Hazirlayanlar
Download 3.23 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- Kaynakça Arşiv Kaynakları Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi
- Türkiye Taşkömürü Kurumu Eğitim Dairesi Arşivi (TTKEDA)
- Tetkik Eserler ve Makaleler
- 1.Akkışla’dan Arif Usta, Mehmet Usta, Yusuf Usta ve Mahmut Usta’nın Hatıraları
- 2.Merhum Prof. Dr. Tarık Somer Hocanın Hatıraları
- 3. Nazar ve Arik Çalımlı Hatıraları
Sonuç Herkes tarafından bilinmektedir ki, Müslüman Türklerin Ermenilerle birlikte yaşama sanatı, Türklerin Anadolu’ya geldikleri 1071 yılına kadar dayanmaktadır. Bu birlikte yaşama sanatı XX. yüzyılın ilk yıllarına kadar uzun süre devam etmiştir. Bu çalışma göstermektedir ki, Müslüman Türk- ler ve Ermeniler arasındaki birlikte yaşama sanatı bir masal değil önemli bir gerçektir. Ermeniler ve Müslüman Türkler tarafından kurulan maden ortaklıklarında da uyumlu ve barışçıl ortaklıklar söz konusu olmuştur. Ereğli Kömür Madeni Havzası’nda toplam beş sahada açılan 385 ocaktan 41 adedi, Ermeni madencilerin de içinde yer aldığı madenciler tarafından açılmıştır. Bunlardan 34’ü Müslüman Türk unsurla kurulan or- 74 Cumhuriyetin 10 Yılında Zonguldak..., s.50. 276 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER taklıklarla, 4 adedi Ermenilerin kendi aralarında kurdukları ortaklıkla ve bir adedi de bir Ermeni madencinin ferdî girişimleriyle açılmıştır. İki ocak da, içinde Müslüman Türk, Ermeni ve diğer Hıristiyan unsurlardan ma- denciler olduğu halde oluşturulan ortaklıklarla açılmıştır. Bu örnek açıkça göstermektedir ki, Ermeni madenciler kendi insanlarından ziyade Müslü- man Türklerle ortaklık yapmayı tercih etmişlerdir. Osmanlı toplumunda din, mezhep ve milliyet farkını dikkate almak- sızın toplumsal kaynaşma ve yardımlaşmayı gösteren diğer önemli delil, kömür madeni sektöründeki kefalet sistemidir. Osmanlı toplumunun gene- linde olduğu gibi madenciler arasında da farklılıklar gözetilmeksizin sos- yal birliktelikler ve dayanışmalar gerçekleşmiştir. Bu itibarla madenciler dil, din ve milliyet farkı gözetmeksizin madencilik sektöründe birbirleri- ne kefi l olmuşlardır. Tebliğimizin II-1. bölümünde de ifade edildiği gibi, Ereğli Kömür Madeni Havzası’nda madencilik yapmak isteyenlerden kefi l istenmekte idi. Bu kefalet senetleri günümüzdeki bankaların teminat mek- tubu ile aynıdır. Şu anki bankaların teminat mektubu sisteminden farkı, bu kefi llik karşılıksız olarak yapılmakta idi. Bu açıdan, sistem Osmanlı toplumunda paylaşma ve yardımlaşmayı göstermesi bakımından önemli bir uygulamadır. Ermeni ortaklı işletmelerde uyumlu bir ortaklık sürdüğü anlaşılmak- tadır. Bu uyumluluk üretime de yansımış ve zamanla üretimde artışlar ol- muştur. 1307 (1891) malî yılı muhasebe kayıtlarına göre üretim faaliye- ti bulunmayan Amasra ocakları hariç maden havzasında üretilen kömür toplam 1 043 987 kantardır (104 398.7 ton). 109 086 kantar kömür de mirî ocak tabir edilen devlete ait ocaklardan elde edilmiştir 75 . 1309 (1893) malî yılında beş mevkide üretim yapan 96 adet ocakta toplam 1 726 086 kantar (172 608.6 ton) kömür üretilirken 76 , 6 Ekim 1333 (1917) verilerine göre Alacaağzı ve Amasra mevkileri hariç Kilimli, Kozlu ve Zonguldak mevkilerinde işçi eksiği olmaksızın üretim yapan ocakların günlük üretim kapasitesi 1 400 tonu şirket üretimi olmak üzere 2.500 tondur 77 . Ortaklar arasında rastlanan tek uyuşmazlık ortaklardan İstefan Marko’nun ölümü üzerine ortaya çıkan uyuşmazlıktır. Zonguldak’ta 38 numaralı ocağın hissedarlarından Müteveffa İstefan Marko’nun karısı ve yetimleri 20 Haziran 1892 tarihinde, maden idaresine verdikleri dilekçede, 75 ZKÜ, Derdest Defteri 1307, Defter No: 23, s.2-3. 76 BOA, ŞD.Bahriye, Belge No: 8/25, 4. belge. 77 TTKEDA, Matlubat Defteri, Defter No: 8, s.1.
277 Yrd. Doç. Dr. Ahmet ÖĞRETEN ocağın işletilmesi veya hisselerine isabet eden haklarının kendilerine veril- mesi talebinde bulunmaktadırlar 78 .
letilen maden ocaklarının çoğu birer küçük işletme durumunda idi. Erme- nilerin de içinde yer aldığı küçük işletmeler, Kömür Havzası’na gelen bü- yük şirketler karşısında rekabete dayanamayıp birer birer çekilmişlerdir. Bilhassa Fransız sermayeli Ereğli Şirketi, ele geçirdiği Zonguldak limanı ve Liman bağlantılı demiryolu işletmelerini küçük işletmeleri baskı altına almakta kullanmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Anadolu’nun bazı yerlerinde Ermeni- lere zorunlu göç uygulamak durumunda kalan Osmanlı hükümeti, Kas- tamonu vilâyeti dahilinde yer alan Ereğli Kömür Madeni Havzası’nı ve Zonguldak’ı göçten istisna tutmuştur 79 .
gayrimüslim varlığı mevcut değildir. Madencilik sektöründe faaliyet gös- teren gayrimüslim madencilerden çoğu Ereğli Maden Havzası’na Osmanlı ülkesinin diğer yerlerinden gelmişlerdi. İçlerinde çok sayıda İstanbul’da ikamet eden ticaret erbabı kimseler vardı. Maden sahasına yerleşmiş olan gayrimüslim halklardan Rumlar Lozan Anlaşması ile mübadeleye tâbi tutulurken, bu çalışmanın konusu olan Ermeni madenciler, Cumhuriyet idaresinin izlediği madenleri devletleştirme politikaları sonucu diğer özel sektör gibi madencilik alanından çekildiler 80 . Bir kısmı İstanbul’a, çoğu - üç milyona yakın Türk asıllı diğer Türk vatandaşları gibi yeni iş ve çalışma alanları bulmak ümidi ile- batı ülkelerine göç ettiler. 78 ZKÜ, MİKD, Defter No: 6, 8 Haziran 1308/23 nolu kayıt, s.4. 79 Davut Kılıç, “1915’te Tehcir Edilmeyen Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kong- resi Bildirileri II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayını, Ankara 2003, s.118. 80 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Belge No: 30.18.01.01/015.58.1. 278 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Kaynakça Arşiv Kaynakları Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi: Belge No:30.18.01.01/015.58.1. Başbakanlık Osmanlı Arşivi: Dosya Usulü İrade Tasnifi (DUİT), Belge No: 21/ 2-3. Y.MTV., Belge No: 309/22. A.MKT.MHM., Belge No: 372/66, 372/96. D.DRB.İ., Belge No: 13/22, 13/27. Hatt-ı Hümayun, Belge No: 197/9882, 20448.A, 240/13417. Hazine-i Hassa Defterleri, Defter No: 238, 246, 252, 790, 791. HH.İ., Belge No: 2/24. HR.MKT, Belge No: 35/53. MB, Belge No: 6/91; MV, Belge No: 176/46, 210/7. ŞD.Bahriye, Belge No: 6/51, 6/57,. 8/25. Y.EE., Belge No: 109/16. Y.MTV., Belge No: 306/12, 309/22. Y.PRK.BŞK., Belge No: 16/31. Y.PRK.HH., Belge No: 35/86. Y.PRK.OMZ., Belge No: 3/68.
1303 Tarihli Matlubat Defteri. 1315 Tarihli Matbuat Defteri Cild-i Sani. 8 Numaralı Defter Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Arşivi: Derdest Defteri 1307, No: 23. Matlubat Defteri Cild-i Sani 1305, Defter No: 72. Matlubat Defteri Cild-i Sani 1320, Defter No: 98. Madenci İsteklerini Kayıt Defteri (MİKD), Defter No: 6. Vukuat Defteri, Defter No: 85. 279 Yrd. Doç. Dr. Ahmet ÖĞRETEN Tetkik Eserler ve Makaleler Cumhuriyetin 10 Yılında Zonguldak ve Maden Kömürü Havzası, Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası Yayını, İstanbul 1933 İmer, H. Fehmi, Ereğli Maden Kömürü Havzası Tarihçesi, Zonguldak 1944. Kılıç, Davut, “1915’te Tehcir Edilmeyen Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayını, Ankara 2003. Ökçün, Gündüz, “XX. Yüzyıl Başlarında Osmanlı Maden üretiminde Türk, Azınlık ve Yabancı Payları”, Prof. Dr. Yavuz Abadan’a Armağan, Ankara 1969. Özeken, Ahmet Ali, Zonguldak Kömür Havzası Tarihi, İstanbul 1944. Savaşkan, Bahri, Zonguldak Maden Kömürü Havzası Tarihçesi, Zonguldak 1993. Terzi, Arzu T., Hazine-i Hassa Nezareti, TTK Yayını, Ankara 2000. Tızlak, Fahrettin, “Ereğli Kömür Madeni Nizamnamesi”, Belgeler Dergisi, Sayı 23, TTK Yayını, Ankara 1999. TTK Genel Müdürlüğü Kütüphanesi, Zonguldak, Belge No: 2262.
O GÜZEL GÜNLERE AİT BİRKAÇ HATIRA Prof. Dr. Ahmet UĞUR Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tel: 0 352 437 49 29-31251 Özet Türk milleti özünde olan hoşgörü -müsamaha, tesamuh- ve inançlara saygıyı her devirde göstermiştir. Milletimizin yaşadığı her toprakta bunun delilleri mevcuttur. Hintli tarihçi İşvarı Prasad diyor ki; Mutaassıp Müslümanlardan sonra, hür fi kirli ve tolerans sahibi sultanlar tahta çıkarlar. Bu Türk toleransının tesiri altında, Hinduların dinî taassu- bu da bir dereceye kadar yumuşar. Filozof Dokumacı Kebir de şöyle der: Hindistan’da kast nizamı ve ham sofuluk ve dinî ayrılıklar üstünde Türk fa- tihlerinin tesâmuhu Ekber’in çağında tamamıyla zafer kazanmış olsa idi, bu memleketin kaderi şimdi büsbütün başka türlü gelişirdi. 1982’lerde Galatasaray Lisesi’nde o günkü Yugoslavya’dan gelen Sayın Prof. Dr. Adile Hanım bana şunu söyledi: Ho- cam siz bizleri beş yüz otuz sene idare ettiniz, bir kimsenin dinine, diline ve töresine dokunmadınız. Siz buradan gi- deli 50-60 sene oldu, bizler ise sizlerden bir şey koymadık. Sizler gibi bir devlet ne geldi ne de geliverir. Sayın Şükrü Elçin hocam anlattılar: Suriye elçisi bir zaman verdiği bir ziyafette, hocamın diplomat bir tanıdığını yanı- na çağırarak; Gel ekselansları. Ben bir elçiyim. Bir zaman biz bir devlet idik. Her dinden ve ırktan insanlarla beraber yaşadık. Ah o güzel günlere gidebilsek de ben bir elçi değil o günün (Osmanlının) bir nahiye müdürü olsam der. 1977-1978 yılında Tunus’ta bir kurban bayramı namazında, o zaman 110 yaşında olan ve üç Osmanlı sultanına hutbe okumuş olan Ali Bil Hoca; Biz Türkiye’den geldik deyince cemaate seslendi ve Türkler, efendilerimiz gelmiş diye o gün camide bulunan binlerce kişiye elimizi öptürdüler. Burada verdiğim örnekler belki tek yanlı Müslümanlar gibi görülebilir. Bu gibi hatıralar ve güzel hareketler gayrimüs- lim tebaamız arasında da pek çoktur.
283 Prof. Dr. Ahmet UĞUR Giriş Türk milleti özünde olan hoşgörü -müsamaha, tesâmuh- ve inançlara saygıyı her devirde göstermiştir. Milletimizin yaşadığı her toprakta bunun delilleri mevcuttur. Hindli tarihçi İşvarı Prasad diyor ki; Mutaassıp Müslü- manlardan sonra, hür fi kirli ve tolerans sahibi sultanlar tahta çıkarlar. Bu Türk toleransının tesiri altında, Hinduların dinî taassubu da bir dereceye kadar yumuşar. Filozof Dokumacı Kebir de şöyle der: Hindistan’da kast nizamı ve ham sofuluk ve dinî ayrılıklar üstünde Türk fatihlerinin tesâmuhu Ekber’in çağında tamamıyla zafer kazanmış olsa idi, bu memleketin kaderi şimdi büsbütün başka türlü gelişirdi. 1982’lerde Galatasaray Lisesi’nde o günkü Yugoslavya’dan gelen Sa- yın Prof. Dr. Adile Hanım bana şunu söyledi: Hocam siz bizleri beş yüz
Sayın Şükrü Elçin hocam anlattılar: Suriye elçisi bir zaman verdiği bir ziyafette, hocamın diplomat bir tanıdığını yanına çağırarak; Gel ekselans-
284 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER 1977-1978 yılında Tunus’ta bir kurban bayramı namazında, o zaman 110 yaşında olan ve üç Osmanlı sultanına hutbe okumuş olan Ali Bil Hoca; Biz Türkiye’den geldik deyince cemaata seslendi ve Türkler, efendilerimiz gelmiş diye o gün camide bulunan binlerce kişiye elimizi öptürdüler. Burada verdiğim örnekler belki tek yanlı Müslümanlar gibi görülebi- lir. Bu gibi hatıralar ve güzel hareketler gayrimüslim tebaamız arasında da pek çoktur. 1968 yılında Londra’ya tahsil için gittiğimde Türk müziği çalan ve Türkçe konuşulan dükkânlarla karşılaşmıştım. Bize karşı tavırları ve ha- reketleri çok samimi idi. Öğrendim ki bunlar Türkiye’den göçen millet-i
dı. Bunlarla irtibatımız uzun müddet devam etti. Londra’da büyükelçiliği- mizin altında halkevimiz vardı. Orasını Türkiyemiz’den gelen Ermeniler çalıştırırlardı ve millî günlerimizde halkevimize gelerek bizlerle birlikte eğlenirlerdi. Hatta bir gün Celaleddin Bey adında Müslüman olmuş bir İn- gilizin evinde Osmanlı şehzadelerinden bir şahıs ile karşılaştım. Kendisi- nin PTT’den emekli olup hafta 7.5 sterlin aldığını ve Türkiye’den göçmüş bir Ermeni dostunun otelinde kaldığını söyledi. Osmanlının genel olarak yapısına bakar isek, askerlik, çiftçilik, hay- vancılığın dışında ki görevler ekseriya beraya tabir ettiği gayrimüslim te- baasının elindedir. Meselâ, Hariciye Fenerli Rum Beyleri’nin, sağlık ve para Musevîlerin, sanat ise Ermeni tebaasının elindedir. Bir Yemen türkümüz bunu nispeten göstermektedir
Osmanlının ilk zamanları da böyledir. Fatih döneminde yetişen Tokatlı Leâlî diyor ki; Olmak istersen itibare mahal Ya Arap’tan yahut Acem’den gel Acemin her biri ki Ruma gelir Ya vezirlik ya sancak uma gelir.
285 Prof. Dr. Ahmet UĞUR Bugün maalesef çok istismar edilen geçmişteki alâkalarımızda fena olanların yanında onları unutturacak çok güzel hatıralar da vardır. Sıra ile vermek istiyorum: 1- Akkışla-Kayseri’de çalışan Arif Usta, Mehmet Usta, Yusuf Usta ve Mahmut Usta’nın hatıraları, 2- Merhum Prof. Dr. Tarık Somer’in hatıraları, 3- Halen bugün yaşayan bir yengemizin geçmişi.
O güzel günlerden birinci örneğim kendi kasabamdandır. 1915 yılı tehcir zamanında devlet nahiye köylere haber gönderir ki, demirci, kalay- cı, terzi vb. sanatkârlara ihtiyacı olanlar bildirsinler. Nahiyemizin ileri ge- lenlerden Kaso Kahya’nın torunu Hacı Ali Kahya da bir arz-ı hal yazıp, iki kalaycı ve iki demirci ister. Arif Usta ve Hasan kalaycı olarak, Yusuf Usta ve onun amca oğlu (Manık) Mahmut Usta da demirci olarak gelirler. Sonra ailelerini de ge- tirerek Akkışla’dan ev ve mal mülk alıp yerleşirler. Hacı Ali Kahya’nın oğlu harpte şehit olur. Üç yaşında Halil adında bir oğlu kalır. Arif Usta bu yetimi yanına alır ve onu yetiştirir. Onu kendi oğlu Mehmet’le Kur’an öğrenimine gönderir. Yusuf Usta ile Mahmut usta da Akkışla’da demirci dükkânı açıp Ali Efendi (Altunçelik) Emmi’yi yetiştirirler. Yusuf Usta’nın da Efendi adlı bir oğlu, Sultan adlı bir kızı olur. Bunlar sanatın yanında hayvancılık ile de uğraşırlarmış. Yaylalarımız da sürüleri yayılır imiş. Pek çok şey öğren- mişler ve öğretmişler. Caman dediğimiz acı yiyeceği, ilişki sucuk yapımını Akkışla’ya bunlar öğretmişler. Daha sonra devlet bunları toplamak istemiş ama tek kurtuluş, şivele- rini belirtmeden Türkçe konuşmaktır. Onlar da bunu konuşup kalıyorlar. Daha sonra yani 1950’lerde Bünyan’a daha sonra da İstanbul’a göçüyorlar. Herkes bunların çok iyi komşuluğundan bahsediyorlar ve hatıralar anlatı- yorlar. Şimdi kaza olan Akkışla’mız sel baskınına müsait bir yer imiş. Es- kiden 1934’te çok büyük bir sel geliyor, evleri basıyor ve insanlar sele
286 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER kapılıp gidiyor. Kanışeyh-Kanışıh seli derler. Hatta bir hanımın sele giden annesi için söylediği-yaktığı bir ağıt vardır. Şöyle diyor; Kanışığın kanlı seli Akar bulanı bulanı Sel içinde kalan anam Gider dolanı dolanı İşte selde pek çok ev harap oluyor. Ama kalaycı Arif Usta’nın evine giriyor fakat hiçbir eşyasına zarar vermiyor. Selden önce halkın pek çoğu Usta’ya; evini boşalt Usta dediklerinde onun verdiği cevap çok ilginçtir.
Ustasının ölümünde onun yetiştirdiği Halil usta çok ağlıyor. Yediğim ekmek onun öğrettiği iledir diye başkalarının ne dediğine bakmıyor, ustası adına hatim okutuyor. Demirci Yusuf Usta da amca oğlu Mahmut Usta ile beraber uzun müd- det çalışıp sonra Bünyan’a oradan da İstanbul’a göçmüşlerdir. Ben bunları gördüm. Akkışla’da demirci Ali Efendi Altunçelik’i onlar yetiştirmiştir. Bu ustamızdan da Akkışla’da anlatılan bir olay vardır. O da şöyledir: Halkımız onu çok sevmektedir. Zaman zaman ona bazıları şaka yo- luyla da olsa neden Müslüman olmuyorsun sorusunu sormaktadırlar. O da şu cevabı vermektedir; sizler gibi Müslüman olmak istemem. İsmail Emmi
ilçemizde tam bir Müslüman-Türk ailesiydiler. 2.Merhum Prof. Dr. Tarık Somer Hocanın Hatıraları Hocamız Develi-Everekli idi. Orada Ermeni vatandaşlarımızdan kom- şuları var imiş. Evlerinde kardeşçe iç içe yaşarlar imiş. Hatta hocamız tah- sil için İstanbul’da bulundukları müddetçe, Develi’den göç etmiş eski Er- meni asıllı komşuları Kumkapı’da otururlar imiş. Hafta sonunda hocamızı mutlaka evlerine davet eder sizin annenizin bizde çok hakkı var diye ona sevdiği memleket yemeklerini yapar, çamaşırlarını alır, yıkar, kurutur ve ütüleyip verirler imiş. 287 Prof. Dr. Ahmet UĞUR Hocamızın ikinci güzel hatırası Amerika’da geçmiştir. Anlattığına göre, zannederim Chicago’da, hocam bir gün gezer iken bir hanım su ve meşrubat satıyor. Ama diyor, hanım bana hiç yabancı gelmedi. Giyinişi falan temiz fakat model bizim Develi modeli. İçimden geldi, ondan Ha- nımefendi ver şu Elbiz suyundan bir içeyim diye su istedim. Hanım her şeyi bırakıp vay benim memleketimin çocuğu diye boynuma sarıldı. Sohbet ettik, sordu soruşturdu. Sonunda bana oteller zinciri olan ve Kayseri’den göçen bir Ermeni tebaamızdan bahsetti ve mutlaka tanışmamı söyledi. Bir gün fırsat bulup gittim. Güzel ve genç bir bayan beni karşıladı. Kızı zannederek babası ile görüşmek istediğimi söyledim. O benim beyim dedi ve beni götürdü. Karşılaştığımda kendimi tanıttım. Öyle bir kucakla- yıp boynuma sarıldı ki anlatamam. Başladı hatıralarını anlatmaya: Babası ile Kayseri ile Sivas arasında
Bu aile eskiden Yozgat-Çayıralan’a şimdi ise Gemerek-Yeniçubuğa bağlı Çat-Dendil köyünde yaşayıp evlenen bir çifttir. Mübadelede bu köy- den bir kısmı gitmiş ama Arik Hanım’ı bu köyden bir Müslüman komşu alıp büyütmüş ve Nazar Bey’le evlendirmişler. Sanatı sıcak demirci imiş. Korucularla bazen döğüş bazen sulh ile ağaç keser ve kağnı tekerleri için asvut yapar, ona demir çember geçirir, yumur- ta kabuğu ile katranı karıştırır, o tekere sürer bir hafta sonra kullanmak için sahibine verirmiş. İlk bahar geldiğinde çevre köylere gider, onların tekerleklerini hazırlar, hayvanlarını nallar, hasta hayvanlarını tedavi eder- miş. Yengemiz de babası ile gider onun körüğünü çeker harman zamanında gidip ücretini buğday ve arpa cinsinden toplar imiş. 1950’lerde Kayseri’ye gelip tavukçu mahallesine yerleşmişler. Nazar Bey burada da boş durmamış. Kayserili bir Müslüman tüccar ile Ala-Ça- tal dağdan bal getirir burada satarlar imiş. Bir gün yengem o baldan alıp
288 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER yemek istemiş. Fakat babası Nazar Bey ortağımın haberi yok, haram olur diye vermemiş. Burada yani Kayseri’de olduğu halde ilkbaharda yine eski çalıştığı köylere hanımı ve kızı yengemiz ile gider, çalışırlar imiş. Köylülerle o kadar iyi geçinirlermiş. Ev kirası almadıkları gibi, yoğurt ve sütlerini eksik etmezlermiş. Hatta kış günleri oradan gelen bazı eski Müslüman komşuları bunlarda yatılı kalırlarmış. Yengem burada bir Müslüman ile evlenmek ister ve evlenir. Baba bir şey demez ve memnun olur. Sonra aile İstanbul’a göçer. Yenge burada ka- lır. Ama iki oğlu ve bir kızı da beraber gider. İstanbul’da Nazar Bey vefat eder. Ama aile bugün halen birbiriyle çok güzel ilişkidedirler. Ben Ermeni akrabalarımdan daima hürmet ve taktir gördüm. Hatta Akkışla’daki Yusuf Usta (Josef) taktir etti ve oğlu Mehmet kayınpederime benden için bunu
lüman komşularımız aman dikkatli ol dedi. TOKAT’TA HUKUK ALANINDA TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ (1770-1810) Doç. Dr. Ali AÇIKEL Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü E-mail: acikel@gop.edu.tr; Tel: 0 356 252 15 82-3231 |
ma'muriyatiga murojaat qiling