Hercai II meftun hercai II / meftun
Download 1.49 Mb. Pdf ko'rish
|
Sümeyye Koç - Meftun
Yeniden geleceğim Mardin sana. İçimdeki tüm acıları yok edip geleceğim... Yüreğime batan kaç diken
varsa, hepsini söküp döneceğim… Böyle söylemişti, aylar öncesinde bu efsunlu şehre veda ederken. Güzel gözlü bir adamın, yüreğine sapladığı hançerle ayakta durmaya çalışırken. Hiç tanımadığı bir şehrin güvenemediği kollarına savunmasız yüreğini savururken... Ama olmamıştı. Yapamamıştı. Nasıl gittiyse daha beter dönmüştü doğduğu topraklara. Daha yaralı, daha kırgın, daha yenik ve bitik. Hüzün, en kadim dostu olmuştu ömrümün baharında. O kara günde yareni olan acı, hiç dinmeyecek bir sızı bahşetmişti gönül tahtına. Bir daha da yakasını bırakmamıştı kederler. Ne zaman gülse kaderinin gözüne batmıştı sanki. Bir güldürdüyse hayat, bin ağlatmıştı Reyyan’ı. Ilık bir esinti karşıladı onları. Ardından ciğerlerine doldurdu Mardin kokusunu. Dört bir yanı sızlamış, kabuk bağlamayan yaraları acımıştı. Hissettiklerini kelimelere dökemeyecek kadar ağrılıydı duyguları. Kaç zamandır sürgündü bu topraklara? Sanki aylardır değil, yıllardır uzakta gibi hissetmişti kendini buralara. Doğup büyüdüğü yerler yabancı gelebilir miydi bir insana? Geliyordu. Reyyan şimdi anlıyordu, onun bir yanı İstanbul’da kalmıştı. Miran’ı ardında bırakıp uçağa bindiği ilk andan beri boğazına oturan yumru onu bırakmıyordu. Hava alanının kapısından çıktıkları an Bekir onları karşıladı. Şimdi hastaneye gideceklerdi ve Reyyan sevdiklerine kavuşmak için sabırsızca çırpınıyordu. Annesini görünce nasıl ayakta tutabilecekti yüreğini, bilmiyordu. Bedirhan’ın kokusu burnuna değdiğinde gözyaşlarını durdurabileceğini sanmıyordu. Azat, arabanın arka kapısını Reyyan için açtığında hızlı bir şekilde geçip oturdu. Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovalıyordu fakat o akmayan bir zamana mahkûmdu. Azat öne geçip arabayı çalıştırdığında Bekir de yanında oturmuştu. Saat kaçtı bilmiyordu fakat vaktin geceye yol aldığının bilincindeydi. Reyyan uçaktan iner inmez açmayı unuttuğu telefonunu çantasından çıkardı ve Miran’ı aramaya koyuldu. Tüm bunları yaparken, Azat’ın dikiz aynasından ara sıra kendisine baktığının farkında bile değildi. Telefonu kulağından çektiğinde, yüzünden düşen bin parçaydı. Çünkü Miran’a ulaşamıyordu. Aksilik buydu ya, Arda da açmıyordu telefonunu. Yaklaşık üç saat olmuştu İstanbul’dan ayrılalı. Neler olup bittiğini bilmiyordu. Saat, 23:45’ti. Reyyan tüm bu olanlara hâlâ inanamıyordu. Neden tüm kötü hadiseler tek bir güne sığmıştı ki? Miran’ın her şeyi zamanından evvel öğrenmesi, babasını reddetmesi ve yüreğini Reyyan’a duvar bilip ardına bile bakmadan çekip gitmesi... Tüm bunlar olurken annesi talihsiz bir şekilde merdivenlerden yuvarlanıp hastanelik olmuştu. “Azat,” diye seslendiğinde genç adamın bakışları yeniden dikiz aynasına çevrildi. Daha bu akşamın sabahında, ona bugünün bu şekilde sonlanacağını söyleseler asla inanmaz, dalga geçerdi. Şaka gibiydi ama gerçekti. Azat, aylardır görmediği Reyyan’la birlikte Mardin’deydi. Miran denen şerefsiz yoktu. Ne tuhaf, her şey eski günlerdeki gibiydi. Söyle dercesine attığı bakışların ardından Reyyan çekimser bir tavra büründü. “Annem iyi midir sence?” Hemen ardından bir çocuk gibi dudaklarını büzüp bakışlarını düşürmesi Azat’ın içini dağladı. “Doktorlar hayati tehlikesinin olmadığını söylemiş,” dedi hızlıca. O sırada dudaklarına yerleştirdiği sigarayı ateşleyebileceği bir çakmak arıyordu gözü. “Ama hâlâ gözünü açmamış.” Reyyan’ın ağladığını işittiğinde, bir türlü bulamadığı çakmağa sövesi geldi genç adamın. Fakat tam da o sırada, unuttuğu o ayrıntı bir tokat gibi çarptı suratına. Reyyan, hamileydi. Dudaklarından öfkeyle çekip aldığı sigarayı paketin içine koymaktansa açtığı camdan savurmayı yeğledi. “Ona bir şey olabilirdi.” Reyyan ne ağlamasına engel olabiliyordu ne de hezeyan dolu sözcüklerin dudaklarından dökülmesine. “Ve ben onu bir daha hiç göremeyebilirdim.” Öfkesinin biletini hayata kesiyordu. Böyle mi olması gerekiyordu Mardin’e bir daha dönebilmesi için? Annesinin ölümden dönmesi, Miran’ın çekip gitmesi mi gerekiyordu? “İkisi de olmadı,” dedi Azat, sesi bir hayli sertti. “Bak işte geldin, buradasın.” Onun öfkesi de nefreti de Miran’a karşıydı. Ve bunun önüne geçemiyordu. Sadece Reyyan’ın hayatını karartmakla kalmamış, bir de ailesine hasret etmişti bu kızı. Ne hakkı vardı bu kadar büyük acılar yaşatmaya? Aklına, aslında Miran’ın amcasının oğlu olduğu geldiğinde tüyleri diken diken oluyordu. Sanırım Azat, Miran’la aynı kanı taşımasına hâlâ inanamıyor, inanmak istemiyordu. Reyyan, Elif’i arayıp Mardin’e vardığını haber etti, hemen ardından arabanın içinde derin bir sessizlik oluştu. Midyat’a varmaları uzun sürecekti ve Reyyan bu süre boyunca kendisini yiyip bitirecekti. Miran Download 1.49 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling