T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ bati dilleri ve edebiyatlari(rus diLİ ve edebiyati) anabiLİm dali
Download 5.01 Kb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- BÖLÜM II RUS EDEBİYATINDAKİ YERİ
- Aleksandr İvanoviç Kuprin: Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk
- Kuprin
- Tvorçestvo A. İ. Kuprina
http://www.kuprin.net. arzusu doğar. Dostu, ressam Bilibin bu konuda kendisine yardımcı olur. Bu hazırlıklar gizli bir şekilde yapılmaktadır. 187 1937 yılı ilkbaharında SSCB büyükelçisiyle yapılan görüşme sonrasında Rusya’ya dönme kararı alınır. Paris Kuzey Gar’ında kızından ayrılması zor olur. Büyükelçilikte yapılan görüşmede; kızı Kseniya’nın sonradan geleceğine dair onu ikna etmişlerdir. Tren hareket halinde iken bile kızının ellerini bırakmamış, öpmüştür. 188 Kızı gerçekten sonra, ancak 1958 yılında gelmiştir SSCB’ne. Yazarın edebi hayatı burada sona ermiştir. Ülkesine döndükten sonra Kuprin tarafından yazılmış tek bir satır yoktur. O. Figurnova’nın belirttiği üzere; onun imzasıyla Sovyet gazetelerinde boy gösteren metinler; etrafını çeviren, imzasını taklit eden Sovyet yazarlarının “sanatının” ürünüdür. 189 29 Mayıs 1937 de Paris’in Kuzey Gar’ından bindiği trenle 31 Mayıs 1937 tarihinde Moskova’ya ulaşır. 190 Moskova kendisini çok sıcak karşılamıştır. Son derece mutludur. Bir süre başkentte kalır. Kuprin’in ülkesindeki ilk dakikalarında, onu karşılamaya gelenlerin canını sıkan bir olay yaşanır: “Karşılamaya gelen gruba A. A. Fadeyev başkanlık ediyordu. Tren gelmeden önce Fadayev, Kuprin’in eski bir tanıdığı olan gazeteci Vasiliy Reginin’e vagondan inerken ilk olarak onun yazara yaklaşmasını söyler. Öyle de yapılır. Reginin kollarını açmış, selamlarla Kuprin’i kucaklamak isterken Kuprin taş gibi bir suratla azarlar onu: -Siz de kimsiniz? 187 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 255. 188 Figurnova O., “Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin.net. 189 a. g. m. 190 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 257. O anda Fadeyev öne çıkar ve Kuprin’e selam vererek şöyle der: -Sevgili Aleksandr İvanoviç! Ülkenize dönüşünüzü kutlarım. Sonuç aynıdır. Kuprin aynı cansız sesiyle sorar: -Peki siz kimsiniz? Bu olaydan sonra kimse hiçbir şey söylemez. Meydana çıkılır, Kuprin’i arabaya bindirirler ve dağılırlar.” 191 N. A. Teffi, Kuprin’in dönüşüyle ilgili olarak şu satırları yazar: “E. M. Kuprina hasta ve yaşlı kocasını ülkesine götürdü. Kocasını çıkışı olmayan felaketten kurtarmak için para aramaktan gücü tükenmişti. ‘Kuprin ölüyor’ haberlerini çoktandır duyuyorduk. Onlar için para toplandı, daha doğrusu dilenildi. Herkesin saygı duyduğu, istisnasız herkesin sevdiği bu çok ünlü Rus yazarı artık yazamıyordu, çünkü çok hastaydı. Ve o öldü, herkes de bunu biliyordu. O bizi bırakmadı. Biz onu bıraktık. Şimdi birbirimizin gözlerine bakalım.” 192 1937 sonbaharında Golitsin’deki yazlık bir eve, aynı yıl Aralık ayında da Peterburg’a taşınır. 1938 yılı yazında Gatçina’ya geçer. Temmuz ayında sağlık durumu giderek bozulur. İlk karısı, Kuprin ölmeden önce ikinci karısından aldığı bir telgraf üzerine son bir kez eski eşini görmek için Peterburg’a gider. Mariya Karlovna anılarında: “Kuprin’in ölümünden iki gün önce Leningrad’dan çocukluk arkadaşım ve Kuprin’in karısı olan Yelizeveta Maritsovna’dan bir telgraf aldım: ‘Eğer Saşa’yı canlı olarak görmek istiyorsan acele gel’ diyordu. Aynı günün akşamı Leningrad’a hareket ettim, fakat Aleksandr İvanoviç’in bilinci yerinde değildi ve hiç kimseyi tanımıyordu” demektedir. 193 Yemek borusu kanseri olmuştur. Uzun süre ölüme 191 Hrabrovitskiy A.V., “Kuprin v 1937 godu”, Minuvşeye, Parij 1988, s.s.357-358 / Figurnova O., “Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin.net. 192 K. A. Kuprina, 1979, s. 254. 193 M. K. Kuprina Yordanskaya , Moskva, 1960, s. 240. direnir 25 Ağustos 1938 de 68 yaşında ölür. 194 Mezarı Leningrad’da, İ. S. Turgenyev’in mezarının yakınındadır. 195 Yazarın ölümünden sonra karısı Yelizaveta Moritsovna, Kuprin’e ait tüm eşyaları ve hatıraları toplayarak bir müze-ev oluşturur. Kuprin’in 1924 yılında ölen ilk kızı Lidiya’dan olan torunu Aleksey Borisoviç Yegorov ile birlikte yayıncılık faaliyetlerine ve film stüdyolarıyla görüşmelerine devam eder. 196 Leningrad’daki Puşkin Evi’nde Yelizaveta Moritsovna’nın bir takım el yazmaları muhafaza edilmektedir. Moritsovna, Kuprin’in ölümünden sonra pek çok arkadaşının ısrarı üzerine anılarını yazmayı tasarlamıştır. Fakat maalesef, savaş ve abluka bu çalışmayı kesintiye uğratmış ve trajik ölümüyle de Kuprin’le birlikte bütün zor yılları yaşamış, ona en yakın ve çok seven bu canlı şahit 1943 yılında bu dünyadan ayrılmıştır. 197 Yazarın torunu Aleksey, İkinci Dünya Savaşı’na katılır, Leningrad cephesinde bir havan alayında görev yaparken ağır yaralanır, 1946 yılında Moskova’da yirmi iki yaşında ölür. Kuprin’in ikinci kızı Kseniya Aleksandrovna Kuprina, 1958 yılında Rusya’ya gelir. Moskova’da sinema ve tiyatro artisti olarak yaşamına devam eder. Babasıyla ilgili “Babam Kuprin” (Куприн- мой отец) adlı bir kitap yazar,18 Kasım 1981 tarihinde ölür. 198 194 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 257. 195 B. N. Afanasyev, 1972, s. 152. 196 N. N. Fonyakova, 1986, s. 231. 197 K. A. Kuprina, 1979, s. 8. 198 N. N. Fonyakova, 1986, s. 231. BÖLÜM II RUS EDEBİYATINDAKİ YERİ Sovyetler Birliği döneminde 1956 yılına kadar A. İ. Kuprin’in eserleri 175 kez basılmıştır. 23 dilde yapılan bu baskıların toplam tirajı 7,764,000 dir. Sadece “Beyaz Barbet Köpeği” (Белый пудель,1904) 18 dilde 45 kez basılmıştır (toplam tirajı 2,163,000), “Düello” (Поединок,1905) ise 7 kez basılmıştır. 199 1880 den başlayarak Rus gazetelerinde şehirli tiplerin yaşamını anlatan denemeler çok yaygındır. Seksenli yılların sonlarında G. P. Sazonov’un “Taşra Portreleri”, S. Lavrentyev’in “Peterburg Gariban Tipleri” 1890 larda S. Yeleonski’nin “Panayır Tabloları”, A. V. Amfiteatrov’un “Old Gentleman” vb. denemeleri büyük başarı elde etmektedir. Kuprin de 1896 da bu akıma kapılır ve “Kiyevliler” (Киевские типы, 1895) deneme serisini yayımlar. 200 1890 lı yıllardan devrim yıllarına kadar geçen parlak 30 yıllık dönemde M. Gorki, A. Blok, İ. Bunin, A. Kuprin, genç Mayakovski, İ. Repin, V. Serov, M. Nesterov, S. Rahmaninov, F. Şalyapin, L. Sobinov gibi yazar ve sanatçılar faaliyet göstermişlerdir. XX. yy. da Tolstoy ve Çehov gibi klasiklerin realist sanatını sürdüren, onların vasiyetlerini yerine getirmeye çalışan yazarlar olarak: V. G. Korolenko, V. Veresayev, İ. Bunin, A. Kuprin ve L. Andreyev sayılabilir. 90 lı yılların başında ayrıca K. Balmont, V. Bryusov, D. Merejkovski, N. Minski, Z. Gippius gibi yazarlarla V. Solovyev, N. Fofanov, Mirra Lohvitskaya gibi şairlerin dahil olduğu sembolizm akımı da başlamıştır. Mistik içerikli, sembollerin 199 P.N., Berkov, Aleksandr İvanoviç Kuprin: Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , Moskva 1956, s. 4. 200 ibid, s. 19. ağır bastığı bu yeni akım, O. Mihaylov’un belirttiği üzere; “Gorki’nin başını çektiği demokratik, sosyal içerikli edebiyat anlayışının” karşısında bulunmaktadır. 201 Doksanlı yıllar Lev Tolstoy’un yaşadığı ve yazmaya devam ettiği, V. G. Korolenko’nun şöhretinin zirvesinde olduğu, A. P. Çehov’un tam bir sanatsal olgunluk yaşadığı ve Genç Gorki’nin edebiyata giriş yaptığı yıllardır. Doksanlı yıllar aynı zamanda Rus edebiyatında yeni bir sanatsal akımın, Dekadanlığın, ortaya çıktığı yıllardır. Mistik içerik, semboller ve edebi hazzın artırılması prensipleri üzerine kurulu bu yeni akımın ilkeleri D. Merejkovski tarafından kaleme alınan “Çağdaş Rus Edebiyatının Düşüş ve Yeni Akımların Çıkış Sebepleri” isimli makalede belirtilmiştir. 202 Bu sıralar edebiyata yeni başlamış olan Kuprin de kısa bir süreliğine de olsa bu yeni akımdan etkilenmiştir. “Mehtaplı Gecede” (Лунной ночью), “Sorgu” (Дознание), “Slav Ruhu” (Славянская душа), “Natalya Davıdovna” (Наталья Давыдовна), “Ruh Hastası Kadın” (Психея), “Delilik” (Безумие) vb. öykülerinde Dekadanlık izlerine rastlanmaktadır. 203 İ. Bunin, Kuprin’in şu sözlerini nakleder: “Ben tesadüfen yazar oldum, uzun süre ne bulduysam onu yedim, sonra öykülerimle karnımı doyurmaya başladım. İşte benim yazarlık hikayem.” 204 XIX. yy.ın sonlarına doğru yazarlık yaşamına başlayan Kuprin’i her dönemde devrinin olayları, küçük insanların yaşamları ve toplumun değişik katmanlarında bulunan kişiler ilgilendirmiştir. Profesyonel yazarlık hayatının ilk yıllarında 201 O. M. Mihaylov, Kuprin , Moskva, 1981, s. 65. 202 B. N. Afanasyev, Aleksandr İvanoviç Kuprin- Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , .-2-e, ispr. i dop. izd., Moskva, 1972, s. 12. 203 ibid, s. 12. 6 Bunin İ.A., “Kuprin”, / http://www.kuprin.net. gazetecilik, muhabirlik yapması bir bakıma toplumun da nabzını tutması anlamına geliyordu. 1870 lerde Rusya’da başlayan endüstrileşme hareketi beraberinde eski toprak kölelerinin ucuz işgücü olarak çoğu yabancı sanayiciler tarafından sömürülmesi gerçeğini getirmiştir. Yerel gazete muhabirliğinden tüm ülke ve dünya çapında tanınır bir yazarlığa giden yolda kat ettiği mesafelere bakılacak olursa Kuprin, Donbass, Dnyepr havzalarında yer alan kömür madenlerinde ve metalürji fabrikalarında çalışan işçilerin sorunlarını (barınma, çalışma saatleri, sağlıksız yaşam ve çalışma koşulları vb. konular) incelemek üzere buralara gitmiş, “Moloh” (Молох), gibi değerli bir eseri bu gözlemleri sonunda yazmıştır. İşçilerin kapitalist düzende sömürülmeleri konusuna Kuprin’den başka Gorki ve A. Serafimoviç gibi yazarlar da değinmişlerdir. Hatta bu yazarlar daha organize, daha bilinçli ve mücadeleci tipler yaratmışlardır. Serafimoviç ilk dönemlerinde işçilerin tasvirini yaparken Kuprinle çok benzerlikler ihtiva eder. Gerek Kuprin, gerek Serafimoviç, madenlerin nasıl dayanılmaz yer olduğunu, işçilerin bu cehennemden kısa süreli çıkışlarında hissettikleri zorlukları sarhoşluk cehenneminde unutma yolunu tercih ettiklerini, eğitimsizliğin doğurduğu kabalık ve sertliği, küçük yaştaki işçilerin emeklerini nasıl sömürüldüğünü anlatmışlardır. Bununla birlikte her ikisi de bir Rus emekçisinin şahsiyetinde tüm iyi, güçlü, yetenekli hususları ön plana çıkarmaya çalışmışlardır. 205 Kuprin’in ilk dönem eserleri arasında “Moloh” ve “Olesya” (Олеся) önemli yer tutar. Her iki eser de yazarın Donetsk Havzası ve Polesya (Volınskaya vilayeti)’daki izlenimleri sonucunda ortaya çıkmıştır. 206 205 A. A. Volkov, Tvorçestvo A. İ. Kuprina , Moskva, 1962, Sov.Pisatel, s. 32. 206 Smirnova L. A., “A.İ.Kuprin (1870-1938)”, http://netcamp.narod.ru/kuprin/index. Kuprin’e edebi şöhret “Moloh” öyküsüyle gelmiştir. Bu, doksanlı yıllardaki Rus edebiyatı için önemli bir olgudur. Öykü, yazarın sosyal hassasiyetine, çağdaş toplumsal ilişkilerin problemlerine işaret eden önemli bir eserdir. “Moloh”tan önce de Rusya’nın doksanlı yıllarda yaşadığı fırtınalı kapitalist birikimine ithafen yazılmış pek çok eser mevcuttu. Fakat bunların pek çoğu, A. A. Volkov’a göre; sözde Rusya’ya kültür ve halkın yaşam şartlarını iyileştirmek için gelmiş ve yaldızlarla süslenmiş, sanayi burjuvasını övmüşlerdir. 207 Bu eserlerde Rusya’da kapitalizmin gelişmesiyle birlikte artan işçi sorunları ve istismarı konularına değinilmemiştir. Natüralist yazarlar Potapenko ve Boborıkin’in eserleri bu gruba dahil olmuştur. 208 “Moloh”, demokratik edebiyata önemli bir katkı sağlamıştır. Eserde iki dünyanın; emeğin ve sermayenin, rekabetinin tasvirinde tüm perdeleri ortadan kaldıran bir güç sezilir. 209 Kuprin, mecazi olarak kapitalizmi acımasız bir puta, insan kanıyla beslenen aç gözlü bir canavara benzeten ilk yazar değildir. E. Zola, D. N. Mamin-Sibiryak, Gleb Uspenski gibi yazarların eserlerinde de sermaye, aynı şekilde canavar olarak yansımıştır. 210 K. Paustovski tasvirlerin isabetli oluşuyla ilgili bir örnek getirir kendi yaşamından: “Kuprin Yuzov fabrikasında 1896 yılında bulunmuş. Ben de 1916 yılında, tam yirmi yıl sonra orada çalışma fırsatı buldum, fakat Donbass’ta aynen Kuprin’in “Moloh”ta anlattığı ortamı gördüm.” 211 207 A. A. Volkov, 1962, s. 47. 208 ibid, s. 47. 209 ibid, s. 48. 210 ibid, s. 48. 13 Paustovski K., “Potok Jizni (Zametki o proze Kuprina)”, http://www.bibl.ru /potok-zhizni.htm. 1901 yılından itibaren Kuprin’in edebi faaliyetlerinde yeni bir dönem başlar. Birkaç yıl ülke genelinde bir taşra gazetecisi hüviyetiyle dolaştıktan sonra Peterburg’a gelir. Daha önce yazarlarla tesadüfi tanışmalarının aksine şimdi bizzat edebiyat yaşamının ortasına girmiş, hatta sık sık ziyaret ettiği Moskova’daki yazarlar çevresine de girmiştir. “Moloh”, “Olesya” vb. pek çok başarılı eserin yazarının adı geniş yazar ve okuyucu çevrelerinde iyice tanınır olmuştur. Kuprin’in edebiyat faaliyetlerindeki bu yeni dönemi, devrim öncesine rastlar. Kuprin bu sıralar ustalığını ve bakış açısını geliştirmek için öncü edebiyat güçleriyle tanışmak istemektedir. Ayrıca o dönemlerde şöhretlerinin zirvesindeki L. Tolstoy, A. P. Çehov ve M. Gorki ile şahsi ilişkiler kurmak arzusundadır. 212 “Olesya” öyküsü, belki de erken dönem Kuprin eserleri içinde, genç yazarın klasik Rus edebiyatı geleneklerine derin ve çok yönlü bağlılığını gösteren en önemli öyküsüdür. Bu eserde Tolstoy’un “Kazaklar” öyküsünde formülüze ettiği; medeniyetin bulaşmadığı ve bozmadığı yabani bir örnek insan tipi yaratmak ve bu insanı kültürlü denilen toplumla temasa geçirmek, fikri yatmaktadır. Kuprin, bilindiği üzere Tolstoy’un bu olağanüstü eserini çok sevmektedir ve defalarca büyük bir heyecanla bu öyküden bahsetmektedir. Bununla birlikte Kuprin’in öyküsünün XIX yy. Rus nesrinde Turgenyev çizgisiyle de bağı olduğu kolayca görülür. Zayıf iradeli, kararsız kahramanların, davranışlarında cesur ve kendilerini saran duygulara sonuna kadar sadık kalan kadın kahramanlarla karşı karşıya getirilmeleri de her iki yazarı yakınlaştıran öğelerdir. “Olesya” öyküsündeki İvan Timofeyeviç tipi ister istemez bize Turgenyev’in “Asya” ve “Bahar Seli” öykülerindeki erkek kahramanları hatırlatmaktadır. 213 212 A. A. Volkov, 1962, s. 107. 213 B. N. Afanasyev, 1972, s. 34. Kuprin, ele avuca sığmaz, coşkulu karakteri sebebiyle sistematik ve düzenli olarak edebiyatla uğraşmaz. Haftalarca, bazen aylarca hiçbir şey yazmaz, sadece büyük bir ihtirasla ve bazen bilinçsiz bir şekilde gerçekleri, izlenimleri sindirirdi. Fakat yazı masasına oturduğu zaman etrafını unutur, kendini tümüyle yazmaya verirdi. 214 Kuprin’in eserlerinde, A. Çehov’da, İ. Bunin’de ve devrin diğer realist yazarlarında olduğu gibi, Rus taşrası “ayı inlerine” kadar geniş bir şekilde işlenmiştir. Şehirleri, özellikle Rusya’nın güney kesimi, limanları, balıkçıları, işçi köyleri, çok uluslu ve karmaşık rıhtımlarıyla ele alınmıştır. 215 F. D. Batyuşkov’un aktardığı bir anıya göz atalım: “Novgorod vilayetinde köyde komşularımıza atla yaptığımız ziyaretten dönüyorduk. Eve yaklaşırken tarlanın ezilmiş olduğunu fark ettim: birinin atı yulaf tarlasına girmiş. Atı kovalamak için koştum, fakat Aleksandr İvanoviç onu perçeminden tuttu ve eve getirdi. Sırtına bindi balkon merdivenlerine çıkarttı. Kaprisli bir çocuk gibi onun evde gecelemesi için ısrarda bulundu ve karyolasına bağladı. ‘Ben, atın ne zaman ve nasıl uyuduğunu öğrenmek, onunla aynı ortamda bulunmak istiyorum’, dedi. Ertesi gün aynı hikaye tekrarlandı; fakat başka bir at getirildi. Aleksandr İvanoviç ona baktı, doyurdu, suladı ve ne zaman ki odası ahır gibi kokmaya başladı, bu deneylerine o zaman son verdi.” 216 1899 yılında tanıştığı Kuprin’in gözlemciliği, onun sosyal adaletsizlik konusunda açıkça ve cesurca yazabilme yeteneği Çehov’un beğenisini kazanmıştır. Bu sebeple Çehov, Kuprin’in kaderinde çok olumlu bir rol oynamıştır. 1901 yılından 214 ibid, s. 38. 215 Kolobayeva L.A., “Preobrazaovanie idei malenkogo çeloveka v tvorçestve A.İ.Kuprina”, izd. Moskovskogo Universiteta, 1987 / http://www. kuprin.net. 216 Etov V., “Teplota ko vsemu jivuşçemu (Uroki Kuprina)” / http://www.kuprin.net. itibaren de pek çok kez bir araya gelmişler ve düzenli olarak mektuplaşmışlardır. Çehov, Kuprin’e “Sirkte” öyküsünün yazım aşamasında yardımcı olmuştur. Çehov’un Kuprin’e tavsiyelerinden biri de; Her türlü engeli aşarak mümkün olduğunca çok yazarak kararlı bir şekilde amaçladığı hedefe gitmektir. Çehov, Kuprin’e en yakın yazarlardan biridir. Her ikisinin de arayışlarında güzel bir geleceğe duyulan özlem vardır. 217 Çehov ve Kuprin’in üzerinde çalıştıkları konu; küçük, orta sınıf ve silik insanın yaşamıdır. Ne kahraman kişiler, ne de karşılaştıkları büyük, ilginç, akıllı şahsiyetler sanatçıların ilgisini çekmez. Onlar özellikle kimsenin bilmediği, toplumun genelini oluşturan isimsiz bireylerle ilgilenmişlerdir. 218 1901-1904 yılları arasında yazılarını Jurnal dlya vseh ve Mir bojiy dergilerinde yayımlatır. Peterburg ve Moskova’nın demokratik yazarlar çevrelerine katılır. İvan Bunin ile yakınlaşır. Leonid Andreyev (o zamanlar demokrat görüşlere sahipti), A. Serafimoviç, N. Garin-Mihaylovski, V. Veresayev, E. Çirikov, S. Skitalets, S. Yuşkeviç, N. Teleşov vb. pek çok yazarla tanışır. Moskova’da bulunduğu zamanlarda genç ve yaşlı kuşak realist yazarların bir araya geldiği Sreda edebiyat grubunun toplantılarına katılır. Sreda grubunun toplantılarına bu gruba büyük etkisi olan Gorki de katılmaktadır. 219 XX. yy.ın başlarında hayli genişleyen dekadanlık, Vesı, Pereval, Zolotoye runo ve Novıy put gibi yayın organlarında eserlerini vermektedir. Bir diğer edebi kamp ise fikir ve sanatsal açıdan dekadanlığın karşısında bulunan Znaniye dergisi etrafında faaliyet gösteren realist yazarların oluşturduğu gruptur. Fikri ilham 217 A. A. Volkov, 1962, s. 108. 218 Lit. Krit. Stati, Vorovski V. V. , Moskva 1956, s. 276 / A. A. Volkov, 1962, s. 109. 219 A. A. Volkov, 1962, s. 111. kaynağının Gorki olduğu bu yayınevi, XX. yy. başındaki ilerici ve demokratik edebiyatın merkezi olmuştur. 220 İlerici yazarlarla münasebetleri Kuprin’i sadece fikirsel açıdan zenginleştirmemiş, aynı zamanda bu münasebetler onun için bir ustalık okulu olmuştur. Kuprin çabucak, kolayca yazardı ve genellikle bir kez daha yazdıklarını gözden geçirmezdi. Jurnal dlya vseh dergisinin redaktörü V. S. Mirolyubov, Kuprin’in edebi şahsiyetinde büyük yeri olan usta stilist İvan Bunin ve nihayetinde bir süreliğine yazarın düşüncelerinin hakimi olan Gorki, Kuprin’den dil ve üslup üzerine gayretli bir çalışma sarf etmesini istemişlerdir. Znaniye yazarlar grubunda hakim olan yaratıcı atmosfer, Kuprin’i ciddi düşüncelere ve yaratıcılığını geliştirmeye sevk etmiştir. 221 İ. Bunin, Kuprin’le ilgili olarak şöyle der: “Tanışmamızın ilk yıllarında çoğu zaman Odessa’da karşılaşırdık. Burada, her şeye nasıl boş verdiğini, günlerini kah limanda, kah en adi meyhane ve birahanelerde geçirdiğini, en berbat otel odalarında gecelediğini görürdüm, hiç bir şey okumaz, limandaki balıkçılar, sirkteki güreşçiler ve palyaçolar dışında hiç kimseyle ilgilenmezdi...” 222 900’lü yılların başı Kuprin için edebiyat çalışmalarında daha ziyade ilginç ve sorumluluk zamanlarıdır. Doğru yolda olduğuna kanaat getirmiştir. “Sirkte” öyküsü için L. N. Tolstoy’dan övgüler almıştır. Hatta Tolstoy, Çehov’dan Kuprin’in “Minyatürler” kitabını göndermesi ricasında bulunmuştur. 223 Tolstoy, sonraki yıllarda da Kuprin’in sanatını izlemeye devam etmiştir. Genç yazara her taraftan övgü dolu sözler gelmektedir. Fakat yine de Kuprin çalışmalarından ve yaşamından 220 ibid, s. 111. 221 ibid, s. 114. 222 Bunin İ.A., “Kuprin”, / http://www.kuprin.net. 223 A. A. Volkov, 1962, s. 116. memnun değildir. Mir bojiy dergisinin redaktörlüğünde çok çalışmakta, bir sürü el yazmasını ve taslağı okuyup tasnif etmektedir. Bu ise sanatsal faaliyetlerine hiç zaman bırakmamaktadır. Ayrıca kayınvalidesinin sahibi bulunduğu bu dergide yayımlanan yazılarının güya akrabalık ilişkileri sebebiyle yayımlandığına dair söylentilerden de usanmıştır. 224 Kuprin büyük bir ilgiyle ev, daire, dört duvar arasındaki insanı değil de, “sokaktaki” insanı tasvir eder. Öykülerinden birinin adı da “Sokaktan”dır. Sokaktaki insanın yaşamını, onun kendine benzer insanlarla ilişkiye girdiği bir sirk arenasında, bir meyhanede, kafede veya çalışma ortamında bulunuşunu, Balaklavalı balıkçıların yaşamını tasvir eder. 225 1905-1907 yılları arasında gerçekleşen ilk Rus devrimi Rus işçi ve köylülerinin özgürlük mücadelesinde önemli bir yer tutar. Bu devrim sırasındaki olaylar Rus edebiyatına muazzam bir etki yapmış ve gelişme kaydettirmiştir. Znaniye yazarlarının eserlerinde sıradan insan konuları, demokratik bilincin uyandığı sıradan insan konularına yönelmiştir. 226 1904-1907 yılları arasında Znaniye’de 19 seçme eser yayımlanmış, yedi yüz bin baskısıyla ulaşmıştır. Bu dönemde önemli sayılan eserlerden bazıları: Kuprin’in “Düello”, Veresayev’in “Savaşta”, Skitalets’in “Sahra Mahkemesi” ve “Orman Yandı”, Kipen’in “Ekimde”, Gusev-Orenburgski’nin “Babaların Ülkesinde”, Ayzman’ın “Çakal Eriği” ve “Buzların Çözülmesi”, Yuşkeviç’in “Yahudiler” ve “Açlık”, Çirikov’un “Köylüler”dir. Bu eserlerde birinci devrim hareketi öncesi Rus toplumunun değişik katmanlarının yaşamındaki önemli 224 ibid, s. 117. 225 Kolobayeva L.A., “Preobrazaovanie idei malenkogo çeloveka v tvorçestve A.İ.Kuprina”, izd. Moskovskogo Universiteta, 1987 / http://www. kuprin.net. 226 A. A. Volkov, 1962, s. 153. konulara parmak basılmıştır. Kritik realizm sanatçılarının eserleri fikirleri ve dilleri açısından büyük kitlelerin anlayabilecekleri şekildeydi. 227 Birinci Rus devrimi sırasında yaşanan olaylar Kuprin için ciddi bir sınav niteliği taşımaktadır. Bu sınavda vatandaş olarak olgunluğa erişip erişmediği, demokrat bir kişiliğinin olup olmadığı kontrol edilmektedir. Kuprin bu tarihi günlerde gerçek bir sanatçı ve vatandaş olduğunu ispat etmiştir. 1905 yılında Balaklava’ya yerleşir, sık sık Sevastopol’u ziyaret eder. Oçakov zırhlısındaki denizciler isyan etmiştir. Kuprin bu isyanın acımasızca bastırılışına şahit olur ve “Sevastopol’daki Olaylar” denemesini yazar. 228 Kuprin, Sevastopol’deki olayları tasvir ederken sadece tartışmasız en iyi yazılarından birini; Rus basınında 1905 yılında yazılmış en kuvvetli politik makalelerinden birini oluşturmamış, aynı zamanda önemli, ciddi anlamda bilimsel değeri olan tarihi bir doküman da oluşturmuştur. 229 Kuprin’in askeri öykülerinde ilk kez onun yeteneğinin (İ. Bunin’in deyişiyle “olağanüstü yeteneğinin”) ender özellikleri ortaya çıkmıştır. 230 Kuprin 1905 yılında “Düello” romanını yazar. Bu eser Rus edebiyatının en büyük eserleriyle aynı sıraya dahil olur. “Düello”da Kuprin sadece büyük bir yazar olarak kendini göstermemiş, aynı zamanda bir ilke de imza atmıştır. Zira ne kendisinden önce ne de kendisinden sonra hiç kimse XIX. yy. sonu XX. yy. başındaki askeri ortamı böylesine ustalıkla ve güçlü bir şekilde tasvir etmemiştir. 231 227 ibid, s. 157. 228 ibid, s. 159. 229 P.N., Berkov, 1956, s. 74. 230 Paustovski K., “Potok Jizni (Zametki o proze Kuprina)”, http://www.bibl.ru /potok-zhizni.htm. 33 A. A. Volkov, 1962, s. 169. “Düello”, birinci devrim sırasındaki özgürlük mücadelesine büyük katkı sağlamıştır. Bu kadar büyük bir toplumsal yankı uyandırması boşuna değildir. A. A. Volkov’un belirttiğine göre; gerici askeri çevreler, yazarı orduya ve subaylara karşı iftira atmakla suçlamışlardır. 232 K. Çukovski, “Onun eserleri ilk günkü tazeliğini muhafaza eder. Sanki dün yazılmış gibidirler. Bu eserleri okuduğunda insan aynen elli yıl önce olduğu gibi, yine heyecanlanır.”, demektedir. 233 Eserlerinin uzun süre değerinden bir şey kaybetmemesinin pek çok sebebinden birisi de; bu öykülerin ihtirasla yazılmış olmalarıdır. Bunların hiçbirinde kayıtsız bir sayfa yoktur. “Moloh”, “Düello”, “Gambrinus” (Гамбринус)’un yazarının lügatinde nesnelere karşı sakin bir ilişki kurma yoktur. 234 1905-1907 yılları arasında yaşanan birinci devrim girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Rus tarihinde on yıllık istibdat dönemi daha devam etmiştir. Bu dönemde bir kısım yazarlar erotik konulara yönelmiş, Sologub ve Artsıbaşev gibi bir kısım yazarlar da “Kanatlı Eros”u, devrim karşıtı öğretilerle birleştirmişlerdir. D. Ayzman, L. Andreyev, E. Çirikov vb. gibi bazı demokratik çevre yazarları taraf değiştirmişlerdir. Devrim karşıtı yazarların ana konusu; devrimci, mücadeleci tiplerin gözden düşürülmesi olmuştur. 235 1905 devriminin başarısızlıkla sonuçlanmasını Kuprin geçici bir durgunluk dönemi olarak değil, kurtuluşa yönelik tüm ümitleri yok eden büyük bir felaket olarak algılamıştır ve belli ölçüde gerici basından etkilenmiştir. 236 232 ibid, s. 201. 233 Çukovski K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, Moskva. 1964, s. 3-40. 234 a. g. m. 235 A. A. Volkov, 1962, s. 224. 236 ibid, s. 227. “Olesya”nın yazarının; aşkın ve güzelliğin, kadının destanını yazdığı bilinmektedir. Fakat gericilik döneminde Kuprin de Dekadanların yaymaya çalıştığı; kadına karşı hafif ilişkilerin tesirinden kurtulamamıştır. “Deniz Hastalığı” öyküsü bu şekilde yazılmıştır. Gorki bu öykü hakkında şöyle der: “Şahsiyetin tahrip edilmesi. Kuprin de yazar arkadaşlarından geri kalmamak arzusuyla sosyal demokratları bir gemi uşağının tecavüz sahnesini anlatmak suretiyle sattı”. 237 Devrim öncesi yıllarda Gorki, Kuprin için neredeyse düşüncelerinin hakimi durumdadır. Devrim başarısızlıkla sonuçlanıp Gorki yurt dışına gittiğinde Kuprin, Gorki’nin etkisinin azaldığını hissetmiştir. Bu dönemde dekadanların felsefe ağırlıklı düşünceleri üzerine inşa ettiği “Öğrenci” (Ученик) öyküsünü yazar. Gorki bu esere de olumsuz görüş bildirir: “Kitabı bugün aldım, Kuprin’i okuyorum. Aklım almıyor. ‘Öğrenci’ zayıf, düzensiz yazılmış ve konusu da anekdotu andırıyor... Kısacası ben olsam bu öyküyü Znaniye’de yayımlamazdım.” 238 P. N. Berkov, Kuprin’in “Düello” öyküsünde yakaladığı başarının üzerine hiçbir zaman çıkamadığını, sanatında giderek bir düşüşün yaşandığını iddia etmektedir. Bu dönemde Kuprin “Genelev” (Яма) romanı üzerinde çalışmaktadır; bu arada da 1912-1913 yılları arasında “Kara Şimşek” (Черная молния), “Aforoz” (Анафема) vb. sanatsal değeri yüksek eserler yazmıştır. 1917 devrimi öncesi dönem, Kuprin’in sanatının en verimli dönemidir. Kuprin’in realist yazarlığı bırakıp mistik yazarlığa başladığı iddiasına katılmak mümkün değildir. A. A. Volkov’a göre; Kuprin’in bu dönemdeki sanatı incelenecek olursa; onun önceden olduğu gibi yine realist kaldığı görülecektir. 239 237 ibid, s. 228. 238 ibid, s. 235. 239 ibid, s. 242. “Gambrinus” öyküsü Tolstoy’un büyük beğenisini kazanmıştır. Tolstoy pek çok kez bu eserin dilini övmüştür. “Gambrinus”un dilini “mükemmel” olarak nitelemiş ve aile ortamında yüksek sesle okumuştur. A. Volkov’a göre; Kuprin’in dilinin hangi özelliklerinin Tolstoy’u etkilediğini anlamak güç olmasa gerek. Tolstoy her şeyden ziyade sadelik ve doğallığa değer verir. Uydurma, yapay karşılaştırma ve mecazlara karşı çıkar. 240 İ. Bunin’in meşhur olduktan sonra, şöhretin Kuprin’i değiştirmediği, kendisine ünlülerden oluşan bir topluluk arayışına girmediği, eskiden olduğu gibi yine sirk artistleri, jokeyler ve balıkçılarla dostluklarını sürdürdüğünü, ukalâ edebiyat değerlendiricilerinden uzak durduğunu yazar. 241 Kuprin entelektüel çevrede beklentilerini bulamadığı zamanlarda demokrasiye olan inancını kaybetmiş gibi olsa da, sıradan insanların yaşamlarını, cesareti, gerçek dostluğu anlattığı eserlerinde yine insana, güzelliğe olan inancını hep canlı tutar. “Listrigonlar” (Листригоны) 242 adıyla yayımladığı denemeler serisini 1907-1911 yılları arasında kaleme almıştır. Bizzat içlerinde yaşadığı Balaklava’lı cesur ve gözü pek balıkçıları anlatır bu denemelerinde. İnsan ve doğa arasındaki ilişkiler Kuprin tarafından çok yönlü olarak açılır. Deniz emekçileri için doğa hem ana, hem de üvey ana gibidir. Kuprin, en zor çalışma şartlarında da bulunsa felaketlerle savaşan ve galip gelen insanlara övgüler yağdırır. İnsan yaşamının en büyük problemlerinden birini bu şekilde çözmüştür yazar. Kuprin’in insan ve doğa problemine estetik yaklaşımı onu Jack London ile yakınlaştırır. “Listrigonlar”ı yazarken eserleriyle tanıştığı Jack London’un 240 ibid, s. 263. 241 Nikulin L.V., “Çehov, Bunin, Kuprin”-Literaturnıe portretı. M., 1960 / http://www.kuprin.net. 44 Odisseya Poema’sında geçen, insan yiyen, savaşçı mitolojik bir halk. öykülerinde “Canlı, gerçek bir kan, muazzam bir şahsi tecrübe, yaşanmış acılar, emek ve gözlemlerin izlerinin hissedildiğini” belirtir. Bu sözleri Kuprin için de söylemek mümkündür. 243 Özellikle “Listrigonlar”da doğal olana duyulan özlem, insan ruhunu öldüren medeniyete duyulan antipatide Kuprin, L. Tolstoy’a yakın bir görüş içindedir. Burada özellikle Tolstoy’un Kuprin üzerindeki etkisi açıkça hissedilmektedir. Tolstoy’un ölümü münasebetiyle 1910 yılında kaleme aldığı “Temize Çıkmamız” (Наше оправдание) isimli makalesinde; Tolstoy’da kendi sanatı için karakteristik olan özelliklerin altını çizmiştir: “O bize, biz körlere ve can sıkıcı varlıklara, dünyanın, gökyüzünün, insanların ve hayvanların ne kadar güzel olduğunu göstermiştir. O bizlere, biz güvensiz ve cimri insanlara, her insanın iyi, merhametli, ilginç ve güzel olabileceğini anlatmıştır ” 244 Kuprin, Rus edebiyatını derinden, içten ve ihtirasla sever, Rus söz sanatının kaderiyle ilgili konuşmaktan hoşlanırdı. 1908 yılında yayımlanan bir röportajında şöyle der: “Rus edebiyatının muazzam geleceğine inanıyorum...Ne gericilik, ne Dekadanlar, ne yeni kuşak Sembolistler, ne de zabıta memurları, hiç kimse onu mahvedemez, onun ışığına engel olamaz.” 245 İncil’den alınan motiflerle süslenen aşk hikayesi “Sulamif”, Gorki’nin olumsuz eleştirilerine hedef olur. Gorki, aşkın dünyada kaybolmayan yegane değer olduğu konusunun işlendiği bu esere gerçekçilikten kaçış semptomu damgasını vurmuştur. Fakat burada Gorki’nin, edebiyatı halkın özgürlük mücadelesine katkı sağlamasını görmek arzusuyla yaptığı bazı değerlendirmelerde bazen hatalı 243 A. A. Volkov, 1962, s. 277. 244 ibid, s. 285. 245 Birjevıye Vedomosti, 1908, 22 Ocak No: 10313 / P. N., Berkov, 1956, s. 192. davrandığını belirtmek gerekir. 246 Buna karşılık V. V. Vorovski, Kuprin’in öyküsüne olumlu yaklaşmıştır. Öykü Vorovski için “Kadın güzelliğinin ve gençliğin marşı” gibidir. Böyle bir marş olma özelliğiyle “Sulamif”, Rus edebiyatında önemli bir yer tutmaya ve yeni nesilleri etkisi altına almaya devam edecektir. 247 “Kızıl Bilezik” öyküsü sadece Kuprin’in sanatında değil, aynı zamanda Rus edebiyatında da önemli bir yer tutar. Kuprin’i fikirsel bunalımları nedeniyle sert şekilde eleştiren Gorki, “Kızıl Bilezik” öyküsünden çok memnun kalmıştır: “Ne kadar güzel bir şey ‘Kızıl Bilezik’, diye yazar E. K. Malinovskaya’ya, Olağanüstü! Öylesine mutluyum ki, bayramınızı kutlarım! Güzel bir edebiyat başlıyor!..” diyerek sevincini dile getirir. 248 Kuprin’in çalışma masası “Tahta Albüm” adını verdiği boyasız, akağaç tahtasından yapılma bir masadır. Üzerinde pek çok edebiyatçının imzası ve yazıları vardır. Kuprin, kendisini ziyaret edenlerden bu masaya yazı yazmalarını rica ederdi. 249 Kuprin’in kendine özgü fikirsel ve sanatsal tutumu onun eserlerine ülkede yaşanan olayların tarihi bir ceridesi gibi bakılmasına sınırlı manada imkan tanımaktadır. Her ne kadar “Düello”, “Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov” (Штабс- Капитан Рыбников) ve “Gambrinus” gibi eserlerinde oldukça hissedilir olmasına rağmen, eserlerinde ülkede yaşanan olaylar doğrudan toplumsal- politik manada bir çıkış yapmamıştır. Rus toplumunda yeniden başlayan devrim hareketleri, Kuprin’in sanatında oldukça kendine has kırılmalarla ifadesini bulmuştur. Toplumun geniş 246 A. A. Volkov, 1962, 295. 247 ibid, s. 297. 248 ibid, s. 309. 249 Çukovski K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. çevrelerinde politik çıkarların canlanması, işçi hareketinin yeniden yükselişe geçmesi edebiyatta oldukça güzel bir atmosfer yaratmıştır. 250 Genel toplumsal dirilişin canlandığı yıllarda Kuprin’in kendine özgü optimizmi daha bir kararlı hal almıştır. 1912 yılında düşüncelerinin Gorki’nin fikirleriyle birebir örtüştüğü “Kara Şimşek” öyküsünü yazar. 251 1910 yılında bir gazeteye verdiği röportajda kanlı halüsinasyonlar yaşadığı bir ortamda yazmanın ne kadar zor olduğundan yakınmaktadır. Çoğu kereler karamsarlığa kaptırır kendini. Ruhsal buhranlar yaşadığı bu dönemde yine maddi sıkıntılar çekmektedir. Bir dizi yayınevi ile imzaladığı anlaşmalar onu sıkıştırmaktadır. Hayat şartlarının zorlamasıyla bu dönemde bazen acelecilik izleri taşıyan öyküler yazmıştır. Kuprin’in bizzat kendisiyle de savaşması gerektiği anlar olmuştur. Onu bazen olmadık ortamlara ve davranışlara sürükleyen hareketleri ününe zarar vermektedir. Bu güçlü adamın sağlığı da zayıflamaya başlar. Sinir sistemi bozulur, halüsinasyonlar görmeye, neredeyse sara nöbetleri geçirmeye kadar varan sağlık problemleri yaşamaya başlar. Nihayet 1912 yılında bu ortamdan kurtulur ve güçlükle temin ettiği bir miktar parayla Nice’e, ilk yurt dışı seyahatine çıkar. 252 Kuprin burada da halkın sıradan insanlarının yaşamıyla tanışmak için can atar. Balıkçılarla, arabacılarla, şoförlerle, işçilerle dostluk kurar. Hatta dost olduğu balıkçıların beraber ağ atmak için Kuprin’i bekledikleri olur. Kuprin buradaki gezisinin sonunda birkaç denemeden oluşan “Gök Mavisi Kıyılar” (Лазурные берега) gezi yazısını kaleme alır. 253 250 A. A. Volkov, 1962, 312. 251 ibid, s. 314. 252 ibid, s. 325. 253 ibid, s. 326. Kuprin tarzının kendine has bir diğer özelliği; not defteri kullanmasıdır. Kuprin’in bir sandık dolusu not defteri olduğundan bahsedilir. Bu defterlerin bir kısmı arkadaşları, eşi ve biraz da jandarma baskınlarında kaybolmuştur. 254 Özel olarak, kişisel, dahası mahrem karakterli şeyleri kaydederek, aynı zamanda yaşamsal gerçekleri ve açıklıkları gözlemleyerek Kuprin özel bir tarz geliştirmiştir: bunu da kahramanlarının hareketlerinin tasviri, bazen bu hareketlerin derin psikolojik sebeplerini vererek, iç monologlarla, bazen de seyrek de olsa diğer kahramanların sözlü anlatımlarıyla sağlar. 255 Her meslekten insanların; mühendisler, fabrika işçileri, tavernacılar, sirk artistleri, at hırsızları, keşişler, bankerler, hafiyelerin nasıl yaşadıkları ve nasıl çalıştıklarını araştırma, öğrenme, anlama arzusu onu devamlı surette meşgul etmiştir. 256 Kuprin’in devamlı olarak doğaya, basit insanlara yönelmesi, onun ruh yapısının karakteristik bir özelliğidir. Bu özellik edebi akımlarla ilişkilerine de yansımıştır. Çizgisi belli bir yayın organında devamlı surette yazmayışı, ebediyen çektiği maddi sıkıntılarla açıklanabilir. Örneğin “Politikada partiler dışında, edebiyatta gruplar dışında, sanatta akımlar dışında” parolasıyla yayımlanan haftalık Vesna gazetesinde ve F. Sologub tarafından oluşturulan ve edebiyatın sağ kanadında yer alan Dnevniki pisateley isimli, semboliklerin dergisinde yazılarının yayımlanmasına müsaade etmiştir. Bu, Kuprin’in çok sevdiği ve saydığı Çehov ve Tolstoy’un geleneklerini, Rus edebiyatının demokratik geleneklerini, onu canlandıran estetik idealleri reddettiği manasına gelmez. Novıy jurnal dlya vseh 254 P. N., Berkov, 1956, s. 169. 255 ibid, s. 169. 256 Çukovski K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. dergisinin gerici Goryavin’in eline geçtiğini öğrendiğinde Edebiyatçılar grubunun bu yayın organıyla ilişkilerini kesmesine dair kollektif bildiriyi imzalamıştır. 257 Kiyevskaya mısl gazetesinde Rus edebiyatı ile ilgili olarak verdiği konferanslardan birinin özetinde şöyle der Kuprin: “Bütün eski yazarlar, realist yazarlar... Okuyucunun nasıl heyecanlandırılması, okuyucuya nasıl dokunulması gerektiğinin sırrını bilirlerdi. Günümüz yazarları bunu yapmıyorlar, yapanlar da gerektiği gibi yapmıyor. Fakat yine de onların arasında tüm Rus edebiyatının ideallerine katılmış sanatçılar da vardır. Gorki, Korolenko, Bunin, Serafimoviç, Skitalets, K. Trenev bu yazarlar arasındadır. Fakat eski realist gelenek ve alışkanlıklara bağlı bu sanatçılardan başka bir grup var ki... Bunlar, yazdıkları şey üzerinde düşünmeyen ve ne için yazdıklarını bilmeyen yazarlar grubudur. Sanat sanat içindir, günlük yaşam ve saireye ölüm gibi dövizler onların kamplarından çıkmıştır.” 258 Kuprin, doğu şiirini, özellikle de canlı ve coşkun tabiatına uygun düşen Ömer Hayyam’ın şiirlerini çok severdi. Sâdi ve Firdevsî’yi de severdi, bazen arkadaşlarının albümlerine Firdevsî’den dörtlükler yazar, çeviren olarak da kendi adını eklerdi. 259 Kuprin’in bir gün bir başkasının dairesine giren profesyonel bir hırsızın neler hissettiklerini denemek istediğinden bahsedilir: “Yeri ve zamanı seçtim, eşyaları topladım, bavula yerleştirdim, fakat onları oradan çıkaracak kararlılığı kendimde bulamadım” dediği söylenir. 260 257 A. A. Volkov, 1962, s. 340. 258 Kievskaya mısl, 10 Mart 1914, no. 69 / A. A. Volkov, 1962, s. 340. 259 Roşçin, N. Y., “Vospominaniya a . o Kuprine” , Gazeta “Vozrojdenie” (Parij) 1938 (9, 16, 23 Eylül) / http://www.kuprin.net. 260 Çukovski K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. A. A. Volkov’a göre; “Genelev” öyküsü, Kuprin’in son büyük eseridir. Ününü devam ettirmek için ilginç eserler yazmayı sürdürse de daha önce eriştiği sanatsal başarıları asla yakalayamamıştır. 261 Edebiyattan daha derin düşünceler isteyen tarihi olaylar geliştikçe Kuprin’in toplumsal-politik fikirlerinin belirsizliği, sanatını daha da sınırlandırmakta ve ket vurmaktadır. Birinci Dünya Savaşı, devrin yazarlarının pek çoğu için önem arz eden bir meseleyi beraberinde getirmiştir: Savaşan ülkemize olan sevgimizi nasıl dile getireceğiz? Yazar, savaşın yalancı bir şekilde romantize edilişine karşı çıkmaktadır. L. Andreyev, F. Sologub gibi yazarların başını çektiği edebiyattaki şovinist akıma dahil olmamıştır. Kuprin, savaşa; anavatanına karşı borcunu ödemekle mükellef Rus halkının hissesine düşen ağır ve can sıkıcı bir olay olarak bakmıştır. 262 Kuprin, Rus halkının henüz devrime hazır olmadığı görüşündedir. 1917 devriminin anarşi ortamı, devrim mücadelesinin sertliği onu korkutmaktadır. Sovyet eleştirmenleri yazarın sosyalizm düşüncesini anlamadığını ileri sürerler. General Yudeniç’in birlikleri Gatçina’ya geldiğinde oradadır yazar. Prinevskiy kray gazetesinin redaktörlüğünü yaptığı için yirmi gün sonra Beyaz Ordu birlikleriyle şehri ve ülkeyi terk edecektir. Helsinki’de bulunduğu sıralarda realist bir yazar olarak, kendisini ve sanatını doyuran, besleyen topraklardan uzak oluşunun kendisi için ne kadar trajik olduğunu hissetmiştir. Kuprin’in önünde, ülkesini terk eden realist yazarların pek çoğunda olduğu gibi aynı soru daha şiddetli bir şekilde durmaktadır: Ne hakkında ve nasıl yazacağım? Hangi fikirlerin savaşımı verilecek, hangi ruhsal değerlere dayanılacaktır? Sanatçı ne kadar büyükse ve sanatının kökleri anavatanının 261 A. A. Volkov, 1962, s. 370. 262 ibid, s. 370. toprağında ne kadar derine inmişse, başka bir ülkede bulunması da o kadar zor olur. 263 Kuprin’in Paris’teki göçmenlik yaşamında ilk karşısına çıkan kişiler: Sembolizm akımının temsilcileri Z. Gippius ve D. Merejkovski, bir de o zamanlar bu grubun etkisinde kalan yakın arkadaşı İvan Bunin’dir. Bunin, bu etkiden kurtulduktan sonra sanatsal yönden çok başarılı eserler vermiştir. Sembolistlerin karamsar düşünceleri, yaşamın ressamı, büyük yazar Kuprin’e uymaz. Realizmden sembolizme geçmesi mümkün değildir. Şmelev, Yuşkeviç gibi bazı yazarlar böyle bir değişim yaşasa da bu değişim Kuprin’e mümkün görünmemektedir. Gerçek yaşamın yazarı, gerçek olaylardan uzaktır. Göçmen yazarlar içinde bu yönüyle en zor durumda olan da Kuprin’dir. Durumunun dramatizmini 1926 yılında verdiği bir röportajda bizzat kendisi yansıtır: “Turgenyev burada, Paris’te yazdı. Rusya’nın dışında yazabildi. Fakat o tamamen Avrupai bir adamdı. Burada kendi evi, en önemlisi de iç huzuru vardı. Gorki ve Bunin, Capri’de mükemmel öyküler yazdılar. Bunin orada “Köy”ü yazdı... Fakat onun o zamanlar, uzakta bir yerde geri dönebileceği bir evinin olduğu duygusu vardı. Şimdi bu duygu yok ve olamaz da. Ateş yağmurunun altından, hayatımızı kurtarıp saklandık... Ne hakkında yazacağız ki? Buradaki yaşam gerçek değil. Burada yaşayamayız biz. Göz hafızasıyla Rusya’yı yazamıyorum. Bir zamanlar orada yaşadım, neler mi yazdım? Balaklava’lı işçileri yazdım ve onların yaşamını ben de yaşadım, onlarla akraba oldum. Yaşam beni kendine çekti, benimle ilgilendi, 263 ibid, s. 398. ben de yaşadığım kişilerle birlikte yaşadım. Yaşamda ihtirasla çabaladım durdum, onu içime çektim... Peki şimdi ne olacak?’’ 264 Bu itiraf, sanatçı Kuprin’in yeteneğinin azalmasının ana sebeplerini açıklar mahiyettedir. Kuprin 7 kasım 1937 de Kızıl Meydan’da icra edilen geçit resmine davet edilir. Burada gördüklerinin izlenimlerini iki gün sonra Komsomolskaya pravda gazetesinin muhabirine verdiği bir röportajda anlatır. Bu, onun basında son kez yer almasıdır. Gazetenin 10 Kasım 1937 tarihli baskısında yayımlanır bu röportaj. 265 “Kendi çağında çok şey yaşadım, çok izlenimim oldu, fakat 7 Kasımda Kızıl Meydan’da gördüklerim bende çok derin izlenimler bıraktı. Kızıl Ordu’nun unutulmaz tören geçişi; sadece bu bile büyüleyici bir seyirdir. Bu seyir hem ruha, hem kalbe hitap ediyor...” 266 Bu röportaj, neredeyse bitkisel bir hayat yaşayan büyük yazarın kullandığı üslupta değildir. Röportajın, gazeteciler tarafından bir nevi Kızıl Ordu methiyesini dönüştürüldüğüne dair şüphe vardır. Fakat belki de yazarı devrin geçerli olan ideolojisine yakın tutarak onun Rus toplumunda kabul görmesi amacıyla da yapılmış olabilir. Zira daha Paris’teyken karşılaştığı İ. Bunin’i bile tanımakta zorlanan, Rusya’ya geldiğinde hepten acınacak bir durumda olan bir kişinin bu satırları yazması beklenemez. Sovyet edebiyat bilimcileri, Kuprin’in XX. yy. Rus edebiyat tarihindeki rolünün önemli olduğu konusunda çoktan görüş birliğine varmışlardır. Kuprin kuvvetli bir realist yeteneği olan, Dekadanlık ve mistisizmle alakası olmayan, ustalığın üst basamaklarına çıkmış, zengin, isabetli ve ahenkli bir edebiyat dili 264 Krasnaya Gazeta, Veçerniy Vıpusk, 6 Ocak 1926, no. 4 / A. A. Volkov, 1962, s. 404. 265 B. N. Afanasyev, 1972, s. 150. 266 Komsomolskaya Pravda, 1937, 10 Kasım / B. N. Afanasyev, 1972, s. 150. yaratmış bir yazardır. Tüm hata ve tezatlıklarına rağmen Kuprin XX. yy’ın ilk on yılında öncü Rus edebiyatında önemli bir yer tutmaktadır. 267 267 P.N., Berkov, 1956, s. 5. |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling