İzzet Çivgin


Download 409.43 Kb.
bet17/19
Sana23.01.2023
Hajmi409.43 Kb.
#1113840
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19
Bog'liq
ORTA ÇAĞ TARİHİ.docx 50ta

II. Demir Çağı (900–586) boyunca 500 siteye yayılan bir yoğunluğa ulaşır. Başka bir deyişle, Filistin yöresindeki Musevi yerleşmeleri Tevrat’ta öne sürüldüğü gibi XIII. yüzyıldan değil ancak X. yüzyıldan başlatılabilir. Ya- zarlar, Eski Ahit’te dile getirildiğinin aksine, İsrailoğullarının bu bölgelere yerleşmek için Filistinler başta olmak üzere yerlilerle savaştıkları iddiasını da yalanlıyorlar (aynı eser, s. 146).
Finkelstein ve Silberman, Eski Ahit’te bir tür Altın Çağ’ın (Refah Çağı) başlangıcı olarak sunulan İsrail Krallığı hakkında da aykırı görüş- lere sahipler. Onlar, Mısır ve Mezopotamya kaynaklarında, Davut ile Süleyman’ın önderliğinde örgütlendiği iddia edilen görkemli bir krallığın bahsinin de hiç geçmediğini ifade ediyorlar ve Davut’un kuzey (İsrail) ile güneyi (Yahuda) içine alan büyük bir krallığa değil, yalnızca Filistin’in güneyini kapsayan mütevazı boyutta bir beyliğe hükmetmiş olabileceği- ne inanıyorlar. Davut’un adına rastladığımız tek antik kaynak, bir Ara- mi kralı (büyük olasılıkla Suriye Kralı Hazael: 842-805) tarafından İsrail’in kuzeyinde yükseltilen Tel Dan Kitabesi’dir. Kitabenin bir yerinde geçen BYTDWD sözcüğünün Beyt’ül Dawud olarak (sesli harfler yazılmıyor)

okunabileceği düşünülüyor ki, bu kavram Davut’un Evi (Davut’un başın- da bulunduğu kavim) anlamında kullanılmış olabilir. Ancak bu ifade bile Davut’u kudretli bir hükümdar olarak tanımlamaya yetmiyor. Çünkü Da- vut ve Süleyman’ın hüküm sürdüğü varsayılan güneydeki Yahuda top- rakları gerçek birer uygarlık merkeziymiş gibi görünmüyorlar. Sulak ve verimli kuzey topraklarına nazaran güneydeki topraklar hayli kurak ve kısır. M.Ö. 1000 yıllarında 50 000 kişiden oluştuğu sanılan İsrailoğulları- nın % 90’ı kuzeyde yaşarken, yalnızca % 10’luk bir bölümü (5 000 kişi) gü- ney topraklarında ikamet ediyor ve güneyin başkenti olarak tanımlanan Kudüs’ün nüfusu da küçük bir köyün boyutlarını aşamıyor. Kudüs’ün önemli bir ticaret şehrine dönüşmesi ve bölgede okuma-yazma faaliyeti- nin yaygınlaşması için M.Ö. VII. yüzyıla kadar beklemek gerekiyor (aynı eser, s. 160–171).


İsrail Krallığı’nın hiçbir zaman Davut ve Süleyman’ın hükmü altın- da kalmadığı fikrinde birleşen arkeologlarımız, bu krallığın ancak Omri Hanedanı (M.Ö. IX. yüzyıl) döneminde parladığını, Eski Ahit’in Yehu- da inancından uzaklaştıkları gerekçesiyle kötü gösterdiği bu hanedanın aslında Davut ve Süleyman’a atfedilen görkemli mimari eserlerin gerçek sahipleri olduğunu iddia ediyorlar. Yerli Kenanlılar ile İsrailoğulları ara- sında uyumlu bir birliktelik kurmayı başaran Omriler (İsrail’in o dönemki nüfusu 350 000’e ulaşmıştır), Fenike Uygarlığı’ndan yararlanarak İsrail topraklarına refah getirmişlerdir. Devleti merkezileştiren, ticaret ve zana- at faaliyetlerini destekleyen bu hanedan, Arami Kralı Hazael’in işgaline uğramış, ancak Asurluların Aramilere (bugünkü Suriye çevresi) boyun eğdirmesi sonucunda yeniden bağımsız bir siyasal otorite tesis edebilmiş- tir (aynı eser, s. 239).
İsrail Krallığı’nın M.Ö. VIII. yüzyılda uygarlık alanında hayli önem- li ilerlemeler kaydettiği anlaşılıyor. Kral II. Jeroboam’ın taht dönemine (788–741) ait olduğu sanılan 350 çömlek parçasının üzerindeki kayıtlar, İsrail yazısının ve ülkenin içinde bulunduğu ticari ilişkilerin artık hayli gelişmiş olduğunu kanıtlıyor. Yine aynı Kral’ın hüküm sürdüğü yıllarda Samarya’da (ülkenin başkenti) inşa edilen sualtı galerisi ise, İsraillilerin bu dönemde olgun bir uygarlık yarattıklarını ortaya koyuyor. Yerin 25 metre altından geçen 70 metrelik galeri, şehrin kuşatılması olasılığına karşı içme suyu stoklandığının bir göstergesi. Bu yıllarda Asur’la bir tür tabiiyet ilişkisi içinde olan İsrail, Asur kaynaklı ticaretten (zeytinyağı, şa- rap, at) sonuna kadar yararlanmış görünüyor. İsrail bu dönemde gerçek bir refah ortamına kavuşmuş olsa gerektir. Kral II. Jeroboam Asur’a cep- he almaktan özenle kaçınmışsa da, onun halefleri iki devlet arasındaki güç eşitsizliğinin farkına varamamış ve üzerlerindeki Asur vesayetini at- mak için Asur krallarına meydan okumaktan çekinmemişlerdir. İsrail’in restini gören Asur, Suriye’yi kendine bağladıktan sonra İsrail’e girecek;

Hazor, Dan ve Beyt-Şean gibi önemli merkezleri yağmalayacaktır (aynı eser, s. 251).


Ülkelerindeki Asur hâkimiyetine karşı son bir direniş başlatan İs- railliler, Asur Kralı V. Salmanazar’ın (727–722) kararlı tutumu karşısında dağılacak ve ülkelerinin bütünüyle Asur vilayetine dönüştüğüne tanık olacaklardır. Asur, İsrail nüfusunun 1/5’ini Babil’e sürer, onlardan boşa- lan yerlere de Asur kökenli kolonileri yerleştirir. II. Sargon’un (722–705) Asur Devleti’nin başına geçtiği yıl, İsrail Krallığı tarih sahnesinden tama- mıyla silinmiştir artık. Hatırlanacağı gibi, Eski Ahit İsrail halkının başına gelenleri Yehova tarafından gönderilmiş bir lanet olarak tanımlamaktadır. İsrail Krallığı yıkılmış, güneydeki Yahuda Krallığı ise bu süreçten daha da güçlenerek çıkmıştır. Nüfusu hızla şişen Kudüs, Davut döneminde- ki 6 hektarlık alana sığamaz hale gelmiş ve sınırlarını 75 hektara kadar genişletmiştir. Aynı süreç içinde ülkenin (Yahuda) toplam nüfusunun 10 000’den 120 000’e fırladığı anlaşılıyor. Artık zeytinyağı ve şarap üretimi ülke içindeki ihtiyacı karşılamanın ötesine geçmiş, ticari bir nitelik kazan- mıştır. Bu gelişmelerle birlikte yazılı kültürde bir patlama yaşanmış, mer- kezi otoritenin ihtiyaç duyduğu kayıtların tutulması için okur-yazar sınıf- ların devlet organlarında istihdam edilmesi uygulaması yaygınlaşmıştır. Yahuda nüfusundaki artış, (büyük ölçüde) kuzeydeki İsrail Krallığı’nın yıkılmasına bağlı olarak güneye akın eden göçmenlerden ve Asur’la yapı- lan ticaret sonucunda Yahuda topraklarının önemli bir ekonomik çekim merkezi haline gelmesinden kaynaklanmaktadır.
Bütün bu gelişmelerin tohumu, Yahuda Kralı Hizkiya’nın taht döne- minde (716–697) atılmıştır. Yehova tapıncının kurumsallaşması için çaba gösteren Kral, Yehova haricindeki tanrılara adanan kültleri ortadan kal- dırmaya çalışmış, özellikle Kenan Ülkesi’nin kırsal bölgelerinde tutunma- yı başaran Tanrı Baal’in (verimlilik ve atalar kültü/tapıncı) yerine Yehova tapıncını yerleştirmek için uğraş vermiştir (aynı eser, s. 281). Yahuda’da artık gerçekten tektanrıcılığa dayanan bir inanç sistemi olgunlaşmak üzeredir. Asur Kralı II. Sargon’un ölümünden sonra (705) Mısır’ı yanına çekerek Asur vesayetinden kurtulabileceğine inanan Hizkiya, taht döne- mindeki en büyük yanlışlarından birini yapar. Yeni Asur Kralı Sennaşerib (704–681), Asur otoritesine başkaldıran Yahuda Kralı’nı hizaya getirmek için büyük bir ordu meydana getirmiştir. Kudüs’ün Asurlularca kuşatıla- cağını anlayan Hizkiya, hemen hazırlıklara başlar ve kuşatma sırasında şehrin susuz kalmaması için yeraltında 500 metrelik bir suyolu inşa ettirir. Sennaşerib’in ilk hedefi Lakiş Surlarıdır, çünkü Lakiş bölgesi Yahuda eko- nomisinin kalbini oluşturmaktadır. Lakiş (büyük olasılıkla günümüzdeki Tell ed-Duweir şehri) işgali, Asurluların umduğu gibi Yahuda Kralı’nı so- luksuz bırakır. Hizkiya, postunu Asur’a yüklü bir vergi ödeyerek kurta- rabilecektir. Bu tavizle yetinmek niyetinde olmayan Sennaşerib, Yahuda

nüfusunun bir bölümünü Asur topraklarına sürer, Yahuda’nın batısında- ki verimli buğday tarlalarını da Hizkiya’nın elinden alır; bunları bizzat kendisinin ve Filistin şehir-devletlerinin kullanımına sokar.


Hizkiya’nın ölümünden sonra Yahuda tahtı Manaşşe’ye (697–642) kalmıştır. Eski Ahit, Manaşşe’den Yehova inancına ihanet etmiş bir kral olarak söz eder. “Manaşşe on iki yaşında kral oldu ve Yeruşalim’de [Kudüs’te] elli beş yıl krallık yaptı. Annesinin adı Hefsivah’tı. RAB’bin İsrail halkının önün- den kovmuş olduğu ulusların iğrenç törelerine uyarak RAB’bin gözünde kötü olanı yaptı. Babası Hizkiya’nın yok ettiği puta tapılan yerleri yeniden yaptırdı. İsrail Kralı Ahav gibi, Baal için sunaklar kurdu, Aşera putu yaptı. Gök cisim- lerine taparak onlara kulluk etti. RAB’bin, “Yeruşalim’de bulunacağım” dediği RAB’bin Tapınağı’nda sunaklar kurdu. Tapınağın iki avlusunda gök cisimlerine tapmak için sunaklar yaptırdı. Oğlunu ateşte kurban etti; falcılık ve büyücülük yaptı. Medyumlara, ruh çağıranlara danıştı. RAB’bin gözünde çok kötülük yapa- rak O’nu öfkelendirdi. Manaşşe yaptırdığı Aşera putunu RAB’bin Tapınağı’na yerleştirdi” (Tarihi Kitaplar, Kralların 2. Kitabı, 21, 1–7). Finkelstein ve Silberman ise, Manaşşe’nin Asur’un vesayetini kabullenerek Yahuda’yı eski refahına kavuşturduğunu ve Asur ile Mısır arasında tampon bir dev- let olarak kalmaktan başka yol bulamadığını ifade ederler. Asur’un başını çektiği bölgesel ticaret sistemine dâhil olan Yahuda’nın başlıca ticaret or- taklarından birini de Arabistan oluşturur. Bu ülkeden şifalı bitkiler, koku- lar ve genel olarak lüks tüketim malları ithal eden Yahuda, Arabistan’a da zeytinyağı göndermektedir. Bu dönemde Kudüs’e hatırı sayılır miktarda Arap tüccarın yerleştiğini de anlıyoruz. Gaza şehri (Gaza’nın da içinde bulunduğu Gaza Şeridi adlı bölgeyle karıştırmayalım) yakınlarında yapı- lan kazılarda bulgulanan deve kemikleri, bu şehrin M.Ö. VII. yüzyıl ker- van ticareti üzerinde önemli bir rol oynadığını kanıtlıyor.
Manaşşe iktidarının son dönemlerinde bölgenin siyasi dengele- rinde büyük bir değişim yaşanır. Mısır Firavunu Psammetikus (664–610), Mısır’dan Fenike sitelerine kadar uzanan ticaret hattını denetimi altında tutmayı ve Asur’un Verimli Hilal bölgesindeki (Güneydoğu Anadolu’dan Mısır’a kadar uzanan alan) etkinliğini sona erdirmeyi başarır. İç savaşlar- la yıpranan devasa Asur imparatorluğu ise bir çöküş sürecinin içine gir- miştir (M.Ö. 623). Aynı dönemlerde Manaşşe’den boşalan Yahuda tahtına henüz 8 yaşında olan Josiah/Yoşiya (M.Ö. 640–609) oturur. Eski Ahit’te kendisinden övgüyle söz edilen Josiah, çok dindar bir kraldır ve Yehova tapıncını tüm yabancı etkilerden kurtarmak için bir dizi reform hareketine girişecektir. İşe Kudüs Tapınağı’nın içine kadar sızmış olan putperestlik faaliyetlerini ortadan kaldırmakla başlayan Josiah, yabancı (Yehova dışın- daki) tanrılar adına inşa edilen tapınakları yıktırır, düzenlediği dinsel/ ulusal bayramlarla Musevi/Yahudi kimliğinin kökleşmesini sağlar.

Arkeologlar, Josiah’ın icraatları hususunda Eski Ahit’te anlatılanla- rın tarihsel olaylara denk düştüğüne inanıyorlar. “Kral Yoşiya [Josiah], Baal, Aşera ve gök cisimleri için yapılmış olan bütün eşyaları RAB’bin Tapınağı’ndan çıkarmak üzere Baş-kâhin Hilkiya’ya, kâhin yardımcılarına ve kapı nöbetçileri- ne buyruk verdi. Bunları Yeruşalim’in [yani Kudüs’ün] dışına çıkarıp Kidron Vadisi’nde yaktı, küllerini Beytel’e götürdü. Yahuda krallarının kentlerde ve Yeruşalim’in çevresindeki tapınma yerlerinde buhur yaksınlar diye atamış oldu- ğu putperest kâhinleri, Baal’e, güneşe, aya, takımyıldızlara -bütün gök cisimle- rine- buhur yakanları ortadan kaldırdı. Aşera putunu RAB’bin Tapınağı’ndan çıkarıp Yeruşalim’in dışında Kidron Vadisi’nde yaktı, ezip toza çevirdi. Bu tozu sıradan halkın mezarlarına serpti. Fuhuş yapan kadın ve erkeklerin RAB’bin Ta- pınağı alanındaki odalarını yıktı” (Tarihi Kitaplar, Kralların 2. Kitabı, 23, 4–7). Öte yandan onlar, Tevrat’ın 5. (ve son) bölümünü oluşturan Yasanın Tekrarı adlı metnin de Josiah döneminde kaleme alındığından eminler. Zaten daha XIX. yüzyılda bile, kimi Batılı yazarlar, Tevrat’ın 5. kitabının ve onu takip eden 6 kutsal kitabın (Yeşu, Hâkimler, Samuel’in 1. Kitabı, Samuel’in 2. Kitabı, Kralların 1. Kitabı ve Kralların 2. Kitabı) Josiah döne- minde yazıldığını iddia ediyorlardı.


Musevilere göre, Yasanın Tekrarı bizzat Musa Peygamber tarafın- dan yazılmış, daha sonra da kaybolmuştu; kitabı yeniden bulma onuru ise, Kudüs Tapınağı’nda kapsamlı bir çalışma başlatan Kral Josiah’a nasip olmuştu. Finkelstein ve Silberman, XIX. yüzyıl yazarlarınca öne sürülen “Yasanın Tekrarı ve diğer pek çok kutsal metin Josiah’ın taht döneminde yazıldı” varsayımına destek vermekle kalmazlar, Tevrat’ın bütününde anlatılan tarihsel anlatının yaratılmasında da Josiah’ın büyük payı oldu- ğunu iddia ederler. Onlara göre, İsrailoğullarının maneviyatını artırmak isteyen Josiah, tebaasının ideolojik/dinsel birliğini sağlamak amacıyla Musevi Tarihi’ne yeni bir biçim vermekten çekinmemiştir. Pek tabii mi- tolojik anlatının bütünü Josiah’ın eseri değildir. Bu anlatının oluşmasın- da/olgunlaşmasında Musevi kültürünün ve ortak hafızasının büyük payı vardır, ancak zaten varolan anlatıların bir araya getirilmesi ve anlamlı bir bütün oluşturabilmesi için Josiah’ı beklemek gerekmiştir. Musevi toplu- munda okur-yazarlık oranını da artıran Josiah, Eski Ahit’i herkesin ko- laylıkla okuyup anlayabileceği ve atalarının tarihinden bir parça bularak etnik/dinsel kimliğini bunun üzerine inşa edebileceği bir metne dönüş- türmeyi arzulamıştır.
Asur başkenti Niniva 612’de düşer ve hiç yıkılmayacakmış gibi gö- rünen Asur İmparatorluğu yerle-bir oluverir. Bu durumdan yararlanarak Filistin’deki konumunu güçlendirmek isteyen yeni Mısır Firavunu II. Neko (610–595) Josiah’la karşı karşıya gelir. Yahuda Kralı, bu Mısır saldırısı so- nucunda yaşamını yitirecektir. Josiah’ın ölümüyle birlikte, onun başını çektiği Musevi reformu büyük bir yara alır. Öte yandan, Mezopotamya’da

Asur’un bıraktığı boşluğu dolduran Babil Devleti, Yahuda’da kendi ve- sayetini kurmak için çaba göstermeye başlamış ve yine Yahuda’da gözü olan Mısır’la uzun soluklu bir mücadeleye girişmiştir. Bu dönem hakkın- da Eski Ahit’te verilen bilgilerin tarihsel verilerle uyumlu olduğu anlaşı- lıyor. Musevi kutsal metinlerinde anlatıldığı gibi, kudretli Babil Kralı II. Nabuşodonosor 605 yılındaki Karkemiş Savaşı’nda Mısır’ı hezimete uğra- tır ve 587 itibariyle Kudüs’ü almayı başarır.


Kudüs’ün düşüşü Yahudalılar için büyük bir çöküş sürecinin baş- langıcı olur. Kudüs Tapınağı’nı yıkan Babilliler, Yahuda ahalisinin bir kısmını sürgüne yollarlar. Ancak Yahuda’daki Babil hâkimiyeti çok kısa sürer ve ülke az zaman içinde bir tür Pers satraplığına (eyaletine) dönü- şür. Babil işgali öncesinde Yahuda nüfusunun 75 000 civarında olduğunu, başkent Kudüs’ün ise 15 000 kişiyi barındırdığını sanıyoruz. Başkenti çev- releyen kırsal alanlarda yaşayanların sayısının da 15 000’i bulduğu an- laşılıyor. Ülkenin Babil hâkimiyeti altına girmesinden sonra sürülenlerin sayısı 15 000 ila 20 000’i bulmuş olsa gerektir. Eski Ahit’te sözü edilen sürgünlere bunların ailelerini ve onlarla birlikte ülkeyi terk edenleri de eklemek gerekir. Eğer sürgünlerin toplam sayısı 15–20 000 civarında ise, Yahuda nüfusunun ¾’ünün ülkede kaldığı öne sürülebilir.
Babil toprakları M.Ö. 539 yılında Pers İmparatorluğu’nun eline ge- çer. Pers Kralı Sirus 538 tarihinde aldığı bir kararla sürgünlerin yurtlarına dönmelerine izin verir. Eski Ahit’te, bu tarihten başlayarak anayurda geri dönen Musevilerin sayısının 50 000’i bulduğu iddia ediliyor. Arkeolojik veriler ise, bunun hayli abartılı bir sayı olduğunda hemfikirler. Yahuda artık Perslere bağlı bir eyalete dönüşmüştür, ancak Persler ülke üzerinde yerel otoritelerin söz sahibi olmalarına izin vermişlerdir. Mısır ile Pers İm- paratorluğu arasında bir tampon bölge haline gelen Yahuda’da bundan böyle Davut’un soyundan indiği iddia edilen krallık hanedanının hiçbir etkinliği kalmayacaktır.
Yahuda Eyaleti’ndeki Pers hâkimiyeti M.Ö. 332 yılında sona erer. Artık Makedonya Kralı Büyük İskender’in eline geçen ülke, İskender’in yaymaya çalıştığı helenistik kültürden etkilenerek adım adım Yunan kül- türünün hâkimiyeti altına girer. İskender’in ölümüyle birlikte onun kur- duğu büyük imparatorluk çöker ve Yahuda yönetimi yerel din adamla- rının elinde şekillenmeye başlar. Yunan ve Musevi kültürleri arasındaki geçişlilikler öyle yoğunlaşmıştır ki, Eski Ahit M.Ö. 300–200 yılları arasın- da Yunancaya çevrilir. Helenistik dönemin sona yaklaştığı günlerde (M.Ö. 100 civarı), Yahuda üzerine bu kez de Roma kâbusu çöker. Yahudalılar, Musa’nın halefi olduğu ve Filistin’deki yerel halklara karşı zafer kazana- rak İsrailoğullarının bölgede tutunmasını sağladığı iddia edilen Yeşu’yu örnek alarak Romalılara karşı hayli etkin bir direniş göstermişlerdir. An-

cak Roma’ya uzun süre karşı koymak mümkün değildir. Ülkenin dire- nişini kıran Romalılar, M.S. 70 yılında Kudüs Tapınağı’nı bir kez daha yıkacaklardır.





  1. Download 409.43 Kb.

    Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling