T. C. Erciyes üNİversitesi sosyal b
Download 1.24 Mb. Pdf ko'rish
|
2ш3 сипат сабуни
ve Sufizm
, Nüve Kültür Merkezi Yay., İstanbul 2007, s. 127 390 Mevlâna, Mesnevî, c. 3, b.: 3072-73 “Kader kilidi çok büyüktür ve onu açıcı Huda’dır; O’na teslim ol ve rızasına sarıl / (Kâinatta) zerre zerre anahtarlar olsa; kader kilidini Allah’tan başka açan olmaz.” 391 Mevlâna, Mesnevî, c. 3, b.: 2771 “Kaderin hükmü hakkında az fuzulluk (boşboğazlık) et; eşeğin gövdesi eşeğin kulağına layık geldi” 392 Kamer 54/49 84 türlü durumlarda ya kadere sığınır, ya kaderi suçlar veyahut da bir çıkar yol bulamadığımız için bunalıma sürükleniriz. Bu yüzden kader konusunda konuşmak, fikir yürütmek hayli müşkildir. Mevlâna, organların bedenlere sıfatların canlara uygunluğundan bahseder. 393 Bütün güzellerdeki ve çirkinlerdeki sıfatların da, canlarına ve huylarına uygun yaratıldığından bahseden Mevlâna’ya göre, Hakk’ın yazdığı harfler hep uygun ve yerindedir. Kâtibin elindeki kalem gibi, insanın gözü de, gönlü de, Allah’ın (lütuf ve kahır isimli) iki parmağı arasındadır. Gönül kâlemi, bu iki parmak yüzünden “kabz” ve “bast” hali yaşar. Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini gören gönül kâlemi için bu büyük bir şereftir: “Ey gönül kâlemi! İclâlî (büyüklük ve azamet sahibi isen) bak da gör; kimin iki parmağı arasındasın?” 394 İ nsanın bütün davranışları, bütün hareketleri, bu (lütuf ve kahır) parmakları sayesindedir. Başı ise, (lütuf, kahır, hidayet, sapıklık gibi) dört yol üzerindedir. Bazen doğru, bazen yanlış, bütün hareketlerin, bu harflere benzeyen hallerin, (o ezel kâtibinin) neshindendir; Senin azim ve feshin dahi, onun azim ve feshindendir. Yani senin bir şeye teşebbüsün onun irade ve takdiriyledir. “Siz ancak Allah’ın dilediğini dileyebilirsiniz” 395 ayetinden mülhem, Hakk’ın irade ve kudretinin kuşatıcılığına vurgu yapan Mevlâna, insanın yapıp etmelerini yaratanın, bütün tedbîrlere rağmen takdîr edenin Allah olduğunu vurgulamaktadır. 396 Burada akla tedbîr-takdîr ilişkisi gelmektedir. O halde tedbîrle takdîr arasında nasıl bir ilişki vardır? Tedbîr takdîri değiştirir mi? Meseleye küllî iradenin ihâtasından yaklaşan ve “Takdîr-i İlâhî’yi bilmez, kul eder tedbîr Meşhûr meseldir bu, tedbîri bozar takdîr” diyen Mevlâna, bu görüşünü şöyle izah eder: “Halk, azîm ve tedbirlerin bâtıl olduğunu ve hiçbir işin kendilerinin muradı üzere meydana gelmediğini yüz bin kere görmüşlerdir. Hak Teâlâ onlara bir nisyân musallat eyleyip, bunların cümlesini unuturlar ve kendi düşünce ve ihtiyarlarına tâbi’ olurlar.” 397 İnsanın niyetleriyle 393 Mevlâna, Mesnevî, c. 3, b.: 2772-73 “Uzuvlar ve bedenler münâsip oldu; vasıflar ve canlar da münâsip oldu. / Her bir canın vasfı ona münâsip olur; Şüphesiz o can ki, Hakk onu uygun kılmıştır” 394 Mevlâna, Mesnevî, c. 3, b.: 2778 395 İnsan 76/30 396 Can, Mesnevî Terc,. c. 3-4, s. 230 397 Mevlâna, Fî Hi Mâ Fîh, Kırküçüncü Fasıl, s. 147. Ali Nihat Tarlan, bu metni, heyecan ve tefekkürün serbest, külfetsiz bir akışını gösteren bir parça olarak değerlendirir. Tarlan, Mevlâna, s. 85 Hakk’ın takdirinin bazen farklı olabileceğini ifade etmek için Mevlâna, İbrahim Edhem Hazretlerinin padişahlığı bırakmasına neden olan ve bir ceylanın dilinden dökülen “Sen bunun için yaratılmadın” nüktesiyle meşhur avlanma hikâyesini ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i öldürmek maksadıyla yola çıkıp sonunda ihtida eden Hz. Ömer’in hikâyelerini anlatır. 398 Bu görüşünü destekler mahiyette bir başka yerde Mevlâna, “Efendi ile köylü” 399 hikâyesinden bahseder. Kısaca bahsedersek, şehirde bir efendinin yardımseverliğini ve misapirverliğini gören köylünün köye dönerken ş ehirli efendiyi ısrarla köye davet etmesi ve gittikten sonra haberler yollaması sonucu, aslında hiç gönlü olmayan şehirli, biraz da çocukların ve eşinin ısrarıyla köy yoluna düşer, ancak ne var ki köye vardıklarında köylü onları tanımazlıktan gelir. Günlerce kapıda bekletir, nihayet yağmurlu bir akşam efendi köylüye, kalacak bir kulübe dahi olsun vermesi için yalvarır. Köylü geceleri elinde ok ve yay, bağı bekleyen bağcı kulübesini gösterir ve gece nöbet tutması karşılığında ona izin verir. Nöbet esansında efendi, bir karaltı görür ve bir kurt sanarak vurur. Köylü “eşeğimin sıpasını vurdun” diyerek ağlaya, inleye adama hakaretler yağdırır. Şehirli efendi hayretler içindedir, gecenin karanlığında, yellenmesinden bir eşeğin sıpasını tanıyan bu köylü, onca zaman şehirde vakit geçirdiği kendisini, hem de güpegündüz tanımamaktadır. Bu ne acayip haldir ki, eğitimli, görgülü, akıllı bir şehirli, tam aksi özelliklere sahip bir köylünün hiç de güven vermeyen davetini kabul edip köye gider. Mevlâna bu kısmı anlatırken kaza-yı ilâhînin kudretinden bahseder: - Vaktaki kaza nârencatın ahengini yaptı; bir köylü bir şehirliyi mat etti, Download 1.24 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling