Hazirlayanlar
Download 3.23 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- G. Malî Hukuk Açısından
- Bibliyografya 1. Tokat Şer’iye Sicilleri
- 3. Araştırma Eserler (Kitap ve Makaleler)
F. Ceza Hukuku Açısından Ceza hukuku, toplumu oluşturan kişilerin bir arada ve düzenli bir bi- çimde yaşamalarını sağlamak ve kişilerin çıkarlarını ve toplum düzenini korumak amacıyla konulan kuralları düzenlemektedir. Başka bir ifade ile bir suç işlenmesi halinde, devletin ceza verme yetkisini kullanmasını dü- zenleyen kuralların bütününe ceza hukuku denir 54 . Osmanlı Devleti’nde ceza hukuku bakımından zımmîler, İslâm Hukuku’nun öngördüğü şekilde Müslümanlarla birlikte aynı muameleye tâbi tutulmuşlardır. Ancak kısas (kasten adam öldürme veya yaralama) cezasının uygulanamadığı durum- larda suçlu zımmîlere, bu gibi hallerde Müslümanlara tayin edilen diyet (kan parası) miktarının yarısı tatbik edilmiştir 55 . Tokat’taki gayrimüslimler de ceza hukuku açısından Osmanlı Devleti genelinde uygulanan kurallara uymakla yükümlü idiler. Bu nedenle Erme- 53 TŞS, Defter No: 4, Belge No: 167/2. 54 Görgün, a.g.e., s.103. 55 Zımmîlerin Osmanlı ceza hukuku bakımından durumları hakkında daha fazla bilgi için bkz. Bozkurt, a.g.e., s.25-26; Ercan, a.g.e., s.186-198; Soykan, a.g.e., s.128-138. 313 Doç. Dr. Ali AÇIKEL niler ceza hukukuna dair bütün meselelerini şer’iye mahkemesine götürdü- ler ve Osmanlı Devleti’nin tatbik ettiği İslâm ceza hukukuna göre muamele olundular. İncelenen dönemde, ceza hukuku bakımından Ermenilerle ilgili elimizde toplam 8 adet dava kaydı bulunmaktadır. Bu dava kayıtlarından 4’ü diyet davası 56 , 2’si adam öldürme isnadı davası 57 ve kalan 2’si de adam yaralama davası 58 ile ilgilidir. Bu ceza hukuku dava kayıtlarındaki uygulamalar, Türk-Ermeni ilişki- lerine dair bazı bilgiler içermektedir. İlk olarak, diyet davalarına göre az da olsa Türklerle Ermenilerin birbirlerinden davacı oldukları görülmektedir. Bu bakımdan elimizde sadece bir dava kaydı mevcuttur. 21 Şevval 1218/3 Şubat 1804 tarihli bu dava kaydına göre, Beğbağı mahallesinden Ebube- kir Alemdar bin Veliyyüddin, sol elini kapıya sıkıştırıp bir parmağını iş göremez hale getirmesi sebebiyle müftüden aldığı fetva gereğince 1 000 dirhem gümüş diyet talebiyle Abraham veledi Bedros’tan davacı olmuş- tur. Mahkemede davalı Abraham, iddiayı reddetmiştir. Hâkim, davacıdan iddiasını şahitle ispat etmesini talep etmiş ancak davacı şahit göstermekte acziyet göstermiştir. Bu sırada araya sulh taraftarı Müslümanların girme- siyle davalı ve davacı 100 kuruşa sulh olmuşlar ve bu husus mahkemece tasdik olunmuştur 59 . İkinci olarak, adam öldürme isnadı davalarına bakıldığında az da olsa Türklerle Ermenilerin birbirlerinden davacı oldukları görülmektedir. Bu bakımdan elimizde sadece iki adet dava kaydı mevcuttur. 23 Şaban 1186/19 Kasım 1772 tarihli birinci dava kaydına göre,
Soğukpınar-ı Müs- lim mahallesinden ölen Arutin veledi Tomak’ın mirası zevcesi Zanik binti Haçador, annesi Maryem binti Simon, küçük oğlu Tomcan ve adı yazılma- yan büyük kızına intikal etmiştir. Küçük oğlana vasi tayin olunan Maryem, oğlu Arutin’in kasten öldürüldüğü iddiasıyla Kemer köyünden Bayram Beşe bin Ali, Himmet Beşe bin Halil ve Mustafa bin İbrahim’den davacı olmuştur. Davanın esası şöyledir: Adı geçen Arutin, Kemer köyünde mül- kü olan bağına üzüm kütüğü dikerken üzerine toprak ve taşlar gelmesiyle ölmüştür. Davacı Maryem, mahkemeden keşif talep etmiş ve yapılan keşif ve muayenede kimsenin müdahalesi olmadan Arutin’in toprak altında ka- 56 TŞS, Defter No: 2, Belge No: 201/1; Defter No: 4, Belge No: 154/1; Defter No: 8, Belge No: 139/1; Defter No: 9, Belge No: 175/3. 57 TŞS, Defter No: 1, Belge No: 20/2, 69/2. 58 TŞS, Defter No: 2, Belge No: 274/1; Defter No: 7, Belge No: 164/1. 59 TŞS, Defter No: 8, Belge No: 139/1. 314 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER larak öldüğü anlaşılmıştır. Mahkeme, adı geçen zanlıların suçsuzluğuna hükmetmiştir 60 .
Türklerle Ermenilerin birbirlerinden davacı oldukları görülmektedir. Bu bakımdan elimizde sadece iki adet dava kaydı mevcuttur. 5 Muharrem 1217/8 Mayıs 1802 tarihli ilk dava kaydına göre, Dere mahallesinden ölen Simon veledi Kesir’in mirası anası Melike binti Cihan ile ana-baba bir kız kardeşleri Sultan ve Ahsaperet (?) ve amcası Malkon veledi Simon’a intikal etmiştir. Melike asaleten ve diğer varislere vekâleten mahkemede Numan bin Musa, el-Hac Emin Ağa bin Musa, Emin, Mehmed bin Salih ve attar Mustafa ve sairlerden davacı olmuştur. Davacının iddiasına göre, adı geçen Simon, Hasta oğlu Hüseyin tarafından bıçakla yaralanmış ve son- ra ölmüştür. Mahkeme heyetinin yaptığı keşifte Simon’un sol uyluğunda bıçak yarası tespit edilmiştir. Davacı Melike’nin davam ancak adı geçen
mesi üzerine adı geçen zanlıların suçsuzluğuna hükmedilmiştir 61 .
larda şahit olarak genellikle Müslümanların isimlerinin yazıldığı görül- mektedir. Bu durumu rakamlarla ifade etmek gerekirse, toplam 8 ceza davasından 6’sında sadece Müslüman şahitler, kalan 2’sinde Müslüman ve gayrimüslim şahitler birlikte şahit olarak yazılmışlardır. Bu davaların tamamında ise 48 Müslüman ve 6 gayrimüslim olmak üzere toplam 54 şa- hidin ismi kayda geçmiştir. Gayrimüslim şahitlerin isimlerinden bunların büyük çoğunluğunun Ermeni adları taşıdıkları anlaşılmaktadır. Yukarıda verilen bilgilerden şer’î mahkeme yoluyla ceza hukuku ba- kımından Ermenilerin Türkler ile sınırlı düzeyde hukukî ilişkiler içine gir- dikleri anlaşılmaktadır. Bu ilişkiler; diyet talebinde bulunma, adam öldür- me isnadı ve Türklerin onların davalarının pek çoğunda şahitlik yapması şeklinde özetlenebilir. Ceza hukuku alanındaki ilişkilerin bu derece sınırlı olmasını, Osmanlı ceza hukukunun ağır ceza hükümleri içermesi dolayı- sıyla iki toplumun bireylerinin bu türden suçlardan kaçındıkları şeklinde değerlendirilebilir. 60 TŞS, Defter No: 1, Belge No: 69/2. 61 TŞS, Defter No: 7, Belge No:164/1.
315 Doç. Dr. Ali AÇIKEL G. Malî Hukuk Açısından Malî hukuk, kamu hukukunun bir kolu olup kamu hizmetlerinin fi - nansmanın sağlaması için gerekli kurum ve kuralları düzenler. Kamu ge- lirlerinin ekserisi vergilerden sağlanmaktadır 62 . Osmanlı Devleti’nde malî hukuk bakımından zımmîler, İslâm Hukuku’nun öngördüğü şekilde mu- amele edilmişlerdir. Onlardan iki ana vergi (haraç ve cizye) ile birlikte belirli örfî vergiler alınmıştır. Haraç, zımmî toprak sahiplerinin fetihten önceki topraklarından istifade etmeyi sürdürmeleri karşılığında toprak ki- rası (harac-ı muvazzafa) olarak para ve ürün (harac-ı mukaseme) üzerin- den aynî olarak alınırdı. Cizye ise askerlik hizmeti karşılığı olarak eli silâh tutacak yaştaki erkek zımmîlerden tahsil edilirdi 63 . Tokat’taki gayrimüslimler vergi hukuku açısından Osmanlı Devleti genelinde uygulanan kurallara uymakla yükümlü idiler. Bu nedenle Erme- niler, vergi hukukuna dair bütün meselelerini şer’iye mahkemesine götür- düler ve devletin vergi kanunlarına göre muamele olundular. 1770-1810 yılları arasında, vergi hukuku bakımından Ermenilerle ilgili elimizde sa- dece 3 adet dava kaydı bulunmaktadır. Bu dava kayıtlarından ikisi salyâne vergileri 64 ile ilgilidir. 25 Safer 1223/22 Nisan 1808 tarihli ilk dava kaydına göre, Kabemescidi mahalle- sinden bir grup gayrimüslim (birkaçı Ermeni), salyâne vergisinin Müslü- man ve gayrimüslim haneler arasındaki taksim oranı konusunda mahal- lenin Müslüman halkından şikâyetçi olmuşlardır. Adı geçen mahalleye isabet eden salyâne hissesi, Müslüman hanesinde oturan zımmî kiracılar Müslüman tarafına zımmî hanesinde oturan kiracılar zımmî tarafl arına yardım eylemek üzere, 1/5’i ehl-i İslâm 4/5’i gayrimüslimler tarafından ödenmektedir. Verginin fazlalığı gayrimüslimlerin durumlarının zayıfl a- masına yol açmıştır. Bu nedenle mahalleye isabet eden verginin 1/3’nü Müslümanlar, kalan 2/3’ünü de gayrimüslimlerin ödemesini talep etmiş- lerdir. Müslüman reaya ellerindeki fetvaya dayanarak vergi oranlarının de- ğişmesine razı olmamışlardır. Bunun üzerine hâkim, eskiden olduğu gibi Müslüman hanesinde oturan kiracı zımmîlerin Müslüman tarafına zımmî 62 Görgün, a.g.e., s.103. 63 Gayrimüslimlerin Osmanlı Devleti’nde ödedikleri vergiler hakkında kapsamlı fazla bilgi için bkz. Ercan, a.g.e., s.251-273; Bozkurt, a.g.e., s.26-29; Soykan, a.g.e., s.162-176. 64 Bunlar yerel masrafl arı için konan örfî vergiler olup yılda veya altı ayda bir tevzî veya sâlyane defterlerine kaydedilerek halktan tahsil edilmektedir. 316 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER hanesinde oturan kiracıların zımmî tarafına yardım etmek üzere vergi his- selerini ödemelerine hükmetmiştir 65 .
dında, kazancı esnafına mensup bir grup gayrimüslim (ki çoğu Ermeni) salyâne vergisi hisselerinde indirim istemektedir. Adı geçen grup, şer’î mahkemede salyâne vergisi yükümlüsü reaya fakirlerinin işlerinde vekil olan şehir kethüdası el-Hac Halil bin Ömer huzurunda kazancı esnafı- nın kullandığı bakırın az gelmesi ve fi yatının fazlalığı sebebiyle işlerinin azaldığını, salyâne hisselerini ödemeye kudreti olmayanların dükkânlarını kapalı tuttuğunu ve ustaların başka yerlere gitmeye başladıklarını dile ge- tirerek emr-i sultanî ile vergi indirimi yapılmasını talep etmişlerdir. Mah- keme, bundan önceki salyâne hisselerinden aşağı olması hususunu kabul etmiştir
66 . Ermenilerle ilgili vergi davası kayıtlarının sonuncusu, Tokat kalesi dizdarı Halil Ağa bin Mehmed’in timar reayasından fazla vergi talep et- mesi ile ilgilidir. 27 Safer 1211/1 Eylül 1796 tarihini taşıyan dava kaydına göre, Tokat kazasının Kazabad nahiyesine bağlı Biskincik köyünün Erme- ni halkı, şer’î mahkemede Tokat kalesi dizdarı Halil Ağa’nın kendilerinden fazla vergi istediği için şikâyetçi olmuşlar ve mahkemeye lehlerine olan 2 adet emr-i âlî ve hüccet-i şer’iye ve 1 adet de fetva takdim etmişlerdir. Hâkim, dizdarın şer’e ve kanuna aykırı vergi talebinin reddine ve verginin deftere göre alınmasına karar vermiştir 67 .
rak tamamen Müslümanların isimlerinin yazıldığı görülmektedir. 3 vergi davasında toplam 12 şahidin ismi kayda geçmiştir. Yukarıda verilen bilgilerden vergi hukuku bakımından da Ermenilerin Türkler ile yakın hukukî ilişkiler içine girdikleri görülmektedir. Bu ilişki- lerde vergi oranlarının durumu, askerî sınıfın fazla vergi talebi ve Türk- lerin onların davalarının pek çoğunda şahitlik yapması gibi hususlar ön plana çıkmaktadır. Osmanlı vergi hukuku hükümleri ve sosyo-ekonomik şartlarda yaşanan bazı sıkıntılar, iki toplumun bireylerini zorunlu olarak hukukî ilişki kurmaya zorlamış görünmektedir. 65 TŞS, Defter No: 11, Belge No:160/2. 66 TŞS, Defter No: 7, Belge No:163/3. 67 TŞS, Defter No: 2, Belge No:254/1. 317 Doç. Dr. Ali AÇIKEL Sonuç 1770-1810 yılları arasında şer’î dava kayıtlarına dayalı olarak Tokat’ta Türk-Ermeni hukukî ilişkileri üzerine yaptığımız bu kısa analizden bazı sonuçlar çıkarmak mümkündür. İlk olarak, hukuk dalları arasında dava sa- yısı bakımından aile hukuku kayıtları birinci (86 adet, % 39.26), ticaret hu- kuku ile alâkalı davalar ikinci (41 adet, % 18.72), borçlar hukuku davaları üçüncü (38 adet, % 17.35), miras hukuku davaları (32 adet, % 14.61) ise dördüncü sırada yer almaktadır. Bunları, eşya hukuku (11 adet, % 5.02), ceza hukuku (8 adet, % 3.65) ve malî hukuk davaları (3 adet) izlemektedir. Dava sayıları ve yüzdelerin bu durumundan incelenen dönemde Tokat’ta Ermenilerin en fazla özel hukuk alanında şer’î mahkemeye başvurdukları görülmektedir. İkinci olarak, şer’î mahkemede görülen Ermenilerle ilgili davaların büyük bir çoğunluğunda Türklerin şahit olarak hazır bulundukları tespit edilmektedir. Bu bakımdan toplam 219 davada 973 Müslüman ve 222 gay- rimüslim şahit olmak üzere toplam 1 195 kişi kayda geçmiştir. Davaların birçoğunda sadece Müslümanlar, bir kısmında Müslüman ve gayrimüslim- ler birlikte, bazısında ise sadece gayrimüslimler tanık olarak yer almışlar- dır. Ayrıca bazı davalarda davacı veya davalıdan iddiasını şahitlerle ispat etmesi istenildiğinde genelde iki (veya üç) gayrimüslimi, bazen iki Müslü- manı, bazen de bir Müslüman ve bir gayrimüslimi şahit gösterdikleri ve bu şahitlerin mahkemeye gelerek şahitlik yaptıkları anlaşılmaktadır. Üçüncü olarak, az da olsa bazı davalarda Ermeniler, Türkleri dava vekili ve kefi l olarak göstermişler, bir dava da mahkeme bir Müslümanı kayyım olarak atamıştır. Dördüncü olarak, ticaret hukuku bakımından Ermenilerin Türkler ile daha fazla hukukî ilişkiler içine girdikleri anlaşılmaktadır. Bu ilişkiler; karşılıklı gayrimenkûl alım ve satımı, aynı veya farklı esnafl ık kollarında birlikte hareket etme, az da olsa Türklerin onların davalarında vekil olması ve Türklerin onların davalarının pek çoğunda şahitlik yapması şeklinde özetlenebilir. Ticaret hukuku alanındaki ilişkilerin bu derece çeşitliliği, iki toplumun bireyleri arasındaki karşılıklı güveni ortaya koyması bakımın- dan önem taşımaktadır. Beşinci olarak, ceza hukuku bakımından Ermenilerin Türkler ile sı- nırlı düzeyde hukukî ilişkiler içine girdikleri anlaşılmaktadır. Bu ilişkiler; diyet talebinde bulunma, adam öldürme isnadı ve Türklerin onların dava- larının pek çoğunda şahitlik yapması şeklinde özetlenebilir. Ceza hukuku
318 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER alanındaki ilişkilerin bu derece sınırlı olması, Osmanlı ceza hukukunun ağır cezalar içermesi dolayısıyla iki toplumun bireylerinin bu türden suç- lardan kaçındıkları şeklinde değerlendirilebilir. Vergi hukuku bakımından da Ermenilerin Türkler ile hukukî ilişkiler içine girdikleri görülmektedir. Özellikle salyâne gibi örfî vergilerin taksim ve tahsilinde genelde gayrimüslimler özelde Ermeniler Türklerle işbirliği içinde hareket etmişlerdir. Osmanlı vergi hukuku hükümleri ve sosyo-eko- nomik şartlarda yaşanan bazı sıkıntılar, iki toplumun bireylerini zorunlu olarak hukukî ilişki kurmaya zorlamış görünmektedir. Son olarak, özel ve kamu hukukunun birçok alanında Tokat’ta Türk- lerle Ermenilerin şer’î mahkemede bir araya gelmeleri, bu iki toplumun bireyleri arasındaki karşılıklı güvene dayalı çok yönlü sosyal ve ekonomik ilişkilerin mevcut olduğunu ortaya koymaktadır.
319 Doç. Dr. Ali AÇIKEL Bibliyografya 1. Tokat Şer’iye Sicilleri Defter No: 1-11 2. Başbakanlık Osmanlı Arşivi a. Maliyeden Müdevver Tasnifi (MAD): No: 2533, s.29-55; No: 1293, s.40-54; No: 7328. b. Kamil Kepeci Tasnifi (KK) Cizye Defterleri, No: 3810, s.113-217. 3. Araştırma Eserler (Kitap ve Makaleler) Açıkel, Ali, Changes in Settlement Patterns, Population and Society in North Central Anatolia: A Case Study of the District (kaza) of Tokat (1574-1643), Basılmamış Doktora Tezi, Manchester Üniversitesi, İngiltere 1999. Açıkel, Ali, “Tokat Örneğinde XVII. Asrın İlk Yarısında Osmanlı Sosyal Yapısındaki Buhran”, Türkler, Editörler Hasan Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, C. 10, Ankara 2002, s.349-350. Aktüre, Sevgi, 19. Yüzyıl Sonunda Anadolu Kenti Mekânsal Yapı Çözümlemesi, Ankara 1978. Akyılmaz, Gül, “Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin Hukukî Statüsü”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, 11. Cilt, Ankara 2003, s.171-187. Bozkurt, Gülnihal, Alman-İngiliz Belgelerinin ve Siyasî Gelişmelerin Işığı Altında Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukukî Durumu (1839-1914), Ankara 1989. Cin, Halil, Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, İstanbul 1985. Ercan, Yavuz, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler Kuruluştan Tanzimat’a Kadar Sosyal, Ekonomik ve Hukukî Durumları, Ankara 2001. Eryılmaz, Bilal, Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, İstanbul 1990.
Göksel, Burhan, “Meşrutiyet Öncesinde ve Sonrasına Ait Resmî Devlet Yayınlarına Göre Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, 8-12 Ekim 1984 Erzurum, Ankara 1985, s.159-176. Görgün, Şanal, Hukukun Temel Kavramları, Ankara 1994.. İlter, Erdal, Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası, Ankara 2001. Joseph de Tournefort, Tournefort Seyahatnamesi, İkinci Kitap, Çeviren Teoman Tunçdoğan, İstanbul 2005. Oğuzoğlu, Yusuf, “XVII. Yüzyılda Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Hakkında Bazı Bilgiler”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, 8-12 Ekim 1984 Erzurum, Ankara 1985, s.265-170.
320 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Özgökmen, Ali, Konya Şer’iye Sicilleri Işığında Müslim-Gayrimüslim Münasebetleri (1700-1800), Basılmamış Doktora Tezi, Konya 1996. Özkaya, Yücel, “Arşiv Belgelerine Göre XVIII. ve XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilerin Durumu”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, 8-12 Ekim 1984 Erzurum, Ankara 1985, s.149-158. Soykan, T. Tankut, Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslimler, İstanbul 1999. Şimşirgil, Ahmet, Osmanlı Taşra Teşkilâtında Tokat (1455-1574), Basılmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1990. Yediyıldız, Bahaeddin, “XV.-XIX. Yüzyıllarda Ermenilerin Türk Toplumu İçindeki Yeri”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, 8-12 Ekim 1984 Erzurum, Ankara 1985, s.141-147. ERMENİLERİN XIX. YÜZYILDA YENİ BİR SOSYAL HAYAT VE EDEBİYATIN OLUŞUM SÜRECİNE KATKILARI Yrd. Doç. Dr. Ali BUDAK Yeditepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü E-mail: alibudaks@yahoo.com; Tel: 0 212 344 96 59 Özet Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme yolculuğunda XIX. yüzyıl keskin bir dönemeçtir. Batıya teslimiyet şeklin- de de değerlendirilebilecek bir sürece girilmiştir. Sadece teknik unsurlar değil, artık kurumlar, kanunlar, hatta âdet- ler aktarılmaktadır. Devlet bütünüyle Avrupalılaştırılırken, âdeta mekânizması yeniden kurulmuştur. Girilen bu yolun halk için genişletilmesinde büyük etkenlerden biri tiyat- rolardır. Avrupaî Türk tiyatrosunun öncüleri ise Ermeni- ler olmuştur. Osmanlı aydınlarının batı bilim ve kültürünü yaymak için kendi aralarında kurdukları ilk sivil toplum örgütü Ce- miyyet-i İlmiyye-i Osmaniyye’dir. 1861 yılında kurulmuş olan ve amacını; Memalik-i Mahrûsa-i Şâhane’de pozitif bilimlerin ve fenlerin yaygınlaşmasını sağlamak olarak açıklayan cemiyetin kurucular listesindeki 33 daimi üye- den 9’unu Ermeniler oluşturmuş, içlerinden 2’si yönetim kurulunda yer almıştır. Cemiyetin yayın organı olan ilk bilim dergimiz Mecmua-i Fünûn’da Ohannes ve Vahan Efendiler çağdaş iktisat makaleleri kaleme almışlardır. Esasen, imparatorluğa modern ekonomi teorilerini tanı- tan ilk eser; Say’ın Catéchisme d’Économie Politique’inin tercümesini de 10 yıl önce yine bir Osmanlı Ermenisi Sa- hak Abro yapmıştır. Vartan Paşa, Ermenice harfl erle Türk- çe olarak çıkardığı Mecmua-i Havadis, Panosyan Efendi Manzûme-i Efkâr ve Tercüman-ı Efkâr isimli süreli yayın- larla Türk gazeteciliğinin yükselişine omuz vermişlerdir. Makalede, Ermenilerin; tiyatroya, sivil örgütlenmeye, bili- me ve gazeteciliğe ilişkin bu öncülükleriyle, yeni bir sos- yal hayatın ve edebiyatın oluşum sürecine yaptıkları katkı özetlenmektedir.
325 Yrd. Doç. Dr. Ali BUDAK Giriş Batılı edebî türlerden hayatımıza en erken girmiş olanı tiyatrodur. Üste- lik yepyeni bir tür olmasına rağmen 1 kısa sürede çok hızlı bir gelişim göster- miştir 2 . Daha Tanzimat’ın ilân edildiği 1839 yılında tiyatro binaları yapılma- ya başlanmış; Beyoğlu’nda, Palais de Cristal (Fransız Tiyatrosu)’den sonra, Torinolu Bartalommeo Bosco’nun yaptırdığı, sonradan Naum Tiyatrosu olarak ünlenecek sahne de temsillere açılmıştır 3 . Tiyatronun bu gelişmesinde hiç şüphesiz İstanbul’un kozmopolit ya- pısının rolü büyüktür. İmparatorluğun birer unsuru olan Yahudiler, Rum- 1 Tanpınar’a göre, tiyatro nevi, Müslüman-şark edebiyatlarının en az tanıdığı sanat nevidir. Denilebilir ki, Tanzimat’la memleketimize girmiş tek nev’i odur. Tanpınar, Ortaoyunu gibi, şahıs repertuarı muayyen tipler halinde evvelden tespit edilmiş, çoğu irticali olan oyun- ların, edebî bir tür olan batılı tiyatro ile karıştırılmaması gerektiği düşüncesindedir. Bkz. Ahmet Hamdi Tanpınar, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Çağlayan Kitabevi, 4. Baskı, İstanbul 1976, s.278-279. 2 Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri (1860-1923) I, 3. Baskı, Ankara 1979, s.8-11, 34. 3 Tiyatro salonlarının açılması önemlidir. Çünkü tiyatro salonu, geleneksel Türk tiyatrosu ile batı tiyatrosu arasındaki iki önemli farklılıktan birisini oluşturmaktadır. Geleneksel Türk seyirlik oyunları, bir tiyatro binasından mahrum olagelmişlerdir, oysa batı tiyatro eserle- ri bir binada ve sahnede oynanmışlardır. Bu da zaman içinde bir standart oluşturmuştur. Geleneksel Türk tiyatrosu ile batı tiyatrosu arasındaki diğer önemli farklılık ise, metindir. Bizde Ortaoyunu olsun, Hacivat-Karagöz olsun, doğaçlama oynanırdı. Oysa batı tiyatrosu bir metne bağlıdır ve edebî oluşu buradan ileri gelir. Bkz. Metin And, Tanzimat ve İstib- dat Döneminde Türk Tiyatrosu (1839-1908), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1972, s.18-19. Tiyatro binaları için bkz. a.g.e., s.199 ve devamı. 326 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER lar ve Ermenilerden başka kalabalık bir ecnebi topluluğu da payitahtta yaşamaktadır. Avrupa’dan çeşitli nedenlerle Türkiye’ye gelip yerleşmiş Levantenler içinde özellikle İtalyan, Fransız ve Almanlar ciddi bir nüfus oluşturmaktadırlar. İşte bu yabancı koloni ve onların zevk çizgisini örnek alan azınlık cemaatleri, Avrupalı tiyatro, bale ve opera kumpanyalarını bir mıknatıs gibi İstanbul’a çekmiştir. 1872 yılında Beyoğlu’nda 80 bin kişi- nin yaşadığı ve bu nüfusun binden fazlasının Fransız olduğu 4 , Tanzimat’la yetişen, batıya hayran bir Müslüman kesimin de çoğu İtalyanca ve Fran- sızca olan bu temsillerin sadık izleyicileri arasında yer aldığı düşünülürse, tiyatro topluluklarının neden gelip gittiklerine şaşmamak gerekir. Bu ecne- bi topluluğu yortuları, karnavalları ve balolarıyla canlı ve renkli bir hayat sürdürmekte, Türkiye’de sanki Avrupa’yı yaşamaktadır. Esasen İstanbul, özellikle Saray ve çevresi, bu tür sahne oyunlarına, XVIII. yüzyıl ortalarından beri âşinadır 5 . Gerçi ilk gelen yabancılar daha çok gözbağcı, cambaz ve hafi f komedya sanatçılarıdır, ancak giderek du- rum değişmiş, III. Selim zamanında biri dışarıda halk için, öteki içeride Saray için iki geçici tiyatro mekânı oluşturulmuş, bazı topluluklar özel olarak çağrılmıştır 6 . Giuseppe Donizetti’nin bir bando kurmak üzere İstanbul’a getirtildiği II. Mahmud devrinde, tiyatroya ilgi daha da art- mıştır
7 . Çünkü, Saray’da önce bir bando, ardından Mızıka-ı Hümayun kurulması tiyatro çalışmalarını çok kolaylaştırmıştır 8 . Nihayet, Abdül- mecid döneminde Dolmabahçe Sarayı’nın karşı sında bir Saray tiyatrosu inşa ettirilmiştir. 4 Levant Herald, 9 Şubat 1872’den aktaran And, a.g.e., s.43. 5 Gösteri için gelenlerin en eskisi III. Mustafa devrinde, 1771-1773 yılları arasında Sultan’a da temsiller veren Amerikalı gözbağcı Jacob Philadelphia olmuştur. 1750’de de gözbağ- cı Joseph Pinetti’nin Türkiye’ye gelip temsiller verdiği sanılmaktadır. Bundan sonra da Türkiye’ye pek çok gözbağcı gelip hem halka, hem Sultanlara temsil vermişlerdir. Bu ko- nuda daha çok bilgi için bkz. And, “Türkiye’ye Gelen İlk Gözbağcılar”, Tarih Mecmuası, Şubat 1967. 6 Bkz. Foreign Offi ce Records, 78/18 No: 13 (10 Haziran 1797); 78/15 No: 26 (25 Kasım 1794); Haus-Hof-und Staats-Archiv, Vienna, Türkei II-100, No:29 (15 Temmuz 1792); Stanford J. Shaw, Between Old and New, The Ottoman Empire under Sultan Selim III (1789-1807), H.U.P., Cambridge Mass., s.194’ten aktaran, And, a.g.e., s.22. 7 II. Mahmut tiyatro ile çok ilgilidir. Bu, o günlerde Saray Kitaplığı’na Avrupa’dan, çoğu vodvil olmak üzere, dram, komedya, tragedya türlerinde 500 tiyatro oyunu metni getirtmiş olduğundan anlaşılmaktadır. Bkz. Revue du Theâtre, 1836, VII, s.143. 8 Ayrıntı için bkz. Mahmut R. Gazimihal, Türk Askerî Muzıkaları Tarihi, İstanbul 1955.
|
ma'muriyatiga murojaat qiling