Hazirlayanlar


Download 3.23 Mb.
Pdf ko'rish
bet23/42
Sana17.10.2017
Hajmi3.23 Mb.
#18083
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   42

F. Ceza Hukuku Açısından

Ceza hukuku, toplumu oluşturan kişilerin bir arada ve düzenli bir bi-

çimde yaşamalarını sağlamak ve kişilerin çıkarlarını ve toplum düzenini 

korumak amacıyla konulan kuralları düzenlemektedir. Başka bir ifade ile 

bir suç işlenmesi halinde, devletin ceza verme yetkisini kullanmasını dü-

zenleyen kuralların bütününe ceza hukuku denir

54

. Osmanlı Devleti’nde 



ceza hukuku bakımından zımmîler, İslâm Hukuku’nun öngördüğü şekilde 

Müslümanlarla birlikte aynı muameleye tâbi tutulmuşlardır. Ancak kısas 

(kasten adam öldürme veya yaralama) cezasının uygulanamadığı durum-

larda suçlu zımmîlere, bu gibi hallerde Müslümanlara tayin edilen diyet 

(kan parası) miktarının yarısı tatbik edilmiştir

55



Tokat’taki gayrimüslimler de ceza hukuku açısından Osmanlı Devleti 

genelinde uygulanan kurallara uymakla yükümlü idiler. Bu nedenle Erme-

53 TŞS, Defter No: 4, Belge No: 167/2.

54  Görgün, a.g.e., s.103.

55 Zımmîlerin Osmanlı ceza hukuku bakımından durumları hakkında daha fazla bilgi için bkz. 

Bozkurt, a.g.e., s.25-26; Ercan, a.g.e., s.186-198; Soykan, a.g.e., s.128-138.



313

Doç. Dr. Ali AÇIKEL

niler ceza hukukuna dair bütün meselelerini şer’iye mahkemesine götürdü-

ler ve Osmanlı Devleti’nin tatbik ettiği İslâm ceza hukukuna göre muamele 

olundular. İncelenen dönemde, ceza hukuku bakımından Ermenilerle ilgili 

elimizde toplam 8 adet dava kaydı bulunmaktadır. Bu dava kayıtlarından 

4’ü diyet davası

56

, 2’si adam öldürme isnadı davası



57

 ve kalan 2’si de adam 

yaralama davası

58

 ile ilgilidir.



Bu ceza hukuku dava kayıtlarındaki uygulamalar, Türk-Ermeni ilişki-

lerine dair bazı bilgiler içermektedir. İlk olarak, diyet davalarına göre az da 

olsa Türklerle Ermenilerin birbirlerinden davacı oldukları görülmektedir. 

Bu bakımdan elimizde sadece bir dava kaydı mevcuttur. 21 Şevval 1218/3 

Şubat 1804 tarihli bu dava kaydına göre, Beğbağı mahallesinden Ebube-

kir Alemdar bin Veliyyüddin, sol elini kapıya sıkıştırıp bir parmağını  iş 

göremez hale getirmesi sebebiyle müftüden aldığı fetva gereğince 1 000 

dirhem gümüş diyet talebiyle Abraham veledi Bedros’tan davacı olmuş-

tur. Mahkemede davalı Abraham, iddiayı reddetmiştir. Hâkim, davacıdan 

iddiasını şahitle ispat etmesini talep etmiş ancak davacı şahit göstermekte 

acziyet göstermiştir. Bu sırada araya sulh taraftarı Müslümanların girme-

siyle davalı ve davacı 100 kuruşa sulh olmuşlar ve bu husus mahkemece 

tasdik olunmuştur

59

.



 

İkinci olarak, adam öldürme isnadı davalarına bakıldığında az da 

olsa Türklerle Ermenilerin birbirlerinden davacı oldukları görülmektedir. 

Bu bakımdan elimizde sadece iki adet dava kaydı mevcuttur. 23 Şaban 

1186/19 Kasım 1772 tarihli birinci dava kaydına göre,

 

Soğukpınar-ı Müs-



lim mahallesinden ölen Arutin veledi Tomak’ın mirası zevcesi Zanik binti 

Haçador, annesi Maryem binti Simon, küçük oğlu Tomcan ve adı yazılma-

yan büyük kızına intikal etmiştir. Küçük oğlana vasi tayin olunan Maryem, 

oğlu Arutin’in kasten öldürüldüğü iddiasıyla Kemer köyünden Bayram 

Beşe bin Ali, Himmet Beşe bin Halil ve Mustafa bin İbrahim’den davacı 

olmuştur. Davanın esası şöyledir: Adı geçen Arutin, Kemer köyünde mül-

kü olan bağına üzüm kütüğü dikerken üzerine toprak ve taşlar gelmesiyle 

ölmüştür. Davacı Maryem, mahkemeden keşif talep etmiş ve yapılan keşif 

ve muayenede kimsenin müdahalesi olmadan Arutin’in toprak altında ka-

56 TŞS, Defter No: 2, Belge No: 201/1; Defter No: 4, Belge No: 154/1; Defter No: 8, Belge 

No: 139/1; Defter No: 9, Belge No: 175/3.

57 TŞS, Defter No: 1, Belge No: 20/2, 69/2.

58 TŞS, Defter No: 2, Belge No: 274/1; Defter No: 7, Belge No: 164/1.

59 TŞS, Defter No: 8, Belge No: 139/1.



314

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

larak öldüğü anlaşılmıştır. Mahkeme, adı geçen zanlıların suçsuzluğuna 

hükmetmiştir

60

.

Üçüncü olarak, adam yaralama davalarına bakıldığında az da olsa 



Türklerle Ermenilerin birbirlerinden davacı oldukları görülmektedir. Bu 

bakımdan elimizde sadece iki adet dava kaydı mevcuttur. 5 Muharrem 

1217/8 Mayıs 1802 tarihli ilk dava kaydına göre, Dere mahallesinden ölen 

Simon veledi Kesir’in mirası anası Melike binti Cihan ile ana-baba bir 

kız kardeşleri Sultan ve Ahsaperet (?) ve amcası Malkon veledi Simon’a 

intikal etmiştir. Melike asaleten ve diğer varislere vekâleten mahkemede 

Numan bin Musa, el-Hac Emin Ağa bin Musa, Emin, Mehmed bin Salih ve 

attar Mustafa ve sairlerden davacı olmuştur. Davacının iddiasına göre, adı 

geçen Simon, Hasta oğlu Hüseyin tarafından bıçakla yaralanmış ve son-

ra ölmüştür. Mahkeme heyetinin yaptığı keşifte Simon’un sol uyluğunda 

bıçak yarası tespit edilmiştir. Davacı Melike’nin davam ancak adı geçen 

Hasta oğlu Hüseyin’den olup mahalle halkı ile dava ve nizam yoktur de-

mesi üzerine adı geçen zanlıların suçsuzluğuna hükmedilmiştir

61

.

Son olarak, elimizde bulunan ceza hukuku ile ilgili şer’î dava kayıt-



larda  şahit olarak genellikle Müslümanların isimlerinin yazıldığı görül-

mektedir. Bu durumu rakamlarla ifade etmek gerekirse, toplam 8 ceza 

davasından 6’sında sadece Müslüman şahitler, kalan 2’sinde Müslüman 

ve gayrimüslim şahitler birlikte şahit olarak yazılmışlardır. Bu davaların 

tamamında ise 48 Müslüman ve 6 gayrimüslim olmak üzere toplam 54 şa-

hidin ismi kayda geçmiştir. Gayrimüslim şahitlerin isimlerinden bunların 

büyük çoğunluğunun Ermeni adları taşıdıkları anlaşılmaktadır.

Yukarıda verilen bilgilerden şer’î mahkeme yoluyla ceza hukuku ba-

kımından Ermenilerin Türkler ile sınırlı düzeyde hukukî ilişkiler içine gir-

dikleri anlaşılmaktadır. Bu ilişkiler; diyet talebinde bulunma, adam öldür-

me isnadı ve Türklerin onların davalarının pek çoğunda şahitlik yapması 

şeklinde özetlenebilir. Ceza hukuku alanındaki ilişkilerin bu derece sınırlı 

olmasını, Osmanlı ceza hukukunun ağır ceza hükümleri içermesi dolayı-

sıyla iki toplumun bireylerinin bu türden suçlardan kaçındıkları şeklinde 

değerlendirilebilir.

60 TŞS, Defter No: 1, Belge No: 69/2.

61 TŞS, Defter No: 7, Belge No:164/1.


315

Doç. Dr. Ali AÇIKEL



G. Malî Hukuk Açısından

Malî hukuk, kamu hukukunun bir kolu olup kamu hizmetlerinin fi -

nansmanın sağlaması için gerekli kurum ve kuralları düzenler. Kamu ge-

lirlerinin ekserisi vergilerden sağlanmaktadır

62

. Osmanlı Devleti’nde malî 



hukuk bakımından zımmîler, İslâm Hukuku’nun öngördüğü şekilde mu-

amele edilmişlerdir. Onlardan iki ana vergi (haraç ve cizye) ile birlikte 

belirli örfî vergiler alınmıştır. Haraç, zımmî toprak sahiplerinin fetihten 

önceki topraklarından istifade etmeyi sürdürmeleri karşılığında toprak ki-

rası (harac-ı muvazzafa) olarak para ve ürün (harac-ı mukaseme) üzerin-

den aynî olarak alınırdı. Cizye ise askerlik hizmeti karşılığı olarak eli silâh 

tutacak yaştaki erkek zımmîlerden tahsil edilirdi

63



Tokat’taki gayrimüslimler vergi hukuku açısından Osmanlı Devleti 

genelinde uygulanan kurallara uymakla yükümlü idiler. Bu nedenle Erme-

niler, vergi hukukuna dair bütün meselelerini şer’iye mahkemesine götür-

düler ve devletin vergi kanunlarına göre muamele olundular. 1770-1810 

yılları arasında, vergi hukuku bakımından Ermenilerle ilgili elimizde sa-

dece 3 adet dava kaydı bulunmaktadır.

Bu dava kayıtlarından ikisi salyâne vergileri

64

 ile ilgilidir. 25 Safer 



1223/22 Nisan 1808 tarihli ilk dava kaydına göre, Kabemescidi mahalle-

sinden bir grup gayrimüslim (birkaçı Ermeni), salyâne vergisinin Müslü-

man ve gayrimüslim haneler arasındaki taksim oranı konusunda mahal-

lenin Müslüman halkından  şikâyetçi olmuşlardır. Adı geçen mahalleye 

isabet eden salyâne hissesi, Müslüman hanesinde oturan zımmî kiracılar 

Müslüman tarafına zımmî hanesinde oturan kiracılar zımmî tarafl arına 

yardım eylemek üzere, 1/5’i ehl-i İslâm 4/5’i gayrimüslimler tarafından 

ödenmektedir. Verginin fazlalığı gayrimüslimlerin durumlarının zayıfl a-

masına yol açmıştır. Bu nedenle mahalleye isabet eden verginin 1/3’nü 

Müslümanlar, kalan 2/3’ünü de gayrimüslimlerin ödemesini talep etmiş-

lerdir. Müslüman reaya ellerindeki fetvaya dayanarak vergi oranlarının de-

ğişmesine razı olmamışlardır. Bunun üzerine hâkim, eskiden olduğu gibi 

Müslüman hanesinde oturan kiracı zımmîlerin Müslüman tarafına zımmî 

62  Görgün, a.g.e., s.103.

63 Gayrimüslimlerin Osmanlı Devleti’nde ödedikleri vergiler hakkında kapsamlı fazla bilgi 

için bkz. Ercan, a.g.e., s.251-273; Bozkurt, a.g.e., s.26-29; Soykan, a.g.e., s.162-176.

64  Bunlar yerel masrafl arı için konan örfî vergiler olup yılda veya altı ayda bir tevzî veya 

sâlyane defterlerine kaydedilerek halktan tahsil edilmektedir.



316

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

hanesinde oturan kiracıların zımmî tarafına yardım etmek üzere vergi his-

selerini ödemelerine hükmetmiştir

65

.

21 Zilhicce 1216/24 Nisan 1802 tarihli olan ikinci vergi davası kay-



dında, kazancı esnafına mensup bir grup gayrimüslim (ki çoğu Ermeni) 

salyâne vergisi hisselerinde indirim istemektedir. Adı geçen grup, şer’î 

mahkemede salyâne vergisi yükümlüsü reaya fakirlerinin işlerinde vekil 

olan  şehir kethüdası el-Hac Halil bin Ömer huzurunda kazancı esnafı-

nın kullandığı bakırın az gelmesi ve fi yatının fazlalığı sebebiyle işlerinin 

azaldığını, salyâne hisselerini ödemeye kudreti olmayanların dükkânlarını 

kapalı tuttuğunu ve ustaların başka yerlere gitmeye başladıklarını dile ge-

tirerek emr-i sultanî ile vergi indirimi yapılmasını talep etmişlerdir. Mah-

keme, bundan önceki salyâne hisselerinden aşağı olması hususunu kabul 

etmiştir


66

.

Ermenilerle ilgili vergi davası kayıtlarının sonuncusu, Tokat kalesi 



dizdarı Halil Ağa bin Mehmed’in timar reayasından fazla vergi talep et-

mesi ile ilgilidir. 27 Safer 1211/1 Eylül 1796 tarihini taşıyan dava kaydına 

göre, Tokat kazasının Kazabad nahiyesine bağlı Biskincik köyünün Erme-

ni halkı, şer’î mahkemede Tokat kalesi dizdarı Halil Ağa’nın kendilerinden 

fazla vergi istediği için şikâyetçi olmuşlar ve mahkemeye lehlerine olan 

2 adet emr-i âlî ve hüccet-i şer’iye ve 1 adet de fetva takdim etmişlerdir. 

Hâkim, dizdarın şer’e ve kanuna aykırı vergi talebinin reddine ve verginin 

deftere göre alınmasına karar vermiştir

67

.

Bütün vergi davalarında diğer dava konularındakinin aksine şahit ola-



rak tamamen Müslümanların isimlerinin yazıldığı görülmektedir. 3 vergi 

davasında toplam 12 şahidin ismi kayda geçmiştir.

Yukarıda verilen bilgilerden vergi hukuku bakımından da Ermenilerin 

Türkler ile yakın hukukî ilişkiler içine girdikleri görülmektedir. Bu ilişki-

lerde vergi oranlarının durumu, askerî sınıfın fazla vergi talebi ve Türk-

lerin onların davalarının pek çoğunda  şahitlik yapması gibi hususlar ön 

plana çıkmaktadır. Osmanlı vergi hukuku hükümleri ve sosyo-ekonomik 

şartlarda yaşanan bazı sıkıntılar, iki toplumun bireylerini zorunlu olarak 

hukukî ilişki kurmaya zorlamış görünmektedir.

65 TŞS, Defter No: 11, Belge No:160/2.

66 TŞS, Defter No: 7, Belge No:163/3.

67 TŞS, Defter No: 2, Belge No:254/1.



317

Doç. Dr. Ali AÇIKEL



Sonuç

1770-1810 yılları arasında şer’î dava kayıtlarına dayalı olarak Tokat’ta 

Türk-Ermeni hukukî ilişkileri üzerine yaptığımız bu kısa analizden bazı 

sonuçlar çıkarmak mümkündür. İlk olarak, hukuk dalları arasında dava sa-

yısı bakımından aile hukuku kayıtları birinci (86 adet, % 39.26), ticaret hu-

kuku ile alâkalı davalar ikinci (41 adet, % 18.72), borçlar hukuku davaları 

üçüncü (38 adet, % 17.35), miras hukuku davaları (32 adet, % 14.61) ise 

dördüncü sırada yer almaktadır. Bunları, eşya hukuku (11 adet, % 5.02), 

ceza hukuku (8 adet, % 3.65) ve malî hukuk davaları (3 adet) izlemektedir. 

Dava sayıları ve yüzdelerin bu durumundan incelenen dönemde Tokat’ta 

Ermenilerin en fazla özel hukuk alanında şer’î mahkemeye başvurdukları 

görülmektedir.

İkinci olarak, şer’î mahkemede görülen Ermenilerle ilgili davaların 

büyük bir çoğunluğunda Türklerin şahit olarak hazır bulundukları tespit 

edilmektedir. Bu bakımdan toplam 219 davada 973 Müslüman ve 222 gay-

rimüslim şahit olmak üzere toplam 1 195 kişi kayda geçmiştir. Davaların 

birçoğunda sadece Müslümanlar, bir kısmında Müslüman ve gayrimüslim-

ler birlikte, bazısında ise sadece gayrimüslimler tanık olarak yer almışlar-

dır. Ayrıca bazı davalarda davacı veya davalıdan iddiasını şahitlerle ispat 

etmesi istenildiğinde genelde iki (veya üç) gayrimüslimi, bazen iki Müslü-

manı, bazen de bir Müslüman ve bir gayrimüslimi şahit gösterdikleri ve bu 

şahitlerin mahkemeye gelerek şahitlik yaptıkları anlaşılmaktadır.

Üçüncü olarak, az da olsa bazı davalarda Ermeniler, Türkleri dava 

vekili ve kefi l olarak göstermişler, bir dava da mahkeme bir Müslümanı 

kayyım olarak atamıştır.

Dördüncü olarak, ticaret hukuku bakımından Ermenilerin Türkler ile 

daha fazla hukukî ilişkiler içine girdikleri anlaşılmaktadır. Bu ilişkiler; 

karşılıklı gayrimenkûl alım ve satımı, aynı veya farklı esnafl ık kollarında 

birlikte hareket etme, az da olsa Türklerin onların davalarında vekil olması 

ve Türklerin onların davalarının pek çoğunda  şahitlik yapması  şeklinde 

özetlenebilir. Ticaret hukuku alanındaki ilişkilerin bu derece çeşitliliği, iki 

toplumun bireyleri arasındaki karşılıklı güveni ortaya koyması bakımın-

dan önem taşımaktadır.

Beşinci olarak, ceza hukuku bakımından Ermenilerin Türkler ile sı-

nırlı düzeyde hukukî ilişkiler içine girdikleri anlaşılmaktadır. Bu ilişkiler; 

diyet talebinde bulunma, adam öldürme isnadı ve Türklerin onların dava-

larının pek çoğunda şahitlik yapması şeklinde özetlenebilir. Ceza hukuku 


318

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

alanındaki ilişkilerin bu derece sınırlı olması, Osmanlı ceza hukukunun 

ağır cezalar içermesi dolayısıyla iki toplumun bireylerinin bu türden suç-

lardan kaçındıkları şeklinde değerlendirilebilir.

Vergi hukuku bakımından da Ermenilerin Türkler ile hukukî ilişkiler 

içine girdikleri görülmektedir. Özellikle salyâne gibi örfî vergilerin taksim 

ve tahsilinde genelde gayrimüslimler özelde Ermeniler Türklerle işbirliği 

içinde hareket etmişlerdir. Osmanlı vergi hukuku hükümleri ve sosyo-eko-

nomik şartlarda yaşanan bazı sıkıntılar, iki toplumun bireylerini zorunlu 

olarak hukukî ilişki kurmaya zorlamış görünmektedir.

Son olarak, özel ve kamu hukukunun birçok alanında Tokat’ta Türk-

lerle Ermenilerin şer’î mahkemede bir araya gelmeleri, bu iki toplumun 

bireyleri arasındaki karşılıklı güvene dayalı çok yönlü sosyal ve ekonomik 

ilişkilerin mevcut olduğunu ortaya koymaktadır.


319

Doç. Dr. Ali AÇIKEL



Bibliyografya

1.  Tokat Şer’iye Sicilleri 

Defter No: 1-11 



2.  Başbakanlık Osmanlı Arşivi

a. Maliyeden Müdevver Tasnifi  (MAD): No: 2533, s.29-55; No: 1293, s.40-54; No: 

7328. 

b. Kamil Kepeci Tasnifi  (KK) Cizye Defterleri, No: 3810, s.113-217.



3. Araştırma Eserler (Kitap ve Makaleler)

Açıkel, Ali, Changes in Settlement Patterns, Population and Society in North Central 

Anatolia: A Case Study of the District (kaza) of Tokat (1574-1643), 

Basılmamış Doktora Tezi, Manchester Üniversitesi, İngiltere 1999. 

Açıkel, Ali, “Tokat Örneğinde XVII. Asrın İlk Yarısında Osmanlı Sosyal Yapısındaki 

Buhran”, Türkler, Editörler Hasan Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim 

Koca, C. 10, Ankara 2002, s.349-350.

Aktüre, Sevgi, 19. Yüzyıl Sonunda Anadolu Kenti Mekânsal Yapı Çözümlemesi, 

Ankara 1978.

Akyılmaz, Gül, “Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin Hukukî Statüsü”, Ermeni 

Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, 11. Cilt, Ankara 2003, 

s.171-187.

Bozkurt, Gülnihal, Alman-İngiliz Belgelerinin ve Siyasî Gelişmelerin Işığı Altında 

Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukukî Durumu (1839-1914), 

Ankara 1989.

Cin, Halil, Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, İstanbul 1985.

Ercan, Yavuz, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler Kuruluştan Tanzimat’a Kadar 

Sosyal, Ekonomik ve Hukukî Durumları, Ankara 2001.

Eryılmaz, Bilal, Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim Tebaanın Yönetimi, İstanbul 

1990. 


Göksel, Burhan, “Meşrutiyet Öncesinde ve Sonrasına Ait Resmî Devlet Yayınlarına 

Göre Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri”, Tarih Boyunca Türklerin 

Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, 8-12 Ekim 1984 Erzurum, 

Ankara 1985, s.159-176.

Görgün, Şanal, Hukukun Temel Kavramları, Ankara 1994..

İlter, Erdal, Türk-Ermeni İlişkileri Bibliyografyası, Ankara 2001.

Joseph de Tournefort, Tournefort Seyahatnamesi, İkinci Kitap, Çeviren Teoman 

Tunçdoğan, İstanbul 2005.

Oğuzoğlu, Yusuf, “XVII. Yüzyılda Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Hakkında 

Bazı Bilgiler”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri 

Sempozyumu, 8-12 Ekim 1984 Erzurum, Ankara 1985, s.265-170.


320

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

Özgökmen, Ali, Konya Şer’iye Sicilleri Işığında Müslim-Gayrimüslim Münasebetleri 

(1700-1800), Basılmamış Doktora Tezi, Konya 1996.

Özkaya, Yücel, “Arşiv Belgelerine Göre XVIII. ve XIX. Yüzyılda Osmanlı 

İmparatorluğu’nda Ermenilerin Durumu”, Tarih Boyunca Türklerin 

Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, 8-12 Ekim 1984 Erzurum, 

Ankara 1985, s.149-158.

Soykan, T. Tankut, Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslimler, İstanbul 1999.

Şimşirgil, Ahmet, Osmanlı Taşra Teşkilâtında Tokat (1455-1574), Basılmamış Doktora 

Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1990.

Yediyıldız, Bahaeddin, “XV.-XIX. Yüzyıllarda Ermenilerin Türk Toplumu İçindeki 

Yeri”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri 

Sempozyumu, 8-12 Ekim 1984 Erzurum, Ankara 1985, s.141-147.



ERMENİLERİN XIX. YÜZYILDA

YENİ BİR SOSYAL HAYAT VE EDEBİYATIN

OLUŞUM SÜRECİNE KATKILARI

Yrd. Doç. Dr. Ali BUDAK

Yeditepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

E-mail: alibudaks@yahoo.com; Tel: 0 212 344 96 59



Özet

Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme yolculuğunda 

XIX. yüzyıl keskin bir dönemeçtir. Batıya teslimiyet şeklin-

de de değerlendirilebilecek bir sürece girilmiştir. Sadece 

teknik unsurlar değil, artık kurumlar, kanunlar, hatta âdet-

ler aktarılmaktadır. Devlet bütünüyle Avrupalılaştırılırken, 

âdeta mekânizması yeniden kurulmuştur. Girilen bu yolun 

halk için genişletilmesinde büyük etkenlerden biri tiyat-

rolardır. Avrupaî Türk tiyatrosunun öncüleri ise Ermeni-

ler olmuştur.

Osmanlı aydınlarının batı bilim ve kültürünü yaymak için 

kendi aralarında kurdukları ilk sivil toplum örgütü Ce-

miyyet-i İlmiyye-i Osmaniyye’dir. 1861 yılında kurulmuş 

olan ve amacını; Memalik-i Mahrûsa-i Şâhane’de pozitif 

bilimlerin ve fenlerin yaygınlaşmasını sağlamak olarak 

açıklayan cemiyetin kurucular listesindeki 33 daimi üye-

den 9’unu Ermeniler oluşturmuş, içlerinden 2’si yönetim 

kurulunda yer almıştır. Cemiyetin yayın organı olan ilk 

bilim dergimiz Mecmua-i Fünûn’da Ohannes ve Vahan 

Efendiler çağdaş iktisat makaleleri kaleme almışlardır. 

Esasen, imparatorluğa modern ekonomi teorilerini tanı-

tan ilk eser; Say’ın Catéchisme d’Économie Politique’inin 

tercümesini de 10 yıl önce yine bir Osmanlı Ermenisi Sa-

hak Abro yapmıştır. Vartan Paşa, Ermenice harfl erle Türk-

çe olarak çıkardığı Mecmua-i Havadis, Panosyan Efendi 

Manzûme-i Efkâr ve Tercüman-ı Efkâr isimli süreli yayın-

larla Türk gazeteciliğinin yükselişine omuz vermişlerdir. 

Makalede, Ermenilerin; tiyatroya, sivil örgütlenmeye, bili-

me ve gazeteciliğe ilişkin bu öncülükleriyle, yeni bir sos-

yal hayatın ve edebiyatın oluşum sürecine yaptıkları katkı 

özetlenmektedir. 


325

Yrd. Doç. Dr. Ali BUDAK



Giriş 

Batılı edebî türlerden hayatımıza en erken girmiş olanı tiyatrodur. Üste-

lik yepyeni bir tür olmasına rağmen

1

 kısa sürede çok hızlı bir gelişim göster-



miştir

2

. Daha Tanzimat’ın ilân edildiği 1839 yılında tiyatro binaları yapılma-



ya başlanmış; Beyoğlu’nda, Palais de Cristal (Fransız Tiyatrosu)’den sonra, 

Torinolu Bartalommeo Bosco’nun yaptırdığı, sonradan Naum Tiyatrosu 

olarak ünlenecek sahne de temsillere açılmıştır

3

.



Tiyatronun bu gelişmesinde hiç şüphesiz  İstanbul’un kozmopolit ya-

pısının rolü büyüktür. İmparatorluğun birer unsuru olan Yahudiler, Rum-

1 Tanpınar’a göre, tiyatro nevi, Müslüman-şark edebiyatlarının en az tanıdığı sanat nevidir. 

Denilebilir ki, Tanzimat’la memleketimize girmiş tek nev’i odur. Tanpınar, Ortaoyunu gibi

şahıs repertuarı muayyen tipler halinde evvelden tespit edilmiş, çoğu irticali olan oyun-

ların, edebî bir tür olan batılı tiyatro ile karıştırılmaması gerektiği düşüncesindedir. Bkz. 

Ahmet Hamdi Tanpınar, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Çağlayan Kitabevi, 4. Baskı, 

İstanbul 1976, s.278-279.

2  Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri (1860-1923) I, 3. Baskı, Ankara 

1979, s.8-11, 34.

3 Tiyatro 

salonlarının açılması önemlidir. Çünkü tiyatro salonu, geleneksel Türk tiyatrosu ile 

batı tiyatrosu arasındaki iki önemli farklılıktan birisini oluşturmaktadır. Geleneksel Türk 

seyirlik oyunları, bir tiyatro binasından mahrum olagelmişlerdir, oysa batı tiyatro eserle-

ri bir binada ve sahnede oynanmışlardır. Bu da zaman içinde bir standart oluşturmuştur. 

Geleneksel Türk tiyatrosu ile batı tiyatrosu arasındaki diğer önemli farklılık ise, metindir. 

Bizde Ortaoyunu olsun, Hacivat-Karagöz olsun, doğaçlama oynanırdı. Oysa batı tiyatrosu 

bir metne bağlıdır ve edebî oluşu buradan ileri gelir. Bkz. Metin And, Tanzimat ve İstib-

dat Döneminde Türk Tiyatrosu (1839-1908), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 

1972, s.18-19. Tiyatro binaları için bkz. a.g.e., s.199 ve devamı. 



326

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

lar ve Ermenilerden başka kalabalık bir ecnebi topluluğu da payitahtta 

yaşamaktadır. Avrupa’dan çeşitli nedenlerle Türkiye’ye gelip yerleşmiş 

Levantenler içinde özellikle İtalyan, Fransız ve Almanlar ciddi bir nüfus 

oluşturmaktadırlar. İşte bu yabancı koloni ve onların zevk çizgisini örnek 

alan azınlık cemaatleri, Avrupalı tiyatro, bale ve opera kumpanyalarını bir 

mıknatıs gibi İstanbul’a çekmiştir. 1872 yılında Beyoğlu’nda 80 bin kişi-

nin yaşadığı ve bu nüfusun binden fazlasının Fransız olduğu

4

, Tanzimat’la 



yetişen, batıya hayran bir Müslüman kesimin de çoğu İtalyanca ve Fran-

sızca olan bu temsillerin sadık izleyicileri arasında yer aldığı düşünülürse, 

tiyatro topluluklarının neden gelip gittiklerine şaşmamak gerekir. Bu ecne-

bi topluluğu yortuları, karnavalları ve balolarıyla canlı ve renkli bir hayat 

sürdürmekte, Türkiye’de sanki Avrupa’yı yaşamaktadır. 

Esasen İstanbul, özellikle Saray ve çevresi, bu tür sahne oyunlarına, 

XVIII. yüzyıl ortalarından beri âşinadır

5

. Gerçi ilk gelen yabancılar daha 



çok gözbağcı, cambaz ve hafi f komedya sanatçılarıdır, ancak giderek du-

rum değişmiş, III. Selim zamanında biri dışarıda halk için, öteki içeride 

Saray için iki geçici tiyatro mekânı oluşturulmuş, bazı topluluklar özel 

olarak çağrılmıştır

6

. Giuseppe Donizetti’nin bir bando kurmak üzere 



İstanbul’a getirtildiği II. Mahmud devrinde, tiyatroya ilgi daha da art-

mıştır


7

. Çünkü, Saray’da önce bir bando, ardından Mızıka-ı Hümayun 

kurulması tiyatro çalışmalarını çok kolaylaştırmıştır

8

. Nihayet, Abdül-



mecid döneminde Dolmabahçe Sarayı’nın karşı sında bir Saray tiyatrosu 

inşa ettirilmiştir.

4  Levant Herald, 9 Şubat 1872’den aktaran And, a.g.e., s.43.

5  Gösteri için gelenlerin en eskisi III. Mustafa devrinde, 1771-1773 yılları arasında Sultan’a 

da temsiller veren Amerikalı gözbağcı Jacob Philadelphia olmuştur. 1750’de de gözbağ-

cı Joseph Pinetti’nin Türkiye’ye gelip temsiller verdiği sanılmaktadır. Bundan sonra da 

Türkiye’ye pek çok gözbağcı gelip hem halka, hem Sultanlara temsil vermişlerdir. Bu ko-

nuda daha çok bilgi için bkz. And, “Türkiye’ye Gelen İlk Gözbağcılar”, Tarih Mecmuası, 

Şubat 1967. 

6  Bkz. Foreign Offi ce Records, 78/18 No: 13 (10 Haziran 1797); 78/15 No: 26 (25 Kasım 

1794); Haus-Hof-und Staats-Archiv, Vienna, Türkei II-100, No:29 (15 Temmuz 1792); 

Stanford J. Shaw, Between Old and New, The Ottoman Empire under Sultan Selim III 

(1789-1807), H.U.P., Cambridge Mass., s.194’ten aktaran, And, a.g.e., s.22.

7  II. Mahmut tiyatro ile çok ilgilidir. Bu, o günlerde Saray Kitaplığı’na Avrupa’dan, çoğu 

vodvil olmak üzere, dram, komedya, tragedya türlerinde 500 tiyatro oyunu metni getirtmiş 

olduğundan anlaşılmaktadır. Bkz. Revue du Theâtre, 1836, VII, s.143. 

8 Ayrıntı için bkz. Mahmut R. Gazimihal, Türk Askerî Muzıkaları Tarihi, İstanbul 1955. 


327

Yrd. Doç. Dr. Ali BUDAK



Download 3.23 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   42




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling