T. C. Erciyes üNİversitesi sosyal b


Download 1.24 Mb.
Pdf ko'rish
bet39/66
Sana23.04.2023
Hajmi1.24 Mb.
#1385861
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   66
Bog'liq
2ш3 сипат сабуни

(Hakk’ın emrine uymak)
- Âlem-i esbâbdır ve rızk bîsebep; gelmez, o halde olması mühimdir taleb 
- “Allah’ın fazlından talep ediniz”
417
emirdir; ta ki kaplan gibi gazap 
gelmesin, 
- Peygamber (s.a.v.) dedi ki; rızık üzerinde ey fetâ (delikanlı); kapı 
bağlanmıştır ve üstünde kilitler vardır
418
,
416
Konuk, Mesnevî Şerhi, c. 10, s. 93-94 
417
Cuma 62/10 ayetine işaret etmektedir: “(Cuma) namazı bittiği vakit yeryüzüne dağılın ve Allah’ın 
fazlından rızkınızı talep edin.”
418
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “Rızıkların kapıları kilitlenmiştir ve hareket onların anahtarıdır” 
hadisine işaret edilmektedir.


90 
- Bizim gidip gelmemiz (hareketimiz) ve iktisabımız; o kilit ve hicab üzerine 
bir anahtadır, 
- Anahtarsız bu kapı açılmaya yol yoktur; Talepsiz ekmek Sünnetullah 
değildir.
419
- Madem ki Peygamber (s.a.v.) kanâate hazîne dedi
420
; her bir kimseye gizli 
bir hazîne ne vakit ulaşır? 
- Kendi haddini tanı ve yükseğe uçma; ta ki şûr u şer (kötülük çukuruna) 
düşmeyesin.
421
Eşek, tilkinin bu cehd yönündeki sözlerine ilk başta iltifat etmez ve tevekkülü 
övmeye devam eder:
- (Eşek) dedi: O senin dediğin tevekkülün azlığından gelir; can veren ekmek 
de verir.
422
- Cümleye Rezzâk bir rızık verir; her birinin kısmetini önüne getirir.
423
Konuşmalar bu minvalde böylece sürüp gider. Dikkat edilirse, her iki tarafın da 
iddiaları güçlüdür, çünkü her ikisi de (Tilki-Cehd taraftarı, Eşek-Tevekkül taraftarı) 
Kur’ân ve hadisten örnekler getirerek iddialarını güçlendirmektedir. Cehdi savunan 
tilkinin güç kazandığı nokta, eşeğin bahsettiği tevekkülün herkesin harcı olmayan 
bir üstünlük olmadığıdır ki, Mevlâna da ancak Peygamber ve velîlerin bunun 
başardığını ifade etmektedir, bu konuya ayrıntılı bir şekilde ileride değineceğiz. 
Hikâyede dikkatimizi çeken bir başka nokta, arslanı görüp kaçtıktan sonra yine onu 
çağırmaya gelen tilkinin çağrısına kulak asmayan eşeğe tilkinin “Ey sade-dil (saf 
gönüllü)! Bu (bütün söylediklerin) senin vehmindedir.”
424
Sözünde olduğu gibi, 
vehimden bahsederek onu kandırmasıdır. Çünkü “vehim aklın zıddıdır, onunla 
savaşır durur” ve “akıl da şehvetin zıddıdır.”
425
Eşek inanmak istemese de açlığı 
419
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 2383-87 
420
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “Kanaat tükenmez bir hazinedir” hadisine işaret edilmektedir. 
Ayrıca bkz.: Aankaravî, Nisâbü’l-Mevlevî, s. 137 
421
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 2385-86
422
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 2388 
423
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 2391 
424
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 2641 
425
Mevlâna, Mesnevî, c. 4, b.: 2300-2305


91 
üstün gelir ve tilkiye inanır. Yani hırs üstün gelmiş, sabır zayıf düşmüştür.
426
Mevlâna her zaman yaptığı gibi, bu hikâyesinde de anlattığı konuya ilişkin başka 
hikâyeleri konu aralarına yerleştirerek konunun bütüncül anlamda anlaşılmasını 
sağlayan bir metot izlemektedir ve bu Mesnevî’nin genel özelliğidir.
Tevekkül bahsinde bir diğer hikâye “Tevekkül: Bir Arap ile karısının 
hikâyesi”
427
dir. “Bir testi su” olarak da bilinen bu hikâyede açlık ve yoksulluk 
içinde yaşayan bir bedevî Arap ile karısı arasındaki tartışma konu edilir. Eşek ile 
tilki hikâyesine benzer bir konuya sahip olduğundan hikâyenin geniş bir izahı yerine 
kısaca özetini yapmayı ve maksadı anlatmayı tercih edeceğiz. Kadın kocasının 
tembelliğinden, yanlış tevekkül anlayışından ve çektikleri açlık belâsından şikâyet 
etmektedir. Kocası ise, Allah’ın rızıkları dağıtıcı olmasından, dünyanın bir imtihan 
yeri olduğundan, dünyalığı dilemenin bela ve musibet getireceğinden bahisle 
karısını boşboğazlık yapmakla itham etmektedir. Burada bedevî Arap aklı, karısı ise 
nefsi temsil etmektedir.
428
Nihayet karısının sözleri tesir eder ve adam padişaha 
götürmek üzere içim yağmur suyuyla dolu bir testi suyu alıp yollara düşer. Bedevî 
ve karısı çölde yaşadıklarından Bağdat’tan Dicle nehrinin geçtiğini bilmemekte ve 
ellerindeki bir testi suyun bir hazine değerinde olduğunu zannetmektedirler. Bedevî 
Arap, yola düşer, saraya varır, hediyesini padişahın kölelerine teslim eder ve aman 
diler. Padişah, ihtiyacı olmadığı halde hediyeyi kabul eder ve “Bu destiyi altınla 
doldurup eline verin, yurduna dönerken Dicle kıyısına götürün”
429
diye de emir 
verir. Bedevî Dicle’yi görünce, şaşkınlıktan secdeye kapanır padişaha dua eder. 
Mevlâna için, testideki su, Hakk’ın güzelliğinden sadece bir damladır.
430
Cehaletinden ve gafletinden yanlış bir tevekkül anlayışına sahip bedevî şanslıdır, 
çünkü padişaha rast gelmiş, lütuflarına ihsan olmuş, Hakk’ın diclesini müşahede 
etmiştir. Mevlâna’ya göre “Akıl, seni padişahın kapısının önüne götürecek kadar 
güzel bir matlubdur.”
431
Ve bedevî bunu yaparak feraha kavuşmuştur. Aklın 
426
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 2818 
427
Mevlâna, Mesnevî, c. 1, b.: 2252-2932 
428
Mevlevî, Mesnevî Şerhi, c. 4, s. 1113
429
Mevlâna, Mesnevî, c. 1, b.: 2854 
430
Mevlâna, Mesnevî, c. 1, b.: 2860 
431
Mevlâna, Fî Hi Mâ Fîh, Konuk Terc., Yirmi yedinci Fasıl, s. 103 


92 
tevekkül anlayışımızdaki (olması gereken-normatif) rolünü de böylece göstermiş 
olmaktayız.
Mevlâna, Kaza-kader ilişkisini, tevekküle bakışını, bu bağlamda ilâhî irade 
ve cüz’î iradenin rolüne genel olarak eserlerinin tamamında ama özellikle de 
Mesnevî adlı eserinde yer vermiştir. Bu eserin özelliği ise, hikâyeler yoluyla derdini 
okuyucuya aktarmıştır. Bunda Kur’ân’ın anlatım tekniği olmasının da etkisi kabul 
edilmektedir.
432
“Arslan ve av hayvanları”, “Efendi ile köylü”, “Fenerli rahip”, 
“Sünnî Mü’min-Cebrî kâfir”, “Gece bekçisi ile hırsız”, “Bağ sahibi ve hırsız”, 
“Müslüman’ın Bir Mecûsî’yi Dine Davet Etmesi” vb. hikâyeleri yoluyla bu 
konudaki görüşlerini açıklayan Mevlâna’ya göre, kaza ve kader haktır ama, kulun 
çalışması, tedbîrli olması da haktır, ancak İblis gibi tek gözlü olanlar bu gerçeği 
inkâr ederler.
433
Kaza-yı ilâhî ezel âleminde kulun iradesi ve talebi üzerine vuku 
bulmuştur. Madem ki ezel âleminden beri kulda bir irade vardır, o halde bu dünyada 
(âlem-i şehâdette) gayret ve çalışma şarttır. Hz. Âdem’in “Biz nefsimize zulmettik” 
demesi de, kendi iradesinin varlığını kabul etmesindendir. Hem Âdem hem İblis, her 
ikisi de ilâhî iradenin ve yaratılan her şeyin bu iradenin ürünü olduğunun 
farkındaydılar, aralarındaki fark, İblis’in adeta bir közü gör gibi sorumluluğun 
sadece bir (ilâhî) tarafını kabul edip, diğer (beşerî) tarafını reddederken Âdem 
(a.s.)’ın her iki cihetten bakarak kendi suçunu itirafıdır.
434
Yoksa Hz. Âdem de, “Bu 
benim bahtımdır; kader böyle takdîr etmiş, tedbîrin, çekinmenin ne faydası var?”
435
derdi. Dikkat edilirse, kaza ve kaderi Hakk’tan bilmek Mevlâna’nın fikir dünyasında 
hem Âdem’in, hem de İblis’in özelliğidir, yalnız kulun kendi kaderindeki rolünü 
kabul etmek ise yalnız Âdem’in nezdinden âdemoğluna has bir özelliktir, bu yüzden 
432
“Mevlâna Celâleddin Rûmî, Kur’ân-ı Kerîm’deki meseleleri ve derin mânâları, birer canlı, kısa 
hikâye halinde gözler önüne sermekte, insanlara bu meseleleri örneklerle anlatmakta ve 
yaşatmaktadır. Bunun yaparken de, Kur’ân-ı Kerîm’deki anlatım yolu ve tekniği olan “kısa 
hikâyeciliği” benimsemiştir.” Gönül Ayan, “Mesnevî ve Kısa Hikâyecilik”, 5. Millî Mevlâna 
kongresi, Bildiriler, 3-4 Mayıs 1991, Selçuk Üniversitesi Yay. Konya)
433
Mevlâna, Mesnevî, c. 6, b.: 407 “Belki kaza haktır ve kulun cehdi de haktır; Sakın eski İblis gibi 
kör gözlü olma”
434
Güllüce, Kur’ân Tefsiri Açısından Mesmevî, s. 144-46. Emine Yeniterzi, “Mevlâna’nın Kader ve 
İ

Download 1.24 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   66




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling