T. C. MİMar sinan güzel sanatlar üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ tarih anabiLİm dali ortaçAĞ tariHİ programi


I.1.2. “Rus” Kelimesinin Ortaya Çıkışı


Download 3.07 Mb.
Pdf ko'rish
bet7/39
Sana17.02.2017
Hajmi3.07 Mb.
#666
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   39

 

I.1.2. “Rus” Kelimesinin Ortaya Çıkışı 

 

 

Avar ve Hazarlardan sonra çok geçmeden Slavlar yeni bir tehlikeyle daha 



karşı karşıya kaldılar. VIII. yüzyıldan itibaren İsveçlilerin ataları olan Normanların 

doğu kısmı, Doğu Slavları’nı hâkimiyetleri altına almaya başladılar. Normanlar 

zamanla bir taraftan Volga Nehri ile aşağı inerek Bulgar ve Hazar illerine ulaşırken, 

diğer taraftan da  Dniyeper boyunca Karadeniz’e inerek oradaki Slavlarla da temasa 

                                                 

212


  İ. Shevchenko, “Byzantium and the Slavs”, Harvard Ukrainian  Studies, VIII/3-4, Cambridge 

1984, s. 289-303;  N. M. Karamzin, İstoriya Gosudarstva Rossiyskoğo, I, Zolotoy Vek Yayınları, S. 

Petersburg  2003, s. 50-51. 

213


 A. N. Kurat, Başlangıçtan 1917’ye Kadar Rusya Tarihi, TTK, 4. Baskı, Ankara 1999, s. 5.  

214


 Polyanlar, adlarını “pole” (kır, tarla, meydan) kelimesinden almış ve Dniyeper bölgesinde 

yaşamışlardır. Bu isim daha sonra kurulacak Polonya devletine ve halkına verilmiştir. Bkz. N. M. 

Karamzin, İstoriya Gosudarstva Rossiyskoğo, I, s. 54-55.  

215


 Radimiçler, adlarını Polyanların bir kısmına kumandanlık eden Radim isimli komutandan almış ve 

bugünkü Beyaz Rusya topraklarında yaşamışlardır.  Bkz.  N.  M.  Karamzin,  İstoriya Gosudarstva 



Rossiyskoğo, I, s. 55.  

216


 Severyan, kuzeyliler anlamına gelmektedir. Polyanların komşuları olan Severyanlar, Desna 

Nehri’nin havzasında yaşamışlardır. Bkz. N. M. Karamzin, İstoriya Gosudarstva Rossiyskoğo, I, s. 55.  

217

 Vyatiçler, adlarını Polyanların bir kısmına kumandanlık eden Vyatko isimli komutandan almış ve 



bugünkü Rusya’nın içerisinde yer alan Kaluga, Tula ve Orlov bölgelerinde yaşamışlardır. Bkz. N. M. 

Karamzin, İstoriya Gosudarstva Rossiyskoğo, I, s. 55.  

218

 PSRL, IX, Tipografskaya Letopisy, Aleksandriya Yayınları, Ryazan 2001, s. 18-19.  



 

42

geçtiler.



219

  İskandinavyalı savaşçı tüccarların Slav topluluklarını idareleri altına 

almalarıyla, Rus kelimesi de ortaya çıkmış oldu. Rus tarihçisi V. Klüçevskiy, X. 

yüzyılda Rus teriminin Baltık ile Fin-Ural halklarının yaşadıkları bölgelerde ticaret 

yollarını denetimleri altında tutan Varyaglardan oluşan knezin drujina’sının yönetici 

sınıfı için kullanıldığını yazmaktadır.

220

 Daha sonra Normanların Doğu Slavlarını 



idareleri altına almaları ve Slavların kurdukları yerleşim yerlerini tek çatı altında 

birleştirmeleriyle birlikte bu isim, coğrafi anlam da kazandı. Sonuç itibarıyla XI. 

yüzyılın ortalarında Normanlar, Slav halkları arasında tamamen asimile oldular ve 

Norman savaşçı tüccarların ismi olan Rus, bölgedeki Slavlar için kullanılmaya 

başlandı.

221


  

 

 IX. 



yüzyılın ortalarında Doğu Slavlarının  şehirlerde yaşamaya başladıkları 

bilinmektedir. Her boyun ayrı bir şehri olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, Polyanlar 

Kiyev’de, Severyanlar Çernigov’da, Radimiçler Lübeç’de, Kriviçler Polotsk ve 

Smolensk’de, Slavyanlar Novgorod’da yaşıyordu.

222

 Başlangıçta Novgorod, Rus 



şehirlerinin merkezi rolünü üstlenmişti. Ancak, sınırlarını muhafaza edemediğinden 

IX. yüzyılda bu niteliğini kaybetti ve yeni Rus Devleti’nin başkenti olarak Kiyev ön 

plana çıkmaya başladı. Ruslar, Rusya Tarihinin Kiyev Knezliği ile başladığına 

inanmaktadırlar. 

 

 

I.1.3. Kiyev Rusyası’nın Başlangıcı ve Hristiyanlığın Kabulü 

 

 879 


yılında ölen Kiyev Knezi Rurik,’in yerine geçen akrabası Oleg,

223


 

Novgorod’da hüküm sürmesine rağmen, büyük ticaret yollarını da ele geçirmek 

amacıyla güneye doğru seferler düzenledi ve Kiyev’i de ele geçirdi. Rus kronikleri, 

                                                 

219

 PSRL, IX, Tipografskaya Letopirsy, s. 17-18.  



220

 V. O. Klüçevskiy, Kurs Russkoy İstoriyi, Soçineniye v Devyati Tomah, I, Moskova 1988, s. 177-

178.  

221


 S. H. Yılmaz, Rusya’da Devlet Merkezli Sistem ve Bürokrasi, s. 14-15.  

222


 A. N. Kurat, Başlangıçtan 1917’ye Kadar Rusya Tarihi, s. 14.  

223


  PSRL, VI, Tverskaya Letopisy, Aleksandriya Yayınları, Ryazan 2000, s. 170; PSRL, XI, 

İpatyevskaya Letopisy, Aleksandriya yayınları, Ryazan 2001, s. 12-13; PSRL, XII, Lavrentyevskaya 

Letopisy, Aleksandriya Yayınları, Ryazan 2001, s. 22.  

 

43

onun “Kiyev, Rus şehirlerinin anası olacaktır” dediğini ve burada kalarak Rus 



tarihinin Kiyev dönemini başlattığını yazmaktadırlar.

224


  

 

 “Akıllı” anlamına gelen veşiy lakabını alan Oleg aynı zamanda çok cesur ve 



askerî bakımdan kabiliyetli biriydi. 907 yılında 2000 gemi ile birlikte 

Konstantinopol’ün üzerine sefer düzenledi ve böylece Bizans’ı vergiye bağladı ve 

Rusların yararına ticaret anlaşmasını imzalattırdı.

225


 912 (913) yılında Oleg ölünce, 

yerine Rurik’in oğlu İgor geçti.

226

 Ancak alışılagelmişten daha fazla vergi toplamaya 



kalkışan  İgor, çok geçmeden halk tarafından öldürüldü,

227


  oğlu küçük olduğundan 

dolayı da yönetimi eşi Olga üstlendi. Olga Hristiyanlığı kabul eden ilk Rus 

hükümdarı oldu.

228


 Bununla birlikte Hristiyanlık, resmî olarak ancak Olga’nın torunu 

Birinci Vladimir (980-1015) zamanında kabul edildi.

229

 Ortodoksluğun kabul 



edilmesiyle, Bizans’ın Kiyev Rusya’sı üzerinde etkisi artmasına rağmen, kilise 

ayinlerinde Ruslar Yunanca yerine kilise Slavcasını kullandılar ve böylece ulusal 

kilisenin temellini atmış oldular. Bununla birlikte Kiyev Rusyası’nın Hristiyanlığı 

Bizans aracılığıyla kabul etmesi ile Rus knezlikleri, Roma-Katolik kültür sahasına 

katılan Batı Avrupa kavimlerinden ayrılmış oldular.  

 

 Ortodoksluğun kabulü, Rus şehir knezliklerinin iç siyasetini de etkiledi. 



Hristiyanlık, eski Rusya’nın çeşitli yerlerinde yaşayan dağınık toplulukları kısmen de 

olsa tek bir ideoloji çerçevesinde toplamayı başardı.  Daha sonra kendisi de büyük 

topraklara sahip olan kilise, devletin egemen sınıfının durumunu güçlendirmek için 

aldığı tedbirleri destekledi. Çok geçmeden diğer Rus knezlikleri de Hristiyanlığı 

                                                 

224


 PSRL, IX, Tipografskaya Letopisy, s. 19.  

225


  PSRL, VI, Tverskaya Letopisy, s. 173; PSRL, XI, İpatyevskaya Letopisy, s. 18; PSRL, XII, 

Lavrentyevskaya Letopisy, s. 29;  T. Ataöv, “Rus Devletinin Kuruluşu”, AÜSBFD, XXIII/4, Ankara 

1968, s. 231.  

226

 PSRL, XII, Lavrentyevskaya Letopisy,  s. 41; PSRL, XIII, İpatyevskaya Letopisy, s. 25; 



227

 İgor’un öldürülmesi hakkında bkz. PSRL, IX, Tipografskaya Letopisy, s. 34.  

228

 PSRL, VI, Tverskaya Letopisy,  s. 189-190.  



229

 PSRL, IX, Tipografskaya Letopisy, s. 52-56. Hristiyanlığın Rus topraklarında yayılması hakkında 

bkz. D. A. Balovnev, “Skazaniye o Pervonaçalynom Rasprostraneniyi Hristiyanstva na Rusi”, Tserkov 

v İstoriyi Rossiyi, IV, RAN Yayınları, Moskova 2000, s. 5-46.  


 

44

kabul ettiler. Hristiyanlığın kabulüyle birlikte Ruslar Selanikli rahip Konstantin 



(Kiril) tarafından tanzim edilen ve Kiril adını taşıyan alfabeye sahip oldular.

230


 

 

 



I.1.4. Kiyev Rusyası’nın Parçalanması 

 

 

Vladimir’in ölümünden sonra (1015) knezler arasında başlayan taht 



mücadelesini Vladimir’in oğlu Yaroslav kazandı.

231


 Yaroslav, çok zeki ve çok 

okuyan biri olduğundan dolayı, kendisine “mudrıy” (bilge) lâkabı verildi. 

Yaroslav’ın askerî başarılar elde ettiği de bilinmektedir. Yaroslav, en büyük 

düşmanları  olan Peçenekleri mağlup ettiği gibi, onun döneminde Ruslar Lehistan 

işlerine karışmaya başladılar. Yine Kiyev Rusyası’nın yabancı ülkelerle ilişkiler 

başlatması da Yaroslav ile birlikte oldu.

232

 Yaroslav’ın hâkimiyeti döneminde 



Hristiyanlık, Rus topraklarına tamamen yerleştiğinden Yaroslav’ın hâkimiyeti, 

birçok bakımdan önem taşımaktadır. Buna rağmen Yaroslav bile, Kiyev Knezliği’ni 

dağılmaktan kurtaramadı. Kiyev Rusyası’nda başlangıçtan beri sağlam bir veraset 

sistemi olmadığından, knezlerden en güçlüsü Kiyev’e yerleşme ve hüküm sürme 

hakkını elde ediyordu. Neredeyse her knezin ölümünden sonra knezler arasında 

mücadele başlar ve bu mücadeleler ülkeyi kaosa sürüklerdi. Bu mücadeleden başka, 

Yaroslav ayrıca Rus şehirlerini oğulları arasında paylaştırdı. Büyük oğlu İzyaslav’a 

Kiyev ile Novgorod şehirlerini verdi. İkinci oğlu Svyatoslav’ın payına Çernigov 

şehri düştü. Üçüncü oğlu Vsevolod’a Pereyaslavl kaldı. Diğer Rus şehirleri de 

Knez’in diğer oğulları arasında paylaştırıldı.

233

 Böylece Kiyev Rusya’sı ayrı 



knezliklere bölünmüş oldu. Her ne kadar sülalenin en büyüğünün Kiyev tahtında 

oturması gerekiyor idiyse de, bu kaideye uyulmadı ve kuvvetli olan knez Kiyev’i ele 

geçiriyordu.  

 

 



Rusya, knezliklere bölünmesine rağmen, tamamen parçalanmadı. Bunun en 

büyük nedeni, herşeye rağmen bu knezlikleri birleştiren argümanların olmasıdır. Dil, 

                                                 

230


 A. N. Kurat, Başlangıçtan 1917’ye Kadar Rusya Tarihi, s. 32.  

231


 PSRL, VI, Tverskaya Letopisy, s. 227-236.  

232


 PSRL, IX, Tipografskaya Letopisy, s. 68-69, 73.   

233


 PSRL, XI, İpatyevskaya Letopisy, s. 114.  

 

45

din ve geleneklerin ortak olması, knezlerin aynı soydan gelmeleri ve ortak 



düşmanların mevcudiyeti  Rus şehir knezliklerinin tamamen birbirlerinden 

ayrılmalarını engellemiştir. Örneğin Kumanların saldırıları, Rusları birlikte hareket 

etmeye zorlamıştır. Yine Lehlerin Rus topraklarındaki faaliyetleri, Ortodoks Rusların 

Leh Devleti’ne karşı en azından askerî alanda birleşmelerine yardım ediyordu.  

 

 Diğer taraftan Kumanların sonu olmayan saldırıları ki, 1061 ile 1210 yılları 



arasında Kumanların Rus topraklarına 50 büyük sefer düzenledikleri 

bilinmektedir,

234

 Kiyev Rusyası’nın zayıflamasına neden oldu. Kiyev zayıflarken, 



Rus knezlikleri arasında Novgorod ön plana çıktı. Alman ve İsveç tüccarlarıyla 

yaptığı ticaret sayesinde Novgorod, Rus knezliklerinin en zenginlerinden ve 

güçlülerinden biri oldu. Kiyev ile Novgorod’un yanı sıra Tver, Vladimir ve Suzdal 

knezlikleri de ön plana çıktı ve bu knezlikler Büyük Knezlik için mücadeleye 

giriştiler.

235


 İşte Moğol istilâsı başladığında Rus knezlikleri bu şartlarda idi.  

 

 



I. 2. Çengiz Han’ın Ortaya Çıkışı ve Moğol İstilâsı  

 

I.2.1. Temucin’in Doğuşu ve Çengiz  Han Unvanını Alması 

 

                                                 

234

 Rusların tek destanı olan Slovo o Polku İgoreve (İgor Bölüğü Destanı) nın konusu da Rusların 



Kumanlarla mücadele etmesidir. Bkz. Slovo o Polku İgoreve,  perevod, kommentariyi i statyi A. K. 

Yugova, Moskovskiy Raboçiy Yayınevi, Moskova 1970.  

235

 Moğol istilâsı öncesinde Rus knezliklerinin durumu ile ilgili daha geniş bilgi için bkz. A. V. 



Gudzy-Markov, Domongolyskaya Rusy v Letopisnıh Svodah V-XIII Vekov, Veçe Yayınları, Moskova 

2005.  


 

46

 Asıl adı Temucin olan Çengiz



236

 Han 550/1155

237

  yılının  Şubat ayında 



dünyaya geldi. Temucin, Ho’elnn-ucin ve Yesugai Ba’atur’ın en büyük oğlu idi.  

Temucin 9 yaşına bastığında babası Yesugai, oğlunun evlenmesini istedi. Olhuno’ut 

kabilesinden Ho’elnnun’un akrabalarını ziyarete gittiği esnada eski dostu Unggirat 

kabilesinin komutanı Dei-Seçen ile karşılaştı ve Dei-Seçen’in kızıyla kendi oğlunu 

evlendirmek hususunda anlaştı. Eski Moğol geleneklerine göre Temucin, Dei-

Seçen’in karargâhında kalmak zorundaydı.

238

 Evine tek başına dönen Yesugai yolda 



kendisine düşman olan Tatar kabilesi tarafından zehirlendi. Bunun üzerine Temucin 

memleketine dönmek zorunda kaldı. Çok cesur bir kadın olan Ho’elnn-un, boyu 

itaatinde tutmayı denediyse de başarılı olamadı ve bütün kabile mensupları, 

hayvanlarını da yanlarına alarak karargâhı terk ettiler. Tüm bu zorlukları atlatan 

Temucin, 18 yaşına bastığında nişanlısıyla evlenmeye karar verdi. Dei-Seçen’in 

karargâhında yapıaln düğünden sonra Borte, kıymetli kürkler içeren çeyiziyle 

Temucin’in çadırına geldi.  Siyasî kariyerinin temeli olacak bu  çeyizi yanına alan 

Temucin, Kereit kabilesinin reisi To’oril Han’ın yanına giderek hizmetine girdi. 

Fakat çok geçmeden, Merkit kabilesinin  askerleri Temucin’in karargâhına baskın 

düzenlediler ve eşi Borte’yi kaçırdılar. To’oril Han’dan yardım alan Temucin 

                                                 

236


 Moğol devrinin en eski ve mühim kaynaklarından olan ve ‘Alâ’u’d-dîn Ata Melik el-Cuveynî 

tarafından kaleme alınan,  Cihângüşâ’da bu adın verilmesi hakkında  şu malûmat verilmektedir: 

‘Müteber Moğollar’dan işittim ki, şiddetli bir kışta çıplak olarak birkaç gün kırlara gidip gelen bir 

şahıs vardı,  derdi  ki:  “Tanrı ile konuştum, buyurdu ki: “Bütün yeryüzünü Timuçin ve oğullarına 

verdim ve ona Cingiz Han  adını koydum, bu adama Teb Tengri derlerdi.”  Bkz. ‘Alâ’u’d-dîn Ata 

Melik el-Cuveynî, Tarih-i Cihângüşâ, Çev. M. Öztürk, T. C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 

1998, s. 94; O. Turan,  “Çingiz Han Adı Hakkında”, Belleten, V/19-20, Ankara 1941, s. 262-263; E. 

Haenisch, Çengiz adını çince «çien » (dürüst, sadık) kelimesiyle eş tutmaktadır. (G. Vernadskiy, 



Mongolı i Rusy, Agraf Yayınları, Moskova 2001, s. 35.); Hara-Davan, “Çengiz”’in Batı Moğolca’da 

“güçlü”, “sağlam” anlamına geldiğini açıklamaktadır. (Hara-Davan, Rusy Mongolskaya, Agraf 

Yayınları, Moskova 2002, s. 44-45.)  R. Fahreddin’e göre, Çengiz,  “zafer kazanan”, “bağımsız 

hükümdar” anlamına geliyor. Bkz. R. Fahreddin, Hanı Zolotoy Ordı, Tatarskoye Knijnoye 

İzdatelystvo, Kazan 1996, s. 71; Bu kitabın Türkçe tercümesi  için bkz. R. Fahreddin, Altın Ordu ve 

Kazan Hanları, Çev. İ. Kamalov, Kaknüs Yayınları, İstanbul 2003, s. 23. 

237


 Çin kaynakları, Çengiz Han’ın 66 yaşındayken öldüğünü zikretmektedirler. Çengiz Han 624/1227 

yılında ölmüştür. Buna göre doğum tarihi de 557/1162 olsa gerektir. Fakat bu Moğol takvimine 

uymamaktadır. Her dönem 12 yıldan ibaret olup her yıl belirli bir hayvan ismiyle bilinmektedir. 

Reşîdu’d-dîn’e göre, Çengiz Han “domuz” yılında doğdu, fakat 1162 yılı “at” yılı olarak geçmektedir. 

Halbuki 1155 yılı bu takvime uymaktadır, yani “domuz” yılıdır. Daha geniş bilgi için bkz. E. Hara-

Davan, a.g.e., s. 32-33, dipnot 7. 

238

 Manghol-un Niuça Tobça’an (Moğolların Gizli Tarihi), Çev. A. Temir, TTK, Ankara 1995, s. 21-



22; R. Grousset, Cihan Fatihi Çengiz Han, Çev. İ. Tanju, Ötüken Yayınları, İstanbul 2001, s. 40-43. 

 

47

karşılıklı bir baskınla eşini kurtarsa da, Cuci



239

 adını verdiği oğlunun kendisinin olup 

olmadığı şüphesini hayatı boyunca taşımıştır.

240


  

 

 



Birçok dostun da kazanılmasını sağlayan bu sefer, Temucin’in kariyerinin 

başlangıcı sayılabilir. To’oril Han ile arası iyi olduğunu bilen ve Yesugai’nin 

ölümünden sonra kendisini terk eden akrabaları  şimdi Temucin’in liderliğini kabul 

etmeye hazır idiler. Kendi gücüne güvenmeye başlayan Temucin ilk başta Taiçi’ut, 

daha sonra Tatar kabileleri üzerine yürüdü ve başarılı oldu.

241


 Temucin’in prestiji 

artarken, To’oril Han endişelenmeye başladı. Buna rağmen, güçlenmeye başlayan 

Naymanlara karşı  çıkacağı sefere onun da katılmasını istedi. Bu teklifi kabul eden 

Temucin sefer başladıktan hemen sonra plânını değiştiren To’oril Han yüzünden 

pusuya düşmekten son anda kurtuldu.

242


 Bu da To’oril Han ile aralarının 

bozulmasına neden oldu.  

 

 

Daha sonra Kereitlerin karargâhına baskı düzenleyen Temucin, To’oril Han’ı 



kaçmaya zorladı. Naymanlara sığınan To’oril Han, burada öldürüldü. Kereitler ise 

Temucin’e itaatlerini bildirdiler.

243

 Daha sonra Temucin, Kara İrtiş ve Zaysan 



Nor’a’dan Selenga Irmağı’na kadar uzanan bölgede yaşayan Naymanları

244


 itaat 

altına aldı (1204). Bunların dışında Hıtaylar, Uygurlar, Kırgızlar, Tangut ve 

Tibetliler, daha batıda ise Karluklar vardı. Temucin, işte bu dağınık ve birbirleriyle 

                                                 

239

 Cuci veya Jauci kelimesi, seyyar gibi aniden ortaya çıkan, beklenmeyen misafir, sevimli çocuk 



veya kalbe yakın insan anlamını taşımaktadır. Cuci Han’ın adı bazı tarihî kaynaklarda Tauşi olarak da 

geçmektedir. Birçok  Arap tarihçisi de adını Duşi olarak zikretmektedirler. Daha geniş bilgi için bkz. 

R. Fahreddin, a.g.e., s. 75; Türkçe terc., s. 31. 

240


 Manghol-un Niuça Tobça’an, s. 39-52; G. Vernadskiy, Mongolı i Rusy, s. 29-31; E. Hara-Davan, 

a.g.e., s. 35. 

241


 Manghol-un Niuça Tobça’an, s. 77-86. 

242


 Manghol-un Niuça Tobça’an, s. 85-86.  

243


 Manghol-un Niuça Tobça’an,  s. 109-125; B. Y. Vladimirtsov, Çengiz Han, Çev. H. A. Ediz, Milli 

Eğitim Basımevi,  İstanbul 1950, s. 36-48; L. de Hartog, Cenghis Khan. Conqueror of The World

London 1989; A. Temir, Çengiz Han, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1989, s. 64-71; D. Morgan, 

The Mongols, Oxford 1990, s. 55-61. 

244


 Nayman, Moğolca “sekiz” demektir. René Grousset, Naymanların isimlerinin Moğolca 

gözükmesine rağmen soylarının Türk olduğunu savunmaktadır. Müellife göre, Naymanlar 

 

Moğollaşmış Türklerdir. Bkz. R. Grousset, Bozkır İmparatorluğu, Çev. R. Üzmen, Ötüken Yayınları, 



İstanbul 1996, s. 187. Faruk Sümer ise, Naymanların, aynen Kereit, Oyrat ve Öngüt kabileleri gibi 

Moğolca konuştuklarını ve Moğol olduklarını ileri sürmektedir. Ona göre bu kavimler Türklerin derin 

medenî tesirleri altında kalmışlardır. Daha geniş bilgi için bkz. F. Sümer, Türk Devletleri Tarihinde 

Şahıs Adları, TDAV Yayınları, İstanbul 1999, s. 311. 


 

48

mücadele halindeki toplulukları idaresi altına toplamak süretiyle devletini kurdu ve 



603/1206 yılında toplanan kurultayda “Çengiz Han” unvanını aldı.

245


  

 

 



 

I.2.2.Moğol İstilâsının Başlangıcı 

 

 

Bu kurultaydan sonra Çengiz Han’ın ilk işi Doğu Türkistan’a sefer 



düzenlemek oldu ve Kaşgar da dahil olmak üzere birçok şehri ele geçirdi. Daha sonra 

Kuzey Çin’e sefere çıktı ve Çin Seddi’ni aşarak başkent Hanbalık (Pekin)’ı zapt 

etti.

246


 Çin’den sonra Çengiz Han’a rakip olabilecek o devrin en büyük devleti olarak 

gözüken fakat idarî ve siyasî bakımdan birlikten mahrum olan Hârezmşahlar vardı. 

‘Alâ’u’d-dîn  Muhammed, Çengiz Han’ın Pekin’i zaptından haberdar bile değildi.

247


 

615/1218 yılında yaşanan Otrar faciası

248

 Çengiz Han’ın Hârezmşahlar üzerine 



yapacağı seferi hızlandırdı.

249


 616/Eylül 1219 tarihinden itibaren Moğol kuvvetleri 

Otrar etrafında toplandı. Sonraki aylarda sırasıyla Buhârâ, Semerkand, Hocend gibi 

şehirler alındı. Mâverâünnehir tamamen Moğolların eline geçince, Çengiz Han 

Horâsân’a yöneldi, oğulları Ögedey ile Çagatay’ı da Hârezm üzerine gönderdi.

250

 

Moğollar, devrin önemli kültür ve ticaret merkezi Ürgenç’i yakıp yıktılar.



251

 Sultan 


‘Alâ’u’d-dîn Muhammed de ölümüne kadar (617/Aralık 1220) takip edildi.

252


 Bu 

olaydan sonra, ilkbaharda iki Moğol komutanı Irak-ı Acem’e giderek, büyük 

tahribatlar yaptılar. Daha sonra Âzerbâycân’ın önemli merkezlerinden olan 

                                                 

245

 Monghol-un Niuça Tobça’an, s. 133-134. 



246

 Manghol-un Niuça Tobça’an, s. 169-170; R. Fahreddin, a.g.e., s. 71; Türkçe terc., s. 23. 

247

 İ. Kafesoğlu, Hârezmşahlar Devleti Tarihi, TTK, Ankara 2000, s.230. 



248

 Çengiz Han Hârezmşahlar ile ticarî ilişkileri geliştirmek üzere tamamı Müslümanlar’dan oluşan 

450 kişilik bir tüccar kafilesini Hârezmşah’ın ülkesine gönderdi. Bu heyet Hârezmşahların hudut şehri 

Otrar’a girmesinin hemen ardından,  şehrin valisi Kayır Han lakaplı  İnalcık tarafından durdurularak 

gözetim altına alındı. Daha sonra kervanın mallarına el konulurken, heyetin tamamı öldürüldü. Daha 

geniş bilgi için bkz. İ. Kafesoğlu,  a.g.e., s. 240-241; Ö. İzgi, “Hârezmşahlar ve Moğolların  İlk 

Karşılaşmaları ve Otrar Hadisesi”, TK, S. 170, Ankara 1970, s. 28-36; M. A. Çakmak, “Moğol İstilası 

ve Hârezmşah  İmparatorluğu’nun Yıkılışı”, Türkler, IV,  Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002,  s. 

909. 

249


 Cuveynî, Tarih-i Cihângüşâ, s. 153-155; R. Grousset, a.g.e., s. 233. 

250


 İbnu’l-Esîr, el-Kâmil, W. Tiesenhausen, Altın Ordu Devleti Tarihine Ait Metinler I, Çev. İ. Hakkı 

İzmirli, İstanbul 1941, s. 7-14. 

251

  İ. Kafesoğlu, Hârezmşahlar Devleti Tarihi, s. 274-275. 



252

 Cuveynî, Tarih-i Cihângüşâ, s. 123-155. 



 

49

Merâga’yı aldılar. Hemedân, Erdebîl, Tebrîz, Baylakân da yağmadan kurtulamadı.



253

 

Güney Kafkasya’yı kontrol altına alan Cebe ve Subitay daha sonra Kuzey 



Kafkasya’ya yöneldiler. 620/1223 yılında Moğollar, Don Irmağı’na dökülen Kalka 

suyu kıyısında Rusları bozguna uğrattılar.

254

 Fakat dönüş  sırasında Moğollar,  İdil 



Bulgarları’nın bir baskınına uğradılar ve epeyce zayiat verdiler.

255


 

 

 



Çengiz Han’dan sonra yerine geçen oğlu Ögedey Han, Curmağun  Noyan’ı 

batıya gönderdi. Curmağun Önasya’ya geldiği sırada kendisine karşı koyabilecek ve 

Moğol hâkimiyetine girmemiş olan Abbâsî Halifeliği, Eyyubîler ve Türkiye 

Selçukluları Devleti vardı.

256

 Selçuklu Devleti, kendisine bağlı beylikler dahi Moğol 



hâkimiyetine karşı çıkarken, 633/1235 yılında Ögedey Han’ın tâbiiyet teklifini kabul 

etti.


257

 Gerçi bu bağlılık her yıl Moğol hükümdarına bir miktar hediye göndermekten 

ibaret ise de, Selçuklular’dan o tarihte böyle bir davranış beklenmiyordu. ‘Alâ’u’d-

dîn Keykubad bu politikası ile Moğolları sınırlarından uzaklaştırmaya çalışmıştır.

258

 

Fakat 8 Sefer 641/29 Temmuz 1243 tarihinde vuku bulan Kösedağ Savaşı’ndan sonra 



Anadolu Selçuklu Devleti de Moğol tahakkümü altına girmiştir.

259


  

 

 



Bir sonraki istilâ hareketi Mengü Han zamanında oldu. 649/1251 tarihinde 

kurultay kararı ile Büyük Han seçilen Mengü, ortanca kardeşi Kubilay’ı Çin’den 

ibaret olan doğu tarafına gönderirken, küçük kardeşi Hülâgü’ya de batı vilâyetlerine 

yönelmesini emretti.

260

 651/1253 tarihinde ikâmetgâhından hareket eden Hülâgü, 



                                                 

253


 A. Yuvalı, İlhanlı Tarihi I, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri 1994, s. 23; M. A. Seyfeddinî, 

Monetnoye Delo i Denejnoye Obraşeniye v Azerbaycane XII-XV vv., Bakü 1978, s. 138. 

254


  PSRL, VII, Ermolinskaya Letopisy, Aleksandriya Yayınları, Ryazan 2000,  s. 114-115; PSRL, II, 

Voskresenskaya Letopisy, s. 180; PSRL, XI, İpatyevskaya Letopisy, s. 495-496; PSRL, XII, 

Lavrentyevskaya Letopisy, s. 479-482; A. N. Kurat, IV-XVIII yy.’da Karadenizin Kuzeyindeki Türk 

Kavimleri ve Devletleri, TTK, Ankara 1972, s. 117. 

255


  İbnu’l-Esîr,  el-Kâmil, s. 61; A. N. Kurat, Başlangıçtan 1917’ye Kadar Rusya Tarihi, s. 64; M. 

Kafalı, “Deşti Kıpçak ve Cuci Ulusu”, İÜEFTD, S. 25, İstanbul 1971, s. 185. 

256

 F. Sümer, “Anadolu’da Moğollar”, SAD,  S.1, Ankara 1969, s. 3.  



257

  İbn Bîbî, el-Evamîru’l ‘Alâiyyetî’l-umûri’l-Alâiyye, I, terc. Mürsel Öztürk, Ankara 1996, s. 448-

451. 

258


 B. Spuler, İran Moğolları, Çev. Cemal Köprülü, TTK, Ankara 1987, s. 53;  F. Sümer, a.g.e., s. 3; İ. 

Kamalov, “Moğol İstilâsı ve Anadolu Kültürüne Tesirleri”, TDAD, S. 140, İstanbul 2002, s. 167-180. 

259

 Anonim, Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi (Târîh-i Âl-i Selçûk der-Anâtolî), tıbkı basım ve 



Türkçe’ye terc. F. Nafiz Uzluk, III, Ankara 1952, s. 32. Daha geniş bilgi için bkz. M. Gül, Doğu ve 

Güneydoğu Anadolu’da Moğol Hâkimiyeti, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2005.  

260


 Fazlullâh Reşîdu’d-dîn, Câmi‘u’t-tevârîh, III, neşr. ‘Abdu’l Kerim ‘Ali-oğlı ‘Alizade, Bakü 1957, 

s.  23; M. Kafalı, Altın Orda Hanlığının Kuruluş ve Yükseliş Devirleri, İÜEF Yayınları, İstanbul 1976, 



 

50

Eylül ayında Semerkand’a ulaştı. Semerkand emîrlerini, Rum sultanlarını, Fars 



hükümdarını ve pek çok emîr ve beyini daha kendisine tâbi kıldı.

261


 653/1255’te ise 

Hülâgü, Bağdad’ı ele geçirdi.

262

 Abbâsî Devleti’nin ortadan kaldırılması henüz  



kuruluş  aşamasında olan ve tarihte İlhanlı Devleti adıyla bilinen bu yeni Moğol 

devletine büyük bir mücadele azmi kazandırdı. Bu mücadelelerden birini de Altın 

Orda devleti ile yapacaktır.  

 


Download 3.07 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   39




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling