T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ bati dilleri ve edebiyatlari(rus diLİ ve edebiyati) anabiLİm dali
Download 5.01 Kb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- Aleksandr İvanoviç Kuprin- Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk
- Tvorçestvo A. İ. Kuprina
- Literaturnıye portretı
- Godı Molodosti: Vospominaniya o A. İ. Kuprine
- A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.
- Birjeviye Vedomosti
net. BÖLÜM VI ÜSLUBU Kuprin, sosyal tabakanın şu veya bu katmanından temsilcilerin tipik figürlerini anlatırken kahramanlarının isimlerini kullanmaktan ziyade, onları ait oldukları grubun ismiyle adlandırır: şarkıcı, itfaiyeci, ev sahibesi, ressam vb. 487 “Kiyevliler” deneme serisi sanki yazarın daha sonraki eserlerinin bir eskizi gibidir. Ev sahibesi denemelerindeki mobilyalı odaların sahibesi Anna Fridrihovna; aynı adla “Yaşam Irmağı” öyküsünde, “Süvari Mektebi Öğrencisi” adlı satirik denemesinde Kuprin’in nefret ettiği beyaz kıyafetli öğrenci tipi; “Genelev” öyküsündeki Boris Sabaşnikov adlı öğrencide; “Baldırı Çıplak”, “Hırsız”, “Otlakçılar” denemelerindeki tiplerse; “Sokaktan” isimli öyküsünde yer alacaktır. Dolayısıyla Kiyev izlenimlerinin yazarın sonraki sanat hayatındaki rolü büyüktür. 488 Kuprin’in sanatsal çehresinin en belirgin özelliklerinden biri; onun en iyi eserlerinde “uydurmayan bir yazar” olmasıdır. Kendisini yakından tanıyan yazar ve edebiyat bilimcisi V. F. Botsyanovski, Kuprin’in edebi mirasına ithaf edilen etüdünde şöyle der: “Onun hemen her eserinde sadece olay mahallini değil, aynı zamanda kahramanlarının orijinallerinin soyadlarını bile söylemek mümkündür.” 489 Kuprin’in yeteneğinin bu özelliği her şeyden önce eserlerinin önemli derecede otobiyografik oluşundan kaynaklanmaktadır. Tarafından kaleme alınmış eselerin pek çoğu, aslında yaşamının değişik epizotlarından alınmış, sanatsal olarak değişikliğe uğratılmış özetlerdir. Kahramanları sık sık Kuprin’in düşüncelerini, 487 B. N. Afanasyev, Aleksandr İvanoviç Kuprin- Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , .-2-e, ispr. i dop. izd., Moskva, 1972, s. 18. 488 ibid, s. 19. 489 P.N., Berkov, Aleksandr İvanoviç Kuprin: Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , Moskva 1956, s. 164. izlenimlerini ve görüşlerini dile getirirler. Bu husus eleştirmenlerce ifade edildiği gibi, bizzat yazar tarafından da sıkça itiraf edilmiştir. “Düello”, “Askeri Öğrenciler”, “Harp Okulu Öğrencileri” tamamlanmamış romanı “Yoksullar” v.b. büyük öyküleri ile “Bahtiyar”, “Aile İşleri”, “Kaçaklar”, “Tırtıl”, “İlk Doğan Çocuk”, “Açıklanamayan” vb. kısa öykülerinin otobiyografik oluşu herkesçe bilinmektedir. “Moloh” öyküsündeki mühendis Bobrov ile “Kızamık”daki öğrenci Voskresenskiy, “Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov”daki Şçavinski de otobiyografik özellikler taşır. Maksim Gorki, kendine özgü keskin zekasıyla Kuprin’in sanatındaki otobiyografik özellikleri çok çabuk bir şekilde fark etmiş ve Kuprin kendisine “Düello” öyküsünü baş kahraman Romaşov’un ölümüyle bitirdiğinden bu kahramanı yazmayı tasarladığı “Yoksullar” romanında kullanmaktan mahrum kaldığı için üzüntüsünü dile getirdiğinde ona: “Bırakın, artık size Romaşov lazım değildir. Size bir an önce, ertelemeden ‘Yoksullar’a başlamanızı tavsiye ederim... Siz yazarsınız, sinirli bir bayan değil; çalışmak, bütün zorlukları aşmak zorundasınız. Otobiyografik akıntının yatağında seyretmek kolaydır, bir de akıntıya karşı yüzmeyi deneyin” demiştir. 490 Fakat Kuprin “otobiyografik akıma karşı yüzerken”, “biyografik akıntıda” yazmaya başlamıştır: Yani tanıdığı kişilerin veya tarihi şahsiyetlerin biyografilerini işlemiştir. Örneğin “Kızıl Bilezik” öyküsü bu şekilde doğmuştur. F. D. Batyuşkov’a 15 Ekim 1910 tarihinde yazdığı mektupta şöyle der Kuprin: “Şimdilerde ‘Kızıl Bilezik’ öyküsünü cilalamakla meşgulüm. Bu, hatırlarsın, öylesine ümitsizce, dokunaklıca ve fedakarca 4 P.N., Berkov, 1956, s. 164. Lyubimov’un (D.N., şimdilerde Villnius’de vali) karısına aşık olan küçük telgraf memuru P.P. Joltikov’un hüzünlü öyküsüdür. Beynine bir kurşun sıkarak yaşamına son veren bu kişinin (sevdiği kadın ona asla kendisini görmemesini emretmişti) yüzü ciddi ve derin bir mana taşıyordu ve sadece ölülerin erişebildiği gibi bir bilgelikle aydınlanmıştı.” 491 “Gücenme” öyküsü de gerçek bir olaydan alınmadır. “Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov”, çağdaşlarının belirttiğine göre; “Kuprin’in Kapernaum Restoranı’nda karşılaştığı bir subayın doğrudan izlenimlerinin etkisiyle yazılmıştır.” Gerçekten bir fahişe tarafından ifşa edilmiş bu Japon casusu hakkında Kuprin “Röportajcılar ve Gazete Hakkında” verdiği bir konferansta bahsetmektedir: “Tsusima bozgununu, der Kuprin, muhabirler bir Japon casusunun, ünlü Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov’un varlığını öğrendiklerinde anladılar.” Doçent Yarçenko (Genelev öyküsü) şahsiyetinde çağdaşları Kiyev’li bir profesörden bahsedildiğini bilirler. 492 Kuprin’in öykülerinin bir diğer grubu; kendi çağdaşlarının veya Rus kültürünün daha önceki dönemlerdeki temsilcilerinin yaşamlarından kesitlerdir. “Armonikacı” öyküsü kompozitör A. N. Kopeşçenko’nun yaşamından bir bölümü anlatır, “Gogol-Mogol” öyküsü, F. İ. Şalyapin tarafından kendisine anlatılan gerçek bir olaydan doğmuştur. “Çolak Komutan” öyküsü ise General İ. N. Skobelev’in biyografisiyle ilgili versiyonlardan biridir. 493 Tüm biyografik özelliklerine rağmen Kuprin’in eserleri, yaşam, insanlar ve doğanın derin ve değişik şekillerde iyice öğrenilmiş olmasının bir sonucu olarak 491 ibid, s. 164. 492 ibid, s. 165. 7 ibid, s. 166. karşımıza çıkar. Dahası, edebi fizyonomisinin bu özelliğini bizzat kendisi de anlatmaktadır. “Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov” öyküsündeki kahramanlardan biri olan Peterburg gazetesinin makale yazarı Vladimir İvanoviç Şçavinski’yi tasvir ederken Kuprin gerçekte bizzat kendisinin detaylı bir tasvirini yapmıştır: “Şçavinski gerek mesleği, gerekse tabiatından olsa gerek bir insan malzemesi toplayıcısı, insan ruhunun nadir ve tuhaf olaylarının koleksiyoncusu idi...” 494 Kuprin’in yaşamı öğrenmesinin bir diğer yolu da; çok geniş bir şekilde sürdürdüğü yazışmalarıdır. Jitomir’den gönderdiği bir mektubunda herkesin kendisini unuttuğundan, oysa önceden günde 10-15 mektup aldığından dert yanmaktadır. Değişik erkek ve bayan okuyucularından aldığı mektupları muhafaza etmiştir Kuprin. Önemli olanlarını sınıflandırmış, üzerlerine türlerine göre notlar yazdığı, fakat sıkıca riayet etmediği büyük zarflara koymuştur. 495 Kuprin’in doğuştan gelen görme, gözlemleme ve etkileyici bir hafızası vardır. Subaylık yaşamı sırasında bir baloda tanıştığı bir bayan yazarla aradan yıllar geçtikten sonra Peterburg’da tekrar karşılaştıklarında; bu bayana yaklaşarak adıyla hitap ettiği ve karşılaşmalarını hatırlattığına dair ilginç bir hikaye vardır. Bayan yazar şaşırmıştır: “Sahi beni tanıdınız mı?”, diye sorar. Kuprin gülümseyerek biraz daha ayrıntılı şekilde, yirmi sene önce tanıştıkları gece üzerinde nasıl bir kıyafet olduğunu da aktarır. Bayan yazar şaşkınlıkla: “Rengi, biçimi, her şey aynen tarif ettiği gibiydi. Bilirsiniz biz kadınlar kıyafetlerimizi hatırlarız” der. 496 494 ibid, s. 166. 495 ibid, s. 167. 10 O. M. Mihaylov, Kuprin , Moskva, 1981, s. 30. Kuprin’in öykülerinde subayların, erlerin, sirk artistlerinin, ev sahibelerinin, öğrencilerin, şarkıcıların, hırsızların vb. kahramanların şaşırtıcı ayrıntılarla tasvir edilmiş olmalarına şaşmamak gerekir. Yine Kuprin’in doğuştan gelen olağanüstü bir koku alma yeteneği vardır. Bu konuda çağdaşları Kuprin’de “büyük bir vahşi hayvan”dan bir şeyler olduğunu söyleyerek şaka yaparlar. Mamin-Sibiryak: “...Biliyor musunuz, o bir köpek gibi insanları koklama alışkanlığına sahiptir. Pek çokları, özellikle bayanlar bu duruma alınırlar. Eğer bir bayan Kuprin için gerekliyse, Allah o bayana sabır versin” der. Aynı özelliği N. A. Teffi de tekrarlamaktadır: “Daima insanları nasıl kokladığına dikkat edin! Burnunu bir çeker, tamam: Onun nasıl bir insan olduğunu öğrenmiştir artık.” 497 Kuprin’in kızı Kseniya şöyle demektedir: “O, sadece fiziki olarak değil, aynı zamanda ahlaki yönden de sağlıklı olan ender insanlardan biridir. Yaşamı coşkuyla tüm güzellikleriyle, tüm renkleri ve yıldızlarıyla, mutlulukları ve acılarıyla severdi... Parlak ve ahenkli Puşkin’in onun en sevdiği şair olması boşuna değildi”. 498 Kuprin, büyük, geniş bir realist sanat yetisine erişmeye çalışmaktadır. İlk öyküsü “Son Gala”dan üç yıl sonra yayımlanan “Karanlıkta” öyküsünde nasıl inatla kahramanlarının portre karakteristiklerini ortaya koyma, onların iç dünyalarını açma sanatına hakim olduğunu, nasıl inatla kendi üslubunu aradığını fark etmekteyiz. 499 Bu öykü iki farklı bölümden oluşmaktadır. İlk bölümü gerçekçidir. Bu bölümde 497 ibid, s. 65. 498 Jegalov, N., “Vıdayuşçiysya russkiy realist”- “Çto çitat”, 1958, Aralık, No: 12, s. 26 / A.A. Volkov, Tvorçestvo A. İ. Kuprina , Moskva, 1962, Sov.Pisatel, s. 18. 499 A.A. Volkov, 1962, 18. Çehov’un etkisi hissedilir. Mühendis Alarin’in istasyonda insanlar tarafından uğurlanma sahnesi Çehov’un ölçülü-ironik ve veciz üslubu tarzında yazılmıştır. 500 Kuprin bu dönemlerde gerçek hayatla psikolojik analizi organik olarak birleştirmeyi başaramamaktadır ve edebi etkilenmelerden kurtulamamıştır. Hayal kırıklığı unsurları, karşı konulamaz ve hastalıklı ihtiras motifleri dekadan felsefesine aittir. Anlaşılan, bu felsefe yaşamdan zevk alan, sağlıklı ve bu dünyaya ait olan Kuprin’in yeteneğine yabancı konulardı. Kuprin bu durumu çok kısa bir sürede anlar ve ilham arayışlarında kendi yaşam tecrübelerine ve etrafını saran gerçekliği öğrenme tecrübelerine başvurur. 501 Zaman zaman Kuprin’i okurken büyük Rus yazarlarının belirgin etkisini hissedersiniz. “Uzatmalı Piyade Çavuşu” öyküsündeki bölük komutanı Vasiliy Akinfiyeviç Lermontov’un “Zamanımızın Kahramanı” öyküsündeki Maksim Maksimiç’i hatırlatır. Bölük komutanında da aynı saf, iyi ve temiz ruh görülür. 502 Kuprin’in erken dönem sanatı esas itibarıyla eleştirel realizm gelenekleri çerçevesinde gelişir. Kuprin, kahramanını tipik durumlarda tasvir eder, sosyal hiyerarşi temelinde kurulu ve sıradan insanların yaşamasının güç olduğu toplumun kusurlarını açığa çıkarır. Genç sanatçı için, insani duyguları baskı altında tutan ve insanın en tabii hakkı olan mutluluk kavramıyla çelişen bir sosyal düzen kabul edilemez. Kuprin’in öykülerinde; anormal yaşam koşullarındaki normal psikolojiye sahip insan tasviri verilir. Yazar, her türden despotizme ve insanın doğal haklarına en ufak bir kasta karşıdır. 503 500 ibid, s. 18. 501 ibid, s. 19. 502 Nikulin, L.V., “Çehov, Bunin, Kuprin”-Literaturnıye portretı. M., 1960 / http://www.kuprin.net. 503 A.A. Volkov, 1962, s. 21. 1902 yılında Odessa’da gazeteci Leon Tretsek, Kuprin’i bir itfaiye şefiyle tanıştırır. Kuprin bu tanışmadan istifadeyle bir gece şehirde çıkan bir yangında kafasına bakır başlığı geçirir, itfaiyecilerle yangın mahalline gider, alevlerin ve dumanların arasında onlarla birlikte sabaha kadar çalışır. 504 Kuprin’in eserlerinin başlıkları bazen isim ve fiillerden oluşur. Fakat başlıklar, öykünün içeriğini açığa vurur. Bazen de tek isimden oluşur: “Et”, “Fil”, “Yalnızlık”. Bu da öykünün ana malzemesini veya konusunu belli eder. Bazen baş kahramanın ismi başlık olur: “Lenoçka”, “Al-issa”, “Zümrüt”, “Marianna”, “Sulamif”. Bazen belirtili isim tamlaması şeklinde; yine konuyu belli eder tarzda; “Köpek Saadeti”, veya öykünün içeriğinin geçtiği zamanı açık eder tarzda; “Korkunç An”, “Kutsal Yalan” “Slav Ruhu”, veya olay yeri ve zamanını karakterize eder tarzda: “Mehtaplı Gecede”, “Beyaz Geceler”, “Issız Orman” vb. olur. 505 Kuprin tiplere nüfuz ederken sanatsal olarak şekil değiştirme konusunda büyük bir yeteneği olduğunu keşfeder. Bu, ona canlı karakterler yaratma ve büyük bir doğrulukla kahramanlarının karmaşık bilinç akımlarını ve yaşadıklarını aktarma imkanı verir. Sanatçı Kuprin’in gücü, farklı yaşam koşullarında takdim edilmiş, özellikle kahramanlık, mertlik ve ruh yüceliği durumlarındaki insan psikolojilerinin açığa çıkarılmasında görülür. “Slav Ruhu”, “Delilik”, “Unutulmuş Öpücük” ve “Tuhaf Bir Olay” bu türden tahliller içeren öykülerdir. 506 Kuprin’in gerçek realist eseri sayılan; onun sanatsal tarzı için çok karakteristik olan, şiirsel bireyselliğinin gelecekteki gelişimini haber veren “Sorgu” öyküsünde en sevdiği kahramanla tanışırız. Bu kahraman tipi; yalnız başına doğruyu 504 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobranie Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 505 P. N., Berkov, 1956, s. 179. 20 A.A. Volkov, 1962, s. 21. arayan, dünyaya kendi çevresinden bakan ve yaşamın kötülükleri önünde sarsılan, genel olarak tüm konu çizgilerinin kesişme noktasında bulunan bir kişidir. Bu kişi, tüm fikirlerin merkezidir. Sunum ondan başlar ve anlatım onun heyecanlarıyla bazen de ölümüyle son bulur. 507 Kuprin, “Moloh” öyküsünü oluştururken edebiyattan değil, gerçeklikten uzaklaşmıştır. İnsanların kurban edilmesini isteyen çağdaş Moloh tiplemesi eserinde sınırlı ve kademeli olarak yer almıştır. Zira muhabirlik döneminde gördüğü ve bizzat çalıştığı demir çelik fabrikasındaki izlenimlerinin etkisindedir. Bildiğimiz üzere Kuprin endüstriyel izlenimlerini deneme tarzında dile getirmiştir. Fakat deneme tarzı ona kendisini heyecanlandıran konuyu arzu ettiği derinlikte anlatma imkanı vermez. “Moloh”, yaşanan, sıkıntısı çekilen konular üzerine inşa edilmiştir. 508 Ana kahraman mühendis Andrey İlyiç Bobrov, belli ölçüde otobiyografik bir kahramandır. Fakat yine de yazar doksanlı yılların ilerici entellektüellerinin özelliklerini bu örnekte göstermiştir. Kuprin’in eserlerindeki öncü entellektüeller yetenekli ve akıllı insanlardır. Fakat bu insanlar tedavisi imkansız bir ruhsal pasiflik içinde kendilerinin ve halkın dertleri karşısında bitkinlik duyan kişilerdir. Toplumsal acıların rezervuarı gibi durmalarına karşın insanları bu acılardan kurtarmak için aktif olarak yaşama müdahale edecek güçte değillerdir. 509 “Moloh”ta Kuprin, kapitalizmin beraberinde getirdiği kötülükleri açığa çıkarmak için, sanatı için karakteristik olmayan bir üsluba, doğrudan halka nasihat yöntemine, başvurur. Mühendis Bobrov’un öfkeli zamanlarındaki ifadelerinde bizzat yazarın bakış açısı hissedilir. 510 507 ibid, s. 34. 508 ibid, s. 48. 509 ibid, s. 49. 510 ibid, s. 53. Svejevski, Bobrov ile sohbetlerinde sadece çanak yalayıcı ve dalkavuk, bitmiş bir tip olarak görünmekle kalmaz, aynı zamanda Svejevski’nin ağzından Kvaşnin’in ilk karakteristikleri ve sonradan ortaya çıkacak dramın kopyası da verilir. Kvaşnin henüz öykünün sayfalarında yerini almamıştır, ama sanatçı atmosferi öyle artırır ki, okuyucu haklı olarak bazı olayların beklentisi içine girer. Bu olaylar, genç ve doğruluk peşinde koşan Bobrov için büyük ve ağır tecrübeler şeklinde karşımıza çıkacaktır. 511 Yazar, günlük yaşamla ilgili detayları ve psikolojik nüansları çok hassas ve ustalıkla kullanarak Bobrov’un, Nina’yı etrafını saran bayağı yaşamdan farklı bir istikamete yönlendirme girişimlerindeki başarısızlığı anlatır. Nina Zinenko kız kardeşlerinden daha iyi biri değildir. Akıllı ve zayıf iradeli mühendis Bobrov’u tercih etmesi beklenmekte, ancak güzelliği ruhunun çirkinliklerini kapatmaktadır. Bobrov da onun gerçek yüzünü görememiştir. 512 “Moloh” öyküsünün on birinci ve son bölümü iki kez önemli değişiklik ve düzeltmelere maruz kalmıştır. İlk düzeltme Russkoye bogatstvo dergisi redaktörü N. K. Mihaylovski’nin ricası üzerine sosyal çatışmayı yumuşatmak maksadıyla yazar tarafından yapılmıştır. Bu yumuşatma eylemi “Moloh”un fikirsel istikameti ile çelişmektedir. Hatta Kuprin kendini tutarak Mihaylovski’ye de eserinde bazı düzeltmeler yapma hakkı vermiştir. Fakat öykünün yazıldığı ve yayına hazırlandığı yıllardaki zorluklara bakıldığında sosyal bir konuya sivri bir dille yaklaşan eserin bazı bölümlerinde değişiklik yapılması normal karşılanabilir. 513 511 ibid, s. 62. 512 ibid, s. 63. 27 ibid, s. 67. 1901 yılında Peterburg’a taşınması, demokratik fikirli yazarlarla yakınlaşması ve Gorki ile tanışması Kuprin’in “Moloh” üzerindeki ikinci çalışmasında olumlu bir şekilde yansımıştır. 1903 yılında çıkan baskısında Kuprin sosyal çatışmayı daha hissedilir bir tarzda işlemiştir. 514 “Issız Orman” öyküsünde Kuprin çok ilginç bir üslup kullanmıştır: Öykünün kahramanları arasındaki farklılıkları, köpeklerinin davranışlarını anlatırken yansıtmıştır: “Her ikisinin de köpeği vardır; bunlar soyu bozulmuş av köpekleridir. Kirila’nın köpeğinin adı: Sokol, Talimon’unki ise Svirga’dır. Bu köpekler, doğrusunu söylemek gerekirse, çok pis kokuyorlardı, fakat beni asıl ilgilendiren şey: bunlara sahiplerinin karakterlerinin komik bir şekilde yansımış olmasıydı. Kirila’nın Kızıl Sokol’u bir tavşan izini koklar koklamaz doğruca atılıp uzun havlamalarla bir verst öteden vahşi bir hayvana gelişini haber verirdi... Svirga: küçük, siyah, zarif, yüz hatları çok belirgin, kaşlarının üzerinde sarı lekeler bulunan bir köpekti. Av hayvanlarını sessizce, Talimon’un deyişiyle “buruncuğu” ile takip ederdi. Yabani, sinirli ve oldukça vahşi bir tabiatı vardı. Okşanmaya tahammülü yoktu...” 515 Burada Talimon doğaya daha yakın bir kişidir. Karakterinin pek çok özelliği bununla belirlenmektedir. Ormanı, orman sakinlerini çok iyi tanır, tabiatın güzelliğini içinde duyar. Kirila ise kötü bir avcı, iyi bir övünmecidir. Ormanda 514 ibid, s. 67. 515 ibid, s. 78. misafir gibidir. Kuprin her iki kahramanı da çok güzel tasvir etmesine rağmen Talimon’a özel bir gayret sarf etmiştir. 516 Polesya serisindeki öyküleri içinde en çok “Issız Orman” öyküsünde yerel sözcük ve deyimler kullanılmıştır. Kuprin, bu sözcüklerin ses değerlerinden çok etkilenmiş, Polesya lehçesinin renklerini tam manasıyla aktarmak istemiştir. Talimon’un konuşmalarında anlaşılmayan pek çok sözcük geçmektedir ve öykünün yayınlandığı Russkoye bogatstvo dergisi özel bir sayfa ayırarak bu kelimelerin tercümesini verme gereği duymuştur. Bunlar: “pıka” (yüz), “rivçak”: (kaynak) “stava” (su birikintisi), “traplyaetsya” (oluyor), “ohoçe” (ne zaman) “zavşe”: (devamlı) vb. dir. Kuprin, 1903 yılında öykü üzerinde bazı düzeltmeler yapar, fakat sözcüklerde fazla bir değişiklik yapmaz. “Ürkütücü, hipnotize edici büyülenmişlik” gibi belirgin bir cümleyi, “Anlaşılmaz, sessiz bir büyülenmişlik” şeklinde değiştirir. Yerel sözcüklerin tamamı olduğu gibi durur. Halk dilinin ses ahengini göstermek arzusundadır. Kuprin hiçbir zaman ve hiçbir yerde halktan kahramanlarının konuşmalarında yapaylık yolunu seçmemiştir. Onun köylüleri konuşurken en ufak bir yapmacıklık hissedilmez. 517 “Olesya” öyküsünün ilk versiyonunda oldukça uzun bir giriş bölümü vardır. Sonradan Kuprin bu bölümü değiştirmiştir. Bu eski giriş bölümünde İvan Timofeyeviç adında bir toprak beyinin dostlarından oluşan bir grup insanın avda nasıl vakit geçirdikleri, akşamları ise içki sofrasında av hikayeleri anlatarak eğlendikleri anlatılmaktaydı. Bir gün ev sahibi yaşamından ilginç bir bölümü anlatmaya, daha doğrusu okumaya başlar. Görüldüğü üzere bu eski versiyonda anlatım yavaşlamakta, şiirselliği kaybolmaktadır. Öykünün ikinci ve son 516 ibid, s. 79. 517 ibid, s. 81. versiyonunda giriş bölümü kısa tutulmuştur. Giriş, ve sonrasındaki bazı bölümler otobiyografik özellikler taşımaktadır. 518 Olesya’nın, kendisine katran sürmeye çalışan kadınlarla çatışması, ki bu katran vakası genç kız için büyük bir utanç olmuştur, yazar tarafından yumuşatılarak verilmiştir. Burada yazar tarafından olaylardan iki kademeli uzaklaşma üslubu kullanılmıştır. Kahraman, yaşanan olayları epizodik bir kahramanın, komşu malikanenin katibinin tutarsız sözlerinden öğrenir. Öyküyü anlatan Timofeyeviç, okuyucunun gözleri önüne olan biten şeylerin tablosunu getiremez. Burada da yazar uzaklaşmanın ikinci basamağını kullanır. Anlatıcı: “Onun (katibin) anlattıklarından çok az bir şey anladım ve ancak iki ay kadar geçtikten sonra bu kahrolası olayın görgü şahidi, kadrolu orman bekçisinin karısının sözlerinden ne olup bittiğini tam manasıyla öğrenebildim” der. Dramatizmin seviyesinin aşağıya çekilmesinin elbette bir amacı vardır. Yazar, temiz ve yüce bir aşkı anlattığı öyküsünde kötünün, insanı küçük düşüren ve batıl inançlardan kaynaklanan şeylerin az yer tutmasını istemiştir. 519 Kuprin “Olesya”da zıtlıklara dayalı bir ortam yaratma, karanlık ve ürkütücü özelliklerin hüküm sürdüğü bir fonda güzel ve aydınlık olanı ön plana çıkarma gayreti göstermiştir: Büyücü Maniyluha’nın dış görüntüsü, oturduğu ev, evin bulunduğu bataklık ortamı ve bu tasvirlerin arasında bir mucize gibi parıldayan Olesya’nın orijinal ve belirgin güzelliği. 520 Olesya ve sevgilisinin ormandaki ilk aşk gecesinde her şey gizli bir büyünün etkisindedir. Ay ışığı dalların arasından geçerek ağaçların gövdelerinde mucizevi 518 ibid, s. 85. 519 ibid, s. 87. 34 ibid, s. 91. desenler oluşturmaktadır. Sanatçı, ormandaki gece yaşamının çok renkliliğini, bitip tükenmez çeşitliliğini, derinliğini ve esrarını aktarmak için bütün gayretini sarf etmiştir. Ay ışığının parıltısını, gümüşi, şeffaf ve tül benzeri bir örtü olarak adlandırmıştır. Burada Kuprin’de sıkça rastlandığı üzere üç sıfat ve bir isim birleşimi kullanılmıştır. Bu, ahenkli bir tamamlanmışlık oluşturarak ses ilişkisi açısından büyük önem arz etmektedir. Genel olarak Kuprin ahenge çok önem veren bir yazardır. Uzun sıfatlara nazaran keskin ve kesik sesler çıkaran kısa sıfatları çok az tercih etmiştir. Sıklıkla nitelik sıfatlarından türetilmiş zarflar kullanır. 521 V. V. Vorovski’nin belirttiğine göre; özellikle “Olesya” eserinde bilinen bir özellik vardır: “Kuprin dış ortamı doğa tabloları olmaksızın düşünmez. Onda doğa önemli, başlıca ve bireysel bir rol oynar... Kuprin’de doğa, insan hesaba katılmadan, kendi yaşamını yaşar. Bir müddet sonra da insan maneviyatı ona boyun eğer.” 522 Kuprin peyzajı; sadece çok etkileyici, canlı ve zengin değil, aynı zamanda alışılmadık derecede dinamiktir. Kuprin, doğa tablosunu oluştururken daima bir ayrıntı bulur ve bu ayrıntı yardımıyla tasvir edilen anın özelliklerini aktarır. Bu belki bir olayda bir kış sabahının sessizliğidir, bir diğerinde ise erken gelen ilkbaharın coşkun kaynayışıdır. Hassasiyeti az bir sanatçı, kışın ormandaki sakinliği tasvir etse, büyük bir ihtimalle onun hareketsizliğini verir, fakat Kuprin hareketi belirginleştirmekte, bu hareket daha belirgin bir şekilde sessizliği vurgulamaktadır: “Arada bir ağacın tepesinden incecik bir dal parçası kopardı ve ince bir çıtırtıyla diğer dallara takılarak çıkardığı ses, olağanüstü bir netlikle işitilirdi.” 523 521 ibid, s. 98. 522 Voroski, V. V., “Literaturno-kritiçeskiye stati”, Gaslitizdat, Moskva 1926, s.275 / B. N. Afanasyev, 1972, s. 33. 523 B. N. Afanasyev, 1972, s. 33. “Olesya” öyküsünde doğa, insanın duygu ve düşüncelerine aktif olarak tesir etmektedir. Doğa tabloları organik olarak konu hareketleriyle bağlantılıdır. Öykünün gerisindeki durgun kış peyzajı, kahramanın yalnızlık anına denk gelir. Coşkulu ilkbahar, Olesya’ya sevgi duymaya başladığı zamanla örtüşür, masalımsı yaz gecesi sevgililerin mutluluk anları ile eş zamanlıdır. Ve nihayet sert fırtınayla birlikte gelen dolu yağışı öykünün dramatik finaliyle örtüşmektedir. 524 Kuprin’in eserlerinde, ne türden bir trajik tablo çizilirse çizilsin daima, hatta hemen her zaman geleceğin aydınlığı açık bırakılır. Bu özelliğiyle Kuprin, Çehov’a yakın sayılmaktadır. “Bataklık” öyküsü de böyle aydınlığa açık bir sonla bitmektedir. 525 “Sakin Hayat” öyküsünde Kuprin, farklı üsluplar kullanarak sakin bir hayat ortamını yaratmaktadır: İhtiyarın evinde her şey sükunet içindedir. Burada her şey eski modadır, etraf naftalin kokmaktadır. Nasedkin’in çok yönlü tasviri öykünün gücünü azaltmaz, bilakis artırır. 526 Kuprin’in kullandığı metotlardan biri de, bazen eserlerine daha önceden yazdığı denemeleri dahil etmesidir. “Ana Madende” denemesi biraz düzeltmeyle “Moloh”, “Gece Nöbeti” öyküsü ise “Düello” öyküsünün XI. inci bölümüne dönüşmüştür. 527 Kuprin “Düello” romanına 1902 de başlamış, fakat ilk bölümlerinden duyduğu memnuniyetsizlik ağır basınca bu sayfaları imha etmiştir. Ağustos 1904’de 524 ibid, s. 34. 525 A. A. Volkov, 1962, s. 126. 526 ibid, s. 129. 527 P. N., Berkov, 1956, s. 172. 42 A. A. Volkov, 1962, s. 169. tekrar yoğun bir çalışma temposuna girerek yazmaya başlamıştır. Bu, Gorki ile fikri yakınlığının en fazla olduğu bir dönemdir. 528 Kuprin, “Düello” öyküsünde kahramanının iç dünyasını ruh halinin tam ve belirgin tasviri yerine, psikolojik sözcüklerin yardımıyla ve yaklaşık ifadelerle verir; “Ona, bu parlak akşam şafağının arkasında bir çeşit esrarlı, parlak bir yaşam varmış gibi geliyordu...”, “Ve yine, bu uzak masal şehrinde mutlu, sevinçli insanlar yaşıyormuş gibi geliyordu.”, “Romaşov’a öyle geliyordu ki,...”, “Sanıyordu ki, ...” 529 Bazen hızlı çalıştığı, acelecilik yaptığı zamanlarda eserlerinin bazılarında gözden kaçırılan ufak tefek hatalar yapmıştır. 1906 yılında “Düello”nun üçüncü veya dördüncü baskısında Korney Çukovski’nin tespit ettiği bir hata vardır. Çukovski Kuprin’e sorar: “- Ne zamandan beri güvercinler diş taşımaya başladı? - Hatırlamıyorum, der Kuprin şaşkınlıkla omuz silkerek. - Fakat sizin güvercininiz bayan Peterson’un mektubunu dişlerinin arasında götürüyor. - Olamaz, dedi gülerek Aleksandr İvanoviç. - Siz mahsus bunu uydurmuşsunuzdur, der karısı. Hadi kitaptan kontrol edelim. Kontrol ederler, Çukovski haklıdır. -Bazen benim de fark etmediğim böyle saçmalıklar oluyormuş!, der ve güler, Umarım sizden başka kimse bunu fark etmemiştir.” 530 529 P. N., Berkov, 1956, s. 57. 44 M. K. Kuprina-Yordanskaya, Godı Molodosti: Vospominaniya o A. İ. Kuprine, Moskva, 1960, s. 146. Kuprin’in 1905 yılından sonraki sanatında da burjuva entellektüellerinin eleştirisi ve gericilik rejiminin açığa çıkarılması önemli yer tutmaya devam etmiştir. “Katil”, “Gücenme”, “Hezeyan” öyküleri ile “Mekanik Yargılama” masalcığı ilginç eserleri arasındadır. Bu eserler, şiirsellikleri açısından çok farklıdırlar ve insan üzerine uygulanan baskıya karşı insani bir protesto düşüncesiyle sıkı sıkıya bağlıdırlar. Yukarıda sayılan eserlerden ilkinde Kuprin’in sanatında sıkça rastlanıldığı şekliyle “masal içinde masal” üslubu kullanılmıştır. 531 Kuprin bir dizi satirik eser de yazmıştır. Bunlar; “Gücenme”, “Duma Hakkında”, “Anayasa Hakkında” ve “Mekanik Yargılama” dır. Kuprin’in Rus hicvinin köklü geleneklerine dayanarak kaleme aldığı bu eserlerde biçim orijinalliği karakteristik bir özellik taşır. Yazar, hicvin şiddetini artırmaya ve riyakarlık, alçaklık ve bayağılığı daha güçlü hissettirmeye imkan tanıyan üsluplardan istifade etmektedir. 532 “Gücenme” öyküsünde silindir şapkalı centilmen hırsızların ince ve zarif tavırları, sözcü hırsızın üst üslup seviyesindeki konuşmaları baskıcıların kabalıklarına ironik bir karşı koyma amacıyla verilmiştir. 533 “Gambrinus” aslında bir deneme-öyküdür. Burada tasvirlerin denemedeki gibi isabetli oluşu sanatsal düşünceyle birleşmektedir. Yazar öyküye gerçekte olmuş olayların tarihini anlatan bir karakter vermeye çaba göstermiştir. Taşralı bir genç kız Peterburg’da arkadaşlarının evinde Kuprin’le tanıştıktan sonra: “Kendi eserlerine ne kadar benziyor” demiş. Bu gerçekten yerinde ve doğru bir tespittir. Kuprin hakikaten; eserlerinde tümüyle kendisinin yansıdığı ender 531 A. A. Volkov, 1962, s. 245. 532 ibid, s. 250. 533 ibid, s. 251. yazarlar grubundadır. En iyi öykülerinin stili daima yaşamı ve faaliyetleriyle uyum içindedir. 534 1907-1911 yılları aradında kaleme aldığı, içinde sekiz adet deneme bulunan “Listrigonlar” serisinde Kuprin sadece anlattığı ortamı, şartları, gerçekleri, dış görünüşü değil, aynı zamanda insanların psikolojisini de çok detaylı ve isabetli bir şekilde aktarmıştır. Burada yazarın şairane bireyselliği çok net ve kendine has bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Kuprin, anlattığı materyele ne kadar yakınsa o kadar derinlemesine nüfuz etmekte, aynı şekilde yazarın duyguları ve hissettikleri, tasvirdeki sanatsal ustalığı bir o kadar zenginleşmektedir. 535 Kadının göklere çıkarıldığı harikulade bir öykü olan “Sulamif”, ölçü bakımından fazla büyük bir hikaye olmamakla birlikte taşıdığı anlam bakımından abidevi bir eserdir. Baş kahramanların figürleri, büyük ve aydınlık bir fonda hareket eder. Belki de Kuprin’in hiçbir eserinde olayın geçtiği ortama bu kadar dikkat sarf edilmemiştir. Ortam, başlı başına şiir öğesi olarak yansımakta ve bu da bir bakıma öykünün dramatizmini artırmaktadır. Fakat, elbette, esas konu ortam değildir. Abidevi izlenim burada her şeyden önce Sulamif ve sevgilisinin yaşadıklarının büyüklüğü ve gücüyle, finaldeki derin trajizmle, yüce ve ebedi olanın öyküsüyle yaratılmaktadır. 536 Eliav’ın kılıç darbesiyle yaralanan Sulamif, Süleyman’a şöyle der: “Teşekkür ederim sana, kralım benim, her şey için; Tatlı bir pınardan su içer gibi almama müsaade ettiğin aşkın, güzelliğin ve bilgeliğin için... Dünyada benden daha mutlu bir kadın olmamıştır, olmayacak da...” 534 Çukovski, K., ”Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 535 A. A. Volkov, 1962, s. 272. Süleyman’ın veda konuşması da öykünün gizli kalmış düşüncesini açığa çıkarır: “Dünyada insanlar birbirini sevdiği müddetçe, ruh ve beden güzelliği en güzel ve en tatlı bir düş olduğu müddetçe, yemin ederim sana Sulamif, senin adın asırlarca duyguyla ve minnettarlıkla anılacak.” 537 “Kızıl Bilezik” öyküsünün kadın kahramanları Vera ve Anna, duygularını ifade ederken takındıkları tavırlarıyla L. N. Tolstoy’un kadın tiplerini andırırlar. Doğa tablosu karşısında mutlu bir sarhoşluk yaşayan Anna heyecanla kızkardeşine şöyle der: “Bir bak yeter ki, ne kadar güzel, ne kadar sevimli. İnsan doymak bilmiyor! Bizim için yarattığı tüm mucizeler için tanrıya ne kadar müteşekkir olduğumu bir bilsen!” Doğanın bu şekilde algılanmasında karşımıza yayılmacı, yaşamın mutluluklarını büyük bir arzuyla seçmiş bir karakter çıkmaktadır. Yazar, doğanın Vera tarafından algılanışını da şöyle anlatır: “Seni anlıyorum, dedi dalgın bir edayla ablası, fakat ben senin hissettiklerini duyamıyorum. Uzun bir aradan sonra ilk kez denizi gördüğümde deniz beni hem heyacanlandırıyor, hem sevindiriyor, hem de şaşırtıyor. Sanki ilk kez muazzam bir mucize görmüşüm gibi oluyor. Fakat sonraları, ona alıştığımda, uçsuz bucaksız boşluğuyla beni sıkmaya başlıyor... Ona bakarken canım sıkılıyor...” 538 536 ibid, s. 293. 537 ibid, s. 294. 538 ibid, s. 302. “Aforoz” öyküsünde, Kuprin’in bir dizi güzel eserinde karakteristik olan, bir tondan diğer bir tona geçişler çok belirgin bir şekilde yapılmıştır. Başlangıç bölümü mizahi bir tonda anlatılmıştır. İri cüsseli papaz yardımcısı seyirci önünde şımarmış bir opera sanatçısı gibi davranmaktadır. Bu mizahi tablodan sonra bambaşka sahneler gelir. Okuyucu baş kahramanla birlikte duaların yapıldığı eski ve zengin bir mabede girer. Yazar bu sırada okuyucuyu birazdan meydana gelecek beklenmedik olaya hazırlamaktadır. Dualar sırasında düşünceleri akmaya başlar: “Tuhaf, diye düşünmeye başladı Olimpiy, neden bütün kadınların yüzleri profilden bakıldığında ya balık suratına veya tavuk kafasına benzer ki... İşte, benim karım da aynı...” Sonra okuduğu kitap aklına gelir (bu Tolstoy’un ‘Kazaklar’ öyküsüdür). Olimpiy’in ruhunda onu hiç kimsenin beklemediği isyana götüren iç savaş başlar. Tolstoy’u aforoz etmekten son anda vaz geçer. 539 Kuprin, “Gök Mavisi Kıyılar” gezi yazısı üzerinde bir yıl çalışır. Bu deneme serisinde Akdeniz tabiatının, güneyli insan tiplerinin renkli bir tablosu verilmiştir. Bu tablolar öyle dinamik, sanatsal açıdan öyle isabetlidir ki, yazarın tasvir ettiği yerlerde bulunan bir kişi anlatılanların doğruluğu karşısında hayrete düşmekte; bu yerleri görmeyen kişiler ise sanki buralarda bulunmuş, bu sesleri duymuş, hatta bu kokuları teneffüs etmiş gibi olur. 540 Kuprin’de nitelemeler (epitetler) dikkat çeker. Bir sıfat veya ortaçtan oluşan normal nitelemelerin yanı sıra iki, bazen üç ve daha fazla sıfattan oluşan nitelemelere rastlanır. Fakat, karmaşık epitetler daha bir önem arz eder. Bunlarda, mukayeselerde olduğu gibi, tecrübeli, kaygıyla nesneyi daha anlaşılır, daha görülür veya başka bir 539 ibid, s. 322. 540 ibid, s. 326. metotla algılanabilir yapmak için seçici davranan usta bir sanatçının eli hissedilir. 541 Örneğin: “Simonov eski, geleneksel, asırlık ‘Bu hususu annem ve babamla konuşun’ cümlesini bekliyordu.” 542 “Küçük kızlarıyla yaşadığı iki yıllık huzurlu ortam Simonov’un aklında ebediyen en iyi, en sıcak ve en hoş anılar olarak kaldı.” 543 Kuprin, Puşkin’i ve diğer Rus klasiklerini iyice öğrendikten sonra dil konusunda hissedilir bir değişim sürecine girer. Entellektüel argosu türünden sözcükleri kullanmamaya, cümle kuruluşlarında melodiye önem vermeye, cümleleri kısaltmaya başlar. 544 Kuprin yeni izlenimler edinmek için bıkıp usanmadan sokak sokak dolaşır. 545 Kuprin 1912 yılında kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle der: “Kendime yönelik eleştirel tutumuma dönersek: şunu söyleyebilirim ki, bu yıllar geçtikçe artıyor. Bir zamanlar hiç düşünmeden Kiyev gazetelerine haftada üç öykü yazdığım oldu. O zamanlar sözcüklere karşı böyle bir hassasiyetim, böyle titizliğim, böyle banallıktan korkum yoktu. Şimdi sadece her satırı değil, her kelimeyi tartıyorsun.” 546 Bu sözler yazarın zamanla dili konusunda ne kadar hassas olduğunun en somut göstergesidir. Kuprin, insan ruhu araştırmalarında derinlik kazanırken, ruhun karakterini, dış etkilerin insan üzerindeki etkilerini açığa çıkarırken, gerginlik veya gevşeklik 541 P.N., Berkov, 1956, s. 183. 542 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 8, s. 364. 543 ibid, s. 371. 544 P.N., Berkov, 1956, s. 186. 545 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 546 Ayaks (A. A. İzmaylov) “U A. İ. Kuprina”, Birjeviye Vedomosti, 1913, 7 Eylül No: 13764 / P.N., Berkov, 1956, s. 170. anlarında insanın içindeki farklı sesleri ortaya koyarken Tolstoy ve Çehov’dan çok şeyler öğrenmiştir. 547 Odessa’da yazar A. M. Fedorov’un villasında Kuprin için orijinal bir sınav hazırlanır. Birkaç tane farklı cins kavun verilir, gözleri kapalı olarak kokusundan ve tadından hangi cins olduklarını ayırt etmesi istenir. Kuprin kavunları tadar ve koklar. Sonra: “Bu Viktoriya, bu ise Belgrad cinsi” der. 548 “Hasan Bey Kavunları”, Kuprin’in en iyi eserlerinde olduğu gibi, aynı ciddiyette ve aynı sadelikte yazılmıştır. Kuprin bu öyküde çok sevdiği; kahramanın kendi kendini açığa çıkarması üslubunu kullanmıştır. “Sakin Hayat” öyküsünde olduğu gibi bu öyküde de kahraman kendini dua ederken açığa çıkarmaktadır. Bakulin’in yatak odasının köşesinde, aç ailesi için ekmek çalan bir hırsızı savunan Aziz Nikola tasviri asılıdır. 549 Rüşvetçi Bakulin ne Tanrıya, ne İsa peygambere, ne de Meryem Ana’ya dua etmektedir. Yatmadan önce daima Aziz Nikola’ya şöyle dua eder: “Eğer alıyorsam lüks için değil, ailem için alıyorum... Vallahi, milyonu tamamlayım bu işi bırakacağım. İşten ayrılıp iyi şeylerle uğraşacağım, gizlice iyilikler yapacağım, bir kilise yaptıracağım, yok kilise değil, şey... Şapel yaptıracağım. Yeter ki milyona ulaşayım...” 550 Kuprin, “Genelev” öyküsünü oluştururken insani değerleri kılavuz edinerek hareket etmiştir. Toplumun dibinde kalmış kadınlara büyük bir acıma duygusuyla yaklaşmıştır. Yazar tarafından yaratılan fahişe tipleri çok canlı, sanatsal açıdan 547 A. A. Volkov, 1962, s. 346. 548 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 549 A. A. Volkov, 1962, s. 350. 64 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 6, s. 449. parlak ve inandırıcıdır. Özellikle yaşam gerçeği, psikolojik betimlemelerin isabetli oluşu ve derinliği bu öykünün güçlü taraflarını oluşturmaktadır. Yama Sokağı’ndaki evlerde toplanmış bu talihsiz kadınlar birbirlerine benzeseler de hepsinin iç ve dış özellikleri farklıdır. Gurur duygusunu kaybetmemiş ve intihar ederek hayatına son veren Jenya; delilik sınırındaki Paşa; ayıkken sakin, sarhoşken skandal çıkarmaya meyilli Manka Malenkaya; ikiyüzlü, tahsilli, güçlü iradeli ve bir zamanlar başka bir yaşamı tatmış Tamara; bir köylü kadar saf yürekli Nina ve diğerleri... Tümü muazzam ve canlı tasvir edilmiş karakterlerdir. 551 Yine biricik kızına iyi bir eğitim vermek için kadın bedeni ticareti yapan genelev sahibi Anna Markovna, eski bir genelev bekçisiyken Anna Markovna ile evlenen İsay Savviç, sadist ve lezbiyen karakterli muhasebeci Elza Edvardovna, eski bir kadastro memuru olmasına rağmen şahsiyetini kaybetmiş, genelev ortamının eğlencesi olmuş Vanka Vstanka, rüşvetçi polis müdürü Kerbeş aynı canlılıkla tasvir edilmişlerdir. Kuprin’in en iyi eserlerinin en parlak ve dikkat çekici özelliklerinden birisi de; sosyal iyimserlik, iyi bir başlangıcın yine de düşmanlık ve kin duygularını yeneceği düşüncesidir. Bu tez “Genelev” öyküsünde de işlenmiştir. 552 Kuprin’in keskin gözlülüğü şaşırtıcı derecededir. Güzel bir bayan hakkında şu satırları yazmıştır: “Onun siyah kirpikleri, mihrap gibi yanaklarına mavi gölgeler bırakıyordu.” 553 1916 yılında Bakü’de verdiği “Rus Edebiyatının Kaderi” konulu konferansta: “Sanatta önemli olan sadeliktir, ona ulaşmaksa çok zordur” şeklinde bir prensibini 551 A. A. Volkov, 1962, s. 354. 552 ibid, s. 363. 553 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. aktarmıştır. Aynı konferansta aktardığı ikinci ilginç bir prensibi de: “Sanatta neyi yazdığını, ne için yazdığını ve ne hakkında yazdığını bilmek gerek”tir. 554 “Süleyman’ın Yıldızı” öyküsünde Kuprin, realist olmaktan uzaklaşmamış, aynı zamanda da çok yönlü istidadının bir diğer yönünü; fantastik olanla gerçek olanı, “var olan”la “var olmayan”ı birleştirme becerisini, göstermiştir. “Var olan”la “var olmayan”ın birleşimi Kuprin’in sanatında anlık bir esinle ortaya çıkmamıştır. Bu yeni formun arayışları “Goga Veselov” ve “Papaşa” öykülerinde hissedilmekteydi. “Papaşa”da bu formu kullanarak çarlık bürokratlarına oldukça sert eleştiriler yöneltmişti. 555 “Süleyman’ın Yıldızı” öyküsünde de yazar bir kahramanı aracılığıyla kendi görüşlerini aktarır. Bu öyküdeki akıllı kahraman; memur Svetlovidov’dur. Sivri dilli biridir, bir konuşmasında şöyle der: “Hiç birinizde insani tahayyüller yok, sevimli goriller. En küçük şeylerle bile yaşamı güzel yapmak mümkündür.” 556 Kuprin, yaşayan Rus dilinin büyük ustalarından biridir. Kahramanlarını ait oldukları çevrenin jargonunda ve seviyesinde konuşturur. Çok küçük istisnalar dışında Kuprin sadece çok iyi gördüğü ve bildiği şeyler hakkında yazmıştır: “... Hemen hemen tüm eserlerim benim biyografimdir, bazen dış sujeyi/konuyu uydururum, fakat üzerinde çalıştığım taslak hep yaşamımdan parçalardan oluşur” diye yazar bir mektubunda edebiyat tarihçisi S. A. Vengerov’a. 557 Kuprin’in edebi ustalık meselelerine nasıl büyük bir ciddiyetle yaklaştığı, onun eserlerinin başlıkları üzerinde yaptığı değişikliklerle görülmektedir. Mektuplarından ve muhabirlerle yaptığı röportajlarından anlaşıldığı üzere; 554 Baku: 1916, 14 Ekim, No: 226, s.3 / P.N., Berkov, 1956, s. 174/175. 555 A. A. Volkov, 1962, s. 372. 556 ibid, s. 377. 71 P. N., Berkov, 1972, s. 156. öykülerinin müteakip basımlarında başlıklarını değiştirilmiştir. Örneğin “Yas” öyküsü “Slav Ruhu”na, “Hanımefendi” veya “Ket” öyküsü “Uzatmalı Piyade Çavuşu” öyküsüne dönüşmüştür. “Nergiz” öyküsü ise başlangıçta “Viktoriya” idi. Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak mümkündür. Kuprin’in muhalifleri; güya eski eserlerini yeniden farklı bir isim altında yeni bir esermiş gibi bastırmak istediği için bu yolu seçtiğini iddia etmektedirler. Fakat bu doğru değildir. 558 Kuprin, şahsi sanatsal tecrübesini genelleştiren ve teorilerine bağlı yazarlardan olmamıştır. Ancak yine de olgunluk yıllarında kendisi için bir dizi değişmez estetik prensipler geliştirmiş ve edebi yaşamının sonuna kadar bunlara bağlı kalmıştır. Bu prensiplerin içeriğini anlamak için yazarın eleştiri makalelerine (Kuprin, seçkin bir edebiyat eleştirmeni idi ve faaliyetlerinin bu yüzünün bugüne kadar incelenmemiş olması bir kayıptır.), yeni başlayan yazarlara yazdığı ve bağımsız eser incelemeleri ile açık edebi tavsiyeler içeren mektuplarına bakmak yeterlidir. Böyle yazarlardan biri, daha Kuprin hayatta iken (1927 yılında), Kuprin’in gerçekçi bir yazar için uyulması zorunlu saydığı “On Emir”ini sırasıyla kağıda dökmüştür. Bu on emir, Kuprin tarafından, Düello öyküsünün yayınlanmasının hemen ardından, 1905 yılında genç bir yazarla görüşmesi sırasında formülüze edilmiştir. 559 Download 5.01 Kb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling