Hazirlayanlar


Download 3.23 Mb.
Pdf ko'rish
bet20/42
Sana17.10.2017
Hajmi3.23 Mb.
#18083
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   42

Sonuç

Herkes tarafından bilinmektedir ki, Müslüman Türklerin Ermenilerle 

birlikte yaşama sanatı, Türklerin Anadolu’ya geldikleri 1071 yılına kadar 

dayanmaktadır. Bu birlikte yaşama sanatı XX. yüzyılın ilk yıllarına kadar 

uzun süre devam etmiştir. Bu çalışma göstermektedir ki, Müslüman Türk-

ler ve Ermeniler arasındaki birlikte yaşama sanatı bir masal değil önemli 

bir gerçektir. Ermeniler ve Müslüman Türkler tarafından kurulan maden 

ortaklıklarında da uyumlu ve barışçıl ortaklıklar söz konusu olmuştur. 

Ereğli Kömür Madeni Havzası’nda toplam beş sahada açılan 385 

ocaktan 41 adedi, Ermeni madencilerin de içinde yer aldığı madenciler 

tarafından açılmıştır. Bunlardan 34’ü Müslüman Türk unsurla kurulan or-

74 Cumhuriyetin 10 Yılında Zonguldak..., s.50.



276

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

taklıklarla, 4 adedi Ermenilerin kendi aralarında kurdukları ortaklıkla ve 

bir adedi de bir Ermeni madencinin ferdî girişimleriyle açılmıştır. İki ocak 

da, içinde Müslüman Türk, Ermeni ve diğer Hıristiyan unsurlardan ma-

denciler olduğu halde oluşturulan ortaklıklarla açılmıştır. Bu örnek açıkça 

göstermektedir ki, Ermeni madenciler kendi insanlarından ziyade Müslü-

man Türklerle ortaklık yapmayı tercih etmişlerdir.

Osmanlı toplumunda din, mezhep ve milliyet farkını dikkate almak-

sızın toplumsal kaynaşma ve yardımlaşmayı gösteren diğer önemli delil, 

kömür madeni sektöründeki kefalet sistemidir. Osmanlı toplumunun gene-

linde olduğu gibi madenciler arasında da farklılıklar gözetilmeksizin sos-

yal birliktelikler ve dayanışmalar gerçekleşmiştir. Bu itibarla madenciler 

dil, din ve milliyet farkı gözetmeksizin madencilik sektöründe birbirleri-

ne kefi l olmuşlardır. Tebliğimizin II-1. bölümünde de ifade edildiği gibi, 

Ereğli Kömür Madeni Havzası’nda madencilik yapmak isteyenlerden kefi l 

istenmekte idi. Bu kefalet senetleri günümüzdeki bankaların teminat mek-

tubu ile aynıdır.  Şu anki bankaların teminat mektubu sisteminden farkı, 

bu kefi llik karşılıksız olarak yapılmakta idi. Bu açıdan, sistem Osmanlı 

toplumunda paylaşma ve yardımlaşmayı göstermesi bakımından önemli 

bir uygulamadır.

Ermeni ortaklı işletmelerde uyumlu bir ortaklık sürdüğü anlaşılmak-

tadır. Bu uyumluluk üretime de yansımış ve zamanla üretimde artışlar ol-

muştur. 1307 (1891) malî yılı muhasebe kayıtlarına göre üretim faaliye-

ti bulunmayan Amasra ocakları hariç maden havzasında üretilen kömür 

toplam 1 043 987 kantardır (104 398.7 ton). 109 086 kantar kömür de 

mirî ocak tabir edilen devlete ait ocaklardan elde edilmiştir

75

. 1309 (1893) 



malî yılında beş mevkide üretim yapan 96 adet ocakta toplam 1 726 086 

kantar (172 608.6 ton) kömür üretilirken

76

, 6 Ekim 1333 (1917) verilerine 



göre Alacaağzı ve Amasra mevkileri hariç Kilimli, Kozlu ve Zonguldak 

mevkilerinde işçi eksiği olmaksızın üretim yapan ocakların günlük üretim 

kapasitesi 1 400 tonu şirket üretimi olmak üzere 2.500 tondur

77

.



Ortaklar arasında rastlanan tek uyuşmazlık ortaklardan İstefan 

Marko’nun ölümü üzerine ortaya çıkan uyuşmazlıktır. Zonguldak’ta 38 

numaralı ocağın hissedarlarından Müteveffa İstefan Marko’nun karısı ve 

yetimleri 20 Haziran 1892 tarihinde, maden idaresine verdikleri dilekçede, 

75  ZKÜ, Derdest Defteri 1307, Defter No: 23, s.2-3.

76 BOA, ŞD.Bahriye, Belge No: 8/25, 4. belge.

77  TTKEDA, Matlubat Defteri, Defter No: 8, s.1. 


277

Yrd. Doç. Dr. Ahmet ÖĞRETEN

ocağın işletilmesi veya hisselerine isabet eden haklarının kendilerine veril-

mesi talebinde bulunmaktadırlar

78

.

Verilen Ermeni ortaklı veya yalnız Ermeni madenciler tarafından iş-



letilen maden ocaklarının çoğu birer küçük işletme durumunda idi. Erme-

nilerin de içinde yer aldığı küçük işletmeler, Kömür Havzası’na gelen bü-

yük şirketler karşısında rekabete dayanamayıp birer birer çekilmişlerdir. 

Bilhassa Fransız sermayeli Ereğli Şirketi, ele geçirdiği Zonguldak limanı 

ve Liman bağlantılı demiryolu işletmelerini küçük işletmeleri baskı altına 

almakta kullanmıştır.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Anadolu’nun bazı yerlerinde Ermeni-

lere zorunlu göç uygulamak durumunda kalan Osmanlı hükümeti, Kas-

tamonu vilâyeti dahilinde yer alan Ereğli Kömür Madeni Havzası’nı ve 

Zonguldak’ı göçten istisna tutmuştur

79



Günümüzde Ereğli Kömür Madeni Havzası’nda söz etmeye değer bir 



gayrimüslim varlığı mevcut değildir. Madencilik sektöründe faaliyet gös-

teren gayrimüslim madencilerden çoğu Ereğli Maden Havzası’na Osmanlı 

ülkesinin diğer yerlerinden gelmişlerdi. İçlerinde çok sayıda İstanbul’da 

ikamet eden ticaret erbabı kimseler vardı. Maden sahasına yerleşmiş olan 

gayrimüslim halklardan Rumlar Lozan Anlaşması ile mübadeleye tâbi 

tutulurken, bu çalışmanın konusu olan Ermeni madenciler, Cumhuriyet 

idaresinin izlediği madenleri devletleştirme politikaları sonucu diğer özel 

sektör gibi madencilik alanından çekildiler

80

. Bir kısmı İstanbul’a, çoğu -



üç milyona yakın Türk asıllı diğer Türk vatandaşları gibi yeni iş ve çalışma 

alanları bulmak ümidi ile- batı ülkelerine göç ettiler. 

78 ZKÜ, MİKD, Defter No: 6, 8 Haziran 1308/23 nolu kayıt, s.4.

79 Davut Kılıç, “1915’te Tehcir Edilmeyen Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kong-

resi Bildirileri II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayını, Ankara 2003, s.118.

80 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Belge No: 30.18.01.01/015.58.1.



278

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER



Kaynakça

Arşiv Kaynakları

Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi: 

Belge No:30.18.01.01/015.58.1.



Başbakanlık Osmanlı Arşivi: 

Dosya Usulü İrade Tasnifi  (DUİT), Belge No: 21/ 2-3. 

Y.MTV., Belge No: 309/22.

A.MKT.MHM., Belge No: 372/66, 372/96.

D.DRB.İ., Belge No: 13/22, 13/27.

Hatt-ı Hümayun, Belge No: 197/9882, 20448.A, 240/13417.

Hazine-i Hassa Defterleri, Defter No: 238, 246, 252, 790, 791.

HH.İ., Belge No: 2/24.

HR.MKT, Belge No: 35/53.

MB, Belge No: 6/91; 

MV, Belge No: 176/46, 210/7.

ŞD.Bahriye, Belge No: 6/51, 6/57,. 8/25.

Y.EE., Belge No: 109/16.

Y.MTV., Belge No: 306/12, 309/22.

Y.PRK.BŞK., Belge No: 16/31.

Y.PRK.HH., Belge No: 35/86.

Y.PRK.OMZ., Belge No: 3/68.

Türkiye Taşkömürü Kurumu Eğitim Dairesi Arşivi (TTKEDA):

1303 Tarihli Matlubat Defteri. 

1315 Tarihli Matbuat Defteri Cild-i Sani. 

8 Numaralı Defter



Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Arşivi:

Derdest Defteri 1307, No: 23.

Matlubat Defteri Cild-i Sani 1305, Defter No: 72.

Matlubat Defteri Cild-i Sani 1320, Defter No: 98.

Madenci İsteklerini Kayıt Defteri (MİKD), Defter No: 6. 

Vukuat Defteri, Defter No: 85.



279

Yrd. Doç. Dr. Ahmet ÖĞRETEN



Tetkik Eserler ve Makaleler

Cumhuriyetin 10 Yılında Zonguldak ve Maden Kömürü Havzası, Zonguldak Ticaret 

ve Sanayi Odası Yayını, İstanbul 1933

İmer, H. Fehmi, Ereğli Maden Kömürü Havzası Tarihçesi, Zonguldak 1944.

Kılıç, Davut, “1915’te Tehcir Edilmeyen Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye 

Kongresi Bildirileri II, ASAM-Ermeni Araştırmaları Enstitüsü Yayını, 

Ankara 2003.

Ökçün, Gündüz, “XX. Yüzyıl Başlarında Osmanlı Maden üretiminde Türk, Azınlık ve 

Yabancı Payları”, Prof. Dr. Yavuz Abadan’a Armağan, Ankara 1969.

Özeken, Ahmet Ali, Zonguldak Kömür Havzası Tarihi, İstanbul 1944.

Savaşkan, Bahri, Zonguldak Maden Kömürü Havzası Tarihçesi, Zonguldak 1993.

Terzi, Arzu T., Hazine-i Hassa Nezareti, TTK Yayını, Ankara 2000.

Tızlak, Fahrettin, “Ereğli Kömür Madeni Nizamnamesi”, Belgeler Dergisi, Sayı 23, 

TTK Yayını, Ankara 1999.

TTK Genel Müdürlüğü Kütüphanesi, Zonguldak, Belge No: 2262.


O GÜZEL GÜNLERE AİT BİRKAÇ HATIRA

Prof. Dr. Ahmet UĞUR

Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 

Tel: 0 352 437 49 29-31251



Özet

Türk milleti özünde olan hoşgörü -müsamaha, tesamuh- 

ve inançlara saygıyı her devirde göstermiştir. Milletimizin 

yaşadığı her toprakta bunun delilleri mevcuttur. Hintli 

tarihçi İşvarı Prasad diyor ki; Mutaassıp Müslümanlardan 

sonra, hür fi kirli ve tolerans sahibi sultanlar tahta çıkarlar. 

Bu Türk toleransının tesiri altında, Hinduların dinî taassu-

bu da bir dereceye kadar yumuşar. 

Filozof Dokumacı Kebir de şöyle der: Hindistan’da kast 

nizamı ve ham sofuluk ve dinî ayrılıklar üstünde Türk fa-

tihlerinin tesâmuhu Ekber’in çağında tamamıyla zafer 

kazanmış olsa idi, bu memleketin kaderi şimdi büsbütün 

başka türlü gelişirdi.

1982’lerde Galatasaray Lisesi’nde o günkü Yugoslavya’dan 

gelen Sayın Prof. Dr. Adile Hanım bana şunu söyledi: Ho-

cam siz bizleri beş yüz otuz sene idare ettiniz, bir kimsenin 

dinine, diline ve töresine dokunmadınız. Siz buradan gi-

deli 50-60 sene oldu, bizler ise sizlerden bir şey koymadık. 

Sizler gibi bir devlet ne geldi ne de geliverir. 

Sayın Şükrü Elçin hocam anlattılar: Suriye elçisi bir zaman 

verdiği bir ziyafette, hocamın diplomat bir tanıdığını yanı-

na çağırarak; Gel ekselansları. Ben bir elçiyim. Bir zaman 

biz bir devlet idik. Her dinden ve ırktan insanlarla beraber 

yaşadık. Ah o güzel günlere gidebilsek de ben bir elçi değil 

o günün (Osmanlının) bir nahiye müdürü olsam der. 

1977-1978 yılında Tunus’ta bir kurban bayramı namazında, 

o zaman 110 yaşında olan ve üç Osmanlı sultanına hutbe 

okumuş olan Ali Bil Hoca; Biz Türkiye’den geldik deyince 

cemaate seslendi ve Türkler, efendilerimiz gelmiş diye o 

gün camide bulunan binlerce kişiye elimizi öptürdüler. 

Burada verdiğim örnekler belki tek yanlı Müslümanlar gibi 

görülebilir. Bu gibi hatıralar ve güzel hareketler gayrimüs-

lim tebaamız arasında da pek çoktur.


283

Prof. Dr. Ahmet UĞUR



Giriş

Türk milleti özünde olan hoşgörü -müsamaha, tesâmuh- ve inançlara 

saygıyı her devirde göstermiştir. Milletimizin yaşadığı her toprakta bunun 

delilleri mevcuttur. Hindli tarihçi İşvarı Prasad diyor ki; Mutaassıp Müslü-



manlardan sonra, hür fi kirli ve tolerans sahibi sultanlar tahta çıkarlar. Bu 

Türk toleransının tesiri altında, Hinduların dinî taassubu da bir dereceye 

kadar yumuşar.

Filozof Dokumacı Kebir de şöyle der: Hindistan’da kast nizamı ve 



ham sofuluk ve dinî ayrılıklar üstünde Türk fatihlerinin tesâmuhu Ekber’in 

çağında tamamıyla zafer kazanmış olsa idi, bu memleketin kaderi şimdi 

büsbütün başka türlü gelişirdi.

1982’lerde Galatasaray Lisesi’nde o günkü Yugoslavya’dan gelen Sa-

yın Prof. Dr. Adile Hanım bana şunu söyledi: Hocam siz bizleri beş yüz 

otuz sene idare ettiniz, bir kimsenin dinine, diline ve töresine dokunmadı-

nız. Siz buradan gideli 50-60 sene oldu, bizler ise sizlerden bir şey koyma-

dık. Sizler gibi bir devlet ne geldi ne de gelir

Sayın Şükrü Elçin hocam anlattılar: Suriye elçisi bir zaman verdiği bir 

ziyafette, hocamın diplomat bir tanıdığını yanına çağırarak; Gel ekselans-

ları. Ben bir elçiyim. Bir zaman biz bir devlet idik. Her dinden ve ırktan 

insanlarla beraber yaşadık. Ah o güzel günlere gidebilsek de ben bir elçi 

değil o günün (Osmanlının) bir nahiye müdürü olsam der. 


284

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

1977-1978 yılında Tunus’ta bir kurban bayramı namazında, o zaman 

110 yaşında olan ve üç Osmanlı sultanına hutbe okumuş olan Ali Bil Hoca; 



Biz Türkiye’den geldik deyince cemaata seslendi ve Türkler, efendilerimiz 

gelmiş diye o gün camide bulunan binlerce kişiye elimizi öptürdüler. 

Burada verdiğim örnekler belki tek yanlı Müslümanlar gibi görülebi-

lir. Bu gibi hatıralar ve güzel hareketler gayrimüslim tebaamız arasında da 

pek çoktur.

1968 yılında Londra’ya tahsil için gittiğimde Türk müziği çalan ve 

Türkçe konuşulan dükkânlarla karşılaşmıştım. Bize karşı tavırları ve ha-

reketleri çok samimi idi. Öğrendim ki bunlar Türkiye’den göçen millet-i 

sâdıka tebaamız Ermenilerdi. Bizi kiracı olarak evlerine almak istiyorlar-

dı. Bunlarla irtibatımız uzun müddet devam etti. Londra’da büyükelçiliği-

mizin altında halkevimiz vardı. Orasını Türkiyemiz’den gelen Ermeniler 

çalıştırırlardı ve millî günlerimizde halkevimize gelerek bizlerle birlikte 

eğlenirlerdi. Hatta bir gün Celaleddin Bey adında Müslüman olmuş bir İn-

gilizin evinde Osmanlı şehzadelerinden bir şahıs ile karşılaştım. Kendisi-

nin PTT’den emekli olup hafta 7.5 sterlin aldığını ve Türkiye’den göçmüş 

bir Ermeni dostunun otelinde kaldığını söyledi. 

Osmanlının genel olarak yapısına bakar isek, askerlik, çiftçilik, hay-

vancılığın dışında ki görevler ekseriya beraya tabir ettiği gayrimüslim te-

baasının elindedir. Meselâ, Hariciye Fenerli Rum Beyleri’nin, sağlık ve 

para Musevîlerin, sanat ise Ermeni tebaasının elindedir. 

Bir Yemen türkümüz bunu nispeten göstermektedir

Tarlalarda olur kamış

Uzar gider vermez yemiş

Şu Yemende can verenin

Biri Mehmet biri Memiş

Osmanlının ilk zamanları da böyledir.

Fatih döneminde yetişen Tokatlı Leâlî diyor ki;

Olmak istersen itibare mahal

Ya Arap’tan yahut Acem’den gel

Acemin her biri ki Ruma gelir

Ya vezirlik ya sancak uma gelir.


285

Prof. Dr. Ahmet UĞUR

Bugün maalesef çok istismar edilen geçmişteki alâkalarımızda fena 

olanların yanında onları unutturacak çok güzel hatıralar da vardır. 

Sıra ile vermek istiyorum:

1- Akkışla-Kayseri’de çalışan Arif Usta, Mehmet Usta, Yusuf Usta ve 

Mahmut Usta’nın hatıraları,

2-  Merhum Prof. Dr. Tarık Somer’in hatıraları,

3-  Halen bugün yaşayan bir yengemizin geçmişi. 

1.Akkışla’dan Arif Usta, Mehmet Usta, Yusuf Usta ve Mahmut 

Usta’nın Hatıraları

O güzel günlerden birinci örneğim kendi kasabamdandır. 1915 yılı 

tehcir zamanında devlet nahiye köylere haber gönderir ki, demirci, kalay-

cı, terzi vb. sanatkârlara ihtiyacı olanlar bildirsinler. Nahiyemizin ileri ge-

lenlerden Kaso Kahya’nın torunu Hacı Ali Kahya da bir arz-ı hal yazıp, iki 

kalaycı ve iki demirci ister.

Arif Usta ve Hasan kalaycı olarak, Yusuf Usta ve onun amca oğlu 

(Manık) Mahmut Usta da demirci olarak gelirler. Sonra ailelerini de ge-

tirerek Akkışla’dan ev ve mal mülk alıp yerleşirler. Hacı Ali Kahya’nın 

oğlu harpte şehit olur. Üç yaşında Halil adında bir oğlu kalır. Arif Usta 

bu yetimi yanına alır ve onu yetiştirir. Onu kendi oğlu Mehmet’le Kur’an 

öğrenimine gönderir. 

Yusuf Usta ile Mahmut usta da Akkışla’da demirci dükkânı açıp Ali 

Efendi (Altunçelik) Emmi’yi yetiştirirler. Yusuf Usta’nın da Efendi adlı 

bir oğlu, Sultan adlı bir kızı olur. Bunlar sanatın yanında hayvancılık ile 

de uğraşırlarmış. Yaylalarımız da sürüleri yayılır imiş. Pek çok şey öğren-

mişler ve öğretmişler. Caman dediğimiz acı yiyeceği, ilişki sucuk yapımını 

Akkışla’ya bunlar öğretmişler.

Daha sonra devlet bunları toplamak istemiş ama tek kurtuluş, şivele-

rini belirtmeden Türkçe konuşmaktır. Onlar da bunu konuşup kalıyorlar. 

Daha sonra yani 1950’lerde Bünyan’a daha sonra da İstanbul’a göçüyorlar. 

Herkes bunların çok iyi komşuluğundan bahsediyorlar ve hatıralar anlatı-

yorlar. 

Şimdi kaza olan Akkışla’mız sel baskınına müsait bir yer imiş. Es-

kiden 1934’te çok büyük bir sel geliyor, evleri basıyor ve insanlar sele 


286

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

kapılıp gidiyor. Kanışeyh-Kanışıh seli derler. Hatta bir hanımın sele giden 

annesi için söylediği-yaktığı bir ağıt vardır. Şöyle diyor;

Kanışığın kanlı seli

Akar bulanı bulanı

Sel içinde kalan anam

Gider dolanı dolanı

İşte selde pek çok ev harap oluyor. Ama kalaycı Arif Usta’nın evine 

giriyor fakat hiçbir eşyasına zarar vermiyor. Selden önce halkın pek çoğu 

Usta’ya; evini boşalt Usta dediklerinde onun verdiği cevap çok ilginçtir. 

Ben hiç kimsenin hakkını yemedim. Her şeyi alın terim ile kazandım. Bunu 

Allah biliyor. Benim evime zarar vermez diyor. 

Ustasının ölümünde onun yetiştirdiği Halil usta çok ağlıyor. Yediğim 



ekmek onun öğrettiği iledir diye başkalarının ne dediğine bakmıyor, ustası 

adına hatim okutuyor. 

Demirci Yusuf Usta da amca oğlu Mahmut Usta ile beraber uzun müd-

det çalışıp sonra Bünyan’a oradan da İstanbul’a göçmüşlerdir. Ben bunları 

gördüm. Akkışla’da demirci Ali Efendi Altunçelik’i onlar yetiştirmiştir. Bu 

ustamızdan da Akkışla’da anlatılan bir olay vardır. O da şöyledir:

Halkımız onu çok sevmektedir. Zaman zaman ona bazıları şaka yo-

luyla da olsa neden Müslüman olmuyorsun sorusunu sormaktadırlar. O da 

şu cevabı vermektedir; sizler gibi Müslüman olmak istemem. İsmail Emmi 

ile hanımı Melek Bibi gibi de Müslüman olamam. Bu bahsettiği aile de 

ilçemizde tam bir Müslüman-Türk ailesiydiler.



2.Merhum Prof. Dr. Tarık Somer Hocanın Hatıraları

Hocamız Develi-Everekli idi. Orada Ermeni vatandaşlarımızdan kom-

şuları var imiş. Evlerinde kardeşçe iç içe yaşarlar imiş. Hatta hocamız tah-

sil için İstanbul’da bulundukları müddetçe, Develi’den göç etmiş eski Er-

meni asıllı komşuları Kumkapı’da otururlar imiş. Hafta sonunda hocamızı 

mutlaka evlerine davet eder sizin annenizin bizde çok hakkı var diye ona 

sevdiği memleket yemeklerini yapar, çamaşırlarını alır, yıkar, kurutur ve 

ütüleyip verirler imiş.



287

Prof. Dr. Ahmet UĞUR

Hocamızın ikinci güzel hatırası Amerika’da geçmiştir. Anlattığına 

göre, zannederim Chicago’da, hocam bir gün gezer iken bir hanım su ve 

meşrubat satıyor. Ama diyor, hanım bana hiç yabancı gelmedi. Giyinişi 

falan temiz fakat model bizim Develi modeli. İçimden geldi, ondan Ha-



nımefendi ver şu Elbiz suyundan bir içeyim diye su istedim. Hanım her 

şeyi bırakıp vay benim memleketimin çocuğu diye boynuma sarıldı. Sohbet 

ettik, sordu soruşturdu. Sonunda bana oteller zinciri olan ve Kayseri’den 

göçen bir Ermeni tebaamızdan bahsetti ve mutlaka tanışmamı söyledi. 

Bir gün fırsat bulup gittim. Güzel ve genç bir bayan beni karşıladı. 

Kızı zannederek babası ile görüşmek istediğimi söyledim. O benim beyim 

dedi ve beni götürdü. Karşılaştığımda kendimi tanıttım. Öyle bir kucakla-

yıp boynuma sarıldı ki anlatamam. 

Başladı hatıralarını anlatmaya: Babası ile Kayseri ile Sivas arasında 

nakliyecilik yaparlarmış. Kayseri’de çıkan o büyük hadisede pek çok kişi 

gözaltına alınmış. Olaylar çok sıkı, kimse kimse ile görüştürülmüyor, fakat 

ben vardım zabıta müdürüne durumu anlatıp tutuklular ile görüşmek iste-

diğimi arz ettim. Belimdeki tabancamı bile almadı. Bana görüş izni verdi. 

Görüştüm ve gerekeni yaptım. Ah o günler olmasaydı ben yine babamla 

nakliyecilik yapabilsem. Sahip olduğum otelleri vermeye hazırım diyor.

3. Nazar ve Arik Çalımlı Hatıraları

Bu aile eskiden Yozgat-Çayıralan’a  şimdi ise Gemerek-Yeniçubuğa 

bağlı Çat-Dendil köyünde yaşayıp evlenen bir çifttir. Mübadelede bu köy-

den bir kısmı gitmiş ama Arik Hanım’ı bu köyden bir Müslüman komşu 

alıp büyütmüş ve Nazar Bey’le evlendirmişler. 

Sanatı sıcak demirci imiş. Korucularla bazen döğüş bazen sulh ile ağaç 

keser ve kağnı tekerleri için asvut yapar, ona demir çember geçirir, yumur-

ta kabuğu ile katranı karıştırır, o tekere sürer bir hafta sonra kullanmak 

için sahibine verirmiş.  İlk bahar geldiğinde çevre köylere gider, onların 

tekerleklerini hazırlar, hayvanlarını nallar, hasta hayvanlarını tedavi eder-

miş. Yengemiz de babası ile gider onun körüğünü çeker harman zamanında 

gidip ücretini buğday ve arpa cinsinden toplar imiş. 

1950’lerde Kayseri’ye gelip tavukçu mahallesine yerleşmişler. Nazar 

Bey burada da boş durmamış. Kayserili bir Müslüman tüccar ile Ala-Ça-

tal dağdan bal getirir burada satarlar imiş. Bir gün yengem o baldan alıp 


288

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

yemek istemiş. Fakat babası Nazar Bey ortağımın haberi yok, haram olur 

diye vermemiş. 

Burada yani Kayseri’de olduğu halde ilkbaharda yine eski çalıştığı 

köylere hanımı ve kızı yengemiz ile gider, çalışırlar imiş. Köylülerle o 

kadar iyi geçinirlermiş. Ev kirası almadıkları gibi, yoğurt ve sütlerini eksik 

etmezlermiş. Hatta kış günleri oradan gelen bazı eski Müslüman komşuları 

bunlarda yatılı kalırlarmış. 

Yengem burada bir Müslüman ile evlenmek ister ve evlenir. Baba bir 

şey demez ve memnun olur. Sonra aile İstanbul’a göçer. Yenge burada ka-

lır. Ama iki oğlu ve bir kızı da beraber gider. İstanbul’da Nazar Bey vefat 

eder. Ama aile bugün halen birbiriyle çok güzel ilişkidedirler. Ben Ermeni 

akrabalarımdan daima hürmet ve taktir gördüm. Hatta Akkışla’daki Yusuf 

Usta (Josef) taktir etti ve oğlu Mehmet kayınpederime benden için bunu 

İstanbul’a götürelim orada iyi iş yapar, canavar olur dedi. Ama bazı Müs-

lüman komşularımız aman dikkatli ol dedi.



TOKAT’TA HUKUK ALANINDA

TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ

(1770-1810)

Doç. Dr. Ali AÇIKEL

Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

 E-mail: acikel@gop.edu.tr; Tel: 0 356 252 15 82-3231



Download 3.23 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   42




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling