T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ bati dilleri ve edebiyatlari(rus diLİ ve edebiyati) anabiLİm dali


Download 5.01 Kb.
Pdf ko'rish
bet12/12
Sana21.02.2017
Hajmi5.01 Kb.
#977
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12

ON EMİR 
 Birincisi: Eğer bir şeyi tasvir etmek istiyorsan; önce bunu açık bir şekilde 
tasavvur et: Renk, koku, tad, kahramanın durumu, yüz ifadesi vb. Asla “Tuhaf bir 
renk” veya “O, gelişigüzel münasebetsiz bir çığlık attı” diye yazma. Rengi nasıl 
                                                                                                                                                                     
 
558
 ibid, s. 178. 
559
 B. N. Afanasyev, 1972, s. 156. 

görüyorsan aynı netlikte tarif et. Okuyucunun açık seçik görebilmesi ve duyabilmesi 
için bir poz veya sesi çok net bir şekilde tasvir et. Canlı, renkli, bayağılaşmamış, 
daha da iyisi beklenmedik sözcükler bul. Tarafından görülen şeylerin renkli bir 
şekilde algılanmasını sağla, eğer bizzat görmeyi beceremiyorsan kalemi bırak. 
 
İkincisi: Tasvirlerde unutma ki, “doğa tabloları’’ denen şeyi öyküde; çocuk, 
ihtiyar, asker ve kunduracı gibi kahramanlar görür. Bunların her biri kendince görür
“Çocuk korku içinde kaçtı, bu arada ateş pencereden taştı ve mavi sicimler halinde 
çatıda dolaştı” diye yazma. 
 Kim 
görmüş? Çocuk yangını başka türlü görür, itfaiyeciler başka türlü. Eğer 
kendi açından tasvir ediyorsan kendi yüzünü, heyecanını, ruh halini, yaşam 
koşullarını göster. Kısacası “hariçten” bir şey olmasın. Kendinin veya başka birinin 
bireysel ruhunun “prizması arasından” bir şey kaçırılmasın. İnsan olmadan, “doğayı” 
kendi başına bilemeyiz. 
 
Üçüncüsü:  “Kafasında  şimşek hızıyla bir düşünce belirdi...”, “Alnını soğuk 
cama dayadı...”, “Omuz silkti...”, “Ok gibi düzgün sokak...”, “İçi ürperdi...” 
“Soluğu kesildi...”, “Çıldırdı...” gibi şablon ifadelerden kaçın. Hatta “Öptü” diye 
yazma, bizzat öpücüğü tarif et. “Ağlamaya başladı” diye yazma, bizlere “ağlama” 
sahnesini resmeden yüzdeki, hareketlerdeki değişimleri göster. Daima tasvir et, polis 
tutanağı yazma. 
 
Dördüncüsü: Güzel karşılaştırmalar yerinde olmalıdır. Anlattığın cadde 
“sırıtmamalıdır”. Gök gürültüsünü Çehov gibi tarif et, aynen çıplak ayaklarıyla 
birinin çatıda dolaşması gibi. Tam ve insanı yormayan bir açıklık izle. Tumturaklı 
ifadeler olmasın. 

 
Beşincisi:  Başkasının konuşmasını aktarırken; ona mahsus olan şeyleri; harf 
atlamalarını, cümle kuruluşunu yakala. İnsanların nasıl konuştuklarını dinlemesini 
öğren. Kahramanı bizzat konuşan kişinin sözüyle tasvir et. Bu, kulak için en önemli 
boyalardan biridir.  
 
Altıncısı: Eski konulardan korkma, fakat onlara tamamen yeni ve 
beklenmedik bir şekilde yaklaş.  İnsanlara kendi tarzında bir şeyler de göster, sen 
yazarsın. Kendi gerçeğinden korkma, açık yürekli ol, hiçbir şeyi uydurma, fakat nasıl 
duyuyor ve görüyorsan öyle sun... 
 
Yedincisi: Hiçbir zaman öykünde niyetini en baştan belli etme. Meseleyi öyle 
tasavvur et ki, okuyucu olayın nasıl açılacağını tahmin edemesin. Karıştır, karıştır ve 
okuyucuyu avucunun içine al: Tuzağa düştü mü? Sen de düş. Bir dakika olsun 
dinlenmesi için fırsat verme ona. Öyle yaz ki, çıkışı göremesin. Labirentten 
çıkarmaya başlarken de bunu büyük bir ihtimamla, doğru ve ikna edici bir şekilde 
yap. Çıkmazda bırakmak istiyorsan, çıkmazı öyle süsle ki, boğazı düğümlensin. Ve 
bizzat kendisinin suçlu olduğunu görecek şekilde sun. Yazarken ne kendine (insanlar 
kendini yazdığını düşünseler de) ne de okuyucuya acı. Ona tepeden bakma, bizzat 
kendisinin de öyle bir insan olduğunu ve geçmişte de böyle olduğunu anlamasını 
sağla. 
 Sekizincisi; Elindeki malzemenin detaylı bir muhasebesini yap: Neyi önce, 
neyi sonra göstereceğini iyice düşün. Sonradan gerekli olacak kahramanları önceden 
tasvir et, olayda gerekli olacak malzemeleri göster. Bir daireyi tasvir ediyorsan; önce 
planını oluştur, yoksa bir bakmışsın ki kendin hataya düşmüşsün.  
 Dokuzuncusu; Asıl ne söylemek istediğini, neyi sevdiğini, neyi sevmediğini 
bil. Kafanda bir konu oluştur ve onunla yaşa. Bunları yaptıktan sonra anlatıma geç. 

Bir ayakkabıcı hakkında yazıyorsan; bu işi bildiğin, ayakkabı işinde acemi olmadığın 
hemen görülmelidir. Git, bak, yaşa, dinle, bizzat sen de yap. Asla kafandan yazma. 
 Onuncusu; Çalış! Bir yazıyı çizerken acıma, “insanın alın teri”nde çalış. 
Kendi yazdığın şeylerin ıstırabını çek, acımasızca eleştir, tamamlanmamış yazılarını 
dostlarına okuma, onların övgü dolu sözlerinden kork, kimseye danışma. Asıl önemli 
olan; yaşayarak çalışmandır. Sen, yaşamın muhabirisin. Mezarlık bürosuna git, 
meşaleci ol, kopmuş bir buz parçası üzerinde balıkçılarla fırtınanın heyecanını yaşa, 
kararlı bir şekilde her tarafa gir çık, gez dolaş, balık ol, kadın ol, eğer 
becerebiliyorsan doğur, hayatın içine nüfuz et. Bir süreliğine kendini unut. Eğer evin 
güzelse, sevdiğin yazarlık mesleği için her şeyi bırak... Konuyu iyice yaşadıktan 
sonra kalemi eline al ve yine istediğine ulaşıncaya kadar kendine rahat verme. 
Azimle ve acımasızca istediğini elde et...”
560
 
 
Gerek Tolstoy, gerek Çehov, gerek Gorki ve gerekse çok geniş okuyucu 
kitleleri Kuprin’in büyük bir yeteneği olduğunu dile getirmişlerdir. Fakat Kuprin, 
yeteneğinin yanı sıra gerçek bir ustalık sırrına da haizdi: Bu sır, yazarlık mesleğine 
şerefli bir şekilde yaklaşması, edebiyatın zenginleşmesi için verdiği mücadelede 
edebi  şablon ve kalıpları kabul etmeyişinde, edebiyat tekniğinin ayrıntılarına ciddi 
bir dikkat sarf etmesinde gizlidir.
561
 
 
Kuprin Rus dilini çok sever ve mükemmel derecede bilirdi. Fakat hiçbir 
zaman bu konuda ahkam kesmezdi. Zaman zaman dili konuşma diline yakın olurdu. 
Bu özelliğiyle Tolstoy’un diline bir parça akrabalık kurardı, ama daima Çehov’un 
diline hayran olmuştur. Yine Rusça’ya komşu dillere ve yerel lehçelere de (özellikle 
                                                           
560
 Krinitskiy, Mark, “Kak Pisat Rasskazı” , Jenskiy Jurnal 1927, No:1, Janvar, str. 5 / B. N. 
Afanasyev, 1972, s. 157-158. 
75 
P. N., Berkov, 1972, s. 188.
 
 

Ukraynaca)  şaşırtıcı derecede hakimdir. Onun Polesya serisi öyküleri çok iyidir, 
Polesya lehçesi öykünün tamamına yerel bir lezzet katar. Yine Rus argo diline de 
oldukça hakimdir. Hatta meslek argolarını bile bilir. Kuprin yeteneğiyle ve canlı 
diliyle sadece edebiyat konservatuarını değil, aynı zamanda birkaç tane de edebiyat 
akademisini bitirmiştir.
562
 
 Kuprin, 
yaşama büyük bir sevgi duyardı ve bu duyguyu okuyucularına 
aktarma başarısını gösterirdi. Fakat tasvir edilen yaşamdan bir sonuç çıkarmaya veya 
okuyucuya bir şeyler öğretmeye çalışmazdı. Onun eserleri son derecede objektifti.
563
 
 
Bir jokeyle jokey gibi, bir aşçı ile aşçı gibi, bir denizciyle de eski bir denizci 
gibi konuşmayı başarırdı. Diğer yazar arkadaşlarıyla bir araya geldiklerinde bu çok 
yönlü tecrübelerinden dolayı çocuk gibi övünürdü. Zira o, eserlerinde aktardığı 
olayları kitaplardan veya duyduklarından değil, bizzat yaşayarak öğrenmiştir.
564
 
 
Kuprin kolay okunur. Herkesin ortak fikridir bu. Doğrudur da. Fakat 
Kuprin’in anlattığı yaşamla ilgili materyalleri iyice algılamak, yaşamla ilgili 
bilgilerinin genişliğini iyi değerlendirmek için onun kitaplarını yavaş okumak 
gerekir.
565
 
 
                                                           
562
 Paustovski, K., “Potok Jizni (Zametki o proze Kuprina)”, http://www.bibl.ru /potok-zhizni.htm. 
563
 Gapanoviç, İ. İ., “Voennıye rasskazı i povesti Kuprina” http:// www.kuprin.net. 
564
 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 
565
 Paustovski, K., “Potok Jizni (Zametki o proze Kuprina)”, http://www.bibl.ru /potok-zhizni.htm. 

BÖLÜM VII 
ANLATIM ÖZELLİKLERİ 
 
Kuprin’in ilk dönem eserlerinin çoğunda asıl dikkat; olayların dış seyrine 
verilmiştir. Kahramanlar çoklukla eskiz ve şematik bir karakter taşır. Yine ilk dönem 
eserlerinde anlatım; bir anlatıcı tarafından yapılmakta, ancak anlatıcılar bu işi 
sıklıkla, belirgin bireysel parlak çizgilerden uzak bir şekilde kabaca ve sadece 
vazifelerini ifa eder gibi yapmaktadır.
566
 
 
Kuprin, Odessa, Batı vilayeti, Kiyev, Ormanlar ve Ryazan tarlaları, 
Balaklava, Donetsk Havzası, Polesya, Moskova, köyler ve küçük demiryolu 
istasyonları hakkında mı yazıyor, öykülerini hemen bizleri, okuyucuları bu yerlere 
götüren, o yerlerin sakinleri ve yerel olayların  şahitleri yapan, keskin hatlarla 
belirlenen çizgilerle doldurur.
567
 
 “Uzatmalı Piyade Çavuşu” öyküsünde anlatım, yazarın tesadüfen bir 
malikanenin tavan arasında bulduğu günlük ve mektupları olduğu gibi vermesiyle 
gerçekleşir. Bu tarz anlatım yazarın müdahalesi olmaksızın okuyucuya Lapşin ve 
Ket’in duygu ve düşüncelerini doğrudan izleme imkanı verir.
568
 Öyküde yaratılan 
yaşam, ağırlıklı olarak Çavuş Lapşin’in algılamaları aracılığıyla verilmiştir. Olay, 
çarlık ordusunda görevli mütevazı bir uzatmalı çavuşun hiç de alışık olmadığı bir 
mekanda, çarlık döneminde askerlerin hasat mevsiminde çiftliklerde çalıştırılması 
talimatı gereği gönderildiği zengin bir malikane ortamında geçmektedir.
569
 
 
“Gece Nöbeti” öyküsü kompozisyon olarak iki ana bölümden oluşur. Birinci 
bölümde koğuş tasviri vardır: Yorucu bir iş gününden sonra dinlenen askerler kısa 
                                                           
566
 B. N. Afanasyev, Aleksandr İvanoviç Kuprin- Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , .-2-e, ispr. i dop. 
izd., Moskva, 1972, s. 163. 
567
 Paustovski K., “Potok Jizni (Zametki o proze Kuprina)”, http://www.bibl.ru /potok-zhizni.htm. 
568
 Gapanoviç, İ. İ., “Voennıye rasskazı i povesti Kuprina”, http:// www.kuprin.net. 

sürelerle tasvir edilir. İkinci bölümde koğuş uykuya çekilmiş, baş kahraman Luka 
Merkulov ağır düşünceleriyle tek başına kalmıştır. Öykünün ilk bölümü bağımsız 
sahne ve tasvirlere ayrılmıştır. Bunlara bir devamlılık vermek, genel bir tabloda 
birleştirmek için yazar oldukça basit bir yönteme başvurur: Askerler sanki öykünün 
düğümleriyle dikte ediliyormuş gibi gösterilir. Luka Merkulov nöbetçidir, nöbete 
henüz başlamıştır ve ağır adımlarla askerlerin bulunduğu yerlerde gezindikçe 
sahneler değişmektedir. Böylece koğuş yaşamına yazarın ve kahramanın olmak üzere 
iki farklı bakış açısından bakılmaktadır. Keskin gözlü sanatçının tasvir ettiği her şey, 
yarattığı tüm karakteristik detaylar aynı zamanda tasvir edilen çevrenin ayrılmaz bir 
parçası konumundaki kahramanın algılamaları aracılığıyla da nakledilmiştir.
570
 
 Koğuştaki arkadaşları uyuduktan sonra oturduğu taburede duvar saatinin 
tekdüze tik takları arasında uykuya dalan, nöbetçi subayının tekme ve yumruklarıyla 
uyanan Merkulov tasviri çok çarpıcıdır:  
 
“Ve yeşil taze çayırların arasında küçük dere, kah kadife 
tepelerin arkasına gizlenerek, kah tekrar ayna gibi göğsüyle 
parıldayarak kıvrıla kıvrıla akmakta, geniş, siyah ve delik deşik bir yol 
belirmekte, erimiş toprak güzel kokular yaymakta, tarlalardaki sular 
pembe bir görüntü vermekte, rüzgar şefkatli ılık bir tebessümle yüzünü 
yalamakta ve tekrar 
 
 
Merkulov atın sırtında düzenli olarak başını bir öne bir geriye 
sallamaktadır... Fakat bir şey Merkulov’a tuhaf gelmektedir: Nedense 
bugün beyaz atı düzensiz yürümektedir. Sanki bir taraftan diğer tarafa 
                                                                                                                                                                     
569
 A. A. Volkov, Tvorçestvo A. İ. Kuprina , Moskva, 1962, Sov.Pisatel, s. 38. 
570
 ibid, s. 42. 

sallamaktadır onu... Öyle sallamaktadır ki, Merkulov attan kafa üstü 
yere uçmamak için tutunmaya çalışmaktadır. Yok, hayır ata usulüne 
göre binmek lazım. Merkulov sağ ayağını öbür tarafa atmak ister, fakat 
ayağı hareket etmez, sanki korkunç bir ağırlık bağlamışlar gibidir 
ayağına. At ise yürümekte ve altında sallanıp durmaktadır. ‘Eh, sen, 
Şeytan herif! Uyudun mu?’  
 
Merkulov rüzgar hızıyla atın sırtından düşer, bir anda yüzünü 
yere çarpar ve... gözlerini açar. Merkulov’un başucunda bir ses: 
‘Şeytan! Uyudun değil mi!’ der. 
 
Merkulov tabureden fırlar ve dalgın bir halde başına şapkasını 
geçirir. Önünde, saçları dağılmış, üstünde külotuyla Başçavuş Taras 
Gavriloviç durmaktadır. Biraz önce yanağına yumruk vurup 
Merkulov’u uyandıran kişidir bu. 
 ‘Uyuyordun 
değil mi!’, diye hiddetle tekrarlar Başçavuş: ‘Ah, 
sen!.. Nöbette uyumak ha? Ben sana uyumanın ne demek olduğunu 
gösteririm!..” 
571
 
 
 
 
Kuprin “Moloh” öyküsünde kahramanının iç dünyasında derinlemesine girer. 
Baş kahraman Bobrov’un mantığının gelişimini ve sonrasında açığa çıkarılmasını 
Çernişevski’nin “Ruhun diyalektiği” diye adlandırdığı  şekliyle görebiliriz. 
Kahraman, kendisi için, ayrıca acınacak haldeki insanlar için duyduğu ifade 
edilemeyen duyguların utancını içinde taşıyan sıkılgan, mütevazı, doğruluğa ve 
                                                                                                                                                                     
 

güzelliğe aşık, izlenimci tabiatlı birisidir. Bu utanç duygusu bayağılık ve adilik 
karşısındaki  şahsi güçsüzlüğünün bilincinden kaynaklanmaktadır, ki bu da iyiyi ve 
güzeli kaybetmesine sebebiyet vermektedir.
572
 
 
Sevgilisini utanmaz bir para babasına kaptıran Bobrov, attığı her adımda 
adaletsizlik ve bayağılıkla karşılaşması sonucunda bunlarla mücadele gücünü 
tamamen kaybeder. İradesiz biri oluvermiştir. Zayıftır, yaşadığı tezatlıklarla ve 
karşılaştığı olaylarla kırılgan biri olmuştur. İçindeki “ikizi” ile bir iç savaş vermesi 
gerekmektedir. Bobrov, kararlı adımlar atmaya karar verdiğinde, içindeki “ikizi”nin 
sesi başka türlü bir söylem dile getirmektedir.
573
 Nina’nın ihanetini öğrendikten 
sonra Bobrov’un kendisi ve ikiziyle konuşmalarında bu durum yansıtılmıştır: 
 
“-Şimdi ne yapacağım?  Şimdi ne yapacağım? diye 
mırıldanıyordu Andrey İlyiç ellerini çatırdatarak, O, o kadar zarif, o 
kadar temiz ki, Nina’m benim! Dünya alem benimdi o, ve birden... O! 
Bu nasıl bir alçaklıktır! Kendi gençliğini, kendi bakire bedenini 
satmak!.. 
 -Kırılma, kırılma: Eski melodramların bu şatafatlı sözlerine 
ne gerek var, der ironik bir edayla ikizi, Eğer Kvaşnin’den bu kadar 
nefret ediyorsan, git öldür onu. 
 
-Öldürürüm de, diye bağırır Bobrov durup öfkeyle 
yumruklarını havaya kaldırarak, Gerekirse öldürürüm de! Yeter ki 
iğrenç nefesiyle daha fazla şerefli insanı zehirlemesin. Gerekirse 
öldürürüm de! 
 
Fakat ikizi acı bir gülümsemeyle:  
                                                                                                                                                                     
571
 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 2, s. 
339. 
572
 A. A. Volkov, 1962, s. 52. 
573
 ibid, s. 52. 

 
-Öldüremezsin... Sen de bunu pekala biliyorsun. Bunu yapmak 
için ne kararın ne de gücün var... Yarın yine aklın başına gelecek ve 
zayıf olacaksın...” 
574
 
 Kuprin, 
Kvaşnin’i her türlü ahlaki prensipten yoksun, insan benzeri bir varlık 
olarak tasvir etmiştir. Kendi emrinde çalışan Svejevski’yi Nina Zinenko ile 
evlendirerek bu kızı metresi yapmayı planlamaktadır. Kvaşnin servetini artırmaya 
veya hayvani duygularını tatmin etmeye yönelik her türlü ahlaksızlığı yapmaya veya 
suçu işlemeye hazır biridir. 
 
Devrin fikirsel çatışmalarını açığa çıkarırken yazar geniş ölçüde doğrudan 
karşılaştırmalar ve metaforik yaklaştırmalardan faydalanmıştır. Öyküde Bobrov ve 
Kvaşnin ile Bobrov ve Svejevski karşı karşıya getirilmiştir. Ayrıca aç gözlü bir 
canavara benzeyen fabrikayla doymak bilmez, Asurluların devamlı suretle kurban 
isteyen savaş tanrısı Moloh’un, yaşayan kapitalist temsilcisi Kvaşnin arasında kötü 
bir ahenk de mevcuttur.
575
 
 Kuprin, 
kahramanlarını olay örgüsü içinde anlatmadan önce onların her birine 
bir yazar karakteristiği verir.
576
 Böyle bir karakteristik Svejevski’ye de verilmiştir:  
“Bu Svejevski devamlı biraz eğik, saklamaya çalışmadığı 
kambur duruşuyla, devamlı kikirdemesi ve soğuk,  ıslak ellerini 
birbirine sürtmesiyle Bobrov’un hiç hoşuna gitmiyordu. Onda hep bir 
şeyler arayan, gücenmiş ve kötü şahsiyetli bir kişilik mevcuttu. 
Fabrikadaki tüm söylentileri daima herkesten önce duyar ve bunları 
en çok kimi kızdıracaksa onların yanında ifşa etmekten büyük keyif 
                                                           
574
 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 2, s. 81-82. 
575
 A. A. Volkov, 1962, s. 61. 
576
 ibid, s. 61. 

alırdı. Konuşurken de hep karşısındaki kişinin göğsüne, düğmelerine, 
omzuna veya ellerine dokunurdu.” 
577
 
 Kvaşnin’in arabasının etrafını çeviren kadınları tasvir ederken yazar onlardan 
herhangi birini ön plana çıkarmamıştır. Halkın bireysel tipleri yoktur öyküde. Bu 
durum,  şüphesiz yazar tarafından istismar edenlerle istismar edilenler dünyalarının 
karşılaştırılmasının gücünü azaltmaktadır.
578
 
 “Karşısına  İlk Çıkan Erkek” öyküsü tümüyle mektup ve yazışma tarzında 
işlenmiştir. Bununla birlikte yazar kendini zora sokmuştur: Zira bir kahraman 
diğerine, onun çok iyi bildiği bir konuyu anlatmaktadır. Fakat yine de burada bir 
yapaylık hissedilmez. Kahraman, mektup yazdığı kadını sadece bilgilendirmez, aynı 
zamanda tüm olayları bir kez daha yaşar, mutluluğu ve acılarının tablosunu bir kez 
daha yaratır. Ayrıca öykünün mütevazı kahramanı, “kraliçe” olarak adlandırdığı 
kadının acaba tanışmalarının ve ilk karşılaşmalarının detaylarına dikkat edip 
etmediğini de sorgular.
579
 
 
“Olesya” da, hikayenin kahramanının yaşamındaki belirgin ve alışkın 
olmadığı olay yavaş yavaş hazırlanmaktadır. Hikaye başlamadan önce doğrudan ana 
konusu başlar; yazar, kahramanı kaplayan hüzün ve kederle olağanüstü bir şey 
beklentisi içeren bir atmosfer yaratmaktadır:  
“Tuhaf, tarif edilemez bir endişe kapladı içimi. İşte, diye 
düşündüm, bu sağır ve kapalı  kış gecesinde, ormanların ve 
kürtünlerin arasında kaybolmuş bir köyün ortasındaki bu eski evde 
                                                           
577
 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 2, s. 9. 
578
 A. A. Volkov, 1962, s. 66. 
579
 ibid, s. 74. 

oturuyorum. 
Şehir yaşamından, toplumdan, bir kadın 
gülümsemesinden, bir insan sesinden yüzlerce verst uzakta...” 
580
 
 Kahramanın büyücü ile karşılaşmasına kadar geçen süredeki tüm sahneler bu 
karşılaşmaya hazırlık mahiyetindedir. Uşağı, büyücüyle ilgili ilginç hikayeler 
anlatmaktadır. Maniyluha’nın köyden kovuluşundan, yanındaki kızı  mı torunu mu 
olduğunu bilmediği bir genç kızdan bahsetmektedir. Öykünün baş kahramanı Olesya 
tipi hala karanlıktadır. Kuprin, olayların gelişiminin kapılarını aralamak istemez. 
Sadece yakında bir şeylerin olacağı fikrini empoze eder. Olağanüstü güzellikteki bir 
genç kızın aniden ortaya çıkması yazara kahramanının ağzından onun orijinal 
güzelliğini daha açık, daha heyecanlı anlatma imkanı vermektedir. Öykünün ilk 
sayfalarında bu orman kızının adının anılmayışının gerçek sebebi; yazarın Olesya’yı 
dış dünyadan ayrı tutma, onu kendisi için doğal olan şahane ve etkileyici tabiat 
ortamında göstermek isteyişinden kaynaklanmaktadır.
581
 
 Kuprin, 
yazarlık hayatının şafağında çok kereler şu sorulara cevap aramıştır; 
niçin modern toplumda insanlar doğadan bu kadar uzaktır, niçin doğayı anlamazlar 
ve nimetlerinden istifade etmezler? Büyük şehrin yaşamı Kuprin’i pek çok yönlerden 
cezbetmesine rağmen,  şehir onun açısından insanları çirkinleştiren, sakatlayan bir 
canavar gibi görünmektedir. Bu sebeple öyküde tabiatın insana yaşama sevinci 
veren, insan ruhunu temizleyen gücünü bu kadar büyük bir aşkla tasvir etmiştir.
582
 
 
İsabetli, canlı, parlak doğa tasvirleri Turgenyev ve Çehov’u hatırlatmaktadır. 
Kuprin’in tasvir ettiği peyzaj; bu büyük ustalarda olduğu gibi sadece eserin 
kahramanlarının haleti ruhiyesini yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda yazarın 
gerçekçiliğe duyduğu estetik ilişkiyi, gizli düşünceleri ve yazarın duygularını da 
                                                           
580
 ibid, s. 87. 
581
 ibid, s. 89. 

ifade eder. Tabiatın kucağında büyümüş, hiçbir eğitim almamış bu yarı vahşi kızın 
ağzından nasıl sözler döküleceği konusunda da yazar uzun süre çalışmıştır. Tipiyle 
oluşturulan ahengi bozmadan nasıl duygu ve düşüncelerini ifade etmesi gerekir? Bu 
problemin çözümünde yine Kuprin’e özgü doğallık, yapmacıklıktan uzaklık, güzellik 
anlayışları ön plana çıkar. Olesya’nın kullandığı sözcükler, çeşitliliği, hassasiyeti ve 
şaşırtıcı derecede isabetli ve net olmalarıyla göze çarpar: 
“Pekâlâ, belki de söyleyebilirim, diyerek razı oldu sonunda 
Olesya, Yalnız dikkat edin; ikna paradan daha değerlidir: Eğer 
hoşuna gitmeyen bir şey olursa kızmayın. Sizin için şunlar çıktı 
falınızda: İyi bir insan olmanıza rağmen biraz zayıf karakterlisiniz... 
İyiliğiniz iyi bir şey değil, kalpten değil. Kalıbınızın adamı değilsiniz. 
İnsanların üstünde olmayı seviyorsunuz, fakat istemeseniz de onlara 
boyun eğiyorsunuz.  Şarabı seviyorsunuz, bir de ... Evet, neyse, 
sırasıyla konuşayım... Bizim buralardan bir kız size bir zaman aşık 
olacak ve bu yüzden yaşamınızda pek çok kötülükle 
karşılaşacaksınız... Paraya değer vermiyorsunuz ve para biriktirmeyi 
beceremiyorsunuz, bu sebeple de asla zengin olamayacaksınız...” 
583
 
 Sanatçı sevgililerin yaşadıklarını derin bir ahenkle resmeder. Kahramanın 
iyileştikten sonra ilk kez Olesya’nın evinde bulunduğu sıradaki sessiz izahatını ve 
müteakiben ormandaki buluşmalarını anlatan sahneler şüphesiz, Rus edebiyatı 
tarafından yaratılmış olan sevgiyle ilgili şairane sayfaların en değerlileridir. Özellikle 
burada, en ufak bir abartılı sözün bulunmadığı, en ufak bir zevk hatası içermeyen bu 
                                                                                                                                                                     
582
 ibid, s. 94. 
583
 ibid, s. 95. 

sevgi sahnelerinde yazar büyük bir sanatçı ve derin bir psikolog olduğunu 
göstermektedir.
584
 
 “Bataklık” öyküsü, Kuprin’de sıklıkla olduğu üzere kesin çizgilerle ikiye 
ayrılır.  İlk, biraz felsefi karakter taşıyan giriş bölümü; öğrenci Serdyukov’un Rus 
köylüsünün gizemli ruhu ile ilgili düşüncelerini içerir ve ana konunun, insanları 
öldüren bataklık konusunun, ortaya çıktığı ikinci bölümle içten ve psikolojik olarak 
bağlantılıdır. Serdyukov halkçılık ütopyasına olan inancını kaybetmemiş bir 
öğrencidir. Yazarın bazı  şahsi düşünceleri bizzat Serdyukov’un ağzından 
aktarılmıştır.
585
 
 
“Sakin Hayat” öyküsünde; kilisenin sadık hizmetkârı Nasedkin tam bir 
Hıristiyan olarak karşımıza çıkmakta ve asla günahlarından arınma konusunu 
unutmamaktadır. Kilisede papaz tarafından okunan dualar Nasedkin’in iç 
monologları ile birbirine geçmektedir.
586
 
 
“Beyaz Barbet Köpeği” öyküsünde doğaya yakın, nerede olursa orada 
yaşayan basit, sıradan insanlar mevcuttur. Ortak çalışmanın doğurduğu sağlam bir 
bağ bu gezgin artistleri birleştirmektedir. Bu sahnelerde dilsiz bir kahraman, Barbet 
köpeği Arto, önemli bir yer tutmaktadır. Kuprin olağanüstü bir güzellikle hayvanları 
insanlaştırmış, onların hareket ve davranışlarının dilinin tercümesini vermiştir. Bu 
bağlamda Jack London ve Seton Thompson gibi ustaları hatırlatmaktadır.
587
 
1900-1910 yıllarının başında Kuprin’in sanatında; yaşamdan alınma olaylar, 
yerini yaşam tablolarına bırakır. “Sirkte”, “Bataklık”, “At Hırsızları” vb. öykülerinde 
eserin konusunu; olayların akışı değil, baş kahramanın düşüncelerinin akışı belirler. 
                                                           
584
 ibid, s. 97. 
585
 ibid, s. 122. 
586
 ibid, s. 130. 
587
 ibid, s. 143. 

Örneğin “Bataklık” ve “Yahudi Kadın” öykülerinin finallerinde kahramanların 
kaderinde hiçbir şey değişmez.
588
  
 
“Düello” ve “Leylak Ağacı” eserlerinde karakter ve konu bakımından 
benzerlikler bulunmakla birlikte “Düello” çok daha gelişmiş bir eserdir. Her iki 
yerde de harp akademisi sınavlarına hazırlanan eşler, her iki eserde de eşlerini 
sonuna kadar destekleyen, kocalarının kaderinde aktif rol oynayan kadınlar 
mevcuttur. Zira akademi onların kurtuluş kapısıdır bir bakıma. 
 Romaşov karakteri, aynen “Moloh” öyküsündeki Bobrov gibi devamlı surette 
anlatımın merkezinde bulunmakta, gerçekler çoklukla onun algıladığı  şekilde 
verilmektedir. Yazar baş kahramanı bir kenara bırakmayı, onu anlatımın çerçevesi 
dışında tutmayı sevmez. Eğer bir sahnede baş kahramanı ana figür olarak yer 
almıyorsa muhakkak o sahneye dahil edilir ve sıklıkla sahne onun algılayışından 
aktarılır.
589
 
 “Düello”da 
tasvir 
ettiği sosyal adaletsizliğin gerçek sebeplerini 
açıklayamayan yazar, kendisi de bunları  aşmanın yollarını bulamaz. Kuprin’in 
kahramanları bu sefer en fantastik varsayımları oluşturmaya başlarlar: 
“İşte ben çalışıyorum..., diye düşünür Romaşov, Birden 
içimdeki Ben; istemiyorum, diyecek. Hayır, içimdeki Ben değil, daha 
da fazlası... Orduyu oluşturan milyonlarca Ben, hayır, daha da 
fazlası, dünyayı oluşturan bütün Ben’ler birden ‘İstemiyorum!’ 
diyecek. Ve o zaman savaş anlamsız olacak...”  
Elbette Romaşov düşüncelerinin saflığını ve ütopik oluşunu 
hissedememektedir. Önünde yeni bir soru belirir: “Peki bu durumda ne yapmam 
                                                           
588
 B. N. Afanasyev, 1972, s. 163. 
589
 A. A. Volkov, 1962, s. 171. 

gerekiyor?” Bu soruya cevap veremez. Askerlikten ayrılmak mı? Fakat o, başka 
hiçbir şey yapmayı beceremez ki.
590
 
“Düello” öyküsünde tasvir edilen olaylar iki aylık bir zaman diliminde 
gerçekleşmektedir: Nisan başı - Haziran başı. Bu husus dikkate alındığında 
Romaşov’un gelişiminin çok hızlı, hatta bayağı hızlı olduğunu itiraf etmek gerekir. 
Romaşov, tam da yeni bir hayata başlamaya hazırlanırken ölüme yakalanır.
591
 
 Kuprin’in 
anlatım sanatında; kahramanların hareketlerinin tekrarları dikkat 
çeker. “Düello” öyküsünde akşam derslerinde Rusça’sı zayıf, farklı milliyetten 
askerlere her gün askerlik vazifesi ile ilgili sorular yöneltilir, cevaplar alınır, bu 
devamlı olarak sürer gider. Diğer eserlerinde de “Her zaman olduğu gibi”, “Daha 
önceden olduğu gibi”, “Kırkıncı kez”, “Zaman zaman”, “Sıklıkla”, “Çok sık 
olarak”, “Yirmi kez”, “Her akşam”, “En az yirmi kez”, “Genellikle”, “Daima” 
sözcükleri sıkça kullanılır. 
 Devamlı surette tekrar eden ve her zaman olan olaylar dünyasında Kuprin 
kendinden çok emin bir şekilde uzun yıllar dikkatle yaptığı gözlemler, izlenimler 
sonucunda anlatımında da hataya düşme kaygısı taşımadan iddialarda bulunur. 
Örneğin; bütün atletler kazak giyer, bütün hırsızlar cimridir, ormanda yaşayan bütün 
insanlar korku dolu gözlerle bakarlar, bütün iyi Rus arabacıları atlara kötü davranır, 
bütün güreşçiler ve boksörler metanetlidir ve kendilerine duydukları güvenden dolayı 
övünürler ve bütün köylü kadınları isteriktir.
592
  
Kuprin, “Düello” öyküsünde otuzdan fazla aynı ortamdan kahramanı 
anlatmıştır. Ancak her kahraman birbirinin kopyası değildir, her birinin ayrı 
karakteri, kendine has ayrı çizgisi vardır. Bununla birlikte yazar kahramanla tanışma 
                                                           
590
 ibid, s. 183. 
591
 B. N. Afanasyev, 1972, s. 58. 

anında onun dış özelliklerini vermez. Romaşov’u başta sadece alayda iki yıldır 
çalışan bir üsteğmen olarak tanırız. Dış özellikleri olay örgüsü geliştikçe yavaş yavaş 
açığa çıkarılır.
593
 
 
“Düello”nun final sahnesi Yüzbaşı Dits’in kaleme aldığı kuru bir resmi 
raporla biter. Kuprin diğer Rus klasik yazarları gibi bir düello sahnesi yazmaz final 
için. Bu konuda yetersiz olduğu için değildir uyguladığı taktik. Aslında Romaşov’u 
yazmayı tasarladığı “Yoksullar” romanında baş kahraman olarak kullanma 
arzusundadır.  İlk eşi Kuprina Yordanskaya’nın anılarında bu husustan şöyle 
bahsedilmektedir: 
“Ben... Romaşov’dan kopamam... Onu, aldığı  ağır yara 
sonrasında iyileşmiş, emekliye ayrılmış olarak görüyorum, 
Proskurovo tren istasyonunda sadece iki arkadaşının, Bek-
Agamalov ve Vetkin’in, onu uğurladığını görüyorum. Trene biniyor, 
içi ümitle dolu, yeniye, aydınlık bir geleceğe doğru gittiğini sanıyor 
ve işte Kiyev’de. İşsiz, gezgin, muhtaç günleri başlıyor, meslek 
değiştirmeler zaman zaman yoksulluk, hayırsever ve hami kişilere 
yardım ricası içeren mektuplar. Şimdi Romaşov, benim ikizim, 
öldürüldü, onsuz ‘Yoksullar’ı yazamam.”
594
 
 “Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov”’un ilk satırları aynen bir dedektif romanı 
gibidir:  
“Rus donanmasının Tsusima adası açıklarında korkunç bir 
bozguna uğradığı o gün sona yaklaşılmıştır ve Japonların bu kanlı 
                                                                                                                                                                     
592
 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 
593
 B. N. Afanasyev, 1972, s. 67. 
594
 M. K. Kuprina-Yordanskaya, Godı Molodosti: Vospominaniya o A. İ. Kuprine, Moskva, 1960, 
s. 205. 

zaferi tüm Avrupa’da ilk, endişeli ve sağır haberler olarak 
yayılmaya başladığı bu günde Pesok Mahallesi’nde isimsiz bir 
sokakta yaşayan Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov, İrkutsk’tan şu telgrafı 
almıştı: ‘Listeleri derhal gönderin, hastayı takip edin, masrafları 
ödeyin’. Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov hemen ev sahibesine bir iki 
günlüğüne iş icabı Peterburg’dan ayrılacağını bildirerek, 
yokluğundan endişe duymamasını söyler. Sonra giyinir, evden çıkar 
ve bir daha oraya uğramaz.” 
595
 
 
Kıdemli üsteğmen ortadan kaybolur, sonra ev sahibesini polis merkezine 
çağırırlar ve kiracısı hakkında sorguya çekerler. A. Volkov’a göre; yazar burada 
baskıcı rejimi derinlemesine ifşa etmek için dedektif türünün bazı özelliklerini 
kullanmıştır. Kuprin akıllı ve iradeli bir düşmanın objektif bir tasvirini verme gayreti 
göstermiştir. Burada genellikle düşmanların aptal ve değersiz varlıklar olarak tasvir 
edildiği edebiyatın macera türü alanında çalışan pek çok yazara da faydalı bir ders 
vermiştir.
596
 
 Öykünün 
giriş bölümünde gazeteci Sçavinski ile karşılaşma sahnesine kadar 
kültürsüz, değersiz, kıdemli üsteğmen rütbesine kadar gelmiş bir subay anlatılır. 
Japon casusunun taşıdığı bu maske en ufak ayrıntısına kadar düşünülmüştür. Bu 
kıyafeti nasıl taşıyacağı her gün yapılan antrenmanlarla ulaşılan uzun ve sabırlı bir 
çalışmanın neticesidir. Çok akıllı ve iradeli bir adam, aptal ve görgüsüz bir insan rolü 
oynamaktadır. Fakat bazen oynadığı rolün dışına taşmalar olur. Bunu ancak keskin 
gözlem kabiliyetine sahip kişiler fark edebilir. Tüm bu detaylar yazar tarafından 
büyük bir ustalıkla verilmiştir. Örneğin  şu ayrıntıyı ele alalım: Rıbnikov attığı her 
                                                           
595
 A. A. Volkov, 1962, s. 209. 
596
 ibid, s. 210. 

adımda deyimler yumurtlamaktadır. Bunlar genellikle yerinde kullanılan 
sözcüklerdir, ama bazen bir Rus’un kullandığı yerde kullanılmaz. Rıbnikov, Rus 
olmayan biri için ölçü duygusunu anlayamaz. “Lütfen bana bir sigara borç verir 
misiniz? Canım ölesiye sigara çekiyor, fakat sigara alacak durumum yok. Eğer 
çıplaksan, eğer iyi... Fakirlik, nasıl derler, ayıp değil, fakat büyük alçaklıktır.” 
Burada rica başarılı bir deyimle başlatılır:  “Canım ölesiye sigara çekiyor”. Fakat 
sonraki iki deyimin birleşimi Rus insanını konuşması için şüpheli görünmektedir. 
Rıbnikov bazı benzer olaylarda da dilin kullanımında aşırılığa kaçıyor.
597
 
 
Rıbnikov’un gazeteci Şçavinski ile psikolojik düello sahneleri de 
etkileyicidir. Bu sahnelerde Japon casusu sadece savunma gereği duyar. Bu düello 
Şçavinski’nin birden ve beklenmedik çıkışıyla başlar:  “Korkmayın, sizi ele 
vermeyeceğim. Siz Rıbnikov’sanız ben de Vanderbilt’im. Siz Japon Genelkurmayının 
bir subayısınız, sanırım rütbeniz de en az albay ve şimdi Rusya’da askeri 
ajansınız...” 
598
 
 “Katil” 
öyküsünde katil, anlatıcı kişidir. Gerçekte bir insanı değil, kurt 
kapanının ayağını kopardığı bir kediyi öldürmeye çalışmaktadır. Önemli ahlaki 
fikirlerin sanatsal tasvirinin bu şekilde aktarılması ilk bakışta fıkra gibi görünebilir. 
Fakat kaçan kedinin izinin sürülmesi sahnesi yazara fevkalade bir şekilde 
öldürmenin, öldürme hırsını körüklediğini ve ağır bir pişmanlığa sebebiyet verdiğini 
gösterme fırsatı vermiştir. Yazar, kolayca işlenen ve cezalandırılmayan cinayetin 
insanda çirkin ve hastalıklı bir merak uyandırdığını, bunun da kaçınılmaz surette 
patolojik bilinç kaybına yol açtığını iddia etmektedir.
599
 
                                                           
597
 ibid, s. 212. 
598
 ibid, s. 215. 
599
 ibid, s. 247. 

1900-1910 yılların ortalarında “Gambrinus”, “Kızıl Bilezik” “Kutsal Yalan” 
vb. eserlerini yazdığı dönemde artık olgunluk dönemini yaşayan Kuprin vardır. 
 Kuprin’in 
kahramanları, ruhlarının iyi tarafları iyice açıldıktan sonra ölürler. 
Sulamif’in, “Kızıl Bilezik”teki Jeltkov’un vb. ölümleri bu şekildedir. Kuprin, 
okuyucuyu anlatılan olayların içine birden sokar ve konuyu düğümledikten sonra tam 
vaktinde noktayı koyar. Bu, Kuprin’e has bir özelliktir.
600
 
 
“Gambrinus” öyküsünün ilk bölümünde okuyucu, müzisyen Saşka ve büfeci 
Madam İvanova ile tanıştırılır. Müzisyen Saşka’nın öyküde başrol oynayacağına dair 
hiçbir ipucu verilmez. Gerek Saşka, gerekse Madam İvanova’nın edebi portreleri 
sanki olay mahallinin tasvirine ilave olarak, orijinal bir meyhanenin olağan, ayrılmaz 
bir parçasıymış gibi verilir:
601
  
“Burada yıllardır her akşam müzisyen Saşka konukları 
eğlendirmek ve memnun etmek için keman çalardı. Saşka, kısa boylu, 
neşeli, sarhoş, dazlak kafalı, dış görünüşüyle tüyleri dökülmüş bir 
maymuna benzeyen orta yaşlı bir Yahudidir. 
 
Yıllar geçer, deri kolluklu uşaklar değişir, bira getiren ve 
dağıtanlar değişir, meyhane sahipleri bile değişir, fakat Saşka hiç 
değişmeden her akşam saat altıya doğru elinde kemanı, dizlerinin 
üstünde küçük beyaz köpeğiyle sahnede yerini alırdı...” 
602
 
 
“Gambrinus” öyküsünde iki baş kahraman vardır: müzisyen Saşka ve 
meyhanenin müşterilerinin oluşturduğu muhtelif kalabalık. Birey ve toplum arasında 
çok köklü bir bağ mevcuttur. Sanatçı, Gambrinus’taki gürültülü ve parlak yaşamın 
                                                           
600
 B. N. Afanasyev, 1972, s. 163. 
601
 A. A. Volkov, 1962, s. 253. 
37 
E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 4, s. 373.
 
 

tasvirine geçmeden biraz anlatım çerçevesini genişleterek, bir süreliğine de olsa 
sıkıntılarından uzaklaşmak için meyhaneye gelen çalışan insanların günlük işleri, 
alışkanlıkları ve karakterlerini anlatmaktadır. Saşka’nın hayranları ve dinleyicileri 
riskli, ağır ve zor işlerde çalışan güçlü ve cesur insanlardır.
603
 
 Bir 
yarış atının hazin sonunun konu edildiği “Zümrüt” öyküsünde atın iç 
dünyasını anlatır Kuprin. Zümrüt’ün insanlara özgü ruh özellikleri vardır. Rakibi 
Onegin’den korkmakta, ama bunu belli etmemektedir: “Kendi kendine sanki hiç 
korkmamış, sanki hiçbir şey olmamış gibi bir görüntü vererek döndü ve başını öne 
eğdi.” Jokey ve binicilerin özellikleri de atın algılamasından nakledilmiştir. At, 
tecrübeli veya acemi bir eli hemen hissetmekte, becerikli veya beceriksiz bir 
dokunuşa farklı tepkiler vermektedir. Tasvirlerin netliği, temizliği ve gerçekliği bu 
öykünün başlıca sanatsal özellikleri olarak ön plana çıkmaktadır. Yazar konuya çok 
hakimdir. Şçegoliha’nın tasvirine bir bakalım: “Kuru ottan kafasını her kaldırışında 
başını geriye atardı ve iri gözleri birkaç saniyeliğine menekşe rengi bir ışıltıya 
parlardı”. Tüm öykü hayvanlara karşı gerçek bir sevgiyle doludur.
604
 
 
“Aforoz” öyküsünde yazar kolayca, sade bir şekilde, bilinen üslubuyla 
okuyucuyu sanki eski bir tanıdığın evine götürürmüşçesine kahramanın, kuvvetli ve 
iyi kalpli papaz yardımcısı Olimpiy’in, evine götürür. Bu arada Kuprin’in eserlerinde 
çok güçlü insanlar hemen her zaman iyi karakterlidirler.
605
 
 “Kızıl Bilezik” öyküsünün dörtte üçü Prens Şeyn ailesinin, akrabalarının ve 
arkadaşlarının tasvirine ayrılmıştır. Öykünün ana fikrinin üzerinde odaklaştığı baş 
kahraman ancak son bölümde ve bir tek sahnede ortaya çıkmaktadır. Fakat bu küçük 
                                                           
603
 A. A. Volkov, 1962, s. 254. 
604
 ibid, s. 289. 
605
 Kolobayeva, L.A., “Preobrazovanıye idei malenkogo çeloveka v tvorçestve A.İ.Kuprina”, izd. 
Moskovskogo Universiteta, 1987 , http://www. kuprin.net. 

memurun sahneye çıkmasından önceki her şey onun duygularını iyice açığa 
çıkarmak için bir ön hazırlık gibidir Trajik tema var gücüyle ortaya çıktığında ciddi 
ve özel bir önem kazandırmaktadır.
606
 
 Yazarın yarattığı trajedi coşkulu çatışmalardan veya ihtiraslı anlatımdan 
kaynaklanmamaktadır. Kahramanı bu kadar büyüleyen aşk çok büyüktür ve o 
karşılığında hiçbir şey beklemeksizin kendini feda etmeye hazırdır. “Sulamif”in ana 
konusunu oluşturan “Neşidelerin Neşidesi”nde ifade edilen “Aşk, ölüm gibi 
kuvvetlidir” düşüncesi “Kızıl Bilezik” için de geçerlidir.
607
 
 “Kızıl Bilezik”te anlatım yavaş yavaş gelişir. Sanatçı zengin ve ünlü bir 
ailenin ev atmosferini yaratır, kademeli olarak da kahramana yüce bir duyguyu 
aşılamayı becermiş kadın karakterini açmaya başlar. Dördüncü bölümden itibaren 
öyküye diğer kahramanlar girer ve anlatım ritmi giderek artmaya başlar.  Şeyn 
ailesine misafirler gelir ve bunları takdim etmek yazara düşer. Bu misafirlerden en 
önemli yer General Anosov’a verilmiştir. General Anosov, aynen Anna gibi öykünün 
dramatik örgüsüne dahil edilmemiştir. Fakat öyküde Anna’dan daha önemli bir 
mevki işgal etmektedir. Kuprin, Anosov tiplemesinde özellikle ulusal geleneklerin 
bazı iyi özelliklerini taşıyan yaşlı kuşak Rus insanını  tasvir  etmeye  çalışmıştır. 
Anasov’un öyküde belirgin ve çok önemli bir fonksiyonu vardır. Yazarın sevgi 
hakkındaki düşüncelerini o ifade etmektedir.
608
 
 
“Gök Mavisi Kıyılar” gezi yazılarında Kuprin, genellikle karı koca, bazen de 
çocukların işlettiği küçük restoranlardaki samimiyet ve ağırlama konularını çok güzel 
anlatır. Bir Korsikalının işlettiği restoranda her yemeğin yanına bir iki şişe beyaz 
şarap ikramı yapıldığını, bunların parasını vermek istediğiniz zaman gücendiklerini 
                                                           
606
 A. A. Volkov, 1962, s. 299. 
607
 ibid, s. 300. 

ve : “Ooo, hayır baylar, bizde şarap için para ödenmesi uygun bir davranış değildir. 
Bu bizim için ayıp bir şey. Bu şarap kendi bağımızın üzümlerinden üretilmiştir” 
dediklerini aktarır. 
609
 
 
“Genelev” öyküsünde Kuprin, gördüğü şeyleri hafif, içten ve sakin bir tonla 
anlatır. Tüm sempatisi bu bahtsız kadınlardan yanadır. Bu kadınlar yazarda acıma, 
bazen de derin bir merhamet duygusu uyandırmaktadır. Anlatım yavaş bir tempoda, 
detaylı bir şekilde başlamakta, yaşamın dibini tasvir eden sahneler uzun bir iple 
bağlıymışçasına birbirinin ardından sıralanmaktadır. Sarhoşluğun yol açtığı bilinç 
kayıpları, kanlı dövüş sahneleri, intiharlar ve cinayetlerle patlayan kederli, garip ve 
ruhen düşmüş varlıkları  şaşırtıcı bir doğruluk ve isabetle aktarmaktadır. Bu 
durumlarda bile öykünün sakin tonu devam etmekte, hatta duraklamalarda bile 
keskin bir ses, eleştiri veya öfke tonu hissedilmemektedir. Öyküde her şey kendi 
seyrinde devam eder. Bazı açıklama gerektiren durumlar da gazeteci Platonov’un 
ağzından aktarılır. Gerçekte Platonov öyküde etkin bir kahraman değildir. 
Okuyucunun önüne açılan tabloların yorumlayıcısıdır.
610
 Yaşamıyla ilgili bazı 
açıklamalar, Kuprin’in biyografisi ile örtüşmektedir. 
 Gazeteci 
Platonov’un 
görüşleri kaleydoskopik ve oldukça düzensizdir. 
Duygulu ve akıllı bir adam olan Platonov, yazarın en sevdiği kahramandır. 
Aydınlatıcı bir entelektüeldir. Onda hem Bobrov’dan, hem Romaşov’dan, hem de 
Nazanski’den bir şeyler mevcuttur. Öyküde icra ettiği fonksiyona bakılacak olursa; 
düşünen ve hareketsiz kalan Nazanski’ye daha yakındır. Kuprin okuyucuya 
Platonov’a sempati beslenmesini telkin etmeye çalışsa da, bu renksiz ve gerçekte 
                                                                                                                                                                     
608
 ibid, s. 303. 
609
 ibid, s. 333. 
610
 ibid, s. 355. 

pasif ve egoist adam olumlu bir karakter olarak kabul görmemiştir.
611
 Platonov, 
kendisine aşık olan Jenya’nın intiharından önce kendisine ne yapması gerektiği 
konusunda akıl danışmaya gelmesi sahnesinde sergilediği pasiflikle tüm sempatisini 
kaybetmektedir. 
 “Genelev”in, 
fahişelerin ve müşterilerin yaşam sahnelerinin birbirine 
bağlandığı ilk bölümünde bir konu temeli yoktur. Kompozisyon, burada sabahtan 
akşama kadarki genelev tasvirinin her günkü anlatımı üzerine kuruludur. Bu kendine 
has kronolojiyi birleştiren yegane temel; Platonov ve öğrenci Lihonin’in 
yorumlarıdır. Öykünün birinci bölümü, yazarın ikinci bölüme geçiş için kullanacağı 
bir köprü ile son bulmaktadır. İkinci bölümde ön plana çıkacak olan öğrenci Lihonin, 
“Genelev”de yaşayan bir kızı kurtarıp bir sosyal deney yapma arzusunda olduğunu 
belirtir. Yazar burada hemen, bu türden bir girişimin başarısızlıkla sonuçlanacağına 
dair bir izlenim yaratır:
612
 
“...Yarım saat sonra Lyuba ve Lihonin, arabacılar için ayrılan sofada oturuyor, Jenya ve gazeteci ise 
kaldırımda dikiliyorlardı. 
-Büyük bir aptallık yapıyorsun Lihonin, dedi Platonov 
yavaşça, fakat sendeki bu cesur hamleye saygı duyuyor ve takdir 
ediyorum.  İşte düşünce, işte icraat. Cesur ve mükemmel bir 
delikanlısın sen.” 
613
 
Öğrenci Lihonin’in sosyal deneyi, öykünün ikinci bölümünün ana konusunu 
oluşturur. Bu bölümde Lihonin’in  genelevden çıkardığı ve kardeş olarak bakmaya 
çalıştığı Lyuba ile ilişkileri ağırlıklı yer tutar. Bu arada Anna Markovna’nın evindeki 
günlük olaylar ve muhabbet tellalı Gorizont’un kendine iyi avlar bulmak için yaptığı 
                                                           
611
 ibid, s. 358. 
47 
ibid, s. 363.
 
 
613
 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 6, s. 99. 

seyahatler de anlatılır.
614
 Lihonin’in arkadaşlarının Lyuba’yı eğitmek için gayretleri 
ilginçtir. 
“Düello”da olduğu gibi “Genelev”de de olay zamanı kısadır. Toplam üç aylık 
bir sürede geçer olaylar. Bu öyküde anlatım bir tek kahramanın kaderiyle bağlı 
değildir. Öykünün ana konusunu; genelevdeki kadınların yaşam tabloları 
oluşturmaktadır. Bu arada “Genelev”de öykünün ana fikrini ifade eden, ana 
kahraman olarak nitelendirilebilecek kahramanlar da mevcuttur. Bunlar; öğrenci 
Lihonin ve gazeteci Platonov’dur. “Moloh” öyküsündeki Bobrov ve Goldberg, 
“Düello” öyküsündeki Romaşov ve Nazanski’nin çevrelerindeki dünyanın korkunç 
sertliğiyle ilgili yaptıkları heyecanlı sohbetler (işçilerin ezilmesi, askerlerle alay 
edilmesi) gibi, Lihonin ve Platonov da fahişelik gibi korkunç bir toplumsal felaketin 
sebeplerini tartışmaktadırlar.
615
 
 “Saşka ve Yaşka” öyküsünde olaylar önemli ölçüde kahraman bir pilotun kız 
kardeşi olan küçük bir kızın algılamalarının prizmasından aktarılmıştır. Bu anlatım 
tarzı öyküye ayrı bir canlılık katmaktadır. 
 
“Goga Veselov” ve “Alçak” öykülerinde; bir kahraman diğer bir kahramana 
kendi yaşamını anlatmaktadır.
616
 
 “Zaman 
Çarkı”nda; bir meyhanede içki içerken on iki yıldır görüşmediği bir 
arkadaşına, bir zamanlar sevdiği, fakat şu anda ayrıldığı bir kadınla yaşadığını 
güzellikleri anlatan bir anlatıcı mevcuttur.Toplam on altı ay süren güzel bir aşk 
yaşayan Mişka, Mariya’nın olağanüstü kuvvetli aşkına cevap veremez. 
 Anlatım biraz derinleştikçe anlatıcı bir şişe  şarap daha ısmarlayarak veya 
arada kendince kısa yorumlar yaparak geciktirme metodu uygulamaktadır: 
                                                           
614
 A. A. Volkov, 1962, s. 365. 
615
 B. N. Afanasyev, 1972, s. 110. 

 
“Mola. Sana on filozoftan bahsetmiştim ben her halükarda on 
birincisi olamam. Zira bu bilge kişilerden birisi çok ince bir şekilde 
bize  şöyle bir imada bulunmuş: ‘ Sus, filozof olursun’. Garson, bir 
şişe beyaz bordo!...” 
617
 
“Harp Okulu Öğrencileri”nin daha ziyade otobiyografik bir anlatımı vardır. 
Otobiyografik çalışmasının devamı olarak yazdığı “Dönüm Noktasında”/ “Askeri 
Öğrenciler”, “Düello”nun önsözü gibidir. İçindeki düzensiz, uzun kompozisyonlar, 
eserin yapısal kusurlarını anlatır tarzdadır. Dahası, üç bölümü sırasıyla 
yazılmamıştır.  İkinci bölüm önce yazılmış, daha sonra birinci ve üçüncü bölümler 
yazılmıştır, ki sonuncusunda neredeyse hiç düzeltme yapılmamıştır. Bu düzensiz 
anlatım; bölümler arasında kopukluklara, kronolojik karışıklıklara, tekrarlara ve 
ağdalı bir anlatıma neden olmuştur. En dikkat çekici uyuşmazlık ise üçüncü bölümde 
belirir:  İkinci bölümde kahraman Aleksandrov’un evleneceğine yemin ettiği Zina 
Belişeva’dan bu bölümde hiç bahsedilmez. Kuprin hikayenin bu önemli unsurunu 
tam anlamıyla unutmuş görünür ve üçüncü bölümde Aleksandrov’un aşkı 
buharlaşır.
618
 
                                                                                                                                                                     
616
 A. A. Volkov, 1962, s. 383. 
617
 A. İ. Kuprin, Soçineniya v dvuh tomah, t.2., Moskva, 1981, s.23. 
618
 N. Luker, Alexander Kuprin , Melborne, 1978, s.151. 

SONSÖZ 
 
Kuprin’in Rus edebiyatındaki yeri büyüktür. Çağdaşları olan Çehov, Gorki ve 
Bunin ile birlikte Kuprin, kısa hikayeye en olgun devrini yaşatmıştır. Onun Çehov, 
Gorki ve Bunin’den farkı, anlatım tarzı, konuyu işleyişi ve tema zenginliğidir. 
Kuprin, bugün bile halen çok okunan bir yazardır.  
Kuprin deneyimleri işleme konusunda mükemmel bir yazardı ve gerçekliğin 
detayları üzerine yoğunlaşmak da onun eserlerinin en can alıcı özelliği idi. Onun 
hayatı boyunca üzerinde ısrarla durduğu husus; sanatın gerçeğin ateşiyle 
tutuşturulması arzusuydu. 
Kuprin, sanatçı yönüyle hiçbir edebi grubun içine sokulamaz. Ama onu 
1900’lerin en iyi Rus yazarlarından biri olarak tanımlamak mümkündür.  
 
Kuprin okuyucuyu hemen saran sıcacık sade, hassas, berrak 
bir dille yazmıştır. Kahramanlarıyla birlikte olayların içine çekiverir 
okuyucuyu. Onda biraz Turgenyev, biraz Tolstoy, biraz Çehov, biraz 
Gorki, biraz da Dostoyevski hemen hissedilir. Kısacası XIX yy. 
klasik Rus yazarlarını çok iyi özümsemiş, onların tarzında kendine 
has orijinal üslubuyla çok değerli eserler vermiştir. 
Askerlik hayatıyla ilgili yazdığı yirmiye yakın öyküsüyle belki de Rus 
edebiyatında bu konuyu işleyen en güzel eserler onun kaleminden çıkmıştır. 
Turgenyev’den sonra doğa tasvirleri konusunda en başarılı yazar sayılabilir. Sonra 
Puşkinle başlayan, Gogol, Turgenyev, Dostoyevski vb. yazarlarda devam eden küçük 
insan konusu, son dönemde en güzel onun eserlerinde yansımasını bulmuştur. 
Hayvanlarla ilgili klasiklerden sonra belki de bu alanda en iyi eserleri o vermiştir.  

 Hayatı büyük bir heyecanla yaşayan, bugünkü tabirle hiperaktif 
diyebileceğimiz bu yetenekli yazar, sevginin, küçük insanların, insani duyguların 
sözcüsü olmuştur. 
 
 

KAYNAKÇA 
 
1. Afanasyev, B.N., Aleksandr  İvanoviç Kuprin, Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk
2-e, ispr. i dop. izd. –Moskva, Hudoj.lit., 1972. 
2. Berkov, P.N., Aleksandr İvanoviç Kuprin: Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk, AN. 
SSSR, Moskva, 1956. 
3. Bunin, İ. A., “Kuprin”, /http://www.kuprin.net. 
4. Çukovski, K., “Kuprin”, Predisloviye, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964,  
5. Çuprinin, S., “Pereçitıvaya Kuprina”, http://www.kuprin.net.  
6. Etov, V., “Teplota ko vsemu jivuşçemu” (Uroki Kuprina), http://www.kuprin
net. 
7. Figurnova, O., “Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin.net. 
8. Fonyakova, N. N., Kuprin v Peterburge-Leningrade, Leningrad, Lenizdat, 1986. 
9. Gapanoviç, İ. İ., “Voyennıye rasskazı i povesti Kuprina”, http://www.kuprin.net. 
10. Kolobayeva, L.A., “Preobrazovaniye idei malenkogo çeloveka v tvorçestve A. İ. 
Kuprina”, izd. Moskovskogo Universiteta, 1987, http://www.kuprin.net. 
11. Krutikova, N. E., A. İ. Kuprin, Leningrad, Prosveşçenie, 1971. 
12. Kuleşov, F. İ.,  Tvorçeskiy Put A. İ. Kuprina 1883-1907, 2-e, Pererab. i dop. 
izd., Minsk, izd-vo BGU, 1983. 
13. Kuleşov, F. İ.,  Tvorçeskiy Put A. İ. Kuprina 1907-1938, 2-e, Pererab. i dop. 
izd., Minsk, Universitetskoye, 1986. 
14. Kuprina, K. A., Kuprin-Moy Otets, 2-e ispr. i dop. izd., Moskva, Hudoj.lit., 
1979. 
15. Kuprina-Yordanskaya, M. K., Godı Molodosti: Vospominaniya o A. İ. 
Kuprine, Moskva, Sov. Lit., 1960. 

16. Lit. İstoriya Akademii Nauk, “A.İ.Kuprin Kratkoye Vvedeniye v 
Tvorçestvo”,1954, http://www.kuprin.net. 
17. Luker Nikolas, Alexander Kuprin, Mellbourne 1978. 
18. Mihaylov, O. M., Kuprin, Mol. Gvardiya, 1981. 
19. Nikulin, L.V., “Çehov, Bunin, Kuprin”-Literaturnıye portretı. M., 1960, http:// 
www.kuprin.net. 
20. Paustovski, K., “Potok Jizni” (Zametki o proze Kuprina), http://www.bibl.ru 
/potok-zhizni.htm. 
21. Roşçin, N. Y., “Moy Kuprin”, http://www.kuprin.net. 
22. Rotstein E., Vyaçeslavov, P., Sobraniye Soçineniy v 9-ti tomah, Kuprin A.İ.
Moskva, izd. Pravda., 1964. 
23. Saakyants, A., Soçineniya v dvuh tomah, Kuprin A. İ., Moskva, Hudoj. Lit., 
1981. 
24. Smirnova, L. A., “A. İ. Kuprin” (1870-1938), 
http://netcamp.narod.ru/kuprin/
 
index.  
25. Sokolov, A.G., “Tvorçesto A.İ.Kuprina”,  İstoriya Russkoy Literaturı Kontsa 
XIX-Naçala XX Veka, -2-e, izd.,ispr. i dop. –Moskva, Vısş.şk.1984, s. 63-73. 
26. Volkov, A.A., Tvorçestvo A.İ.Kuprina, Moskva, Sov.Pisatel, 1962. 

İNDEKS 
 
 

Akimov, Y. 34 
Aldanov, M. A. 127 
Aleksandr III, 5 
Amfiteatrov, A. V. 57 
Andreyev, L. 26, 28, 31, 32, 34, 37, 38, 45, 57, 63, 67, 75 
Artsıbaşev, M. 67, 106, 107, 111 
Aspig, E. 32, 33 
Ayzman, D. 65, 67 
 

Balmont, K. 57, 83 
Batyuşkov,F. D. 10, 11, 35, 40, 44, 62, 113, 170, 178 
Belousov, İ. 26 
Bethooven, 167 
Bilibin, İ. 34, 53, 54, 127 
Blok, A. 57 
Boborıkin, P. D. 60 
Bogdanoviç, A. İ. 134, 139  
Botsyanovski, V. F. 134, 136, 177 
Breşkovski, B. 137, 139 
Bronştein, Y. 119 
Bryusov, V. 57 
Bunin, İ. A. 23, 24, 25, 26, 28, 40, 41, 57, 58, 62, 63, 64, 66, 69, 74, 76, 77, 82, 84, 
86, 87, 88, 104, 116, 119, 124, 126, 157, 164, 176 
 
Ç 
Çehov, A. P. 7, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 37, 48, 57, 58, 61, 62, 63, 64, 73, 82, 84, 86, 
87, 88, 90, 91, 92, 97, 98, 134, 136, 139, 140, 144, 145, 157, 167, 176, 182, 190, 196, 
201, 203, 212 
Çernıy, S. 83 
Çernişevski, N. G. 134, 211 
Çirikov, E. N. 28, 31, 32, 63, 65, 67,  
Çuhnin, 33, 34, 38 
Çukovski, K. 67, 87,  
 
 
 
 
 

Davıdova, A. A. 24, 26, 27 
Davıdıva, M. K. 26, 27 

Dostoyevski, F. M. 43, 143, 171 
Dragomirov, 10 
Dumas, A. 47, 115, 140,  
Dumon, A. S. 172 
 

Ezop, 104 
 

Fadayev, A. A. 54 
Fedorov, A. M. 197 
Firdevsî, 74 
Fofanov, N. 57 
 

Garşin, V. M. 157 
Geothe, 171 
Gertsen, A. İ. 134 
Geynrih, Y. M. 40, 41, 45, 51, 53, 55, 56, 82 
Gippius, Z. 57, 76 
Glazenap, 116 
Gogol, N. V. 8, 12, 136, 140, 171 
Goldştein, A. 36 
Gorki, M. 11, 20, 25, 26, 28, 29, 30, 31, 32, 34, 35, 37, 38, 39, 44, 47, 57, 58, 59, 61, 
63, 64, 68, 70, 71, 72, 74, 76, 80, 82, 83, 86, 88, 93, 98, 99, 106, 107, 109, 115, 134, 
135, 145, 159, 164, 178, 186, 190, 203 
Goryavin, 74 
Grigorkov, G. A. 49, 50 
Gusev-Orenburgski, S. İ. 28, 31, 65 
 

Hamsun, K. 37, 135, 137, 139 
Hayyam, Ö. 74 
Henry IV, 133 
Hodaseviç, V. 168 
İ 
İzmaylov, A. A. 41 
 

Jakomino, 119 
 

Kadmina, E. P. 7 
Kamenski, A. 37, 111 
Katkov, M. 5 
Kipen, 65 
Kipling, R. 137, 139 
Klestov, V. S. 42 
Kopeşçenko, A. N. 179 

Korolenko, V. G. 57, 58, 74, 94, 135 
Kulançakova, L. A. 1, 2, 3 
Kuprin, İ. İ. 1, 2 
Kuprina, K. A. 41, 49, 54, 56, 82, 83, 127, 181 
Kuprina, L. 28, 52, 56, 
Kuprina-Yordanskaya, M. K. 10, 27, 30, 55, 82, 84, 98, 122, 215 
Kranihfeld, F. 92 
Kuzmin, M. 111 
 

Lavrentyev, S. 57 
Lenin, V. İ. 46, 115,  
Lermontov, M. Yu. 182 
Leykin, N. A. 7 
Lohvitskaya, M. 57 
London, J. 69, 135, 137, 140, 169, 214 
Lonsere, E. 34 
Loyengard, 36 
Lunaçarski, A. V. 31 
 

Maciore, S. 118 
Malinovskaya, E. K. 71 
Mamin-Sibiryak, D. N. 28, 40, 60, 129 
Manıç, P. D. 29, 39 
Maupassant, 15 
Mayakovski, V. V. 57 
Merejkovski, D. 45, 57, 58, 76 
Meterlink, 37 
Mihaylovski, G. 63, 139 
Mihaylovski, N. K. 185 
Minski, N. 57 
Mirolyubov, V. S. 26, 64 
Montesqio, 171 
 
N
 
Naydenov, S. A. 28 
Nekrasov, N. A. 134 
Nesterov, M. 57 
 

Palmin, L. İ. 5, 6, 7 
Paustovski, K. 36, 60, 86, 150 
Pilski, P. 51, 52, 114 
Pirogov, 155 
Poddubnıy, İ. 22 
Potapenko, 60 

Prokofyev, S. 53 
Puşkin, A. S. 4, 41, 48, 56, 83, 87, 104, 116, 121, 136,  
Pyatnitski, K. 38 
 

Radişçev, N. 109 
Rahmaninov, S. 57 
Raylyan, F. 43 
Reginin, V. 54 
Repin, İ. 57, 83, 140 
Rojkov, 31 
Roslavlev, 41 
Rubinşteyn, A. 155 
Rumyantsev, 31 
 

Sâdi, 74 
Saltıkov-Şçedrin, M. E. 134 
Sazonov, G. P. 57 
Schiller, 47, 115 
Sedıh, A. 127 
Serafimoviç, A. 28, 59, 63, 74 
Serov, V. 57 
Skabiçevski, A. 21 
Skitalets, S. 28, 31, 32, 53, 63, 65, 74 
Skobelev, İ. N. 179 
Sobinov, L. 57 
Sologub, F. 67, 73, 75 
Solovyev, V. 57 
Soymonov, M. N. 5 
Stepanov, A. N. 31 
Struve, G. 122 
Süleyman, Hz. 40, 166, 193 
 
Ş 
Şahovski, M. 130 
Şalyapin, F. İ. 26, 28, 57, 171, 179 
Şmelev, İ. S. 52, 76, 83 
Şmidt, 32 
 

Teleşov, N. 26, 28, 63, 128 
Teffi, N. A. 41, 55, 181 
Thompson, S. 214 
Tihonov, V. A. 165 
Timkovski, 28 
Tolstoy, A. N. 124 
Tolstoy, L. N. 29, 41, 48, 57, 58, 61, 64, 69, 70, 73, 86, 87, 88, 90, 91, 92, 103, 104, 
105, 121, 136, 139, 140, 156, 165, 168, 194, 195, 196, 197  

Trenev, K. 74 
Tretsek, L. 183 
Tsenski, S. S. 20 
Tsuhanov, M. İ. 4 
Turgenyev, İ. S. 7, 15, 56, 61, 76, 153, 212 
 

Uspenski, G. 60 
Utoçkin, S. 105, 139 
 

Vasiliy III, 1, 
Vengerov, S. A. 3, 199 
Veresayev, V. V. 28, 57, 63, 65 
Volodarski, M. M. 114 
Vorontsova, Z. 170 
Vorovski, V. V. 71, 93, 103, 189 
Voytolovski, L. 135 

Wells, G. 116 

Yegorov, A. B. 52, 56 
Yeleonski, S. 57 
Yelpatyevski, S. Y. 25, 28, 32 
Yudeniç, 47, 48, 49, 75, 116 
Yurkov, F. 119 
Yuşkeviç, S. S. 31, 63, 65, 76 
 

Zaykin, İ. 105 
Zola, E. 60 
 

ÖZET 
 
Bu çalışmamızda; Rusya’da XX. yy. başlarında çok popüler 
olan, fakat Türkiye’de fazlaca tanınmayan bir yazarı, Kuprin’i, 
biyografisi ve eserleriyle tanıtmaya çalıştık. 
 1889 
yılında başlayan yazarlık yaşamı 1937 yılına kadar sürmüştür. 1919 
yılında ülkesinden ayrılmak zorunda kalan Kuprin, ölümünden bir yıl önce hasta biri 
olarak vatanına geri dönmüştür. 
 
Hareketli bir yaşam süren Kuprin’in eserleri ve işlediği konuların zenginliği 
dikkat çeker. Rus edebiyatında ordu yaşamı, doğa tasvirleri ve aşk konularında en 
güzel eserlerin bir kısmı onun tarafından yazılmıştır. Edebi faaliyetlerine başladığı 
yıllarda Çehov ve Gorki’nin büyük yardımlarını görmüş, yazıları Tolstoy gibi 
edebiyat dehalarının beğenisini kazanmıştır. 
 Dünya 
edebiyatında R. Kipling, K. Hamsun, J. London gibi yazarlarla aynı 
kategoride değerlendirilebilecek kadar güçlü bir yeteneği vardır. 1919 yılında rejim 
karşıtlarıyla zorunlu olarak çalıştığı için maalesef, Sovyetler Birliği döneminde 
neredeyse unutulmaya yüz tutmuştur. 
 
Klasik Rus edebiyat geleneklerine bağlı bir yazar olan Kuprin, kısa öykü 
dalında gerçekçi ve unutulmaz eserler vermiştir. Yaşamın ressamı olarak her zaman 
dekadanlığın karşısında durmuştur. Coşkusu, romantizmi ve optimizmi hemen 
hemen tüm eserlerinde yansımasını bulur. Göçmenlik dönemindeki eserlerinde ise; 
sanatını besleyen topraklardan uzakta oluşu sebebiyle hüzün hissedilir. 
 Elli 
yıla yakın sanat hayatında sıra dışı bir hayat yaşamış, sıra dışı eserler 
yazmış olan Kuprin, aslında dönemi içinde hiçbir edebi gruba dahil edilemez.  
 Çalışmamızda Kuprin’i Türk halkına her yönüyle tanıtma gayreti içinde 
bulunduk. Eserleri, işlediği konular, üslup ve anlatım özelliklerine değindik. Türk 
okurunun bu coşkulu yazarı beğeneceğini umuyoruz. 

РЕЗЮМЕ 
 
В  данной  работе  мы  пытались  познакомить  Куприна  с 
биографией  и  с  произведениями,  ставшего  в  начале  ХХ  века 
попульярным писателем в России, но не так много знаменитого 
в Турции. 
ПИСАТЕЛЬСКАЯ  ЖИЗНЬ,  НАЧИНАВШАЯСЯ  В 1889-ОМ  ГОДУ, 
ПРОДОЛЖАЛАСЬ  ДО 1937-ОГО  ГОДА.  В 1919-ОМ  ГОДУ  ОН  БЫЛ 
ВЫНУЖДЕН  УЙТИ  С  РОДИНЫ  И  ТОЛЬКО  ЗА  ГОД  ПЕРЕД  СМЕРТЬЮ 
ВЕРНУЛСЯ НА РОДИНУ. 
ПРОИЗВЕДЕНИЯ  И  БОГАТСТВО  СЮЖЕТОВ  У  КУПРИНА, 
ПРОЖИВШЕГО  АКТИВНУЮ  ЖИЗНЬ,  ПРОЯВЛЯЕТ  ОСОБЫЙ  ИНТЕРЕС. 
ЧАСТЬ  САМЫХ  ЛУЧШИХ  ПРОИЗВЕДЕНИЙ  В  РУССКОЙ  ЛИТЕРАТУРЕ 
ОБ  АРМЕЙСКОЙ  ЖИЗНИ,  ОБ  ОПИСАНИИ  ПРИРОДЫ  НАПИСАНА  ИМ. 
КОГДА НАЧАЛ ТВОРЧЕСКИЕ ДЕЯТЕЛЬНОСТИ ОН ПОЛУЧИЛ БОЛЬШИЕ 
ПОДДЕРЖКИ ОТ ЧЕХОВА И ГОРЬКОГО, А ТАКЖЕ ЕГО ПРОИЗВЕДЕНИЯ 
ПОНРАВИЛИСЬ ГЕНИЯМ ЛИТЕРАТУРЫ, КАК ТОЛСТОЙ. 
КУПРИН,  У  КОТОРОГО  СУЩЕСТВУЕТ  БОЛЬШОЙ  ТАЛАНТ  И 
БЛАГОДАРЯ ЭТОМУ МОЖНО ОЦЕНИВАТЬ В ОДНОЙ КАТЕГОРИИ, КАК 
П. КИПЛИНГ, К. ГАМСУН И ДЖ. ЛОНДОН В МИРОВОЙ ЛИТЕРАТУРЕ, ИЗ 
ЗА  ВЫНУЖДЕННОГО  ПАРТНЕРСТВА  С  ОППОЗИЦИЕЙ  РЕЖИМА,  К 
СОЖАЛЕНИЮ, В ПЕРИОД СССР, КАК БУДЬТО ОКАЗАЛСЯ ЗАБЫТЫМ. 
КУПРИН,  ЯВЛЯЮЩИЙСЯ  ВЕРНЫМ  ПИСАТЕЛЕМ  К  ТРАДИЦИЯМ 
КЛАССИЧЕСКОЙ 
РУССКОЙ 
ЛИТЕРАТУРЫ, 
НАПИСАЛ 
РЕАЛИСТИЧЕСКИЕ  И  НЕЗАБЫВАЕМЫЕ  ПОВЕСТИ  И  РАССКАЗЫ.  КАК 

ЖИВОПИСЕЦ  ЖИЗНИ  ВСЕГДА  ПРОТИВОСТОЯЛ  ПРОТИВ  ИДЕЙ 
ДЕКАДАНСТВА.  ХОТЯ,  В  ОБЩЕМ,  НАПИСАЛ  РЕАЛИСТИЧЕСКИЕ 
ПРОИЗВЕДЕНИЯ, 
ПОЧТИ 
ВО 
ВСЕХ 
ЕГО 
ПРОИЗВЕДЕНИЯХ 
ОТРАЖАЮТСЯ  ЕГО  ЭНТУЗИАЗМ,  РОМАНТИЗМ  И  ОПТИМИЗМ.  А  В 
ПРОИЗВЕДЕНИЯХ  ПЕРИОДА  ЭМИГРАЦИИ,  ИЗ  ЗА  НАХОЖДЕНИЯ 
ДАЛЕКО  ОТ  РОДИНЫ,  КОТОРАЯ  КОРМИЛА  ЕГО  ТВОРЧЕСТВО, 
ЧУВСТВУЕТСЯ ПЕЧАЛЬ. 
КУПРИНА,  ПРОЖИВШЕГО  НЕОБЫЧНО  В  ТВОРЧЕСКОЙ  ЖИЗНИ 
ПОЧТИ 50-И  ЛЕТ,  И  НАПИСАВШЕГО  НЕОБЫЧНЫЕ  ПРОИЗВЕДЕНИЯ,  В 
САМОМ  ДЕЛЕ,  НЕВОЗМОЖНО  ВМЕСТИТЬ  В  КАКОЙ  НИБУДЬ 
ЛИТЕРАТУРНЫЙ КРУГ. 
В  НАШЕЙ  РАБОТЕ  МЫ  ПЫТАЛИСЬ  ПОЗНАКОМИТЬ  КУПРИНА  С 
ТУРЕЦКИМ НАРОДОМ БОЛЕЕ ПОДРОБНО. ПРИВЕЛИ ПРИМЕРЫ ИЗ ЕГО 
ПРОИЗВЕДЕНИЙ,  СЮЖЕТОВ,  СТИЛИСТИКИ  И  ХАРАКТЕРЕСТИК 
ПОВЕСТВОВАНИЯ. 
НАДЕЕМСЯ, 
ЧТО 
ТУРЕЦКОМУ 
ЧИТАТЕЛЮ 
ПОНРАВИЛСЯ ЭТОТ ПИСАТЕЛЬ-ЭНТУЗИАСТ. 
 

SUMMARY 
 
In this study, we tried to present Kuprin, who was very 
popular in Russia at the beginning of twentieth century but is not 
known sufficiently in Turkey, with his biography and works. 
HİS WRİTİNG LİFE COMMENCED İN 1889 AND CONTİNUED UNTİL 
1937. KUPRİN, WHO HAD TO LEAVE FROM HİS COUNTRY İN 1919, 
RETURNED AS A SİCK PERSON ONE YEAR BEFORE HİS DEATH. 
KUPRİN LED AN ACTİVE LİFE. THEREFORE HİS WORKS AND THE 
RİCHNESS OF THE SUBJECTS THAT HE DEALT İN HİS WORKS CALL 
ATTENTİON OF THE READER. IN RUSSİAN LİTERATURE, SOME OF THE 
BEST WRİTİNGS, WHİCH ARE ABOUT ARMY LİFE, NATURE 
DESCRİPTİON AND LOVE, WERE WRİTTEN BY HİM. AT THE BEGİNNİNG 
OF HİS LİTERARY ACTİVİTİES, HE WAS ASSİSTED BY CHEHOV AND 
GORKY, AND HİS WRİTİNGS WERE ADMİRED BY LİTERATURE 
GENİUSES SUCH AS TOLSTOY. 
IN WORLD LİTERATURE KUPRİN HAS SO EFFECTİVE WRİTİNG 
ABİLİTY THAT HE CAN BE EVALUATED İN THE SAME CATEGORY WİTH 
THE AUTHORS AS R. KİPLİNG, K. HAMSUN AND J. LONDON. HE WAS, 
UNFORTUNATELY, BEGUN TO BE FORGOTTEN İN THE PERİOD OF THE 
UNİON OF SOVİET SOCİALİST REPUBLİCS, SİNCE HE HAD WORKED 
OBLİGATORY WİTH THE OPPONENTS OF REGİME. 
KUPRİN, WHO İS A WRİTER COMMİTTED TO THE TRADİTİONS OF 
CLASSİCAL RUSSİAN LİTERATURE, CREATED REALİSTİC AND 

UNFORGETTABLE WORKS İN THE FİELD OF SHORT TALE. AS THE 
PAİNTER OF LİFE HE ALWAYS OPPOSED DECANDENTİSM. THE 
REFLECTİON OF HİS ENTHUSİASM, ROMANTİSM AND OPTİMİSM CAN 
BE SEEN İN HİS ALMOST EVERY WORKS. ON THE OTHER HAND, İN HİS 
İMMİGRATİON PERİOD WORKS; OWİNG TO HİS BEİNG AWAY FROM HİS 
MOTHERLAND, WHİCH NOURİSHED HİS ART, GLOOM İS FELT. 
IN HİS ART LİFE WİTH LASTED NEARLY FİFTY YEARS, KUPRİN, 
WHO LED AND EXTRAORDİNARY LİFE AND PRODUCED 
EXTRAORDİNARY WORKS, İN FACT, CAN NOT BE İNCLUDED  İN ANY 
LİTERARY GROUP İN HİS PERİOD. 
IN OUR STUDY, WE HAVE STRİVED TO İNTRODUCE KUPRİN TO 
TURKİSH PEOPLE WİTH EVERY POİNT OF VİEW. WE TOUCHED ON HİS 
WORKS, SUBJECTS OF WRİTİNGS, STYLE AND FEATURES OF 
EXPOSİTİON. WE EXPECT TURKİSH READERS TO APPROVE OF THİS 
ENTHUSİASTİC AUTHOR.  
 
 
 
 

Document Outline

  • ALEKSANDR İVANOVİÇ KUPRİN’İN ÖYKÜ SANATI
    • Yüksek Lisans Tezi
    • Ertuğrul Bostancı
  • ALEKSANDR İVANOVİÇ KUPRİN’İN ÖYKÜ SANATI
  • II. RUS EDEBİYATINDAKİ YERİ       57
  • VI. ÜSLUBU          177
    • TÜRKÇE ÖZET         230
    • RUSÇA ÖZET          232
  •  ÖNSÖZ
    • B. MAKALELER
  • SANATININ EVRELERİ VE ÖYKÜLERİ
  •  BÖLÜM VI
  • ON EMİR
    •  KAYNAKÇA
      • Aleksandr III, 5
    • B
    • Ç
    • D
    • E
    • F
    • G
    • H
    • İ
    • J
    • K
    • L
    • M
      • Maupassant, 15
    • N
    • P
    • R
    • S
    • Ş
    • T
    • U
    • V
    • W
    • Y
    • Z

Download 5.01 Kb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling