T. C. Erciyes üNİversitesi sosyal b
Download 1.24 Mb. Pdf ko'rish
|
2ш3 сипат сабуни
- Bu sahifa navigatsiya:
- Yazıcıo ğlu
Kitabü’t- Tevhîd,
s.409 630 Yunus, 10/99 Maturîdî bu ayetin tevilinde şöyle demektedir: “Kahır ve zorlama olsaydı onların (ayette belirtilenlerin) hepsi iman ederdi. Ancak Allah, kulların kendi meşîetleriyle iman etmelerini istedi, ancak onlar iman etmediler. “O halde, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?” Her mümin ve kâfir yaratılışı üzeredir. Bu bir ölçüdür ve bu ölçü Allah’ın vahdaniyetine şehadet eder. Eğer onlara seçme hakkı verilmeseydi onları hepsi toptan iman ederlerdi. Bu da günahsızlık durumudur. Ancak onlar (kendilerine bildirildiği ve seçme hakkı verildiği halde) bildikleriyle iman etmediklerinde Allah, iman etmemelerini diledi. Zorlama ve kahırla imanın tahakkuk etmesi ihtimal değildir. “Rabbin dileseydi iman etmezlerdi.” İman cebir ve zorlama üzre olmaz. Muhakkak Allah, onların zorla iman etmelerini (buna gücü yettiği halde) dilemedi.” Maturîdî, Tevilât, c. 7, s. 114 631 Rum, 13/30 “Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerine yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değişiklik yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.” 632 Maturîdî, Tevilât, c. 2, s. 236. Sabûnî, Maturîdiyye Akaidi, s. 145-46 128 etmek olur. Maturîdiyye Akaidi’nin yazarı bu soruya (ve Cebriyye’ye) Allah’ın ilim sıfatını delil göstererek cevap vermektedir: “Şöyle ki yüce Allah kâfirin küfrünü bildiğine göre, acaba kâfir Allah'ın ilim dairesinin dışına çıkabilir mi, çıkamaz mı? İş te sizin ilim konusunda vereceğiniz cevap bizim de irade hususunda vereceğimiz cevabı teşkil eder. Biz deriz ki: Allah Tealâ, kâfirin küfrünü, imana kudreti olmakla beraber onun kendi irade ve ihtiyarı ile dilemiştir, tıpkı bu tarzda onun küfrünü bildiği gibi. Bu sebeple de Allah'ın emri, nehyi, mükâfat ve mücâzâtı yerinde olmuştur. Allah Tealâ’nın irade ve ilminin taallûk ettiği şey kulun ihtiyarî fi'li olunca bunun faili olan kulun cebir altında bulunduğu nasıl iddia olunabilir? Üstelik Cenâb-ı Hakk kulun iradeye sâhib olduğunu “Dileyen iman etsin, dileyen de küfretsin” mealindeki âyet-i kerîmesiyle açıkça ifade buyurmuştur. Yine o, “Dilediğinizi yapın” buyurmuştur, kul da bu hakikati, kendi içinde, inkârına mecal bulamayacak şekilde zarurî olarak hissetmektedir. Cenâb-ı Hakk’ın kulun fiillerine ait iradesi ise hem nassan, hem de aklen sabittir. Binâenaleyh bu iki iradenin hiç birini inkâra imkân yoktur.” 633 Maturîdî’nin cebir düşüncesine yaklaşımını daha iyi anlamak için insanın cebir altında olduğunu ifade eden ayetlere getirdiği yorumlara bakmanın gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin “Sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır” 634 ayetinin tevilinde şöyle demektedir: “Onlar yapılmış olan (insan üretimi) bir şeye tapıyorlar. Sonra bu ayet yapılmış olanların Allah’ın yarattığı şeyler olduğunu haber verir. Bu, onların yaptıklarının yaratılmış olduğuna delalet eder. Böylece deriz ki; Burada onların yaptıklarının yaratılışına delâlet vardır.” 635 Bir diğer ayet-i kerîmede Allah ş öyle buyurmaktadır: “Yoksa onlar, hiçbir şey olmadan (yaratıcısız) mı yaratıldılar? Yoksa kendileri yaratıcı mıdır?” 636 Maturîdî’ye göre bu ayeti iki şekilde yorumlamak mümkündür: “Birincisi; Onlar hiçbir şey olmadan yaratıldıklarını düşünüyorlarsa, hiçbir şey yokken yaratıldığını nasıl bilebilirler? İkincisi Allah’ın hiçbir şey yokken yaratıyor olması boşuna değildir. Topraktan ve sudan 633 Sabunî, Maturîdiyye Akaidi, s. 146. 634 Saffat 37/96 Ayetin tam meali şöyledir: ““İbrahim ‘Siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Halbuki sizi de, yaptıklarınızı da Allah, yaratmıştır’ dedi.” 635 Maturîdî, Tevilât, c. 12, s. 168 636 Tûr 52/35 129 yaratılmaları Allah’ın zatının kudretine delâlet eder. O’nun bir şeyden aciz olma ihtimali yoktur ve onlar (hiçbir şey yokken yaratıldığını düşünenler) yaratıcı değildirler. 637 İnsanın cebir altında olduğunu iddia ederken en sık zikredilen ayetlerden biri olan “Eğer dileseydik biz, herkese hidayeti verirdik. Lakin benden şu hak söz sâdır olmuştur. Elbette cehennemi cinlerden ve insanlardan dolduracağım!” 638 mealindeki ayet-i kerîmeden maksat; Maturîdî’ye göre, insana sunulan ihtiyarın (seçme hakkının) kıymetini bilemeyişlerinden dolayı, bu kıymetten habersiz kişilere böyle bir lütfun verilmediğidir. Bu ayet, Maturîdî’ye göre, Allah’ın “dilediğini yapan” özelliğini vurgular, öyle ki Allah, kahır ve cebirle hidayet etmeye gücü yetendir. 639 Dikkat edilirse, Maturîdî’ye göre Allah’ın mutlak iradesine işaret eden ayet-i kerîme cebir olarak da yorumlanabilmektedir. Burada yorum farkı dikkati çekmektedir. Bu bağlamda bir başka ayet-i kerîme de şöyledir: “Eğer Allah dileseydi elbette onları hidayet üzere toplardı. O halde sakın cahillerden olma.” 640 Eğer Allah, kullarının hidayet üzere toplanmalarını isterse (ki Maturîdî’ye göre bunu isteyebilecek mutlak iradeye sahiptir ve bu yüzden sorguya çekilemez) meleklere yaptığı gibi yapar, onları hidayet üzere toplardı. Ancak beşerden kimseyi böyle bir muameleye tabi tutmamıştır. Maturîdî’ye göre, insanlar, küfür ve hidayeti tercih etmeyi öğrendikleri halde Allah bunu dilememiştir. Bu Allah’ın kullara uyguladığı cebri değil, O’nun “dilediğini yapma” özelliğine işaret eder. 641 Dikkat edileceği üzere, insanın cebir altında bulunduğunu ifade ettiği söylenen ayetlerde Maturîdî, farklı bir yoruma gitmekte ve bu ilahî beyanları Allah’ın mutlak irade ve hürriyete sahip bulunduğuna delil olarak göstermektedir. Ona göre, Allah’ın bu iradesi (meşîet-i ilâhiye) kulun iradesini ortadan kaldıran ve baskı altında tutan bir mahiyet arzetmediği gibi kulun iradesi de Allah’ın iradesine ortaklık anlamına gelecek bir özellik taşımamaktadır. 642 Burada “benzeşme” düşüncesi ortaya çıkmaktadır ancak Maturîdî, Cebriyye’nin fiilin kula nispet 637 Maturîdî, Tevilât, c. 14, s. 179 638 Secde 32/13 639 Maturîdî, Tevilât, c. 11, s. 276 640 Ea’am 6/35 641 Maturîdî, Tevilât, c. 5, s. 53 Cebir ifade eden ayetlerle ilgili Maturîdî’nin diğer yorumları için bkz.: c.1, s. 197, c. 7, s. 393, c. 12, s. 115-16, c. 14, s. 248, 362-63 642 Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 368-69 130 edilmesiyle halik ile mahlûk (yaratıcı ile yaratılan) arasında benzeşme olacağı iddiasını anlamsız bularak bu konuyu tartışmaya dahi gerek görmemiştir: “Onlarda (Cebriyye’de) anlayabilecek bir akıl olsaydı böyle bir mukabele yerinde olurdu, ne var ki cebir ehli zaruri yollarla oluşan ve müşahede konumunda bulunan bilgiyi inkâr etmişlerdir, bu sebeple de onlarla fikrî tartışmaya girmek anlamlı bir davranış olmaz.” 643 Kulların fiillerinin yaratılmışlığı konusunda Mutezile’nin iddialarına cevap verirken Maturîdî, aynı zamanda Mutezile tarafından kendi görüşünün Cebriyye’ye benzetilmesini 644 de eleştirir ve bu iddiaları şöyle yanıtlar: “Cebir ve zorlama iddiası tamamen yanlış ve bozuk bir telakki durumundadır, çünkü herkesin kendisini hür (muhtar) bildiği hususu hisle sabit olmuş bir vakıadır. Eğer herkesin bilip şuurunu taşıdığı bir hususu tersine çevirmek mümkünse bunun evrenin bütünü için de mümkün olması gerekirdi. 645 Ona göre eylemi “halk” olarak nitelendirmek cebir vasfını iktiza etmez, çünkü fiile ait kudret de mahlûktur ve zaten fiilin ıztırarî değil de ihtiyarî oluşunun açıklaması budur. 646 Maturîdî’ye göre cebir telakkisini uzun uzun anlatmaya gerek yoktur, bu görüşü benimseyenlerin (her söz ve fiili kendisinden nefyetmesinden dolayı) tutarlı bir açıklaması bulunmamaktadır. “Böyle olunca da fikir beyan etme imkânı ortadan kalkmaktadır.” 647 643 Maturîdî, Kitabü’t- Tevhîd, s. 289 “Mâtüridi'ye göre Allah fiilleri "oldukları gibi" yaratmaktadır. "Oldukları gibi" ifadesinden, mahiyetleri ilc beraber yaratıldıkları anlatılmak istenmektedir. Matüridi'nin anlayışına göre, fiilleri mahiyetleri ilc yaratmak insanın elinde olan bir husus değildir.” M. Sait Yazıcıoğlu, Mâtüridî Download 1.24 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling