T. C. Erciyes üNİversitesi sosyal b
Download 1.24 Mb. Pdf ko'rish
|
2ш3 сипат сабуни
rade Hakkında Düşünceleri”
, Seçkin Bir Peygamber Varisi Mevlâna, İzmir, 2006, s. 8-10 435 Mevlâna, Mesnevî, c. 6, b.: 404-406 93 Âdem lanetlenmiş İblis’ten üstündür. 436 Hiçbir şey sebepsiz değildir, akıl bunu kabul eder, bir evin mimar tarafından yapıldığını bilmek ne kadar tabiî bir durumsa 437 , bir insanın kendi kaderi üzerindeki kudretini görmek de o kadar tabiî bir durumdur. Mevlâna müthiş bir benzetmeyle şu soruyu sorar: “Ey oğul! Yazıyı bir yazıcının yazdığını düşünmek mi daha makuldür, yoksa kendi kendine yazıldığını düşünmek mi?” 438 Ve Mevlâna, acziyet gösteren insanı öfkeli bir dille uyarır: - Ey delikanlı! Kazâ üzerine bahaneyi az koy; kendi kabahatini başkalarının üzerine niçin koyuyorsun? - Zeyd kan döker, kısası Amr’a mı çıksın; Amr şarâb içer, şarâb haddi (cezası) Ahmed üzerine olur mu? - Kendi etrafında dolaş ve kendi cürmünü gör; hareketi kendinden gör ve gölgenden görme! 439 Görüldüğü gibi Mevlâna, hem akıl, hem irade konusunda olduğu gibi kaza ve kader konusunda insanı değerlendirirken iki ayrı tipoloji çizer ve bunu yaparken de Âdem’in hakikatinden istifade eder. Birincisi, ilâhî hakikatleri kavramamış, bilgi kaynakları maddî âlemle sınırlı olan sıradan insanlardır, bu insan tipi küllî akılla henüz tanışmamış, ilâhî sırlara uzak kişilerdir. Başlarına bir iyilik geldiğinde veya bir işi başardıklarında bunu kendilerinden bilip, bela ve sıkıntıya düştüklerinde ise ve kaza ve kaderi suçlayan veya bununla teselli olan kişilerdir. Bu insan, ilâhî iradenin kuşatıcılığından habersiz olduğu gibi, kendi iradesinden sınırlarından ve imkânlarından da gafildir ki, Mevlâna’ya göre zaten bu dünyanın direği gaflettir. 440 İ nsan, yapacağı işlerin sonunda duyacağımız pişmanlığı evvelden bilse, o işlerin peşinde koşmaz. Kaza ve kadere uygun olsun diye, o işlerdeki musibetleri Allah gizlemiştir. İlâhî kaza, hükmünü ortaya çıkarınca insan gerçeği anlar ve pişman olur. 436 “Gökyüzü tavafçıları insanın çevresinde dönüp durmada; yoksa sen lânetlenmiş İblis misin ki insanın çevresinde dönüp dolaşmazsın?” Mevlâna, Divân-ı Kebîr, c. 6, b.: 151, s. 21 437 Mevlâna, Mesnevî, c. 6, b.: 367 “Ey hünersiz! Söyle! Ev mi’mâr ile mi daha makûldür, yahud ki mimarsız? 438 Mevlâna, Mesnevî, c. 6, b.: 368 Beytin birebir tercümesi şu şekildedir: “Ey oğul! Yazı kâtib ile mi daha makûldür, yahut kâtibsiz mi? Düşün.” 439 Mevlâna, Mesnevî, c. 6, b.: 413-15 440 Mevlâna, Mesnevî,c. 4, b.: 1329-30 “Bu dünyanın direği hakikaten gaflettir; Devlet nedir? Dev (koşma) ve let (dayak yeme) den ibarettir. / Onun (dünya devletinin) evveli koşup didinme, sonu dayak yemedir; bu viranede merkep gibi ölmekten başka şey yoktur.” 94 Bu pişmanlık da kaza ve kaderin bir diğer hükmüdür. 441 “Ne hoştu bu dünya ölüm olmasaydı” 442 diyerek hayıflanan, şeytanın ve nefsinin pek kolayca kandırabildiği bu insan tipolojisinin iyilik ve kötülük algılaması da kendi rahatı ve işlerinin yolunda gidip gitmemesiyle sınırlıdır. Sebepleri görür de, sebepleri yaratanı göremez. Dolayısıyla görünen olayların arkasındaki hakikatleri görmekten de uzaktır. 443 Mevlâna’nın “Kaza ve kadere az bahane bul” diye uyardığı insandır bu. İnsan aklına, iradesine, kudret ve imkânlarına elbette güvenmeli, muhakkak sebeplere sarılarak işlerini yürütmeli, ancak sebeplerin arkasındaki gerçek müsebbibi, yaratıcıyı ve O’nun kudret ve iradesini de görmelidir. İşte bunu bilenler Mevlâna’ya göre; insan-ı kâmil dediği Peygamber ve velilerinin yolunda gidenlerdir. İkinci tip bu insanın en özelliği ise ilâhî takdirin fevkinde ve idrakinde olmalarıdır. Bilirler ki, hiçbir şey Allah’ın iradesi dışında gerçekleşmez, “Kaza gelince feza darlaşır” 444 , Hakk’ın kazası ve hükmü olmayınca ağaçtan bir yaprak bile düşmez. Allah’ın takdiri kulun rızasıdır. 445 Bu insan tipolojisi, “kahrın da hoş, lütfun da hoş” anlayışına sahiptir. Yaşadıkları kederlerin, üzüntülerin ardında gizli bir hazine olduğunun farkında olarak kaza ve kadere bu nazarla yaklaşırlar. 446 Ve onlar “daima namazdadırlar.” 447 441 Mevlâna, Mesnevî, c. 4, b.: 1331-34. Can, Mesnevî Terc., c. 3-4, s. 478 442 Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 1760 “Birisi “Ne hoştu bu dünya” diyordu; eğer ölüm böyle apaçık gelip çatmasaydı.” diyordu.” 443 Mevlâna, Mesnevî, c. 3, b.: 3153-54 “Sebeplerle berabersin de müsebbibden gafilsin; sebepleri yaratana perde olana takılıp kalıyorsun. / Sebepler gidince başına vurusun; “aman ya Rabbi”, “aman ya Rabbi” dersin.” 444 Mevlâna, Mesnevî,, c. 3, b.: 380-81 “Kaza geldiğinde bu cihan darlaşır; kaza yüzünden tatlı helva tadını kaybeder, Peygamber (s.a.v.) dedi ki: “Kaza gelince feza darlaşır; kaza gelince gözler perdelenir.” 445 Mevlâna, Mesnevî, c. 2, b.: 1898, 1904-05 “Hakk’ın kazası ve hükmü olmadıkça; ağaçtan bir yaprak bile düşmez.”, “Şu kadarını dinle ki, bütün işlerin sebebi odur; onun emri olmadıkça hiçbir iş olmaz. / Çünki Hakk’ın kazası kulun rızası olmuştur; O’nun hükmüne kul razı olmuştur.” 446 Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 1521 “Dünyada halkın sana ettiği bu cefâlar; bilirsen altında nice hazineler var” 447 Mevlâna, Mesnevî, c. 6, b.: 2669 “Bize doğru yolu gösteren namaz beş vakittir; halbuki âşıklar daima namazdadırlar.” “Mevlâna’ya göre hürriyet, irfânî bir terimle ‘zevk’tir. İnsan gerçek hürriyeti, Allah’tan başka, kendisine egemen olabilecek her şeyi bertaraf ettikten sonra elde eder. O, manevî verimlilik alanıyla sınırlandırdığı hürriyet kavramının içini; kötülüklerle mücadele azmi ve ahlâkî- ruhî hayatı zenginleştirme davası olarak doldurmuştur. Mevlâna’nın düşünce dünyasında kısaca hürriyet; Allah’ın dışında her şeyden müstağnî olmaktır.” Altıntaş, Mevlâna’da İrade Hürriyeti, s. 14 |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling