T. C. KÜLTÜr ve turizm bakanliği tüRKİye küLTÜr portali projesi
Download 17.59 Kb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- DOĞU ROMA (BİZANS) DÖNEMİ BİZANS DÖNEMİ ANADOLU EL SANATLARI Prof. Dr. Kıymet GİRAY
- 2.6. Bizans Dönemi Anadolu El Sanatları Anahtar Kelimeler
- ORTAMI TARİHSEL ÇERÇEVE, TOPLUM VE KÜLTÜR Doç.Dr. Z. Kenan BİLİCİ
- 3.1. Tarihsel Çerçeve, Toplum ve Kültür Anahtar Kelimeler
- Turchia
- Yabanlu Pazarı
- T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ ARKEOLOJİ VE SANAT TARİHİ
- Doç. Dr. Z. Kenan BİLİCİ Aralık 2009 ANKARA
- 3.2. Kentsel Tasarım ve Fiziksel Çevre Anahtar Kelimeler
- Kaynak
- T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ SANAT TARİHİ
İstanbul Chora Manastırı Kilisesi (Kariye Camisi) Kaynak: Akyürek, E., Bizans’ta Sanat ve Ritüel, İstanbul 1996 Cormack, R., Byzantine Art, London 2000 Eyice, S. , Son Devir Bizans Mimarisi İstanbul’da Palailogoslar Devri Anıtları, (İkinci Baskı), İstanbul 1980 Eyice, S., “Türkiye’de Bizans Sanatı”, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, C.3, İstanbul 1982, s. 514–564 Krautheimer, R., Early Christian and Byzantine Architecture, (Forth Ed.) New Haven and London 1986 Mango, C., The Art of Byzantine Empire 312–1453, (Fifth Ed.) Toronto 2007 Mathews, T.F., The Art of Byzantium, London 1998. Rice, D.T., Art of the Byzantine Era, (Second Ed.), London 1997 Runciman, S., Byzantine Civilization, New York 1956 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan / Emeği Geçen Konu Editörü Proje Yöneticisi Prof. Dr. Kıymet GİRAY / Dr. Serkan SUNAY Prof. Dr. Kıymet GİRAY Prof.Dr. Hale KÜNİÇEN T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ ARKEOLOJİ VE SANAT TARİHİ DOĞU ROMA (BİZANS) DÖNEMİ BİZANS DÖNEMİ ANADOLU EL SANATLARI Prof. Dr. Kıymet GİRAY EKİM - 2009 ANKARA 2.6. Bizans Dönemi Anadolu El Sanatları Anahtar Kelimeler: Bizans, El Sanatları, Tasvir, Sanat Bizans Sanatı tasvir ve el sanatları bakımından çok değişik malzemede oldukça fazla sayıda zengin eserlere sahiptir. Bunlar arasında mozaik, fresk, ikona, el yazması, metal, fildişi, cam, seramik, heykel ve tekstil alanlarında günümüze kalabilmiş eserler vardır. Suriye Filistin çevresindeki erken dönem eserleri ve Roma’da St. Priscilla, St. Callixtus, TS. Peter/Petro, TS. Marcellinus, St. Domatilla katakokomblarındaki tasvirler eski ve yeni testamentten alınan konularıyla Hıristiyan tasvir ve el sanatlarının başlangıcı olarak kabul edilebilecek intikal döneminde önemlidir. Mozaik dekorasyonu da İstanbul’daki Büyük Saray’da ve Antakya’daki merkezler, Ravenna’daki St. Apolllinare in Classe, St. Apollinare in Nuovo, Galla Placidia Mausouleum’u, Arienler ve Ortodokslar Vaftizhaneleri, St. Vitale Kilisesi’nde ve Selanik’deki Hagios Demetrios Kilisesi’nde ve daha sonraki devirlerde İstanbul Aya Sofya, Chora Manastırı (Kariye) Kilisesi, Fetfiye Camisi’nde (Pammakaristos Manastırı Kilisesi) eşsiz işçilikte eserler verilir. Başlangıçta genel olarak Roma geleneğine bağlı tasvirlerde, iri badem gözlü figürler ve altın yaldızlı mozaik tekniği bu döneme damgasını vurur. Abidevi resim sanatının bir diğer kolu freskler de mozaiğe paralel olarak gelişme kaydeder. El Sanatları bakımından en önemli üretim merkezi İstanbul’dur. Mimari eserlerin dekorasyonundan, liturjik eserlere, el yazmalarından, madalyonlara, missoriumlara kadar çok çeşitli eserler başkentte üretilir. Başkent dışından Mısır’da Kopt, İtalya’da Ravenna, Milano, Yunanistan’da Selanik başlıca el sanatı üretim merkezleridir. Anadolu ve İstanbul kökenli taşınabilir eserlerin büyük bir bölümü günümüzde Avrupa ve Amerika başta olmak üzere dünyanın çeşitli müzeleriyle bazı özel koleksiyonlarda sergilenmektedir. Bunlar arasında Madrid Real Academica de la Historia’daki ünlü Theodosius Missoriumu, State Hermitage Müzesi’ndeki imparator II. Konstantin Missoriumu, aynı müzedeki Paternus Missoriumu, Silenus ve Menad’ın dansı konulu Missorium önemli madeni sanat eserlerindendir. Ayrıca Leningrad Müzesi’nde İyi Çoban heykeli, büyük bir kısmı Washington’a götürülmüş Antalya Kumluca Definesi olarak da bilinen Corydalla eserleri, Londra ve Paris müzelerindeki mozaikler, Paris’te Sinop İncili, Viyana’daki ünlü Dioskorides yazması, Metropolitan Sanat Müzesi’ndeki fildişi eserler ve Antakya Kalis’i (Chalice) çok sayıdaki el sanatı ürününden birkaçıdır. İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Anadolu’daki pek çok müzede de eserler mevcuttur. Anadolu’da İznik, Bursa, Bergama, İzmir, Manisa, Afyon, Konya, Antalya, Adana, Hatay gibi müzelerde mimari taş plastik, heykel ve seramik ağırlıklı eserler önemlidir. İstanbul, Antalya müzesi madeni eserler, Hatay ve Antep’teki müzeler ise mozaik sanatı bakımından önemlidir. Birer açık hava müzesi gibi Ürgüp, Göreme ve Ihlara’daki çok sayıdaki kilise ve Trabzon Ayasofyası ve Sümela Manastırı zengin fresk süslemeleriyle öne çıkar. Antakya Mozaiklerinden Narcissius Antakya Mozaiklerinden Oceanus ve Thetis Büyük Saray Mozaiklerinden Kaplanla Mücadele İstanbul (Pammakaristos Manastırı Kilisesi) Fethiye Camii Mozaik Dekarosyonundan Kaynak: Cormack, R., Byzantine Art, London 2000 Eyice, S., “Türkiye’de Bizans Sanatı”, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, C.3, İstanbul 1982, s. 514–564 Grabar, A. La Peinture Byzantin, Paris 1953 Mango, C., The Art of Byzantine Empire 312–1453, (Fifth Ed.) Toronto 2007 Mathews, T.F., The Art of Byzantium, London 1998 Rice, D.T., Art of the Byzantine Era, (Second Ed.), London 1997 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan/ Emeği Geçen Konu Editörü Proje Yöneticisi Prof. Dr. Kıymet GİRAY/ Dr. Serkan SUNAY Prof. Dr. Kıymet GİRAY Prof. Dr. H. Hale KÜNÜÇEN T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ SANAT TARİHİ ORTAÇAĞ’DA ANADOLU: SELÇUKLU SANAT VE KÜLTÜR ORTAMI TARİHSEL ÇERÇEVE, TOPLUM VE KÜLTÜR Doç.Dr. Z. Kenan BİLİCİ ARALIK - 2009 ANKARA 3.1. Tarihsel Çerçeve, Toplum ve Kültür Anahtar Kelimeler: Selçuklu, Toplum, Kültür, Sanat Anadolu’daki Selçuklu çağı, Asya’dan başlayıp, Çin, Hint ve İran gibi, Doğu dünyasının, her biri bir toplumu eritebilecek akıl almaz coğrafyalarındaki büyük kültür, sanat ve uygarlık merkezlerinin birikimleriyle zenginleşerek batıya yönelen Türk politik strüktürünün, İslâm dünyasına egemen olma sürecinin bir parçasıdır. Bu sürecin en belli başlı tarihsel mekânlarından biri ve belki de en önemlisi Anadolu’dur ve Selçuklu Çağı, bu coğrafyayı büyük bir merkeziyet denemesine sahne yapacaktır. 11.yüzyılın başlarından ortalarına kadar süren ilk keşif amaçlı akınları takiben 1071’deki Malazgirt zaferi ile başlayan Türklerin Anadolu’yu fethi ve burada tutunarak ülkeyi Türk çehreli bir sosyal ve kültürel bütünlüğe ulaştırmaları süreci, şüphesiz kısa vadeli bir operasyon değildir. Aynı yüzyılın sonlarında başlayan Haçlı Seferleri’nin 12.yüzyılın sonlarına kadar Anadolu’yu kaosa sürüklediği bir yüzyıllık dönemde, Selçuklu siyasi tarihi, bir yandan Haçlılara karşı savaş verirken, bir yandan da yerleşik bir merkezî idare kurmak ve büyük toprak parçalarını bir idare altında toplamak için mücadele ile geçti. Yüzyılın sonlarına gelindiğinde, Anadolu artık Batı dünyasında uzun zamandır Turchia adıyla tanındığı gibi, kimi Venedik belgelerinde Selçuklu Sultanları da Soldanus Turchia olarak geçmektedir. 13.yüzyıl, Selçuklu Anadolusu için, I.Gıyâseddin Keyhüsrev ve oğulları olan I.İzzeddin Keykâvus ile I.Alâeddin Keykubad’ın saltanatları, devletin yükseliş ve siyasi sınırlarını genişletme devresidir. Yarım yüzyıla yakın süre içine birçok fetih sığmış; Haçlı Seferleri sırasında kapanan Suriye kervan yollarının yerini anıtsal han inşaatları ile donanan Anadolu’daki ticaret yolları almıştır. Bu bağlamda, ülkede uluslararası ticaretin gelişmesine büyük çaba harcanmış; örneğin, Konyalı tüccarlar İstanbul’a gidip orada alışveriş yaparak Chonae’de Aziz Mihail fuarına katılırken, Kayseri-Pazar Ören’deki Yabanlu Pazarı, Mardin’in güneyindeki Dunaysar Pazarı, Kırşehir ile Kayseri arasındaki Ziyaret Pazarı ve Germiyan’daki Âlemüddin Pazarı gibi fuarlar da uluslararası şöhret yapmışlardır. Sinop ile Antalya’yı birleştiren çizginin doğusunda kalan bölgeler, Selçuklu çağı Anadolusunun en gelişmiş kesimi olmuşlardır. 13.yüzyılın en önemli kentleri, uluslararası ticaretin ana arterini içinde barındıran bu kesim üzerinde konumlandığı gibi; hanların büyük bir bölümü de Kayseri, Sivas, Erzincan, Erzurum, Malazgirt üzerinden Hoy’a ve oradan da Tebriz’e ulaşan bu ana güzergâh üzerinde inşa edilmiştir. Selçuklu devlet merkezi Konya, entelektüel bir Ortaçağ başkentine dönüşmüştür. 13.yüzyıl, Anadolu’da sadece Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Hacı Bektaş Velî, Evhadüddîn Kirmânî, Sadrüddîn Konevî, Ahî Evren, Yunus Emre ve Sultan Veled gibi mutasavvıfların aynı tarih kesitinde buluştukları ve ülkenin sanat iklimini tasavvufun oluşturduğu bir çağ olarak yaşanmamış; fakat aynı zamanda, bu coğrafyayı, çok farklı kökenlerden gelen insanların ördüğü bir uygarlıklar dokusu haline de getirmiştir. Bu çağ, bir yandan, İspanya’dan gelerek Vahdet-i Vücûd felsefesini bu ülkede geliştiren Muhyiddîn İbn’ul-Arabî gibi bir mutasavvıfı, El-Cezerî gibi bir bilim adamını, farmakolojiyi tıbbın bir dalı olarak gösteren ilk ve tek kitap olan Kitab al-Teshil fi al-Tıbb ve al-Hikma’nın yazarı Ebu Bekr Ezrâk gibi bir hekimi ya da Mirsâdü’l-İbâd adlı eserin sahibi Necmeddin Razî’yi, Kelûk bin Abdullah, Kalûyan el-Konevî, Şamlı Muhammed bin Havlan, Kerimüddin Erdişah, Tuslu Muhammed bin Muhammed bin Osman, Halepli Ebu Ali ve Cafer bin Mahmud, Varka ve Gülşâh mesnevisinin nakkaşı Hoy’lu Abdülmü’min bin Muhammed, Tebrizli Şeyh Bedreddin, Aynûddevle-i Rumî ve Nakkaş Şeyh Bedreddin gibi dönemin ünlü mimar ve sanatçılarıyla, evrensel boyutta ileri ve yüksek düzeyli bir felsefe, bilim ve sanat ortamı içinde yan yana getirmekte; diğer yandan, I.Gıyâseddin Keyhüsrev, I.İzzeddîn Keykâvus ve I.Alâeddîn Keykubad gibi dönemin kudretli Sultanları ile Celâleddin Karatay, Kemâleddin Kâmyâr, Sahib Şemseddin İsfehanî, Sâhib Ata Fahreddin Ali, Sadeddin Köpek, Pervâne Muinüddin Süleyman ya da Kazvinli Fahreddin gibi bazılarının ihtirasları makamlarının gücünü aşan ünlü vezirleri de aynı tarih kesitinde buluşturmaktadır. Ticarette el değiştiren malların çeşitliliği, 13.yüzyılda Anadolu halkına yeten bir sanayinin gelişmiş olduğunu ortaya koyar. Doğal kaynaklar arasında, özellikle Toros Dağlarındaki ormanlardan sağlanan kereste, Doğu Akdeniz ülkelerinde aranan değerli bir ürün haline gelmiş; Ortaçağ Avrupasında boya sanayiinde kullanılmaya başlanan şap için ise, ocakların işletme ve satış hakları Cenevizlilere verilmişti. Kısacası, sadece Doğu ile değil, fakat aynı zamanda Batı, özellikle İtalya ile sürdürülen ticarî ilişkiler ve bu amaçla yapılan antlaşmalar, Selçuklu döneminde Anadolu’yu Doğu İslâm dünyası ile Batı’nın geniş ve karmaşık ekonomik ve ticarî etkinlikler alanına sokmuştur. 1243’de Moğollarla yapılan Kösedağ Savaşı, Selçuklu devletinin fiilen yok olmasına neden olacak bir süreci başlatır. Bu dönemde Selçuklu başkenti Konya’nın siyasî önemini kaybetmesi, ticaret hayatını da olumsuz etkilemiş ve Selçuklu Türkiyesi’nin batı bölgelerinin ticarette oynadıkları rol giderek azalmıştır. Böylece iki yüz yılı aşkın bir süre devam eden ve 1308’de siyaseten son bulan bir uygarlık dönemi, Anadolu’da, başka alanlarda olduğu gibi, sanat alanında da genel olarak Selçuklu diye tanımlanabilecek bir sanat ve kültür ortamı yaratmıştır. Kaynak: Kuban, D., “Selçuklu Sanat Dünyası”, Alâeddin’in Lambası, Anadolu’da Selçuklu Çağı Sanatı ve Alâeddin Keykubad, İstanbul. 2001, s.,24–29 Ögel, S.,Anadolu’nun Selçuklu Çehresi, İstanbul. 1994 Tanyeli, U., Anadolu-Türk Kentinde Fiziksel Yapının Evrim Süreci (11.-15.yy), İstanbul. 1987 Turan, O., Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul. 1993 (3) Turan, Ş., Türkiye-İtalya İlişkileri, I-Selçuklulardan Bizans’ın Sona Erişine, İstanbul. 1990 Sümer, F., Yabanlu Pazarı, Selçuklular Devrinde Milletlerarası Büyük Bir Fuar, İstanbul. 1985 Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr. Z. Kenan BİLİCİ Prof.Dr. Kıymet GİRAY Prof.Dr. Hale KÜNÜÇEN T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ ARKEOLOJİ VE SANAT TARİHİ ORTA ÇAĞ’DA ANADOLU: SELÇUKLU SANAT VE KÜLTÜR ORTAMI KENTSEL TASARIM VE FİZİKSEL ÇEVRE Doç. Dr. Z. Kenan BİLİCİ Aralık 2009 ANKARA 3.2. Kentsel Tasarım ve Fiziksel Çevre Anahtar Kelimeler: Selçuklu, Çevre, Kültür, Sanat. Malazgirt Savaşı ile birlikte, Türklerin Anadolu’ya yerleşmeleri sürecinin, ülkenin yalnızca demografik yapısını değil, aynı zamanda yerleşim düzenini de köklü biçimde değiştirdiği kesindir. Ne var ki, Türk fethinin erken dönemlerinde Anadolu kentlerinin fizikî strüktürüne ilişkin pek az bilgi mevcuttur. 12.yüzyılın sonlarından başlayarak artan uzun mesafe ticareti ve Selçuklu Sultanlarının adeta bir devlet politikası haline getirerek ana yol güzergâhları üzerine inşa ettirdiği hanlar ile ayrıca ticareti himaye ve teşvik eden antlaşmaların, Selçuklu çağı Anadolu kentlerinin gelişme süreçlerinde büyük rol oynadığı söylenebilir. Örneğin Sivas’ın 13.yüzyıldaki nüfusunun 120.000 olduğu, Kayseri’de ise 100.000 kişinin yaşadığı bilinir; sayılar abartılı bile olsa, bu rakamlar yine de 13.yüzyılda yoğun biçimde kentleşmiş bir Türkiye imgesi yaratmaktadır. Bu çağın, Alâiyye (Alanya), Antalya, Kastamonu, Konya, Sivas, Malatya ya da Erzurum gibi daha pek çok kentinin tipik özelliği, yerleşme alanı surla çevrili bir kale-kent modeline sahip olmalarıdır. Bu tür kentlerin hemen hepsinde, içinde yönetsel bir birim olarak Saray’ı barındıran bir İçkale yer aldığı gibi, ayrıca, dış surla çevrili yerleşim alanında, sura içten eklemlenmiş Ehmedek adı verilen ikinci bir tahkimat da bulunmaktadır. Kent kapısına yakın konumda inşa edilmiş donjon fonksiyonu gören bu binalar, kentin savunmasından sorumlu askerî garnizonu barındırmaktaydılar. Alanya Kalesi’ndeki Ehmedek, Selçuklu çağından günümüze ulaşabilen tek örnektir. Selçuklu çağı kentlerinden ne yazık ki hiçbir konut örneği günümüze ulaşabilmiş değildir; buna karşılık, kırsal kesimdeki köşk ya da kasır türü sivil yapıların, masif duvarlı, az pencereli, olasılıkla düz damlı, tek ya da iki katlı plan özellikleri, ocak ya da tüteklik gibi ısınma donanımları ve kimi kez içlerindeki çini, alçı ya da duvar resimleriyle içe dönük bir yaşama modeline göre inşa edildikleri söylenebilir. Kentlerin fizikî strüktürünü belirleyen yollar ve ana arterlerin durumunu, binaların bugünkü kent fiziği içindeki konumlarına bakarak anlayabilme imkânı kalmamıştır. Yine de, topoğrafik zorunluluklar bir kenara bırakılırsa, büyük külliyeler gibi dinsel ya da kamusal nitelikli vakıf binalarının arazideki yerleştiriliş şekilleri ve kent içindeki homojen dağılımları, Ortaçağ yerleşmelerinde planlı sayılabilecek bir yol şebekesinin mevcut olduğunu gösterir. Bu çağa yönelik arkeolojik kazılar, kent fiziği içinde, düzenli sayılabilecek bir su sisteminin de mevcut olduğunu göstermektedir. Böyle bir doku içinde, anıtsal binalara değil, fakat olasılıkla kimi bânîlerin adlarıyla anılan mahallelere de tesadüf edilebilmektedir. Hiç şüphesiz, meydanlar da, bu fizikî çevrenin önemli kentsel mekânlarından biriydi. Ortaçağın kentsel tasarımının belki de en önemli merkez binası, kentin en eski ve en büyük dinsel kurumu konumundaki Ulu camilerdir. Hiç şüphe yok ki, kentlerin örgütlü ticaret alanlarını oluşturan hanlar ve arastalar ile sûk, çarşı ya da pazar yerleri de bu anıtsal inşaatların yakın çevresinde bulunmaktaydı. Bugün büyüyen kentlerin fizikî sınırları içinde tekil örnekler olarak kalabilmiş Selçuklu çağına ait türbelerin ise, eğer bir külliye ile birlikte tasarlanmamışlarsa, çoğunlukla kentlerin dışında ve olasılıkla eski mezarlıklar içinde inşa edildikleri anlaşılmaktadır. Bunlara, çoğunlukla kent dışında inşa edilmiş hanikâh ya da zaviye gibi tarikat binaları da dâhil edilebilir. Kaynak: Kuban, D., “Anadolu Kentlerinin Tarihsel Gelişimi Üzerine Gözlemler”, Türk ve İslam Sanatı Üzerine Denemeler, İstanbul. 1982, s.141–170 Kuban, D., Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı, İstanbul. 2002 Tanyeli, U., Anadolu-Türk Kentinde Fiziksel Yapının Evrim Süreci (11.-15.yy), İstanbul. 1987 Turan, O., Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul. 19793 (2) Haklar (Rights): (Telif ve kullanım hakları ile ilgili bilgiler.) 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca hazırlanan tüm içeriğin her türlü ortamda umuma arz yetkisi sınırsız süreyle Kültür Turizm Bakanlığına devredilmiştir. Bakanlık sonraki zamanlarda hazırlanan içerikle ilgili düzeltme, ekleme, silme veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Kaynağı Hazırlayan Konu Editörü Proje Yöneticisi Doç.Dr. Z.Kenan BİLİCİ Prof.Dr. Kıymet GİRAY Prof.Dr. Hale KÜNÜÇEN T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TÜRKİYE KÜLTÜR PORTALI PROJESİ SANAT TARİHİ ORTAÇAĞ’DA ANADOLU: SELÇUKLU SANAT VE KÜLTÜR ORTAMI Download 17.59 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling