T. C. Erciyes üNİversitesi sosyal b


Download 1.24 Mb.
Pdf ko'rish
bet41/66
Sana23.04.2023
Hajmi1.24 Mb.
#1385861
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   66
Bog'liq
2ш3 сипат сабуни

B- DEĞERLENDİRME
Kelâm ilminin köklü bir sorunu olan insan iradesi ve hürriyetini incelerken, 
Mevlâna’yı nasıl değerlendirmeliyiz? Mutasavvıf kimliği ağır basan bir mütefekkir 
olduğunu temel alırsak
,
Mevlâna’da irade sorununun sistematik bir kelam meselesi 
olarak ele alınması beklenemez.
448
Dolayısıyla bir disiplin olarak kelam ve tasavvuf 
ilimleri arasındaki farkları dikkate almak zorundayız. Ancak yine de itikadî 
konularda batıl saydığı fırkalarla verdiği mücadelede naklî delillerden çok aklî 
delilleri kullanması ve bir ikna yöntemi olarak istidlâli benimsemesi onun güçlü bir 
kelâmî yönü olduğunu ortaya koymaktadır, hatta O’nun (zengin dirâyetinden 
mülhem) kelam ilminin önde gelen şahsiyetleri arasında gösterilmesi gerektiğine ve 
aklı gönül ile buluşturan bir kelamcı olduğuna dair fikirler de serdedilmiştir.
449
İ
rade hürriyeti, İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren hızı hiç kesilmeden 
devam edegelen
450
, hatta İslam öncesi toplumlarda da tartışılmış
451
bir konudur. 
Mevlâna, bu sorunu cebir ve ihtiyar kavramları çerçevesinde ele almış ve sorunu 
sünnet ehlinin inandığı gibi açıklamıştır.
452
“Sana gelen her iyilik Allah’tan, kötülük 
de senin nefsindendir.”
453
ayetini temel düstur olarak kabul eden Mevlâna, “kulda 
ihtiyar yoktur” diyen Cebriyye’ye karşı çıktığı gibi, “Kader yoktur” diyen Mutezile 
inancına da karşı çıkar. “Küfür, Allah’ın takdiriyledir, hükmüyle değil” diyen 
Mevlânâ, insan iradesi konusunda Ebû Hanîfe (v. 80/150) gibi düşünmektedir: 
“Allah’ın Levh-i Mahfuz’daki yazısı, hüküm olarak değil, vasıf olarak yazılıdır.”
454
448
“Bütün sûfî mütefekkirlerde olduğu gibi Mevlânâ da hiçbir zaman İlâhi irade mukâbilinde insan 
hürriyeti sorununa yaklaşmaz. Bu konuda Mevlânâ’nın dili, bütün toplum kesimlerine seslenen bir 
üslûp taşıdığı için çoğunlukla belli bir düzeyde, yeri geldiği zaman insan hürriyeti konusuna değinir. 
Sorun, Kelam kitaplarında sistematik bir mesele olarak ele alındığı gibi alınmaz, ama yoğun bir 
ş
ekilde değinilir.” Altıntaş, Mevlâna’da İrade hürriyeti, s. 2
449
İbrahim Coşkun, “Aklı Gönül İle Buluşturan Kelamcı. Mevlâna Celâleddin Rûmî,” Harran 
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Uluslar arası Mevlâna ve Mevlevîlik Sempozyumu, Bildiriler-1, 
Urfa, 2007. Güllüce, Kur’ân Tefsiri Açısından Mesnevî, Doktora Tezi, 1998, s. 57-58
450
Altnıtaş, Mevlâna’da İrade hürriyeti, s. 14 
451
Adnan Güriz, İrade Hürriyeti (1), AÜHFD, c. 22, sayı: 1, 1966, s. 635, Yeprem, İrade Hürriyeti 
ve İmam Maturîdî, 
s. 16 
452
Can, Mevlâna, Hayatı-Şahsiyeti-Fikirleri, s.286 
453
Nisa 4/79 
454
Ebu Hanife, Fıkh-ı Ekber, s. 114 


96 
Mevlâna’ya göre insan, yarısı melek, yarısı hayvan, akıl ve şehvetten 
mürekkeptir.
455
Bu insanın ona bahşedilen iradesini hür bir şekilde kullanması, 
aklını kullanmasıyla ilgilidir.
456
Aklını kullanabilen insan, hürriyet yolunu görebilir 
ki, peygamberlerin tavsiye ettiği yoldur:
- (Peygamber) buyurdu ki; Ben her kimin mevlâsı ve dostuyum; benim 
amcamın oğlu Ali de onun mevlâsıdır.”
- Mevlâ kimdir? O kimse ki, seni azad eder; Kölelik bağını senin ayağından 
koparır, 
- Madem azâdlığa nübüvvet hâdîdir; mü’minlere peygamberlerden azadlık 
vardır, 
- Ey mü’minler tâifesi! Sevininiz! Servi ve süsen gibi azâdlık ediniz!
457
Beyitteki “Mevlâ” kelimesi hem “efendi”
458
hem de “dost”
459
olarak şerh 
edilmektedir. Kimdir Mevlâ? Sana hürriyet bağışlayan ve kölelik bağını ayağından 
çekip çıkarandır. Burada köleliğin anlamı da önem kazanmaktadır. Mevlâna’ya göre 
kölelik; cismânî ve nefsanî arzuların tutsağı olmaktır
460
ve peygamberler bizi bu 
455
Mahlûkâtın sınıflandırılması: “Mahlûkat üç sınıftır: Bir kısmı melâikedir ki, onlar akl-ı 
mahzdırlar. Onların taâtı ve ibadeti ve zikri ve tabiatları ve gıdaları ve taâmları hayatlarıdır. Meselâ 
suda balıkların hayatı sudandır; yatağı ve yastığı hep sudur. Onlar hakkında bunlar külfet değildir. 
Çünkü şehvetten mücerret ve pâkdirler… Ve sınıf-ı diğer behayimdir ki, onlar mahz-ı şehvettirler. 
Akl-ı zâcirleri olmadığından, onlara teklif vaki olmamıştır. Kaldı akıl ve şehvetten mürekkeb olan 
miskin ademî… Onun (yarısı melek,) yarısı hayvan/ve yarısı yılan ve yarısı balıktır. Balıklığı su 
tarafına ve yılanlığı toprak canibine çeker. Keşâkeş ve nizâ içindedir.” Mevlâna, Fî Hi Mâ Fîh
Konuk Terc., Onsekizinci Fasıl, s.73-74.
Mevlâna bu sınıflandırmanın bir benzerini, yaratılış evreleri olarak Mesnevî’de şöyle zikreder:
Cemâd (cansız) idim, öldüm bir adım (varlığım) oldu; nebât (bitki) idim, öldüm, hayvan oldum, 
Hayvan idim, öldüm ve âdem oldum; ne korkayım, ölmekten ne zaman eksik oldum, 
Başka bir hamlede beşerden ölürüm; ta ki melâikeden ayak ve baş çıkarırım, 
Ve melekten de geçmem lazım aramakla; her şey helâk oldu, O’nun vechinden başka
Bir kere daha melekten kurban olurum; o şey ki vehme gelmez, o olurum, 
Nihayet adem olurum ve adem erganûn gibi bana der ki; Muhakkak biz O’na rücû ederiz.” 
Mevlâna, Mesnevî, c. 3, b.: 3899-3904.
Mevlâna, aynı konuyu “İnsanın yaratılıştan itibaren geçirdiği duraklar ver menziller” adlı bölümde de 
anlatır. IV. cilt, b.: 3636-48. Bu beyitler, aynı zamanda sûfîlerin devir inancını da temsil eder. Can, 
a.g.e., c. 3-4, s. 645 
456
“Aklı şehvetine galib olan kimse melâikeden a’lâdır; ve şehveti aklına galib kimse dahi 
behayimden aşağıdır.” Mevlâna, Fî Hi Mâ Fîh, Konuk Terc., Onsekizinci Fasıl, s.74. 
457
Mevlâna, Mesnevî, c. 6, b.: 4537-40 
458
Konuk, Mesnevî Şerhi, c. 13, s. 207 
459
Mevlevî, Mesnevî Şerhi,  c. 18, s. 285 
460
Konuk, Mesnevî Şerhi,  c. 13, s. 207 


97 
tutsaklıktan kurtarmak için Hakk tarafından gönderilmiş özel insanlardır.
461
Süsen, 
“susam çiçeği” anlamına gelmektedir ve yaprakları yaz kış servi ağacı gibi yeşil 
duran bir bitkidir. Böyle olunca hürriyet, “dünyaya köle olmaktan kurtulmak, 
mukteziyât-ı cismâniye kayıtlarından arınmak, gönül darlığı hapsinden çıkıp mesrûr 
olmaktır.”
462
Mevlâna’nın kastı odur ki, “ey Peygamberlere ve onların vârisleri olan 
velîlere inanan kişiler (mü’minler)! Servi ağacı ve süsen çiçeği nasıl sonbahar ve kış 
aylarında (soğukların şiddetinden ve hücumundan) etkilenmeyip hür ve yeşil halde 
kalmayı başarıyorlarsa, sizler de bu imân sayesinde nefsin ve şeytanın 
saldırılarından bağımsız olunuz ve ruhunuz hür olsun.”
463
Bu beden ve bedenin arzu 
ve istekleri büyülü bir sandık gibidir ve insanı büyülü sandığın esiri olmaktan ancak 
nebîler ve rasûller kurtarabilir.
464
Bu noktada (bedenin zevklerini kontrol ve kendine 
esaretten kurtarmakta) cahil ve akıllı insanların davranışlarını ayıran Mevlâna’ya 
göre, cahil insan çocuğunu tatlı sözler söyleyerek aldatan ana gibidir; nefis ana 
gibidir ve akıl da baba gibi. Babanın tokadı, onun helvasından daha tatlıdır, çünkü 
yol göstericidir. Akla ayak uyduran, önce sıkıntı çeker fakat nihayetinde huzura 
kavuşur.
465
Mevlâna’nın bu görüşlerini örneklerle anlamaya çalışalım: Öncelikle bir 
noktayı belirtmekte fayda görüyoruz; Mevlâna’ya göre dünya bir zindan,
466
Allah’ın 
bir kahır yurdudur ve insan kahrı seçtiği ve onda ısrar ettiği takdirde sonucuna 
katlanmak zorundadır.
467
Mevlâna, “kahrı gör; çünkü kahrı kendi ihtiyarınla seçtin” 
461
“Bir kimsede nebî veya velîden bir cüz’ olmayınca, onda yüz bin mu’cize ve beyân kerâmât görse, 
asla isbet-i fâide hâsıl olmaz.” Mevlâna, Fî Hi Mâ Fîh, Konuk Terc., İkinci Fasıl, s.11. 
462
Ankaravî, Nisâbü-‘l-Mevlevî, s. 131 
463
Konuk, Mesnevî Şerhi,  c. 13, s. 208 
464
Mevlâna, Mesnevî, c. 6, b.: 4502 “Halkı füsunlu sandığın kölesi olmaktan; kim kurtarır 
murselûndan başka ve enbiyadan?” 
465
Mevlâna, Mesnevî, c. 6, b.: 1431-37 
466
“Hazret-i Mevlâna bir gazelinde; “Hayırlı bir iş için dünya hapishanesinde kaldım. Yoksa zindân 
nerede, ben nerede? Kimin malını çalmışım?” diyor.
Menşe’i ezelîden ayrılmış, hâk-i süflîye getirilmiş, tedrîcen terakkî ederek fenâ ve bekâ mertebelerine 
vâsıl olmuş, sonra halkın irşâdı vazîfesiyle (Mahv) den (Sahv) e ircâ olmuş zevât-ı kirâm, böyledir. 
Onlar; düşmüşleri kaldırmak, gafletde olanları uyandırmak, nefs-ü hevâ esirlerini kurtarmak 
vazîfesiyle mükellefdirler. Hasb-el vazîfe, her yeder görünürler, Salihler ile de, fasıllar ile de 
görüşürler. Hatta fısk-u fücûr ile erbâbiyle daha ziyâde meşgul olmak isterler. Nitekim Hazret-i 
Mevlâna da, beyt-i şerifinde (Bedhâlân)ı, (Hoşhâlân) a takdîm ile buna işâret etmişdir. “ Mevlevî, 

Download 1.24 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   66




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling