T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ bati dilleri ve edebiyatlari(rus diLİ ve edebiyati) anabiLİm dali


Download 5.01 Kb.
Pdf ko'rish
bet11/12
Sana21.02.2017
Hajmi5.01 Kb.
#977
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12

net. 

BÖLÜM VI 
ÜSLUBU 
 
Kuprin, sosyal tabakanın  şu veya bu katmanından temsilcilerin tipik 
figürlerini anlatırken kahramanlarının isimlerini kullanmaktan ziyade, onları ait 
oldukları grubun ismiyle adlandırır: şarkıcı, itfaiyeci, ev sahibesi, ressam vb.
487
 
 
“Kiyevliler” deneme serisi sanki yazarın daha sonraki eserlerinin bir eskizi 
gibidir. Ev sahibesi denemelerindeki mobilyalı odaların sahibesi Anna Fridrihovna; 
aynı adla “Yaşam Irmağı” öyküsünde, “Süvari Mektebi Öğrencisi” adlı satirik 
denemesinde Kuprin’in nefret ettiği beyaz kıyafetli öğrenci tipi; “Genelev” 
öyküsündeki Boris Sabaşnikov adlı  öğrencide; “Baldırı  Çıplak”, “Hırsız”, 
“Otlakçılar” denemelerindeki tiplerse; “Sokaktan” isimli öyküsünde yer alacaktır. 
Dolayısıyla Kiyev izlenimlerinin yazarın sonraki sanat hayatındaki rolü büyüktür.
488
 
 
Kuprin’in sanatsal çehresinin en belirgin özelliklerinden biri; onun en iyi 
eserlerinde “uydurmayan bir yazar” olmasıdır. Kendisini yakından tanıyan yazar ve 
edebiyat bilimcisi V. F. Botsyanovski, Kuprin’in edebi mirasına ithaf edilen 
etüdünde  şöyle der: “Onun hemen her eserinde sadece olay mahallini değil, aynı 
zamanda kahramanlarının orijinallerinin soyadlarını bile söylemek mümkündür.”
489
 
 Kuprin’in 
yeteneğinin bu özelliği her şeyden önce eserlerinin önemli 
derecede otobiyografik oluşundan kaynaklanmaktadır. Tarafından kaleme alınmış 
eselerin pek çoğu, aslında yaşamının değişik epizotlarından alınmış, sanatsal olarak 
değişikliğe uğratılmış özetlerdir. Kahramanları  sık sık Kuprin’in düşüncelerini, 
                                                           
487
 B. N. Afanasyev, Aleksandr İvanoviç Kuprin- Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , .-2-e, ispr. i dop. 
izd., Moskva, 1972, s. 18. 
488
 ibid, s. 19. 
489
 P.N., Berkov, Aleksandr İvanoviç Kuprin: Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , Moskva 1956, s. 
164. 
 
 
 

izlenimlerini ve görüşlerini dile getirirler. Bu husus eleştirmenlerce ifade edildiği 
gibi, bizzat yazar tarafından da sıkça itiraf edilmiştir. 
 “Düello”, 
“Askeri 
Öğrenciler”, “Harp Okulu Öğrencileri” tamamlanmamış 
romanı “Yoksullar” v.b. büyük öyküleri ile “Bahtiyar”, “Aile İşleri”, “Kaçaklar”, 
“Tırtıl”, “İlk Doğan Çocuk”, “Açıklanamayan” vb. kısa öykülerinin otobiyografik 
oluşu herkesçe bilinmektedir. “Moloh” öyküsündeki mühendis Bobrov ile 
“Kızamık”daki öğrenci Voskresenskiy, “Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov”daki Şçavinski 
de otobiyografik özellikler taşır. 
 
Maksim Gorki, kendine özgü keskin zekasıyla Kuprin’in sanatındaki 
otobiyografik özellikleri çok çabuk bir şekilde fark etmiş ve Kuprin kendisine 
“Düello” öyküsünü baş kahraman Romaşov’un ölümüyle bitirdiğinden bu kahramanı 
yazmayı tasarladığı “Yoksullar” romanında kullanmaktan mahrum kaldığı için 
üzüntüsünü dile getirdiğinde ona: “Bırakın, artık size Romaşov lazım değildir. Size 
bir an önce, ertelemeden ‘Yoksullar’a başlamanızı tavsiye ederim... Siz yazarsınız, 
sinirli bir bayan değil; çalışmak, bütün zorlukları aşmak zorundasınız. Otobiyografik 
akıntının yatağında seyretmek kolaydır, bir de akıntıya karşı yüzmeyi deneyin” 
demiştir.
490
 
 Fakat 
Kuprin 
“otobiyografik akıma karşı yüzerken”,  “biyografik akıntıda” 
yazmaya başlamıştır: Yani tanıdığı kişilerin veya tarihi şahsiyetlerin biyografilerini 
işlemiştir. Örneğin “Kızıl Bilezik” öyküsü bu şekilde doğmuştur. F. D. Batyuşkov’a 
15 Ekim 1910 tarihinde yazdığı mektupta şöyle der Kuprin: 
 
“Şimdilerde ‘Kızıl Bilezik’ öyküsünü cilalamakla meşgulüm. 
Bu, hatırlarsın, öylesine ümitsizce, dokunaklıca ve fedakarca 
                                                                                                                                                                     

P.N., Berkov, 1956, s. 164.
 
 

Lyubimov’un (D.N., şimdilerde Villnius’de vali) karısına aşık olan 
küçük telgraf memuru P.P. Joltikov’un hüzünlü öyküsüdür. Beynine 
bir kurşun sıkarak yaşamına son veren bu kişinin (sevdiği kadın ona 
asla kendisini görmemesini emretmişti) yüzü ciddi ve derin bir mana 
taşıyordu ve sadece ölülerin erişebildiği gibi bir bilgelikle 
aydınlanmıştı.” 
491
 
 
“Gücenme” öyküsü de gerçek bir olaydan alınmadır. “Kıdemli Üsteğmen 
Rıbnikov”, çağdaşlarının belirttiğine göre; “Kuprin’in Kapernaum Restoranı’nda 
karşılaştığı bir subayın doğrudan izlenimlerinin etkisiyle yazılmıştır.” Gerçekten bir 
fahişe tarafından ifşa edilmiş bu Japon casusu hakkında Kuprin “Röportajcılar ve 
Gazete Hakkında” verdiği bir konferansta bahsetmektedir: “Tsusima bozgununu, der 
Kuprin,  muhabirler bir Japon casusunun, ünlü Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov’un 
varlığını  öğrendiklerinde anladılar.” Doçent Yarçenko (Genelev öyküsü) 
şahsiyetinde çağdaşları Kiyev’li bir profesörden bahsedildiğini bilirler.
492
 
 
Kuprin’in öykülerinin bir diğer grubu; kendi çağdaşlarının veya Rus 
kültürünün daha önceki dönemlerdeki temsilcilerinin yaşamlarından kesitlerdir. 
“Armonikacı” öyküsü kompozitör A. N. Kopeşçenko’nun yaşamından bir bölümü 
anlatır, “Gogol-Mogol” öyküsü, F. İ. Şalyapin tarafından kendisine anlatılan gerçek 
bir olaydan doğmuştur. “Çolak Komutan” öyküsü ise General İ. N. Skobelev’in 
biyografisiyle ilgili versiyonlardan biridir.
493
 
 
Tüm biyografik özelliklerine rağmen Kuprin’in eserleri, yaşam, insanlar ve 
doğanın derin ve değişik  şekillerde iyice öğrenilmiş olmasının bir sonucu olarak 
                                                           
491
 ibid, s. 164. 
492
 ibid, s. 165. 

ibid, s. 166.
 
 

karşımıza çıkar. Dahası, edebi fizyonomisinin bu özelliğini bizzat kendisi de 
anlatmaktadır. “Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov” öyküsündeki kahramanlardan biri olan 
Peterburg gazetesinin makale yazarı Vladimir İvanoviç Şçavinski’yi tasvir ederken 
Kuprin gerçekte bizzat kendisinin detaylı bir tasvirini yapmıştır:  “Şçavinski gerek 
mesleği, gerekse tabiatından olsa gerek bir insan malzemesi toplayıcısı, insan 
ruhunun nadir ve tuhaf olaylarının koleksiyoncusu idi...” 
494
 
 Kuprin’in 
yaşamı  öğrenmesinin bir diğer yolu da; çok geniş bir şekilde 
sürdürdüğü yazışmalarıdır. Jitomir’den gönderdiği bir mektubunda herkesin 
kendisini unuttuğundan, oysa önceden günde 10-15 mektup aldığından dert 
yanmaktadır. Değişik erkek ve bayan okuyucularından aldığı mektupları muhafaza 
etmiştir Kuprin. Önemli olanlarını  sınıflandırmış, üzerlerine türlerine göre notlar 
yazdığı, fakat sıkıca riayet etmediği büyük zarflara koymuştur.
 495
 
 Kuprin’in 
doğuştan gelen görme, gözlemleme ve etkileyici bir hafızası vardır. 
Subaylık yaşamı  sırasında bir baloda tanıştığı bir bayan yazarla aradan yıllar 
geçtikten sonra Peterburg’da tekrar karşılaştıklarında; bu bayana yaklaşarak adıyla 
hitap ettiği ve karşılaşmalarını hatırlattığına dair ilginç bir hikaye vardır. Bayan yazar 
şaşırmıştır: “Sahi beni tanıdınız mı?”, diye sorar. Kuprin gülümseyerek biraz daha 
ayrıntılı şekilde, yirmi sene önce tanıştıkları gece üzerinde nasıl bir kıyafet olduğunu 
da aktarır. Bayan yazar şaşkınlıkla: “Rengi, biçimi, her şey aynen tarif ettiği gibiydi. 
Bilirsiniz biz kadınlar kıyafetlerimizi hatırlarız” der.
496
 
                                                           
494
 ibid, s. 166. 
495
 ibid, s. 167. 
10 
O. M. Mihaylov, Kuprin , Moskva, 1981, s. 30.
 
 

 
Kuprin’in öykülerinde subayların, erlerin, sirk artistlerinin, ev sahibelerinin, 
öğrencilerin,  şarkıcıların, hırsızların vb. kahramanların  şaşırtıcı ayrıntılarla tasvir 
edilmiş olmalarına şaşmamak gerekir. 
 
Yine Kuprin’in doğuştan gelen olağanüstü bir koku alma yeteneği vardır. Bu 
konuda çağdaşları Kuprin’de “büyük bir vahşi hayvan”dan bir şeyler olduğunu 
söyleyerek  şaka yaparlar. Mamin-Sibiryak: “...Biliyor musunuz, o bir köpek gibi 
insanları koklama alışkanlığına sahiptir. Pek çokları, özellikle bayanlar bu duruma 
alınırlar. Eğer bir bayan Kuprin için gerekliyse, Allah o bayana sabır versin” der. 
Aynı özelliği N. A. Teffi de tekrarlamaktadır:  “Daima insanları nasıl kokladığına 
dikkat edin! Burnunu bir çeker, tamam: Onun nasıl bir insan olduğunu öğrenmiştir 
artık.” 
497
 
 Kuprin’in 
kızı Kseniya şöyle demektedir: “O, sadece fiziki olarak değil, aynı 
zamanda ahlaki yönden de sağlıklı olan ender insanlardan biridir. Yaşamı coşkuyla 
tüm güzellikleriyle, tüm renkleri ve yıldızlarıyla, mutlulukları ve acılarıyla severdi... 
Parlak ve ahenkli Puşkin’in onun en sevdiği şair olması boşuna değildi”.
498
 
 
Kuprin, büyük, geniş bir realist sanat yetisine erişmeye çalışmaktadır.  İlk 
öyküsü “Son Gala”dan üç yıl sonra yayımlanan “Karanlıkta” öyküsünde nasıl inatla 
kahramanlarının portre karakteristiklerini ortaya koyma, onların iç dünyalarını açma 
sanatına hakim olduğunu, nasıl inatla kendi üslubunu aradığını fark etmekteyiz.
499
 
Bu öykü iki farklı bölümden oluşmaktadır.  İlk bölümü gerçekçidir. Bu bölümde 
                                                           
497
 ibid, s. 65. 
498
 Jegalov, N., “Vıdayuşçiysya russkiy realist”- “Çto çitat”, 1958, Aralık, No: 12, s. 26 / A.A. 
Volkov, Tvorçestvo A. İ. Kuprina , Moskva, 1962, Sov.Pisatel, s. 18. 
499
 A.A. Volkov, 1962, 18. 

Çehov’un etkisi hissedilir. Mühendis Alarin’in istasyonda insanlar tarafından 
uğurlanma sahnesi Çehov’un ölçülü-ironik ve veciz üslubu tarzında yazılmıştır.
500
 
 
Kuprin bu dönemlerde gerçek hayatla psikolojik analizi organik olarak 
birleştirmeyi başaramamaktadır ve edebi etkilenmelerden kurtulamamıştır. Hayal 
kırıklığı unsurları, karşı konulamaz ve hastalıklı ihtiras motifleri dekadan felsefesine 
aittir. Anlaşılan, bu felsefe yaşamdan zevk alan, sağlıklı ve bu dünyaya ait olan 
Kuprin’in yeteneğine yabancı konulardı. Kuprin bu durumu çok kısa bir sürede anlar 
ve ilham arayışlarında kendi yaşam tecrübelerine ve etrafını saran gerçekliği 
öğrenme tecrübelerine başvurur.
501
 
 
Zaman zaman Kuprin’i okurken büyük Rus yazarlarının belirgin etkisini 
hissedersiniz. “Uzatmalı Piyade Çavuşu” öyküsündeki bölük komutanı Vasiliy 
Akinfiyeviç Lermontov’un “Zamanımızın Kahramanı” öyküsündeki Maksim 
Maksimiç’i hatırlatır. Bölük komutanında da aynı saf, iyi ve temiz ruh görülür.
502
 
 
Kuprin’in erken dönem sanatı esas itibarıyla eleştirel realizm gelenekleri 
çerçevesinde gelişir. Kuprin, kahramanını tipik durumlarda tasvir eder, sosyal 
hiyerarşi temelinde kurulu ve sıradan insanların yaşamasının güç olduğu toplumun 
kusurlarını açığa çıkarır. Genç sanatçı için, insani duyguları baskı altında tutan ve 
insanın en tabii hakkı olan mutluluk kavramıyla çelişen bir sosyal düzen kabul 
edilemez. Kuprin’in öykülerinde; anormal yaşam koşullarındaki normal psikolojiye 
sahip insan tasviri verilir. Yazar, her türden despotizme ve insanın doğal haklarına en 
ufak bir kasta karşıdır.
503
 
                                                           
500
 ibid, s. 18. 
501
 ibid, s. 19. 
502
 Nikulin, L.V., “Çehov, Bunin, Kuprin”-Literaturnıye portretı. M., 1960 / http://www.kuprin.net. 
503
 A.A. Volkov, 1962, s. 21. 

 1902 
yılında Odessa’da gazeteci Leon Tretsek, Kuprin’i bir itfaiye şefiyle 
tanıştırır. Kuprin bu tanışmadan istifadeyle bir gece şehirde çıkan bir yangında 
kafasına bakır başlığı geçirir, itfaiyecilerle yangın mahalline gider, alevlerin ve 
dumanların arasında onlarla birlikte sabaha kadar çalışır.
504
 
 
Kuprin’in eserlerinin başlıkları bazen isim ve fiillerden oluşur. Fakat 
başlıklar, öykünün içeriğini açığa vurur. Bazen de tek isimden oluşur: “Et”, “Fil”, 
“Yalnızlık”. Bu da öykünün ana malzemesini veya konusunu belli eder. Bazen baş 
kahramanın ismi başlık olur: “Lenoçka”, “Al-issa”, “Zümrüt”, “Marianna”, 
“Sulamif”. Bazen belirtili isim tamlaması  şeklinde; yine konuyu belli eder tarzda; 
“Köpek Saadeti”, veya öykünün içeriğinin geçtiği zamanı açık eder tarzda; “Korkunç 
An”, “Kutsal Yalan” “Slav Ruhu”, veya olay yeri ve zamanını karakterize eder 
tarzda: “Mehtaplı Gecede”, “Beyaz Geceler”, “Issız Orman” vb. olur.
505
 
 
Kuprin tiplere nüfuz ederken sanatsal olarak şekil değiştirme konusunda 
büyük bir yeteneği olduğunu keşfeder. Bu, ona canlı karakterler yaratma ve büyük 
bir doğrulukla kahramanlarının karmaşık bilinç akımlarını ve yaşadıklarını aktarma 
imkanı verir. Sanatçı Kuprin’in gücü, farklı yaşam koşullarında takdim edilmiş, 
özellikle kahramanlık, mertlik ve ruh yüceliği durumlarındaki insan psikolojilerinin 
açığa çıkarılmasında görülür. “Slav Ruhu”, “Delilik”, “Unutulmuş Öpücük” ve 
“Tuhaf Bir Olay” bu türden tahliller içeren öykülerdir.
506
 
 
Kuprin’in gerçek realist eseri sayılan; onun sanatsal tarzı için çok 
karakteristik olan, şiirsel bireyselliğinin gelecekteki gelişimini haber veren “Sorgu” 
öyküsünde en sevdiği kahramanla tanışırız. Bu kahraman tipi; yalnız başına doğruyu 
                                                           
504
 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobranie Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 
505
 P. N., Berkov, 1956, s. 179. 
20 
A.A. Volkov, 1962, s. 21.
 
 

arayan, dünyaya kendi çevresinden bakan ve yaşamın kötülükleri önünde sarsılan, 
genel olarak tüm konu çizgilerinin kesişme noktasında bulunan bir kişidir. Bu kişi, 
tüm fikirlerin merkezidir. Sunum ondan başlar ve anlatım onun heyecanlarıyla bazen 
de ölümüyle son bulur.
507
 
 
Kuprin, “Moloh” öyküsünü oluştururken edebiyattan değil, gerçeklikten 
uzaklaşmıştır. İnsanların kurban edilmesini isteyen çağdaş Moloh tiplemesi eserinde 
sınırlı ve kademeli olarak yer almıştır. Zira muhabirlik döneminde gördüğü ve bizzat 
çalıştığı demir çelik fabrikasındaki izlenimlerinin etkisindedir. Bildiğimiz üzere 
Kuprin endüstriyel izlenimlerini deneme tarzında dile getirmiştir. Fakat deneme tarzı 
ona kendisini heyecanlandıran konuyu arzu ettiği derinlikte anlatma imkanı vermez. 
“Moloh”, yaşanan, sıkıntısı çekilen konular üzerine inşa edilmiştir.
508
 
 
Ana kahraman mühendis Andrey İlyiç Bobrov, belli ölçüde otobiyografik bir 
kahramandır. Fakat yine de yazar doksanlı  yılların ilerici entellektüellerinin 
özelliklerini bu örnekte göstermiştir. Kuprin’in eserlerindeki öncü entellektüeller 
yetenekli ve akıllı insanlardır. Fakat bu insanlar tedavisi imkansız bir ruhsal pasiflik 
içinde kendilerinin ve halkın dertleri karşısında bitkinlik duyan kişilerdir. Toplumsal 
acıların rezervuarı gibi durmalarına karşın insanları bu acılardan kurtarmak için aktif 
olarak yaşama müdahale edecek güçte değillerdir.
509
 
 “Moloh”ta 
Kuprin, 
kapitalizmin beraberinde getirdiği kötülükleri açığa 
çıkarmak için, sanatı için karakteristik olmayan bir üsluba, doğrudan halka nasihat 
yöntemine, başvurur. Mühendis Bobrov’un öfkeli zamanlarındaki ifadelerinde bizzat 
yazarın bakış açısı hissedilir.
510
 
                                                           
507
 ibid, s. 34. 
508
 ibid, s. 48. 
509
 ibid, s. 49. 
510
 ibid, s. 53. 

 
Svejevski, Bobrov ile sohbetlerinde sadece çanak yalayıcı ve dalkavuk, bitmiş 
bir tip olarak görünmekle kalmaz, aynı zamanda Svejevski’nin ağzından Kvaşnin’in 
ilk karakteristikleri ve sonradan ortaya çıkacak dramın kopyası da verilir. Kvaşnin 
henüz öykünün sayfalarında yerini almamıştır, ama sanatçı atmosferi öyle artırır ki, 
okuyucu haklı olarak bazı olayların beklentisi içine girer. Bu olaylar, genç ve 
doğruluk peşinde koşan Bobrov için büyük ve ağır tecrübeler şeklinde karşımıza 
çıkacaktır.
511
 
 
Yazar, günlük yaşamla ilgili detayları ve psikolojik nüansları çok hassas ve 
ustalıkla kullanarak Bobrov’un, Nina’yı etrafını saran bayağı yaşamdan farklı bir 
istikamete yönlendirme girişimlerindeki başarısızlığı anlatır. Nina Zinenko kız 
kardeşlerinden daha iyi biri değildir. Akıllı ve zayıf iradeli mühendis Bobrov’u tercih 
etmesi beklenmekte, ancak güzelliği ruhunun çirkinliklerini kapatmaktadır. Bobrov 
da onun gerçek yüzünü görememiştir.
512
 
 
“Moloh” öyküsünün on birinci ve son bölümü iki kez önemli değişiklik ve 
düzeltmelere maruz kalmıştır. İlk düzeltme Russkoye bogatstvo dergisi redaktörü N. 
K. Mihaylovski’nin ricası üzerine sosyal çatışmayı yumuşatmak maksadıyla yazar 
tarafından yapılmıştır. Bu yumuşatma eylemi “Moloh”un fikirsel istikameti ile 
çelişmektedir. Hatta Kuprin kendini tutarak Mihaylovski’ye de eserinde bazı 
düzeltmeler yapma hakkı vermiştir. Fakat öykünün yazıldığı ve yayına hazırlandığı 
yıllardaki zorluklara bakıldığında sosyal bir konuya sivri bir dille yaklaşan eserin 
bazı bölümlerinde değişiklik yapılması normal karşılanabilir.
513
 
                                                           
511
 ibid, s. 62. 
512
 ibid, s. 63. 
27 
ibid, s. 67.
 
 

 1901 
yılında Peterburg’a taşınması, demokratik fikirli yazarlarla yakınlaşması 
ve Gorki ile tanışması Kuprin’in “Moloh” üzerindeki ikinci çalışmasında olumlu bir 
şekilde yansımıştır. 1903 yılında çıkan baskısında Kuprin sosyal çatışmayı daha 
hissedilir bir tarzda işlemiştir.
514
 
 “Issız Orman” öyküsünde Kuprin çok ilginç bir üslup kullanmıştır: Öykünün 
kahramanları arasındaki farklılıkları, köpeklerinin davranışlarını anlatırken 
yansıtmıştır: 
 
 
“Her ikisinin de köpeği vardır; bunlar soyu bozulmuş av 
köpekleridir. Kirila’nın köpeğinin adı: Sokol, Talimon’unki ise 
Svirga’dır. Bu köpekler, doğrusunu söylemek gerekirse, çok pis 
kokuyorlardı, fakat beni asıl ilgilendiren şey: bunlara sahiplerinin 
karakterlerinin komik bir şekilde yansımış olmasıydı. Kirila’nın Kızıl 
Sokol’u bir tavşan izini koklar koklamaz doğruca atılıp uzun 
havlamalarla bir verst öteden vahşi bir hayvana gelişini haber 
verirdi... 
 
 
Svirga: küçük, siyah, zarif, yüz hatları çok belirgin, kaşlarının 
üzerinde sarı lekeler bulunan bir köpekti. Av hayvanlarını sessizce, 
Talimon’un deyişiyle “buruncuğu” ile takip ederdi. Yabani, sinirli ve 
oldukça vahşi bir tabiatı vardı. Okşanmaya tahammülü yoktu...” 
515
 
 
Burada Talimon doğaya daha yakın bir kişidir. Karakterinin pek çok özelliği 
bununla belirlenmektedir. Ormanı, orman sakinlerini çok iyi tanır, tabiatın 
güzelliğini içinde duyar. Kirila ise kötü bir avcı, iyi bir övünmecidir. Ormanda 
                                                           
514
 ibid, s. 67. 
515
 ibid, s. 78. 

misafir gibidir. Kuprin her iki kahramanı da çok güzel tasvir etmesine rağmen 
Talimon’a özel bir gayret sarf etmiştir.
516
 
 
Polesya serisindeki öyküleri içinde en çok “Issız Orman” öyküsünde yerel 
sözcük ve deyimler kullanılmıştır. Kuprin, bu sözcüklerin ses değerlerinden çok 
etkilenmiş, Polesya lehçesinin renklerini tam manasıyla aktarmak istemiştir. 
Talimon’un konuşmalarında anlaşılmayan pek çok sözcük geçmektedir ve öykünün 
yayınlandığı  Russkoye bogatstvo dergisi özel bir sayfa ayırarak bu kelimelerin 
tercümesini verme gereği duymuştur. Bunlar: “pıka” (yüz), “rivçak”: (kaynak) 
“stava” (su birikintisi), “traplyaetsya” (oluyor), “ohoçe” (ne zaman) “zavşe”: 
(devamlı) vb. dir. Kuprin, 1903 yılında öykü üzerinde bazı düzeltmeler yapar, fakat 
sözcüklerde fazla bir değişiklik yapmaz. “Ürkütücü, hipnotize edici büyülenmişlik” 
gibi belirgin bir cümleyi, “Anlaşılmaz, sessiz bir büyülenmişlik” şeklinde değiştirir. 
Yerel sözcüklerin tamamı olduğu gibi durur. Halk dilinin ses ahengini göstermek 
arzusundadır. Kuprin hiçbir zaman ve hiçbir yerde halktan kahramanlarının 
konuşmalarında yapaylık yolunu seçmemiştir. Onun köylüleri konuşurken en ufak 
bir yapmacıklık hissedilmez.
517
 
 
“Olesya” öyküsünün ilk versiyonunda oldukça uzun bir giriş bölümü vardır. 
Sonradan Kuprin bu bölümü değiştirmiştir. Bu eski giriş bölümünde İvan 
Timofeyeviç adında bir toprak beyinin dostlarından oluşan bir grup insanın avda 
nasıl vakit geçirdikleri, akşamları ise içki sofrasında av hikayeleri anlatarak 
eğlendikleri anlatılmaktaydı. Bir gün ev sahibi yaşamından ilginç bir bölümü 
anlatmaya, daha doğrusu okumaya başlar. Görüldüğü üzere bu eski versiyonda 
anlatım yavaşlamakta,  şiirselliği kaybolmaktadır. Öykünün ikinci ve son 
                                                           
516
 ibid, s. 79. 
517
 ibid, s. 81. 

versiyonunda giriş bölümü kısa tutulmuştur. Giriş, ve sonrasındaki bazı bölümler 
otobiyografik özellikler taşımaktadır.
518
 
 Olesya’nın, kendisine katran sürmeye çalışan kadınlarla çatışması, ki bu 
katran vakası genç kız için büyük bir utanç olmuştur, yazar tarafından yumuşatılarak 
verilmiştir. Burada yazar tarafından olaylardan iki kademeli uzaklaşma üslubu 
kullanılmıştır. Kahraman, yaşanan olayları epizodik bir kahramanın, komşu 
malikanenin katibinin tutarsız sözlerinden öğrenir. Öyküyü anlatan Timofeyeviç, 
okuyucunun gözleri önüne olan biten şeylerin tablosunu getiremez. Burada da yazar 
uzaklaşmanın ikinci basamağını kullanır. Anlatıcı: “Onun (katibin) anlattıklarından 
çok az bir şey anladım ve ancak iki ay kadar geçtikten sonra bu kahrolası olayın 
görgü  şahidi, kadrolu orman bekçisinin karısının sözlerinden ne olup bittiğini tam 
manasıyla öğrenebildim” der. Dramatizmin seviyesinin aşağıya çekilmesinin elbette 
bir amacı vardır. Yazar, temiz ve yüce bir aşkı anlattığı öyküsünde kötünün, insanı 
küçük düşüren ve batıl inançlardan kaynaklanan şeylerin az yer tutmasını 
istemiştir.
519
 
 Kuprin 
“Olesya”da 
zıtlıklara dayalı bir ortam yaratma, karanlık ve ürkütücü 
özelliklerin hüküm sürdüğü bir fonda güzel ve aydınlık olanı ön plana çıkarma 
gayreti göstermiştir: Büyücü Maniyluha’nın dış görüntüsü, oturduğu ev, evin 
bulunduğu bataklık ortamı ve bu tasvirlerin arasında bir mucize gibi parıldayan 
Olesya’nın orijinal ve belirgin güzelliği.
520
 
 
Olesya ve sevgilisinin ormandaki ilk aşk gecesinde her şey gizli bir büyünün 
etkisindedir. Ay ışığı dalların arasından geçerek ağaçların gövdelerinde mucizevi 
                                                           
518
 ibid, s. 85. 
519
 ibid, s. 87. 
34 
ibid, s. 91.
 
 

desenler oluşturmaktadır. Sanatçı, ormandaki gece yaşamının çok renkliliğini, bitip 
tükenmez çeşitliliğini, derinliğini ve esrarını aktarmak için bütün gayretini sarf 
etmiştir. Ay ışığının parıltısını, gümüşi,  şeffaf ve tül benzeri bir örtü olarak 
adlandırmıştır. Burada Kuprin’de sıkça rastlandığı üzere üç sıfat ve bir isim birleşimi 
kullanılmıştır. Bu, ahenkli bir tamamlanmışlık oluşturarak ses ilişkisi açısından 
büyük önem arz etmektedir. Genel olarak Kuprin ahenge çok önem veren bir 
yazardır. Uzun sıfatlara nazaran keskin ve kesik sesler çıkaran kısa sıfatları çok az 
tercih etmiştir. Sıklıkla nitelik sıfatlarından türetilmiş zarflar kullanır.
521
 
 
V. V. Vorovski’nin belirttiğine göre; özellikle “Olesya” eserinde bilinen bir 
özellik vardır: “Kuprin dış ortamı doğa tabloları olmaksızın düşünmez. Onda doğa 
önemli, başlıca ve bireysel bir rol oynar... Kuprin’de doğa, insan hesaba katılmadan, 
kendi yaşamını yaşar. Bir müddet sonra da insan maneviyatı ona boyun eğer.” 
522
 
 Kuprin 
peyzajı; sadece çok etkileyici, canlı ve zengin değil, aynı zamanda 
alışılmadık derecede dinamiktir. Kuprin, doğa tablosunu oluştururken daima bir 
ayrıntı bulur ve bu ayrıntı yardımıyla tasvir edilen anın özelliklerini aktarır. Bu belki 
bir olayda bir kış sabahının sessizliğidir, bir diğerinde ise erken gelen ilkbaharın 
coşkun kaynayışıdır. Hassasiyeti az bir sanatçı, kışın ormandaki sakinliği tasvir etse, 
büyük bir ihtimalle onun hareketsizliğini verir, fakat Kuprin hareketi 
belirginleştirmekte, bu hareket daha belirgin bir şekilde sessizliği vurgulamaktadır: 
“Arada bir ağacın tepesinden incecik bir dal parçası kopardı ve ince bir çıtırtıyla 
diğer dallara takılarak çıkardığı ses, olağanüstü bir netlikle işitilirdi.” 
523
 
                                                           
521
 ibid, s. 98. 
522
 Voroski, V. V., “Literaturno-kritiçeskiye stati”, Gaslitizdat, Moskva 1926, s.275 / B. N. Afanasyev, 
1972, s. 33. 
523
 B. N. Afanasyev, 1972, s. 33. 

 
“Olesya” öyküsünde doğa, insanın duygu ve düşüncelerine aktif olarak tesir 
etmektedir. Doğa tabloları organik olarak konu hareketleriyle bağlantılıdır. Öykünün 
gerisindeki durgun kış peyzajı, kahramanın yalnızlık anına denk gelir. Coşkulu 
ilkbahar, Olesya’ya sevgi duymaya başladığı zamanla örtüşür, masalımsı yaz gecesi 
sevgililerin mutluluk anları ile eş zamanlıdır. Ve nihayet sert fırtınayla birlikte gelen 
dolu yağışı öykünün dramatik finaliyle örtüşmektedir.
524
 
 
Kuprin’in eserlerinde, ne türden bir trajik tablo çizilirse çizilsin daima, hatta 
hemen her zaman geleceğin aydınlığı açık bırakılır. Bu özelliğiyle Kuprin, Çehov’a 
yakın sayılmaktadır. “Bataklık” öyküsü de böyle aydınlığa açık bir sonla 
bitmektedir.
525
 
 
“Sakin Hayat” öyküsünde Kuprin, farklı üsluplar kullanarak sakin bir hayat 
ortamını yaratmaktadır:  İhtiyarın evinde her şey sükunet içindedir. Burada her şey 
eski modadır, etraf naftalin kokmaktadır. Nasedkin’in çok yönlü tasviri öykünün 
gücünü azaltmaz, bilakis artırır.
526
 
 Kuprin’in 
kullandığı metotlardan biri de, bazen eserlerine daha önceden 
yazdığı denemeleri dahil etmesidir. “Ana Madende” denemesi biraz düzeltmeyle 
“Moloh”, “Gece Nöbeti” öyküsü ise “Düello” öyküsünün XI. inci bölümüne 
dönüşmüştür.
527
 
 
Kuprin “Düello” romanına 1902 de başlamış, fakat ilk bölümlerinden 
duyduğu memnuniyetsizlik ağır basınca bu sayfaları imha etmiştir. Ağustos 1904’de 
                                                           
524
 ibid, s. 34. 
525
 A. A. Volkov, 1962, s. 126. 
526
 ibid, s. 129. 
527
 P. N., Berkov, 1956, s. 172. 
42 
A. A. Volkov, 1962, s. 169.
 

tekrar yoğun bir çalışma temposuna girerek yazmaya başlamıştır. Bu, Gorki ile fikri 
yakınlığının en fazla olduğu bir dönemdir.
528
 
 
Kuprin, “Düello” öyküsünde kahramanının iç dünyasını ruh halinin tam ve 
belirgin tasviri yerine, psikolojik sözcüklerin yardımıyla ve yaklaşık ifadelerle verir; 
“Ona, bu parlak akşam  şafağının arkasında bir çeşit esrarlı, parlak bir yaşam 
varmış gibi geliyordu...”, “Ve yine, bu uzak masal şehrinde mutlu, sevinçli insanlar 
yaşıyormuş gibi geliyordu.”, “Romaşov’a öyle geliyordu ki,...”, “Sanıyordu ki, 
...”
529
 
 Bazen 
hızlı çalıştığı, acelecilik yaptığı zamanlarda eserlerinin 
bazılarında gözden kaçırılan ufak tefek hatalar yapmıştır. 1906 yılında “Düello”nun 
üçüncü veya dördüncü baskısında Korney Çukovski’nin tespit ettiği bir hata vardır. 
Çukovski Kuprin’e sorar: 
  “- Ne zamandan beri güvercinler diş taşımaya başladı? 
 - Hatırlamıyorum, der Kuprin şaşkınlıkla omuz silkerek. 
 - Fakat sizin güvercininiz bayan Peterson’un mektubunu 
dişlerinin arasında götürüyor. 
  - Olamaz, dedi gülerek Aleksandr İvanoviç. 
 - Siz mahsus bunu uydurmuşsunuzdur, der karısı. Hadi 
kitaptan kontrol edelim. 
Kontrol ederler, Çukovski haklıdır. 
  -Bazen benim de fark etmediğim böyle saçmalıklar oluyormuş!, 
der ve güler, Umarım sizden başka kimse bunu fark etmemiştir.” 
530
 
                                                           
 
529
 P. N., Berkov, 1956, s. 57. 
44 
M. K. Kuprina-Yordanskaya, Godı Molodosti: Vospominaniya o A. İ. Kuprine, Moskva, 1960, s. 
146.
 
 

 
Kuprin’in 1905 yılından sonraki sanatında da burjuva entellektüellerinin 
eleştirisi ve gericilik rejiminin açığa çıkarılması önemli yer tutmaya devam etmiştir. 
“Katil”, “Gücenme”, “Hezeyan” öyküleri ile “Mekanik Yargılama” masalcığı ilginç 
eserleri arasındadır. Bu eserler, şiirsellikleri açısından çok farklıdırlar ve insan 
üzerine uygulanan baskıya karşı insani bir protesto düşüncesiyle sıkı  sıkıya 
bağlıdırlar. Yukarıda sayılan eserlerden ilkinde Kuprin’in sanatında sıkça 
rastlanıldığı şekliyle “masal içinde masal” üslubu kullanılmıştır.
531
 
 
Kuprin bir dizi satirik eser de yazmıştır. Bunlar; “Gücenme”, “Duma 
Hakkında”, “Anayasa Hakkında” ve “Mekanik Yargılama” dır. Kuprin’in Rus 
hicvinin köklü geleneklerine dayanarak kaleme aldığı bu eserlerde biçim orijinalliği 
karakteristik bir özellik taşır. Yazar, hicvin şiddetini artırmaya ve riyakarlık, alçaklık 
ve bayağılığı daha güçlü hissettirmeye imkan tanıyan üsluplardan istifade 
etmektedir.
532
 
 
“Gücenme” öyküsünde silindir şapkalı centilmen hırsızların ince ve zarif 
tavırları, sözcü hırsızın üst üslup seviyesindeki konuşmaları baskıcıların 
kabalıklarına ironik bir karşı koyma amacıyla verilmiştir.
533
 
 “Gambrinus” 
aslında bir deneme-öyküdür. Burada tasvirlerin denemedeki 
gibi isabetli oluşu sanatsal düşünceyle birleşmektedir. Yazar öyküye gerçekte olmuş 
olayların tarihini anlatan bir karakter vermeye çaba göstermiştir. 
 Taşralı bir genç kız Peterburg’da arkadaşlarının evinde Kuprin’le tanıştıktan 
sonra: “Kendi eserlerine ne kadar benziyor” demiş. Bu gerçekten yerinde ve doğru 
bir tespittir. Kuprin hakikaten; eserlerinde tümüyle kendisinin yansıdığı ender 
                                                           
531
 A. A. Volkov, 1962, s. 245. 
532
 ibid, s. 250. 
533
 ibid, s. 251. 

yazarlar grubundadır. En iyi öykülerinin stili daima yaşamı ve faaliyetleriyle uyum 
içindedir.
534
 
 1907-1911 
yılları aradında kaleme aldığı, içinde sekiz adet deneme bulunan 
“Listrigonlar” serisinde Kuprin sadece anlattığı ortamı,  şartları, gerçekleri, dış 
görünüşü değil, aynı zamanda insanların psikolojisini de çok detaylı  ve  isabetli  bir 
şekilde aktarmıştır. Burada yazarın  şairane bireyselliği çok net ve kendine has bir 
şekilde ortaya çıkmaktadır. Kuprin, anlattığı materyele ne kadar yakınsa o kadar 
derinlemesine nüfuz etmekte, aynı  şekilde yazarın duyguları ve hissettikleri, 
tasvirdeki sanatsal ustalığı bir o kadar zenginleşmektedir.
535
 
 Kadının göklere çıkarıldığı harikulade bir öykü olan “Sulamif”, ölçü 
bakımından fazla büyük bir hikaye olmamakla birlikte taşıdığı anlam bakımından 
abidevi bir eserdir. Baş kahramanların figürleri, büyük ve aydınlık bir fonda hareket 
eder. Belki de Kuprin’in hiçbir eserinde olayın geçtiği ortama bu kadar dikkat sarf 
edilmemiştir. Ortam, başlı başına şiir öğesi olarak yansımakta ve bu da bir bakıma 
öykünün dramatizmini artırmaktadır. Fakat, elbette, esas konu ortam değildir. 
Abidevi izlenim burada her şeyden önce Sulamif ve sevgilisinin yaşadıklarının 
büyüklüğü ve gücüyle, finaldeki derin trajizmle, yüce ve ebedi olanın öyküsüyle 
yaratılmaktadır.
536
 
 Eliav’ın kılıç darbesiyle yaralanan Sulamif, Süleyman’a şöyle der:  
“Teşekkür ederim sana, kralım benim, her şey için; Tatlı bir 
pınardan su içer gibi almama müsaade ettiğin aşkın, güzelliğin ve 
bilgeliğin için... Dünyada benden daha mutlu bir kadın olmamıştır, 
olmayacak da...”  
                                                           
534
 Çukovski, K., ”Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 
535
 A. A. Volkov, 1962, s. 272. 

 Süleyman’ın veda konuşması da öykünün gizli kalmış düşüncesini açığa 
çıkarır: 
 
 
“Dünyada insanlar birbirini sevdiği müddetçe, ruh ve beden 
güzelliği en güzel ve en tatlı bir düş olduğu müddetçe, yemin ederim 
sana Sulamif, senin adın asırlarca duyguyla ve minnettarlıkla 
anılacak.” 
537
 
 “Kızıl Bilezik” öyküsünün kadın kahramanları Vera ve Anna, duygularını 
ifade ederken takındıkları tavırlarıyla L. N. Tolstoy’un kadın tiplerini andırırlar. 
Doğa tablosu karşısında mutlu bir sarhoşluk yaşayan Anna heyecanla kızkardeşine 
şöyle der: 
 
“Bir bak yeter ki, ne kadar güzel, ne kadar sevimli. İnsan 
doymak bilmiyor! Bizim için yarattığı tüm mucizeler için tanrıya ne 
kadar müteşekkir olduğumu bir bilsen!”  
 Doğanın bu şekilde algılanmasında karşımıza yayılmacı, yaşamın 
mutluluklarını büyük bir arzuyla seçmiş bir karakter çıkmaktadır. Yazar, doğanın 
Vera tarafından algılanışını da şöyle anlatır: 
“Seni anlıyorum,  dedi dalgın bir edayla ablası, fakat ben senin 
hissettiklerini duyamıyorum. Uzun bir aradan sonra ilk kez denizi 
gördüğümde deniz beni hem heyacanlandırıyor, hem sevindiriyor, 
hem de şaşırtıyor. Sanki ilk kez muazzam bir mucize görmüşüm gibi 
oluyor. Fakat sonraları, ona alıştığımda, uçsuz bucaksız boşluğuyla 
beni sıkmaya başlıyor... Ona bakarken canım sıkılıyor...” 
538
 
                                                                                                                                                                     
536
 ibid, s. 293. 
537
 ibid, s. 294. 
538
 ibid, s. 302. 

 
“Aforoz” öyküsünde, Kuprin’in bir dizi güzel eserinde karakteristik olan, bir 
tondan diğer bir tona geçişler çok belirgin bir şekilde yapılmıştır. Başlangıç bölümü 
mizahi bir tonda anlatılmıştır. İri cüsseli papaz yardımcısı seyirci önünde şımarmış 
bir opera sanatçısı gibi davranmaktadır. Bu mizahi tablodan sonra bambaşka sahneler 
gelir. Okuyucu baş kahramanla birlikte duaların yapıldığı eski ve zengin bir mabede 
girer. Yazar bu sırada okuyucuyu birazdan meydana gelecek beklenmedik olaya 
hazırlamaktadır. Dualar sırasında düşünceleri akmaya başlar: 
 
 
“Tuhaf, diye düşünmeye başladı Olimpiy, neden bütün 
kadınların yüzleri profilden bakıldığında ya balık suratına veya tavuk 
kafasına benzer ki... İşte, benim karım da aynı...” 
 Sonra 
okuduğu kitap aklına gelir (bu Tolstoy’un ‘Kazaklar’ öyküsüdür). 
Olimpiy’in ruhunda onu hiç kimsenin beklemediği isyana götüren iç savaş başlar. 
Tolstoy’u aforoz etmekten son anda vaz geçer.
539
 
 
Kuprin, “Gök Mavisi Kıyılar” gezi yazısı üzerinde bir yıl çalışır. Bu deneme 
serisinde Akdeniz tabiatının, güneyli insan tiplerinin renkli bir tablosu verilmiştir. Bu 
tablolar öyle dinamik, sanatsal açıdan öyle isabetlidir ki, yazarın tasvir ettiği yerlerde 
bulunan bir kişi anlatılanların doğruluğu karşısında hayrete düşmekte; bu yerleri 
görmeyen kişiler ise sanki buralarda bulunmuş, bu sesleri duymuş, hatta bu kokuları 
teneffüs etmiş gibi olur.
540
 
 
Kuprin’de nitelemeler (epitetler) dikkat çeker. Bir sıfat veya ortaçtan oluşan 
normal nitelemelerin yanı sıra iki, bazen üç ve daha fazla sıfattan oluşan nitelemelere 
rastlanır. Fakat, karmaşık epitetler daha bir önem arz eder. Bunlarda, mukayeselerde 
olduğu gibi, tecrübeli, kaygıyla nesneyi daha anlaşılır, daha görülür veya başka bir 
                                                           
539
 ibid, s. 322. 
540
 ibid, s. 326. 

metotla algılanabilir yapmak için seçici davranan usta bir sanatçının eli hissedilir.
541
 
Örneğin: “Simonov eski, geleneksel, asırlık ‘Bu hususu annem ve babamla  konuşun’ 
cümlesini bekliyordu.”
542
 “Küçük kızlarıyla yaşadığı iki yıllık huzurlu ortam 
Simonov’un aklında ebediyen en iyi, en sıcak ve en hoş anılar olarak kaldı.” 
543
 
 Kuprin, 
Puşkin’i ve diğer Rus klasiklerini iyice öğrendikten sonra dil 
konusunda hissedilir bir değişim sürecine girer. Entellektüel argosu türünden 
sözcükleri kullanmamaya, cümle kuruluşlarında melodiye önem vermeye, cümleleri 
kısaltmaya başlar.
544
 
 
Kuprin yeni izlenimler edinmek için bıkıp usanmadan sokak sokak dolaşır.
545
 
 
Kuprin 1912 yılında kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle der: 
“Kendime yönelik eleştirel tutumuma dönersek: şunu 
söyleyebilirim ki, bu yıllar geçtikçe artıyor. Bir zamanlar hiç 
düşünmeden Kiyev gazetelerine haftada üç öykü yazdığım oldu. O 
zamanlar sözcüklere karşı böyle bir hassasiyetim, böyle titizliğim, 
böyle banallıktan korkum yoktu. Şimdi sadece her satırı değil, her 
kelimeyi tartıyorsun.” 
546
  
Bu sözler yazarın zamanla dili konusunda  ne kadar hassas olduğunun 
en somut göstergesidir. 
 
Kuprin, insan ruhu araştırmalarında derinlik kazanırken, ruhun karakterini, 
dış etkilerin insan üzerindeki etkilerini açığa çıkarırken, gerginlik veya gevşeklik 
                                                           
541
 P.N., Berkov, 1956, s. 183. 
542
 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 8, s. 
364. 
543
 ibid, s. 371. 
544
 P.N., Berkov, 1956, s. 186. 
545
 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 
546
 Ayaks (A. A. İzmaylov) “U A. İ. Kuprina”, Birjeviye Vedomosti, 1913, 7 Eylül No: 13764 / P.N., 
Berkov, 1956, s. 170. 

anlarında insanın içindeki farklı sesleri ortaya koyarken Tolstoy ve Çehov’dan çok 
şeyler öğrenmiştir.
547
 
 
Odessa’da yazar A. M. Fedorov’un villasında Kuprin için orijinal bir sınav 
hazırlanır. Birkaç tane farklı cins kavun verilir, gözleri kapalı olarak kokusundan ve 
tadından hangi cins olduklarını ayırt etmesi istenir. Kuprin kavunları tadar ve koklar. 
Sonra: “Bu Viktoriya, bu ise Belgrad cinsi” der.
548
 
 
“Hasan Bey Kavunları”, Kuprin’in en iyi eserlerinde olduğu gibi, aynı 
ciddiyette ve aynı sadelikte yazılmıştır. Kuprin bu öyküde çok sevdiği; kahramanın 
kendi kendini açığa çıkarması üslubunu kullanmıştır. “Sakin Hayat” öyküsünde 
olduğu gibi bu öyküde de kahraman kendini dua ederken açığa çıkarmaktadır. 
Bakulin’in yatak odasının köşesinde, aç ailesi için ekmek çalan bir hırsızı savunan 
Aziz Nikola tasviri asılıdır.
549
 Rüşvetçi Bakulin ne Tanrıya, ne İsa peygambere, ne 
de Meryem Ana’ya dua etmektedir. Yatmadan önce daima Aziz Nikola’ya şöyle dua 
eder: 
 
“Eğer alıyorsam lüks için değil, ailem için alıyorum... Vallahi, 
milyonu tamamlayım bu işi bırakacağım.  İşten ayrılıp iyi şeylerle 
uğraşacağım, gizlice iyilikler yapacağım, bir kilise yaptıracağım, yok 
kilise değil,  şey...  Şapel yaptıracağım. Yeter ki milyona ulaşayım...” 
550
 
 
Kuprin, “Genelev” öyküsünü oluştururken insani değerleri kılavuz edinerek 
hareket etmiştir. Toplumun dibinde kalmış kadınlara büyük bir acıma duygusuyla 
yaklaşmıştır. Yazar tarafından yaratılan fahişe tipleri çok canlı, sanatsal açıdan 
                                                           
547
 A. A. Volkov, 1962, s. 346. 
548
 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 
549
 A. A. Volkov, 1962, s. 350. 
64 
E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 6, s. 449.
 
 

parlak ve inandırıcıdır. Özellikle yaşam gerçeği, psikolojik betimlemelerin isabetli 
oluşu ve derinliği bu öykünün güçlü taraflarını oluşturmaktadır. Yama Sokağı’ndaki 
evlerde toplanmış bu talihsiz kadınlar birbirlerine benzeseler de hepsinin iç ve dış 
özellikleri farklıdır. Gurur duygusunu kaybetmemiş ve intihar ederek hayatına son 
veren Jenya; delilik sınırındaki Paşa; ayıkken sakin, sarhoşken skandal çıkarmaya 
meyilli Manka Malenkaya; ikiyüzlü, tahsilli, güçlü iradeli ve bir zamanlar başka bir 
yaşamı tatmış Tamara; bir köylü kadar saf yürekli Nina ve diğerleri... Tümü 
muazzam ve canlı tasvir edilmiş karakterlerdir.
551
 
 
Yine biricik kızına iyi bir eğitim vermek için kadın bedeni ticareti yapan 
genelev sahibi Anna Markovna, eski bir genelev bekçisiyken Anna Markovna ile 
evlenen İsay Savviç, sadist ve lezbiyen karakterli muhasebeci Elza Edvardovna, eski 
bir kadastro memuru olmasına rağmen  şahsiyetini kaybetmiş, genelev ortamının 
eğlencesi olmuş Vanka Vstanka, rüşvetçi polis müdürü Kerbeş aynı canlılıkla tasvir 
edilmişlerdir. 
 
Kuprin’in en iyi eserlerinin en parlak ve dikkat çekici özelliklerinden birisi 
de; sosyal iyimserlik, iyi bir başlangıcın yine de düşmanlık ve kin duygularını 
yeneceği düşüncesidir. Bu tez “Genelev” öyküsünde de işlenmiştir.
552
 
 
Kuprin’in keskin gözlülüğü şaşırtıcı derecededir. Güzel bir bayan hakkında şu 
satırları yazmıştır:  “Onun siyah kirpikleri, mihrap gibi yanaklarına mavi gölgeler 
bırakıyordu.”
553
 
 1916 
yılında Bakü’de verdiği “Rus Edebiyatının Kaderi” konulu konferansta: 
“Sanatta önemli olan sadeliktir, ona ulaşmaksa çok zordur” şeklinde bir prensibini 
                                                           
551
 A. A. Volkov, 1962, s. 354. 
552
 ibid, s. 363. 
553
 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 

aktarmıştır. Aynı konferansta aktardığı ikinci ilginç bir prensibi de: “Sanatta neyi 
yazdığını, ne için yazdığını ve ne hakkında yazdığını bilmek gerek”tir.
554
 
 “Süleyman’ın Yıldızı” öyküsünde Kuprin, realist olmaktan uzaklaşmamış, 
aynı zamanda da çok yönlü istidadının bir diğer yönünü; fantastik olanla gerçek 
olanı, “var olan”la “var olmayan”ı birleştirme becerisini, göstermiştir. “Var olan”la 
“var olmayan”ın birleşimi Kuprin’in sanatında anlık bir esinle ortaya çıkmamıştır. 
Bu yeni formun arayışları “Goga Veselov” ve “Papaşa” öykülerinde 
hissedilmekteydi. “Papaşa”da bu formu kullanarak çarlık bürokratlarına oldukça sert 
eleştiriler yöneltmişti.
555
 
 “Süleyman’ın Yıldızı” öyküsünde de yazar bir kahramanı aracılığıyla kendi 
görüşlerini aktarır. Bu öyküdeki akıllı kahraman; memur Svetlovidov’dur. Sivri dilli 
biridir, bir konuşmasında  şöyle der: “Hiç birinizde insani tahayyüller yok, sevimli 
goriller. En küçük şeylerle bile yaşamı güzel yapmak mümkündür.” 
556
 
 Kuprin, 
yaşayan Rus dilinin büyük ustalarından biridir. Kahramanlarını ait 
oldukları çevrenin jargonunda ve seviyesinde konuşturur. Çok küçük istisnalar 
dışında Kuprin sadece çok iyi gördüğü ve bildiği  şeyler hakkında yazmıştır:  “... 
Hemen hemen tüm eserlerim benim biyografimdir, bazen dış sujeyi/konuyu 
uydururum, fakat üzerinde çalıştığım taslak hep yaşamımdan parçalardan oluşur” 
diye yazar bir mektubunda edebiyat tarihçisi S. A. Vengerov’a.
557
 
 
Kuprin’in edebi ustalık meselelerine nasıl büyük bir ciddiyetle yaklaştığı, 
onun eserlerinin başlıkları üzerinde yaptığı değişikliklerle görülmektedir. 
Mektuplarından ve muhabirlerle yaptığı röportajlarından anlaşıldığı üzere; 
                                                           
554
 Baku: 1916, 14 Ekim, No: 226, s.3 / P.N., Berkov, 1956, s. 174/175. 
555
 A. A. Volkov, 1962, s. 372. 
556
 ibid, s. 377. 
71 
P. N., Berkov, 1972, s. 156.
 

öykülerinin müteakip basımlarında başlıklarını değiştirilmiştir. Örneğin “Yas” 
öyküsü “Slav Ruhu”na, “Hanımefendi” veya “Ket” öyküsü “Uzatmalı Piyade 
Çavuşu” öyküsüne dönüşmüştür. “Nergiz” öyküsü ise başlangıçta “Viktoriya” idi. Bu 
ve benzeri örnekleri çoğaltmak mümkündür. Kuprin’in muhalifleri; güya eski 
eserlerini yeniden farklı bir isim altında yeni bir esermiş gibi bastırmak istediği için 
bu yolu seçtiğini iddia etmektedirler. Fakat bu doğru değildir.
558
 
 Kuprin, 
şahsi sanatsal tecrübesini genelleştiren ve teorilerine bağlı 
yazarlardan olmamıştır. Ancak yine de olgunluk yıllarında kendisi için bir dizi 
değişmez estetik prensipler geliştirmiş ve edebi yaşamının sonuna kadar bunlara 
bağlı kalmıştır. Bu prensiplerin içeriğini anlamak için yazarın eleştiri makalelerine 
(Kuprin, seçkin bir edebiyat eleştirmeni idi ve faaliyetlerinin bu yüzünün bugüne 
kadar incelenmemiş olması bir kayıptır.), yeni başlayan yazarlara yazdığı ve 
bağımsız eser incelemeleri ile açık edebi tavsiyeler içeren mektuplarına bakmak 
yeterlidir. 
 
Böyle yazarlardan biri, daha Kuprin hayatta iken (1927 yılında), Kuprin’in 
gerçekçi bir yazar için uyulması zorunlu saydığı “On Emir”ini sırasıyla kağıda 
dökmüştür. Bu on emir, Kuprin tarafından, Düello öyküsünün yayınlanmasının 
hemen ardından, 1905 yılında genç bir yazarla görüşmesi sırasında formülüze 
edilmiştir.
559
 
Download 5.01 Kb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling