T. C. Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ bati dilleri ve edebiyatlari(rus diLİ ve edebiyati) anabiLİm dali


Download 5.01 Kb.
Pdf ko'rish
bet4/12
Sana21.02.2017
Hajmi5.01 Kb.
#977
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12

http://www.kuprin.net. 

arzusu doğar. Dostu, ressam Bilibin bu konuda kendisine yardımcı olur. Bu 
hazırlıklar gizli bir şekilde yapılmaktadır.
187
 
 1937 
yılı ilkbaharında SSCB büyükelçisiyle yapılan görüşme sonrasında 
Rusya’ya dönme kararı alınır. Paris Kuzey Gar’ında kızından ayrılması zor olur. 
Büyükelçilikte yapılan görüşmede; kızı Kseniya’nın sonradan geleceğine dair onu 
ikna etmişlerdir. Tren hareket halinde iken bile kızının ellerini bırakmamış, 
öpmüştür.
188
 Kızı gerçekten sonra, ancak 1958 yılında gelmiştir SSCB’ne. 
 Yazarın edebi hayatı burada sona ermiştir. Ülkesine döndükten sonra Kuprin 
tarafından yazılmış tek bir satır yoktur. O. Figurnova’nın belirttiği üzere; onun 
imzasıyla Sovyet gazetelerinde boy gösteren metinler; etrafını çeviren, imzasını taklit 
eden Sovyet yazarlarının “sanatının” ürünüdür.
189
 
 29 
Mayıs 1937 de Paris’in Kuzey Gar’ından bindiği trenle 31 Mayıs 1937 
tarihinde Moskova’ya ulaşır.
190
 Moskova kendisini çok sıcak karşılamıştır. Son 
derece mutludur. Bir süre başkentte kalır.  
Kuprin’in ülkesindeki ilk dakikalarında, onu karşılamaya gelenlerin canını 
sıkan bir olay yaşanır: 
 
“Karşılamaya gelen gruba A. A. Fadeyev başkanlık ediyordu. Tren gelmeden 
önce Fadayev, Kuprin’in eski bir tanıdığı olan gazeteci Vasiliy Reginin’e vagondan 
inerken ilk olarak onun yazara yaklaşmasını söyler. Öyle de yapılır. Reginin 
kollarını açmış, selamlarla Kuprin’i kucaklamak isterken Kuprin taş gibi bir suratla 
azarlar onu: 
 
-Siz de kimsiniz? 
                                                           
187
 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 255. 
188
 Figurnova O., “Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin.net. 
189
 a. g. m. 
190
 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 257. 

O anda Fadeyev öne çıkar ve Kuprin’e selam vererek şöyle der: 
 -Sevgili 
Aleksandr 
İvanoviç! Ülkenize dönüşünüzü kutlarım.  
Sonuç aynıdır. Kuprin aynı cansız sesiyle sorar: 
 
-Peki siz kimsiniz? 
Bu olaydan sonra kimse hiçbir şey söylemez. Meydana çıkılır, Kuprin’i 
arabaya bindirirler ve dağılırlar.” 
191
 
 
N. A. Teffi, Kuprin’in dönüşüyle ilgili olarak şu satırları yazar: “E. M. 
Kuprina hasta ve yaşlı kocasını ülkesine götürdü. Kocasını çıkışı olmayan felaketten 
kurtarmak için para aramaktan gücü tükenmişti. ‘Kuprin ölüyor’ haberlerini 
çoktandır duyuyorduk. Onlar için para toplandı, daha doğrusu dilenildi. Herkesin 
saygı duyduğu, istisnasız herkesin sevdiği bu çok ünlü Rus yazarı artık yazamıyordu, 
çünkü çok hastaydı. Ve o öldü, herkes de bunu biliyordu. O bizi bırakmadı. Biz onu 
bıraktık. Şimdi birbirimizin gözlerine bakalım.” 
192
 
1937 sonbaharında Golitsin’deki yazlık bir eve, aynı  yıl Aralık ayında da 
Peterburg’a taşınır. 1938 yılı yazında Gatçina’ya geçer. Temmuz ayında sağlık 
durumu giderek bozulur. İlk karısı, Kuprin ölmeden önce ikinci karısından aldığı bir 
telgraf üzerine son bir kez eski eşini görmek için Peterburg’a gider. Mariya Karlovna 
anılarında: “Kuprin’in ölümünden iki gün önce Leningrad’dan çocukluk arkadaşım 
ve Kuprin’in karısı olan Yelizeveta Maritsovna’dan bir telgraf aldım: ‘Eğer Saşa’yı 
canlı olarak görmek istiyorsan acele gel’ diyordu. Aynı günün akşamı Leningrad’a 
hareket ettim, fakat Aleksandr İvanoviç’in bilinci yerinde değildi ve hiç kimseyi 
tanımıyordu”  demektedir.
193
  Yemek borusu kanseri olmuştur. Uzun süre ölüme 
                                                           
191
 Hrabrovitskiy A.V., “Kuprin v 1937 godu”, Minuvşeye, Parij 1988, s.s.357-358 / Figurnova O., 
“Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin.net. 
192
 K. A. Kuprina, 1979, s. 254. 
193
 M. K. Kuprina Yordanskaya , Moskva, 1960, s. 240. 

direnir 25 Ağustos 1938 de 68 yaşında ölür.
194
 Mezarı Leningrad’da, İ. S. 
Turgenyev’in mezarının yakınındadır.
195
 
 Yazarın ölümünden sonra karısı Yelizaveta Moritsovna, Kuprin’e ait tüm 
eşyaları ve hatıraları toplayarak bir müze-ev oluşturur. Kuprin’in 1924 yılında ölen 
ilk kızı Lidiya’dan olan torunu Aleksey Borisoviç Yegorov ile birlikte yayıncılık 
faaliyetlerine ve film stüdyolarıyla görüşmelerine devam eder.
196
 Leningrad’daki 
Puşkin Evi’nde Yelizaveta Moritsovna’nın bir takım el yazmaları muhafaza 
edilmektedir. Moritsovna, Kuprin’in ölümünden sonra pek çok arkadaşının  ısrarı 
üzerine anılarını yazmayı tasarlamıştır. Fakat maalesef, savaş ve abluka bu çalışmayı 
kesintiye uğratmış ve trajik ölümüyle de Kuprin’le birlikte bütün zor yılları yaşamış, 
ona en yakın ve çok seven bu canlı şahit 1943 yılında bu dünyadan ayrılmıştır.
197
 
 Yazarın torunu Aleksey, İkinci Dünya Savaşı’na katılır, Leningrad 
cephesinde bir havan alayında görev yaparken ağır yaralanır, 1946 yılında 
Moskova’da yirmi iki yaşında ölür. 
 
Kuprin’in ikinci kızı Kseniya Aleksandrovna Kuprina, 1958 yılında 
Rusya’ya gelir. Moskova’da sinema ve tiyatro artisti olarak yaşamına devam eder. 
Babasıyla ilgili “Babam Kuprin” (Куприн- мой отец) adlı bir kitap yazar,18 Kasım 
1981 tarihinde ölür.
198
 
                                                           
194
 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 257. 
195
 B. N. Afanasyev, 1972, s. 152. 
196
 N. N. Fonyakova, 1986, s. 231. 
197
 K. A. Kuprina, 1979, s. 8. 
198
 N. N. Fonyakova, 1986, s. 231. 

BÖLÜM II 
RUS EDEBİYATINDAKİ YERİ 
Sovyetler Birliği döneminde 1956 yılına kadar A. İ. Kuprin’in eserleri 175 
kez basılmıştır. 23 dilde yapılan bu baskıların toplam tirajı 7,764,000 dir. Sadece 
“Beyaz Barbet Köpeği” (Белый пудель,1904) 18 dilde 45 kez basılmıştır (toplam 
tirajı 2,163,000), “Düello” (Поединок,1905) ise 7 kez basılmıştır.
199
 
 
1880 den başlayarak Rus gazetelerinde şehirli tiplerin yaşamını anlatan 
denemeler çok yaygındır. Seksenli yılların sonlarında G. P. Sazonov’un “Taşra 
Portreleri”, S. Lavrentyev’in “Peterburg Gariban Tipleri” 1890 larda S. 
Yeleonski’nin “Panayır Tabloları”, A. V. Amfiteatrov’un “Old Gentleman” vb. 
denemeleri büyük başarı elde etmektedir. Kuprin de 1896 da bu akıma kapılır ve 
“Kiyevliler” (Киевские типы, 1895) deneme serisini yayımlar.
200
 
 1890 
lı yıllardan devrim yıllarına kadar geçen parlak 30 yıllık dönemde M. 
Gorki, A. Blok, İ. Bunin, A. Kuprin, genç Mayakovski, İ. Repin, V. Serov, M. 
Nesterov, S. Rahmaninov, F. Şalyapin, L. Sobinov gibi yazar ve sanatçılar faaliyet 
göstermişlerdir. XX. yy. da Tolstoy ve Çehov gibi klasiklerin realist sanatını 
sürdüren, onların vasiyetlerini yerine getirmeye çalışan yazarlar olarak: V. G. 
Korolenko, V. Veresayev, İ. Bunin, A. Kuprin ve L. Andreyev sayılabilir. 
 90 
lı  yılların başında ayrıca K. Balmont, V. Bryusov, D. Merejkovski, N. 
Minski, Z. Gippius gibi yazarlarla V. Solovyev, N. Fofanov, Mirra Lohvitskaya gibi 
şairlerin dahil olduğu sembolizm akımı da başlamıştır. Mistik içerikli, sembollerin 
                                                           
199
 P.N., Berkov, Aleksandr İvanoviç Kuprin: Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , Moskva 1956, s. 4. 
200
 ibid, s. 19. 

ağır bastığı bu yeni akım, O. Mihaylov’un belirttiği üzere; “Gorki’nin başını çektiği 
demokratik, sosyal içerikli edebiyat anlayışının” karşısında bulunmaktadır.
201
 
 Doksanlı  yıllar Lev Tolstoy’un yaşadığı ve yazmaya devam ettiği, V. G. 
Korolenko’nun  şöhretinin zirvesinde olduğu, A. P. Çehov’un tam bir sanatsal 
olgunluk yaşadığı ve Genç Gorki’nin edebiyata giriş yaptığı yıllardır. Doksanlı yıllar 
aynı zamanda Rus edebiyatında yeni bir sanatsal akımın, Dekadanlığın, ortaya çıktığı 
yıllardır. Mistik içerik, semboller ve edebi hazzın artırılması prensipleri üzerine 
kurulu bu yeni akımın ilkeleri D. Merejkovski tarafından kaleme alınan “Çağdaş Rus 
Edebiyatının Düşüş ve Yeni Akımların Çıkış Sebepleri” isimli makalede 
belirtilmiştir.
202
 
 Bu 
sıralar edebiyata yeni başlamış olan Kuprin de kısa bir süreliğine de olsa 
bu yeni akımdan etkilenmiştir. “Mehtaplı Gecede” (Лунной  ночью), “Sorgu” 
(Дознание), “Slav Ruhu” (Славянская  душа), “Natalya Davıdovna” (Наталья 
Давыдовна), “Ruh Hastası Kadın” (Психея), “Delilik” (Безумие) vb. öykülerinde 
Dekadanlık izlerine rastlanmaktadır.
203
 
 
İ. Bunin, Kuprin’in şu sözlerini nakleder: “Ben tesadüfen yazar oldum, uzun 
süre ne bulduysam onu yedim, sonra öykülerimle karnımı doyurmaya başladım. İşte 
benim yazarlık hikayem.” 
204
 
 XIX. 
yy.ın sonlarına doğru yazarlık yaşamına başlayan Kuprin’i her dönemde 
devrinin olayları, küçük insanların yaşamları ve toplumun değişik katmanlarında 
bulunan kişiler ilgilendirmiştir. Profesyonel yazarlık hayatının ilk yıllarında 
                                                           
201
 O. M. Mihaylov, Kuprin , Moskva, 1981, s. 65. 
202
 B. N. Afanasyev, Aleksandr İvanoviç Kuprin- Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , .-2-e, ispr. i dop. 
izd., Moskva, 1972, s. 12. 
203
 ibid, s. 12. 

Bunin İ.A., “Kuprin”, / http://www.kuprin.net.
 
 

gazetecilik, muhabirlik yapması bir bakıma toplumun da nabzını tutması anlamına 
geliyordu. 1870 lerde Rusya’da başlayan endüstrileşme hareketi beraberinde eski 
toprak kölelerinin ucuz işgücü olarak çoğu yabancı sanayiciler tarafından 
sömürülmesi gerçeğini getirmiştir. 
 Yerel 
gazete 
muhabirliğinden tüm ülke ve dünya çapında tanınır bir yazarlığa 
giden yolda kat ettiği mesafelere bakılacak olursa Kuprin, Donbass, Dnyepr 
havzalarında yer alan kömür madenlerinde ve metalürji fabrikalarında çalışan 
işçilerin sorunlarını (barınma, çalışma saatleri, sağlıksız yaşam ve çalışma koşulları 
vb. konular) incelemek üzere buralara gitmiş, “Moloh” (Молох), gibi değerli bir 
eseri bu gözlemleri sonunda yazmıştır. 
 
İşçilerin kapitalist düzende sömürülmeleri konusuna Kuprin’den başka Gorki 
ve A. Serafimoviç gibi yazarlar da değinmişlerdir. Hatta bu yazarlar daha organize, 
daha bilinçli ve mücadeleci tipler yaratmışlardır. Serafimoviç ilk dönemlerinde 
işçilerin tasvirini yaparken Kuprinle çok benzerlikler ihtiva eder. Gerek Kuprin
gerek Serafimoviç, madenlerin nasıl dayanılmaz yer olduğunu, işçilerin bu 
cehennemden kısa süreli çıkışlarında hissettikleri zorlukları sarhoşluk cehenneminde 
unutma yolunu tercih ettiklerini, eğitimsizliğin doğurduğu kabalık ve sertliği, küçük 
yaştaki işçilerin emeklerini nasıl sömürüldüğünü anlatmışlardır. Bununla birlikte her 
ikisi de bir Rus emekçisinin şahsiyetinde tüm iyi, güçlü, yetenekli hususları ön plana 
çıkarmaya çalışmışlardır.
205
 
 
Kuprin’in ilk dönem eserleri arasında “Moloh” ve “Olesya” (Олеся) önemli 
yer tutar. Her iki eser de yazarın Donetsk Havzası ve Polesya (Volınskaya 
vilayeti)’daki izlenimleri sonucunda ortaya çıkmıştır.
206
 
                                                           
205
 A. A. Volkov, Tvorçestvo A. İ. Kuprina , Moskva, 1962, Sov.Pisatel, s. 32. 
206
 Smirnova L. A., “A.İ.Kuprin (1870-1938)”, http://netcamp.narod.ru/kuprin/index. 

 Kuprin’e 
edebi 
şöhret “Moloh” öyküsüyle gelmiştir. Bu, doksanlı  yıllardaki 
Rus edebiyatı için önemli bir olgudur. Öykü, yazarın sosyal hassasiyetine, çağdaş 
toplumsal ilişkilerin problemlerine işaret eden önemli bir eserdir. “Moloh”tan önce 
de Rusya’nın doksanlı yıllarda yaşadığı fırtınalı kapitalist birikimine ithafen yazılmış 
pek çok eser mevcuttu. Fakat bunların pek çoğu, A. A. Volkov’a göre; sözde 
Rusya’ya kültür ve halkın yaşam  şartlarını iyileştirmek için gelmiş ve yaldızlarla 
süslenmiş, sanayi burjuvasını övmüşlerdir.
207
 Bu eserlerde Rusya’da kapitalizmin 
gelişmesiyle birlikte artan işçi sorunları ve istismarı konularına değinilmemiştir. 
Natüralist yazarlar Potapenko ve Boborıkin’in eserleri bu gruba dahil olmuştur.
208
 
“Moloh”, demokratik edebiyata önemli bir katkı sağlamıştır. Eserde iki dünyanın; 
emeğin ve sermayenin, rekabetinin tasvirinde tüm perdeleri ortadan kaldıran bir güç 
sezilir.
209
 
 
Kuprin, mecazi olarak kapitalizmi acımasız bir puta, insan kanıyla beslenen 
aç gözlü bir canavara benzeten ilk yazar değildir. E. Zola, D. N. Mamin-Sibiryak, 
Gleb Uspenski gibi yazarların eserlerinde de sermaye, aynı  şekilde canavar olarak 
yansımıştır.
210
 
 
K. Paustovski tasvirlerin isabetli oluşuyla ilgili bir örnek getirir kendi 
yaşamından:  “Kuprin Yuzov fabrikasında 1896 yılında bulunmuş. Ben de 1916 
yılında, tam yirmi yıl sonra orada çalışma fırsatı buldum, fakat Donbass’ta aynen 
Kuprin’in “Moloh”ta anlattığı ortamı gördüm.” 
211
 
                                                           
207
 A. A. Volkov, 1962, s. 47. 
208
 ibid, s. 47. 
209
 ibid, s. 48. 
210
 ibid, s. 48. 
13 
Paustovski K., “Potok Jizni (Zametki o proze Kuprina)”, http://www.bibl.ru /potok-zhizni.htm.
 
 

 1901 
yılından itibaren Kuprin’in edebi faaliyetlerinde yeni bir dönem başlar. 
Birkaç yıl ülke genelinde bir taşra gazetecisi hüviyetiyle dolaştıktan sonra 
Peterburg’a gelir. Daha önce yazarlarla tesadüfi tanışmalarının aksine şimdi bizzat 
edebiyat yaşamının ortasına girmiş, hatta sık sık ziyaret ettiği Moskova’daki yazarlar 
çevresine de girmiştir. “Moloh”, “Olesya” vb. pek çok başarılı eserin yazarının adı 
geniş yazar ve okuyucu çevrelerinde iyice tanınır olmuştur. Kuprin’in edebiyat 
faaliyetlerindeki bu yeni dönemi, devrim öncesine rastlar. Kuprin bu sıralar ustalığını 
ve bakış açısını geliştirmek için öncü edebiyat güçleriyle tanışmak istemektedir. 
Ayrıca o dönemlerde şöhretlerinin zirvesindeki L. Tolstoy, A. P. Çehov ve M. Gorki 
ile şahsi ilişkiler kurmak arzusundadır.
212
 
 
“Olesya” öyküsü, belki de erken dönem Kuprin eserleri içinde, genç yazarın 
klasik Rus edebiyatı geleneklerine derin ve çok yönlü bağlılığını gösteren en önemli 
öyküsüdür. Bu eserde Tolstoy’un “Kazaklar” öyküsünde formülüze ettiği; 
medeniyetin bulaşmadığı ve bozmadığı yabani bir örnek insan tipi yaratmak ve bu 
insanı kültürlü denilen toplumla temasa geçirmek, fikri yatmaktadır. Kuprin, 
bilindiği üzere Tolstoy’un bu olağanüstü eserini çok sevmektedir ve defalarca büyük 
bir heyecanla bu öyküden bahsetmektedir. Bununla birlikte Kuprin’in öyküsünün 
XIX yy. Rus nesrinde Turgenyev çizgisiyle de bağı olduğu kolayca görülür. Zayıf 
iradeli, kararsız kahramanların, davranışlarında cesur ve kendilerini saran duygulara 
sonuna kadar sadık kalan kadın kahramanlarla karşı karşıya getirilmeleri de her iki 
yazarı yakınlaştıran öğelerdir. “Olesya” öyküsündeki İvan Timofeyeviç tipi ister 
istemez bize Turgenyev’in “Asya” ve “Bahar Seli” öykülerindeki erkek kahramanları 
hatırlatmaktadır.
213
 
                                                           
212
 A. A. Volkov, 1962, s. 107. 
213
 B. N. Afanasyev, 1972, s. 34. 

Kuprin, ele avuca sığmaz, coşkulu karakteri sebebiyle sistematik ve düzenli 
olarak edebiyatla uğraşmaz. Haftalarca, bazen aylarca hiçbir şey yazmaz, sadece 
büyük bir ihtirasla ve bazen bilinçsiz bir şekilde gerçekleri, izlenimleri sindirirdi. 
Fakat yazı masasına oturduğu zaman etrafını unutur, kendini tümüyle yazmaya 
verirdi.
214
 
 
Kuprin’in eserlerinde, A. Çehov’da, İ. Bunin’de ve devrin diğer realist 
yazarlarında olduğu gibi, Rus taşrası “ayı inlerine” kadar geniş bir şekilde 
işlenmiştir.  Şehirleri, özellikle Rusya’nın güney kesimi, limanları, balıkçıları, işçi 
köyleri, çok uluslu ve karmaşık rıhtımlarıyla ele alınmıştır.
215
 
 
F. D. Batyuşkov’un aktardığı bir anıya göz atalım:  “Novgorod vilayetinde 
köyde komşularımıza atla yaptığımız ziyaretten dönüyorduk. Eve yaklaşırken tarlanın 
ezilmiş olduğunu fark ettim: birinin atı yulaf tarlasına girmiş. Atı kovalamak için 
koştum, fakat Aleksandr İvanoviç onu perçeminden tuttu ve eve getirdi. Sırtına bindi 
balkon merdivenlerine çıkarttı. Kaprisli bir çocuk gibi onun evde gecelemesi için 
ısrarda bulundu ve karyolasına bağladı. ‘Ben, atın ne zaman ve nasıl uyuduğunu 
öğrenmek, onunla aynı ortamda bulunmak istiyorum’, dedi. Ertesi gün aynı hikaye 
tekrarlandı; fakat başka bir at getirildi. Aleksandr İvanoviç ona baktı, doyurdu, 
suladı ve ne zaman ki odası ahır gibi kokmaya başladı, bu deneylerine o zaman son 
verdi.” 
216
 
 1899 
yılında tanıştığı Kuprin’in gözlemciliği, onun sosyal adaletsizlik 
konusunda açıkça ve cesurca yazabilme yeteneği Çehov’un beğenisini kazanmıştır. 
Bu sebeple Çehov, Kuprin’in kaderinde çok olumlu bir rol oynamıştır. 1901 yılından 
                                                           
214
 ibid, s. 38. 
215
 Kolobayeva L.A., “Preobrazaovanie idei malenkogo çeloveka v tvorçestve A.İ.Kuprina”, izd. 
Moskovskogo Universiteta, 1987 / http://www. kuprin.net. 
216
 Etov V., “Teplota ko vsemu jivuşçemu (Uroki Kuprina)” / http://www.kuprin.net. 

itibaren de pek çok kez bir araya gelmişler ve düzenli olarak mektuplaşmışlardır. 
Çehov, Kuprin’e “Sirkte” öyküsünün yazım aşamasında yardımcı olmuştur. 
Çehov’un Kuprin’e tavsiyelerinden biri de; Her türlü engeli aşarak mümkün 
olduğunca çok yazarak kararlı bir şekilde amaçladığı hedefe gitmektir. Çehov, 
Kuprin’e en yakın yazarlardan biridir. Her ikisinin de arayışlarında güzel bir 
geleceğe duyulan özlem vardır.
217
 Çehov ve Kuprin’in üzerinde çalıştıkları konu; 
küçük, orta sınıf ve silik insanın yaşamıdır. Ne kahraman kişiler, ne de karşılaştıkları 
büyük, ilginç, akıllı şahsiyetler sanatçıların ilgisini çekmez. Onlar özellikle kimsenin 
bilmediği, toplumun genelini oluşturan isimsiz bireylerle ilgilenmişlerdir.
218
 
 1901-1904 
yılları arasında yazılarını  Jurnal dlya vseh ve Mir bojiy 
dergilerinde yayımlatır. Peterburg ve Moskova’nın demokratik yazarlar çevrelerine 
katılır. İvan Bunin ile yakınlaşır. Leonid Andreyev (o zamanlar demokrat görüşlere 
sahipti), A. Serafimoviç, N. Garin-Mihaylovski, V. Veresayev, E. Çirikov, S. 
Skitalets, S. Yuşkeviç, N. Teleşov vb. pek çok yazarla tanışır. Moskova’da 
bulunduğu zamanlarda genç ve yaşlı kuşak realist yazarların bir araya geldiği Sreda 
edebiyat grubunun toplantılarına katılır.  Sreda grubunun toplantılarına bu gruba 
büyük etkisi olan Gorki de katılmaktadır.
219
 
 XX. 
yy.ın başlarında hayli genişleyen dekadanlık,  Vesı, Pereval, Zolotoye 
runo  ve Novıy put gibi yayın organlarında eserlerini vermektedir. Bir diğer edebi 
kamp ise fikir ve sanatsal açıdan dekadanlığın karşısında bulunan Znaniye dergisi 
etrafında faaliyet gösteren realist yazarların oluşturduğu gruptur. Fikri ilham 
                                                           
217
 A. A. Volkov, 1962, s. 108. 
218
 Lit. Krit. Stati, Vorovski V. V. , Moskva 1956, s. 276 / A. A. Volkov, 1962, s. 109. 
219
 A. A. Volkov, 1962, s. 111. 

kaynağının Gorki olduğu bu yayınevi, XX. yy. başındaki ilerici ve demokratik 
edebiyatın merkezi olmuştur.
220
 
 
İlerici yazarlarla münasebetleri Kuprin’i sadece fikirsel açıdan 
zenginleştirmemiş, aynı zamanda bu münasebetler onun için bir ustalık okulu 
olmuştur. Kuprin çabucak, kolayca yazardı ve genellikle bir kez daha yazdıklarını 
gözden geçirmezdi. Jurnal dlya vseh dergisinin redaktörü V. S.  Mirolyubov, 
Kuprin’in edebi şahsiyetinde büyük yeri olan usta stilist İvan Bunin ve nihayetinde 
bir süreliğine yazarın düşüncelerinin hakimi olan Gorki, Kuprin’den dil ve üslup 
üzerine gayretli bir çalışma sarf etmesini istemişlerdir.  Znaniye yazarlar grubunda 
hakim olan yaratıcı atmosfer, Kuprin’i ciddi düşüncelere ve yaratıcılığını 
geliştirmeye sevk etmiştir.
221
 
 
İ. Bunin, Kuprin’le ilgili olarak şöyle der: “Tanışmamızın ilk yıllarında çoğu 
zaman Odessa’da karşılaşırdık. Burada, her şeye nasıl boş verdiğini, günlerini kah 
limanda, kah en adi meyhane ve birahanelerde geçirdiğini, en berbat otel odalarında 
gecelediğini görürdüm, hiç bir şey okumaz, limandaki balıkçılar, sirkteki güreşçiler 
ve palyaçolar dışında hiç kimseyle ilgilenmezdi...”
222
 
 900’lü 
yılların başı Kuprin için edebiyat çalışmalarında daha ziyade ilginç ve 
sorumluluk zamanlarıdır. Doğru yolda olduğuna kanaat getirmiştir. “Sirkte” öyküsü 
için L. N. Tolstoy’dan övgüler almıştır. Hatta Tolstoy, Çehov’dan Kuprin’in 
“Minyatürler” kitabını göndermesi ricasında bulunmuştur.
223
 Tolstoy, sonraki 
yıllarda da Kuprin’in sanatını izlemeye devam etmiştir. Genç yazara her taraftan 
övgü dolu sözler gelmektedir. Fakat yine de Kuprin çalışmalarından ve yaşamından 
                                                           
220
 ibid, s. 111. 
221
 ibid, s. 114. 
222
 Bunin İ.A., “Kuprin”, / http://www.kuprin.net. 
223
 A. A. Volkov, 1962, s. 116. 

memnun değildir.  Mir bojiy dergisinin redaktörlüğünde çok çalışmakta, bir sürü el 
yazmasını ve taslağı okuyup tasnif etmektedir. Bu ise sanatsal faaliyetlerine hiç 
zaman bırakmamaktadır. Ayrıca kayınvalidesinin sahibi bulunduğu bu dergide 
yayımlanan yazılarının güya akrabalık ilişkileri sebebiyle yayımlandığına dair 
söylentilerden de usanmıştır.
224
  
 
Kuprin büyük bir ilgiyle ev, daire, dört duvar arasındaki insanı değil de, 
“sokaktaki” insanı tasvir eder. Öykülerinden birinin adı da “Sokaktan”dır. Sokaktaki 
insanın yaşamını, onun kendine benzer insanlarla ilişkiye girdiği bir sirk arenasında, 
bir meyhanede, kafede veya çalışma ortamında bulunuşunu, Balaklavalı balıkçıların 
yaşamını tasvir eder.
225
 
 1905-1907 
yılları arasında gerçekleşen ilk Rus devrimi Rus işçi ve 
köylülerinin özgürlük mücadelesinde önemli bir yer tutar. Bu devrim sırasındaki 
olaylar Rus edebiyatına muazzam bir etki yapmış ve gelişme kaydettirmiştir. Znaniye 
yazarlarının eserlerinde sıradan insan konuları, demokratik bilincin uyandığı sıradan 
insan konularına yönelmiştir.
226
1904-1907 yılları arasında Znaniye’de 19 seçme eser 
yayımlanmış, yedi yüz bin baskısıyla ulaşmıştır. Bu dönemde önemli sayılan 
eserlerden bazıları: Kuprin’in “Düello”, Veresayev’in “Savaşta”, Skitalets’in “Sahra 
Mahkemesi” ve “Orman Yandı”, Kipen’in “Ekimde”, Gusev-Orenburgski’nin 
“Babaların Ülkesinde”, Ayzman’ın “Çakal Eriği” ve “Buzların Çözülmesi”, 
Yuşkeviç’in “Yahudiler” ve “Açlık”, Çirikov’un “Köylüler”dir. Bu eserlerde birinci 
devrim hareketi öncesi Rus toplumunun değişik katmanlarının yaşamındaki önemli 
                                                           
224
 ibid, s. 117. 
225
 Kolobayeva L.A., “Preobrazaovanie idei malenkogo çeloveka v tvorçestve A.İ.Kuprina”, izd. 
Moskovskogo Universiteta, 1987 / http://www. kuprin.net. 
226
 A. A. Volkov, 1962, s. 153. 

konulara parmak basılmıştır. Kritik realizm sanatçılarının eserleri fikirleri ve dilleri 
açısından büyük kitlelerin anlayabilecekleri şekildeydi.
227
 
 
Birinci Rus devrimi sırasında yaşanan olaylar Kuprin için ciddi bir sınav 
niteliği taşımaktadır. Bu sınavda vatandaş olarak olgunluğa erişip erişmediği, 
demokrat bir kişiliğinin olup olmadığı kontrol edilmektedir. Kuprin bu tarihi 
günlerde gerçek bir sanatçı ve vatandaş olduğunu ispat etmiştir. 1905 yılında 
Balaklava’ya yerleşir, sık sık Sevastopol’u ziyaret eder. Oçakov zırhlısındaki 
denizciler isyan etmiştir. Kuprin bu isyanın acımasızca bastırılışına  şahit olur ve 
“Sevastopol’daki Olaylar” denemesini yazar.
228
 
 
Kuprin, Sevastopol’deki olayları tasvir ederken sadece tartışmasız en iyi 
yazılarından birini; Rus basınında 1905 yılında yazılmış en kuvvetli politik 
makalelerinden birini oluşturmamış, aynı zamanda önemli, ciddi anlamda bilimsel 
değeri olan tarihi bir doküman da oluşturmuştur.
229
 
 
Kuprin’in askeri öykülerinde ilk kez onun yeteneğinin (İ. Bunin’in deyişiyle 
“olağanüstü yeteneğinin”) ender özellikleri ortaya çıkmıştır.
230
 
 
Kuprin 1905 yılında “Düello” romanını yazar. Bu eser Rus edebiyatının en 
büyük eserleriyle aynı sıraya dahil olur. “Düello”da Kuprin sadece büyük bir yazar 
olarak kendini göstermemiş, aynı zamanda bir ilke de imza atmıştır. Zira ne 
kendisinden önce ne de kendisinden sonra hiç kimse XIX. yy. sonu XX. yy. 
başındaki askeri ortamı böylesine ustalıkla ve güçlü bir şekilde tasvir etmemiştir.
231
 
                                                           
227
 ibid, s. 157. 
228
 ibid, s. 159. 
229
 P.N., Berkov, 1956, s. 74. 
230
 Paustovski K., “Potok Jizni (Zametki o proze Kuprina)”, http://www.bibl.ru /potok-zhizni.htm. 
33 
A. A. Volkov, 1962, s. 169.
 
 

 
“Düello”, birinci devrim sırasındaki özgürlük mücadelesine büyük katkı 
sağlamıştır. Bu kadar büyük bir toplumsal yankı uyandırması boşuna değildir. A. A. 
Volkov’un belirttiğine göre; gerici askeri çevreler, yazarı orduya ve subaylara karşı 
iftira atmakla suçlamışlardır.
232
 
 K. 
Çukovski, 
“Onun eserleri ilk günkü tazeliğini muhafaza eder. Sanki dün 
yazılmış gibidirler. Bu eserleri okuduğunda insan aynen elli yıl önce olduğu gibi, 
yine heyecanlanır.”, demektedir.
233
 
 
Eserlerinin uzun süre değerinden bir şey kaybetmemesinin pek çok 
sebebinden birisi de; bu öykülerin ihtirasla yazılmış olmalarıdır. Bunların hiçbirinde 
kayıtsız bir sayfa yoktur. “Moloh”, “Düello”, “Gambrinus” (Гамбринус)’un 
yazarının lügatinde nesnelere karşı sakin bir ilişki kurma yoktur.
234
 
 1905-1907 
yılları arasında yaşanan birinci devrim girişiminin başarısızlıkla 
sonuçlanmasının ardından Rus tarihinde on yıllık istibdat dönemi daha devam 
etmiştir. Bu dönemde bir kısım yazarlar erotik konulara yönelmiş, Sologub ve 
Artsıbaşev gibi bir kısım yazarlar da “Kanatlı Eros”u, devrim karşıtı  öğretilerle 
birleştirmişlerdir. D. Ayzman, L. Andreyev, E. Çirikov vb. gibi bazı demokratik 
çevre yazarları taraf değiştirmişlerdir. Devrim karşıtı yazarların ana konusu; 
devrimci, mücadeleci tiplerin gözden düşürülmesi olmuştur.
235
 1905 devriminin 
başarısızlıkla sonuçlanmasını Kuprin geçici bir durgunluk dönemi olarak değil, 
kurtuluşa yönelik tüm ümitleri yok eden büyük bir felaket olarak algılamıştır ve belli 
ölçüde gerici basından etkilenmiştir.
236
 
                                                           
232
 ibid, s. 201. 
233
 Çukovski K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, Moskva. 1964, s. 3-40. 
234
 a. g. m. 
235
 A. A. Volkov, 1962, s. 224. 
236
 ibid, s. 227. 

 “Olesya”nın yazarının; aşkın ve güzelliğin, kadının destanını yazdığı 
bilinmektedir. Fakat gericilik döneminde Kuprin de Dekadanların yaymaya çalıştığı; 
kadına karşı hafif ilişkilerin tesirinden kurtulamamıştır. “Deniz Hastalığı” öyküsü bu 
şekilde yazılmıştır. Gorki bu öykü hakkında şöyle der: “Şahsiyetin tahrip edilmesi. 
Kuprin de yazar arkadaşlarından geri kalmamak arzusuyla sosyal demokratları bir 
gemi uşağının tecavüz sahnesini anlatmak suretiyle sattı”.
237
 
 
Devrim öncesi yıllarda Gorki, Kuprin için neredeyse düşüncelerinin hakimi 
durumdadır. Devrim başarısızlıkla sonuçlanıp Gorki yurt dışına gittiğinde Kuprin, 
Gorki’nin etkisinin azaldığını hissetmiştir. Bu dönemde dekadanların felsefe ağırlıklı 
düşünceleri üzerine inşa ettiği “Öğrenci” (Ученик) öyküsünü yazar. Gorki bu esere 
de olumsuz görüş bildirir: “Kitabı bugün aldım, Kuprin’i okuyorum. Aklım almıyor. 
‘Öğrenci’ zayıf, düzensiz yazılmış ve konusu da anekdotu andırıyor... Kısacası ben 
olsam bu öyküyü Znaniye’de yayımlamazdım.” 
238
 
 
P. N. Berkov, Kuprin’in “Düello” öyküsünde yakaladığı başarının üzerine 
hiçbir zaman çıkamadığını, sanatında giderek bir düşüşün yaşandığını iddia 
etmektedir. Bu dönemde Kuprin “Genelev” (Яма) romanı üzerinde çalışmaktadır; bu 
arada da 1912-1913 yılları arasında “Kara Şimşek” (Черная  молния), “Aforoz” 
(Анафема) vb. sanatsal değeri yüksek eserler yazmıştır. 1917 devrimi öncesi dönem, 
Kuprin’in sanatının en verimli dönemidir. Kuprin’in realist yazarlığı  bırakıp mistik 
yazarlığa başladığı iddiasına katılmak mümkün değildir. A. A. Volkov’a göre; 
Kuprin’in bu dönemdeki sanatı incelenecek olursa; onun önceden olduğu gibi yine 
realist kaldığı görülecektir.
239
 
                                                           
237
 ibid, s. 228. 
238
 ibid, s. 235. 
239
 ibid, s. 242. 

 
“Gambrinus” öyküsü Tolstoy’un büyük beğenisini kazanmıştır. Tolstoy pek 
çok kez bu eserin dilini övmüştür. “Gambrinus”un dilini “mükemmel” olarak 
nitelemiş ve aile ortamında yüksek sesle okumuştur. A. Volkov’a göre; Kuprin’in 
dilinin hangi özelliklerinin Tolstoy’u etkilediğini anlamak güç olmasa gerek. Tolstoy 
her şeyden ziyade sadelik ve doğallığa değer verir. Uydurma, yapay karşılaştırma ve 
mecazlara karşı çıkar.
240
 
 
İ. Bunin’in meşhur olduktan sonra, şöhretin Kuprin’i değiştirmediği, 
kendisine ünlülerden oluşan bir topluluk arayışına girmediği, eskiden olduğu gibi 
yine sirk artistleri, jokeyler ve balıkçılarla dostluklarını sürdürdüğünü, ukalâ edebiyat 
değerlendiricilerinden uzak durduğunu yazar.
241
 
 
Kuprin entelektüel çevrede beklentilerini bulamadığı zamanlarda 
demokrasiye olan inancını kaybetmiş gibi olsa da, sıradan insanların yaşamlarını, 
cesareti, gerçek dostluğu anlattığı eserlerinde yine insana, güzelliğe olan inancını hep 
canlı tutar. “Listrigonlar” (Листригоны)
242
 adıyla yayımladığı denemeler serisini 
1907-1911 yılları arasında kaleme almıştır. Bizzat içlerinde yaşadığı Balaklava’lı 
cesur ve gözü pek balıkçıları anlatır bu denemelerinde. 
 
İnsan ve doğa arasındaki ilişkiler Kuprin tarafından çok yönlü olarak açılır. 
Deniz emekçileri için doğa hem ana, hem de üvey ana gibidir. Kuprin, en zor çalışma 
şartlarında da bulunsa felaketlerle savaşan ve galip gelen insanlara övgüler yağdırır. 
İnsan yaşamının en büyük problemlerinden birini bu şekilde çözmüştür yazar. 
Kuprin’in insan ve doğa problemine estetik yaklaşımı onu Jack London ile 
yakınlaştırır. “Listrigonlar”ı yazarken eserleriyle tanıştığı Jack London’un 
                                                           
240
 ibid, s. 263. 
241
 Nikulin L.V., “Çehov, Bunin, Kuprin”-Literaturnıe portretı. M., 1960 / http://www.kuprin.net. 
44 
Odisseya Poema’sında geçen, insan yiyen, savaşçı mitolojik bir halk.
 
 

öykülerinde  “Canlı, gerçek bir kan, muazzam bir şahsi tecrübe, yaşanmış acılar, 
emek ve gözlemlerin izlerinin hissedildiğini” belirtir. Bu sözleri Kuprin için de 
söylemek mümkündür.
243
 
 Özellikle 
“Listrigonlar”da 
doğal olana duyulan özlem, insan ruhunu öldüren 
medeniyete duyulan antipatide Kuprin, L. Tolstoy’a yakın bir görüş içindedir. 
Burada özellikle Tolstoy’un Kuprin üzerindeki etkisi açıkça hissedilmektedir. 
Tolstoy’un ölümü münasebetiyle 1910 yılında kaleme aldığı “Temize Çıkmamız” 
(Наше  оправдание) isimli makalesinde; Tolstoy’da kendi sanatı için karakteristik 
olan özelliklerin altını çizmiştir:  “O bize, biz körlere ve can sıkıcı varlıklara, 
dünyanın, gökyüzünün, insanların ve hayvanların ne kadar güzel olduğunu 
göstermiştir. O bizlere, biz güvensiz ve cimri insanlara, her insanın iyi, merhametli, 
ilginç ve güzel olabileceğini anlatmıştır ” 
244
 
 
Kuprin, Rus edebiyatını derinden, içten ve ihtirasla sever, Rus söz sanatının 
kaderiyle ilgili konuşmaktan hoşlanırdı. 1908 yılında yayımlanan bir röportajında 
şöyle der: “Rus edebiyatının muazzam geleceğine inanıyorum...Ne gericilik, ne 
Dekadanlar, ne yeni kuşak Sembolistler, ne de zabıta memurları, hiç kimse onu 
mahvedemez, onun ışığına engel olamaz.” 
245
 
 
İncil’den alınan motiflerle süslenen aşk hikayesi “Sulamif”, Gorki’nin 
olumsuz eleştirilerine hedef olur. Gorki, aşkın dünyada kaybolmayan yegane değer 
olduğu konusunun işlendiği bu esere gerçekçilikten kaçış semptomu damgasını 
vurmuştur. Fakat burada Gorki’nin, edebiyatı halkın özgürlük mücadelesine katkı 
sağlamasını görmek arzusuyla yaptığı bazı değerlendirmelerde bazen hatalı 
                                                           
243
 A. A. Volkov, 1962, s. 277. 
244
 ibid, s. 285. 
245
 Birjevıye Vedomosti, 1908, 22 Ocak No: 10313 / P. N., Berkov, 1956, s. 192. 

davrandığını belirtmek gerekir.
246
 Buna karşılık V. V. Vorovski, Kuprin’in öyküsüne 
olumlu yaklaşmıştır. Öykü Vorovski için “Kadın güzelliğinin ve gençliğin marşı” 
gibidir. Böyle bir marş olma özelliğiyle “Sulamif”, Rus edebiyatında önemli bir yer 
tutmaya ve yeni nesilleri etkisi altına almaya devam edecektir.
247
 
 “Kızıl Bilezik” öyküsü sadece Kuprin’in sanatında değil, aynı zamanda Rus 
edebiyatında da önemli bir yer tutar. Kuprin’i fikirsel bunalımları nedeniyle sert 
şekilde eleştiren Gorki, “Kızıl Bilezik” öyküsünden çok memnun kalmıştır:  “Ne 
kadar güzel bir şey ‘Kızıl Bilezik’, diye yazar E. K. Malinovskaya’ya, Olağanüstü! 
Öylesine mutluyum ki, bayramınızı kutlarım! Güzel bir edebiyat başlıyor!..” diyerek 
sevincini dile getirir.
248
 
 Kuprin’in 
çalışma masası “Tahta Albüm” adını verdiği boyasız, akağaç 
tahtasından yapılma bir masadır. Üzerinde pek çok edebiyatçının imzası ve yazıları 
vardır. Kuprin, kendisini ziyaret edenlerden bu masaya yazı yazmalarını rica 
ederdi.
249
 
 
Kuprin’in kendine özgü fikirsel ve sanatsal tutumu onun eserlerine ülkede 
yaşanan olayların tarihi bir ceridesi gibi bakılmasına sınırlı manada imkan 
tanımaktadır. Her ne kadar “Düello”, “Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov” (Штабс- 
Капитан  Рыбников) ve “Gambrinus” gibi eserlerinde oldukça hissedilir olmasına 
rağmen, eserlerinde ülkede yaşanan olaylar doğrudan toplumsal- politik manada bir 
çıkış yapmamıştır. Rus toplumunda yeniden başlayan devrim hareketleri, Kuprin’in 
sanatında oldukça kendine has kırılmalarla ifadesini bulmuştur. Toplumun geniş 
                                                           
246
 A. A. Volkov, 1962, 295. 
247
 ibid, s. 297. 
248
 ibid, s. 309. 
249
 Çukovski K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 

çevrelerinde politik çıkarların canlanması, işçi hareketinin yeniden yükselişe geçmesi 
edebiyatta oldukça güzel bir atmosfer yaratmıştır.
250
 
 
Genel toplumsal dirilişin canlandığı  yıllarda Kuprin’in kendine özgü 
optimizmi daha bir kararlı hal almıştır. 1912 yılında düşüncelerinin Gorki’nin 
fikirleriyle birebir örtüştüğü “Kara Şimşek” öyküsünü yazar.
251
 
 1910 
yılında bir gazeteye verdiği röportajda kanlı halüsinasyonlar yaşadığı bir 
ortamda yazmanın ne kadar zor olduğundan yakınmaktadır. Çoğu kereler 
karamsarlığa kaptırır kendini. Ruhsal buhranlar yaşadığı bu dönemde yine maddi 
sıkıntılar çekmektedir. Bir dizi yayınevi ile imzaladığı anlaşmalar onu 
sıkıştırmaktadır. Hayat şartlarının zorlamasıyla bu dönemde bazen acelecilik izleri 
taşıyan öyküler yazmıştır. Kuprin’in bizzat kendisiyle de savaşması gerektiği anlar 
olmuştur. Onu bazen olmadık ortamlara ve davranışlara sürükleyen hareketleri ününe 
zarar vermektedir. Bu güçlü adamın sağlığı da zayıflamaya başlar. Sinir sistemi 
bozulur, halüsinasyonlar görmeye, neredeyse sara nöbetleri geçirmeye kadar varan 
sağlık problemleri yaşamaya başlar. Nihayet 1912 yılında bu ortamdan kurtulur ve 
güçlükle temin ettiği bir miktar parayla Nice’e, ilk yurt dışı seyahatine çıkar.
252
 
Kuprin burada da halkın sıradan insanlarının yaşamıyla tanışmak için can 
atar. Balıkçılarla, arabacılarla,  şoförlerle, işçilerle dostluk kurar. Hatta dost olduğu 
balıkçıların beraber ağ atmak için Kuprin’i bekledikleri olur. Kuprin buradaki 
gezisinin sonunda birkaç denemeden oluşan “Gök Mavisi Kıyılar” (Лазурные 
берега) gezi yazısını kaleme alır.
253
 
                                                           
250
 A. A. Volkov, 1962, 312. 
251
 ibid, s. 314. 
252
 ibid, s. 325. 
253
 ibid, s. 326. 

 Kuprin 
tarzının kendine has bir diğer özelliği; not defteri kullanmasıdır. 
Kuprin’in bir sandık dolusu not defteri olduğundan bahsedilir. Bu defterlerin bir 
kısmı arkadaşları, eşi ve biraz da jandarma baskınlarında kaybolmuştur.
254
  
 
Özel olarak, kişisel, dahası mahrem karakterli şeyleri kaydederek, aynı 
zamanda yaşamsal gerçekleri ve açıklıkları gözlemleyerek Kuprin özel bir tarz 
geliştirmiştir: bunu da kahramanlarının hareketlerinin tasviri, bazen bu hareketlerin 
derin psikolojik sebeplerini vererek, iç monologlarla, bazen de seyrek de olsa diğer 
kahramanların sözlü anlatımlarıyla sağlar.
255
 
 
Her meslekten insanların; mühendisler, fabrika işçileri, tavernacılar, sirk 
artistleri, at hırsızları, keşişler, bankerler, hafiyelerin nasıl yaşadıkları ve nasıl 
çalıştıklarını araştırma, öğrenme, anlama arzusu onu devamlı surette meşgul 
etmiştir.
256
 
 Kuprin’in 
devamlı olarak doğaya, basit insanlara yönelmesi, onun ruh 
yapısının karakteristik bir özelliğidir. Bu özellik edebi akımlarla ilişkilerine de 
yansımıştır. Çizgisi belli bir yayın organında devamlı surette yazmayışı, ebediyen 
çektiği maddi sıkıntılarla açıklanabilir. Örneğin  “Politikada partiler dışında, 
edebiyatta gruplar dışında, sanatta akımlar dışında” parolasıyla yayımlanan haftalık 
Vesna gazetesinde ve F. Sologub tarafından oluşturulan ve edebiyatın sağ kanadında 
yer alan Dnevniki pisateley isimli, semboliklerin dergisinde yazılarının 
yayımlanmasına müsaade etmiştir. Bu, Kuprin’in çok sevdiği ve saydığı Çehov ve 
Tolstoy’un geleneklerini, Rus edebiyatının demokratik geleneklerini, onu 
canlandıran estetik idealleri reddettiği manasına gelmez. Novıy jurnal dlya vseh 
                                                           
254
 P. N., Berkov, 1956, s. 169. 
255
 ibid, s. 169. 
256
 Çukovski K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 

dergisinin gerici Goryavin’in eline geçtiğini öğrendiğinde Edebiyatçılar grubunun bu 
yayın organıyla ilişkilerini kesmesine dair kollektif bildiriyi imzalamıştır.
257
 
 
Kiyevskaya mısl gazetesinde Rus edebiyatı ile ilgili olarak verdiği 
konferanslardan birinin özetinde şöyle der Kuprin: “Bütün eski yazarlar, realist 
yazarlar... Okuyucunun nasıl heyecanlandırılması, okuyucuya nasıl dokunulması 
gerektiğinin sırrını bilirlerdi. Günümüz yazarları bunu yapmıyorlar, yapanlar da 
gerektiği gibi yapmıyor. Fakat yine de onların arasında tüm Rus edebiyatının 
ideallerine katılmış sanatçılar da vardır. Gorki, Korolenko, Bunin, Serafimoviç, 
Skitalets, K. Trenev bu yazarlar arasındadır. Fakat eski realist gelenek ve 
alışkanlıklara bağlı bu sanatçılardan başka bir grup var ki... Bunlar, yazdıkları şey 
üzerinde düşünmeyen ve ne için yazdıklarını bilmeyen yazarlar grubudur. Sanat 
sanat içindir, günlük yaşam ve saireye ölüm gibi dövizler onların kamplarından 
çıkmıştır.” 
258
 
 Kuprin, 
doğu şiirini, özellikle de canlı ve coşkun tabiatına uygun düşen Ömer 
Hayyam’ın şiirlerini çok severdi. Sâdi ve Firdevsî’yi de severdi, bazen arkadaşlarının 
albümlerine Firdevsî’den dörtlükler yazar, çeviren olarak da kendi adını eklerdi.
259
 
 
Kuprin’in bir gün bir başkasının dairesine giren profesyonel bir hırsızın neler 
hissettiklerini denemek istediğinden bahsedilir: “Yeri ve zamanı seçtim, eşyaları 
topladım, bavula yerleştirdim, fakat onları oradan çıkaracak kararlılığı kendimde 
bulamadım” dediği söylenir.
260
 
                                                           
257
 A. A. Volkov, 1962, s. 340. 
258
 Kievskaya mısl, 10 Mart 1914, no. 69 / A. A. Volkov, 1962, s. 340. 
259
 Roşçin, N. Y., “Vospominaniya a . o Kuprine” , Gazeta “Vozrojdenie” (Parij) 1938 (9, 16, 23 
Eylül) / http://www.kuprin.net.  
260
 Çukovski K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 

 
A. A. Volkov’a göre; “Genelev” öyküsü, Kuprin’in son büyük eseridir. 
Ününü devam ettirmek için ilginç eserler yazmayı sürdürse de daha önce eriştiği 
sanatsal başarıları asla yakalayamamıştır.
261
 
 
Edebiyattan daha derin düşünceler isteyen tarihi olaylar geliştikçe Kuprin’in 
toplumsal-politik fikirlerinin belirsizliği, sanatını daha da sınırlandırmakta ve ket 
vurmaktadır. Birinci Dünya Savaşı, devrin yazarlarının pek çoğu için önem arz eden 
bir meseleyi beraberinde getirmiştir: Savaşan ülkemize olan sevgimizi nasıl dile 
getireceğiz? Yazar, savaşın yalancı bir şekilde romantize edilişine karşı çıkmaktadır. 
L. Andreyev, F. Sologub gibi yazarların başını çektiği edebiyattaki şovinist akıma 
dahil olmamıştır. Kuprin, savaşa; anavatanına karşı borcunu ödemekle mükellef Rus 
halkının hissesine düşen ağır ve can sıkıcı bir olay olarak bakmıştır.
262
 
 
Kuprin, Rus halkının henüz devrime hazır olmadığı görüşündedir. 1917 
devriminin anarşi ortamı, devrim mücadelesinin sertliği onu korkutmaktadır. Sovyet 
eleştirmenleri yazarın sosyalizm düşüncesini anlamadığını ileri sürerler. General 
Yudeniç’in birlikleri Gatçina’ya geldiğinde oradadır yazar. Prinevskiy kray 
gazetesinin redaktörlüğünü yaptığı için yirmi gün sonra Beyaz Ordu birlikleriyle 
şehri ve ülkeyi terk edecektir. 
 Helsinki’de 
bulunduğu sıralarda realist bir yazar olarak, kendisini ve sanatını 
doyuran, besleyen topraklardan uzak oluşunun kendisi için ne kadar trajik olduğunu 
hissetmiştir. Kuprin’in önünde, ülkesini terk eden realist yazarların pek çoğunda 
olduğu gibi aynı soru daha şiddetli bir şekilde durmaktadır: Ne hakkında ve nasıl 
yazacağım? Hangi fikirlerin savaşımı verilecek, hangi ruhsal değerlere 
dayanılacaktır? Sanatçı ne kadar büyükse ve sanatının kökleri anavatanının 
                                                           
261
 A. A. Volkov, 1962, s. 370. 
262
 ibid, s. 370. 

toprağında ne kadar derine inmişse, başka bir ülkede bulunması da o kadar zor 
olur.
263
 
 
Kuprin’in Paris’teki göçmenlik yaşamında ilk karşısına çıkan kişiler: 
Sembolizm akımının temsilcileri Z. Gippius ve D. Merejkovski, bir de o zamanlar bu 
grubun etkisinde kalan yakın arkadaşı  İvan Bunin’dir. Bunin, bu etkiden 
kurtulduktan sonra sanatsal yönden çok başarılı eserler vermiştir. Sembolistlerin 
karamsar düşünceleri, yaşamın ressamı, büyük yazar Kuprin’e uymaz. Realizmden 
sembolizme geçmesi mümkün değildir.  Şmelev, Yuşkeviç gibi bazı yazarlar böyle 
bir değişim yaşasa da bu değişim Kuprin’e mümkün görünmemektedir. Gerçek 
yaşamın yazarı, gerçek olaylardan uzaktır. Göçmen yazarlar içinde bu yönüyle en zor 
durumda olan da Kuprin’dir. 
 
Durumunun dramatizmini 1926 yılında verdiği bir röportajda bizzat kendisi 
yansıtır:  “Turgenyev burada, Paris’te yazdı. Rusya’nın dışında yazabildi. Fakat o 
tamamen Avrupai bir adamdı. Burada kendi evi, en önemlisi de iç huzuru vardı. 
Gorki ve Bunin, Capri’de mükemmel öyküler yazdılar. Bunin orada “Köy”ü yazdı... 
Fakat onun o zamanlar, uzakta bir yerde geri dönebileceği bir evinin olduğu 
duygusu vardı.  Şimdi bu duygu yok ve olamaz da. Ateş yağmurunun altından, 
hayatımızı kurtarıp saklandık... Ne hakkında yazacağız ki? Buradaki yaşam gerçek 
değil. Burada yaşayamayız biz. Göz hafızasıyla Rusya’yı yazamıyorum. Bir zamanlar 
orada yaşadım, neler mi yazdım? Balaklava’lı  işçileri yazdım ve onların yaşamını 
ben de yaşadım, onlarla akraba oldum. Yaşam beni kendine çekti, benimle ilgilendi, 
 
                                                           
263
 ibid, s. 398. 

ben de yaşadığım kişilerle birlikte yaşadım. Yaşamda ihtirasla çabaladım durdum, 
onu içime çektim... Peki şimdi ne olacak?’’
264
  Bu itiraf, sanatçı Kuprin’in 
yeteneğinin azalmasının ana sebeplerini açıklar mahiyettedir. 
Kuprin 7 kasım 1937 de Kızıl Meydan’da icra edilen geçit resmine davet 
edilir. Burada gördüklerinin izlenimlerini iki gün sonra Komsomolskaya pravda 
gazetesinin muhabirine verdiği bir röportajda anlatır. Bu, onun basında son kez yer 
almasıdır. Gazetenin 10 Kasım 1937 tarihli baskısında yayımlanır bu röportaj.
265
 
“Kendi çağında çok şey yaşadım, çok izlenimim oldu, fakat 7 Kasımda Kızıl 
Meydan’da gördüklerim bende çok derin izlenimler bıraktı. Kızıl Ordu’nun 
unutulmaz tören geçişi; sadece bu bile büyüleyici bir seyirdir. Bu seyir hem ruha, 
hem kalbe hitap ediyor...”
266
 
Bu röportaj, neredeyse bitkisel bir hayat yaşayan büyük yazarın kullandığı 
üslupta değildir. Röportajın, gazeteciler tarafından bir nevi Kızıl Ordu methiyesini 
dönüştürüldüğüne dair şüphe vardır. Fakat belki de yazarı devrin geçerli olan 
ideolojisine yakın tutarak onun Rus toplumunda kabul görmesi amacıyla da yapılmış 
olabilir. Zira daha Paris’teyken karşılaştığı  İ. Bunin’i bile tanımakta zorlanan, 
Rusya’ya geldiğinde hepten acınacak bir durumda olan bir kişinin bu satırları 
yazması beklenemez. 
 
Sovyet edebiyat bilimcileri, Kuprin’in XX. yy. Rus edebiyat tarihindeki 
rolünün önemli olduğu konusunda çoktan görüş birliğine varmışlardır. Kuprin 
kuvvetli bir realist yeteneği olan, Dekadanlık ve mistisizmle alakası olmayan, 
ustalığın üst basamaklarına çıkmış, zengin, isabetli ve ahenkli bir edebiyat dili 
                                                           
264
 Krasnaya Gazeta, Veçerniy Vıpusk, 6 Ocak 1926, no. 4 / A. A. Volkov, 1962, s. 404. 
265
 B. N. Afanasyev, 1972, s. 150. 
266
 Komsomolskaya Pravda, 1937, 10 Kasım
 / 
B. N. Afanasyev, 1972, s. 150. 

yaratmış bir yazardır. Tüm hata ve tezatlıklarına rağmen Kuprin XX. yy’ın ilk on 
yılında öncü Rus edebiyatında önemli bir yer tutmaktadır.
267
 
 
                                                           
267
 P.N., Berkov, 1956, s. 5. 

Download 5.01 Kb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling