz bilan baham: |