Töb-der tarihi İsmail Aydın “de te fabula narratur” “anlatılan senin hikayendir”


“Mehmet Kopan ve Nurettin Yıldıran TCK’nun 142/1-3 Maddesi Uyarın-


Download 3.81 Mb.
Pdf ko'rish
bet11/53
Sana22.10.2017
Hajmi3.81 Mb.
#18402
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   53

“Mehmet Kopan ve Nurettin Yıldıran TCK’nun 142/1-3 Maddesi Uyarın-

ca Yargılandıkları Davada Mahkum Oldular”, “Eşme Şubemiz Kapatıldı”

“Hukuk  Köşesi”nde  Avukat  Halit  Çelenk’in  “Tutuklu  Sanık  ve  Avukat 

İlişkileri” başlıklı yazısına yer verilmiş. Bültenin son sayfasında “Milli Eği-

tim Bakanı Dedi ki…” başlıklı bir yazı var. Bu yazıda Milli Eğitim Bakanı 

Sabahattin Özbek’in, TBMM’de bakanlığının bütçesi üzerine yaptığı ko-

nuşmasının  bir  bölümüne  yer  verilmiştir.  Bakanın  konuşmasından  kısa 

bir bölüm ; “…(bazı öğretmenlere kıydığım iddia ediliyor ) yok eğer olu-



yorsa bunun için diyorlarsa ben kıyıyorum ve kıyacağım da beyefendi-

ler. (AP sıralarından şiddetli alkışlar ve bravo sesleri)

170


 

TÖB-DER  Bülteninin  1.3.1973  tarihli  44.  sayısının  manşetinde  “Bildiri 



Davası Düştü” başlıklı bir haber görmekteyiz. Bu haberde özetle şunlara 

yer verilmiştir: “TÖB-DER Merkez Yürütme Kurulu, 24.1.1972 tarihinde 



idam cezalarının yasalarımızdan çıkarılması konusunda bir bildir yayın-

lamıştı. Bu bildiri TÖB-DER Haber Bülteni’nin 24.1.1972 tarihli sayısında 

da yayınlanmıştı.

171

 Savcılık bu bildiri hakkında dava açmıştı. (…) Savcılık 

TÖB-DER’in siyasi faaliyette bulunduğunu ileri sürmüş ve yöneticilerinin 

TCK’nun 526. Maddesine göre cezalandırılmasını ve örgütün de kapatıl-

masını talep etmişti. Avukatlarımızın başvurusunu değerlendiren mahke-

me heyeti 20.2.1973 tarihinde zaman aşımı nedeniyle davanın ortadan 

kaldırılmasına karar vermiştir.”

108

Bültenin “Başyazı”sında “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nin 3, 5, 

6, 7, 8, 9, 10, 11, 19, 20, 23, 26, 27 ve 28. maddeleri aynen yazılmıştır.

Yine bültenin ön sayfasında TÖB-DER Ankara şubesi üyelerinden Siyasal 

Bilgiler Fakültesi eski dekanı Prf. Mümtaz Soysal hakkında “Anayasa’ya 

Giriş” kitabında Komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla sıkıyönetim 

mahkemesinde  verilen  kararın  Askeri  Yargıtay  tarafından  bozulduğuna 

dair bir habere yer verilmiştir. “Kıyım…Kıyım…Kıyım” başlıklı bölümde 

verilen haberlerin bazılarının başlıkları da şöyle: “Trabzon Şubemiz Aran-

dı ve Kadri Çoban Gözaltına Alındı”, “Gümüşhacıköy Kızık köyü öğret-

meni; Ruhi Su, Selda ve Cem Karaca plaklarını dinlediği için dövüldü 

ve tutuklandı”, “Giresun Öğretmen Okulundan Bir Yılda Beş Öğretmen 

Sürüldü”, “Milli Eğitim Bakanlığı Müdürler Komisyonu 5 Öğretmen Hak-

kında Kıyım Kararı Verdi”

Bültenin 13. sayfasının tümü “Dostum Halil Aytekin” başlıklı bir yazıya 

ayrılmış. “Hukuk Köşesi”nde Avukat Halit Çelenk’in “Yeni Dernekler Ya-



sası ve Politika” konulu yazısı yayınlanmış. Son sayfada ise “Yücel’i Anı-

yoruz” başlıklı bir yazı var. Yücel’in ölümünün 12. yıldönümü nedeniyle 

yazılan bu yazıda özetle; Hasan Ali’nin 1938’de Celal Bayar Hükümetinde 

bakan olarak görev aldığı ancak 1946’da Recep Peker Hükümetinde ka-

bine dışında bırakıldığı, Tonguç’a Köy Enstitüleri konusunda yetki verdi-

ği anlatılırken onun bir öğretmen arkadaşına yazdığı mektuptan kısa bir 

alıntı da yapılmış. Yücel mektubunda şunları söylüyor: “Ben hiçbir zaman 



yürüdüğüm yoldan dönmedim ve kimseye teslim olmadım. Sevgilisinden 

mahkeme kararıyla ayrılmaya mahkum edilmiş durumundayım. (…) Köy 

Enstitüleri için söyledikleriniz gerçeğin ta kendisidir. Ne yapalım ki, onu 

yıkmaya önce benim siyaset arkadaşlarım ve ardıllarım başladılar.”

15.3.1973 tarihinde yayınlanan bültenin manşetinde “Bilirkişi Bildiride 

Suç  Görmedi”  başlıklı  haberi  gözümüze  çarpıyor.  Haberde  “TÖB-DER 

eski  yürütme  kurulunca  yayınlanan  bildiri  üzerine  Ankara  Sıkıyönetim 

Komutanlığı  1  Numaralı  Askeri  Mahkemesi’nce  dava  açılmış,  bilirkişi 

olarak tayin edilen

 Doç. Dr. nevzat Toroslu,

172

 mahkemeye sunulan ra-

porunda bildiride her hangi bir suç oluşmadığını belirtmiş, ancak savcı 

bildiriyi yayınlayanların TCK’nun 159. Maddesine göre cezalandırılmaları 

konusunda ısrarcı olmuştur.”

 denilmiştir. Bu haberin altında “Örgütlen-



me Çalışmalarımız Sürüyor” haberine yer verilmiş. Haberden “23 il ve 

ilçede yeni şubelerimizin kurulması için Genel Merkezimize başvuruda 



109

bulunulmuştur.” bilgisini öğreniyoruz.

173

 “Başyazı”da “Biz Bize” başlıklı 

bir yazıya yer verilmiş. Bu yazı bir tür özeleştiri gibi olduğundan yazının 

kısa bir bölümünü aktarmak istedik: 

“BİZ BİZE” (1973)

“12 Mart Hareketi kendi hedefi doğrultusunda başarıya ulaşmıştır. Ama 

bu konunun açık ve ayrıntılı değerlendirmesini önümüzdeki tarih aşama-

sına bırakacağız. (…) İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 1950’den bu yana 

ve 1961 Anayasasını takiben uygulanmak istenen ve uygulanmasına gi-

rişilen devlet politikası vardır. Bu politikanın ana çizgisi, bilinçli ve çağ-

daş nitelikte kapitalizmi kurmak, geliştirmek ve her ne pahasına olursa 

olsun, onu tahkim (sağlamlaştırmak) etmektir. (…) Tabii, böyle bir dev-

let oluşturmanın Atatürkçü anlayışla bir ilgisi bulunduğu iddia edilemez. 

(…) İşçi sınıfının özlemi ekonomik özgürlüğe kavuşmaktır. Aydın kesimin 

özlemi ise, düşünce özgürlüğü ve sendikal hakları yeniden almaktır. (…) 

İtiraf edelim, bizim de, temelinde tarihimizi değerlendirme yetersizliğimi-

zin bulunduğu, hatalarımız olmuştur. (…) Öğretmen, sosyal kesim içinde 

çevresi en geniş topluluklardan biridir. Buna rağmen kendimizi içinde ya-

şadığımız topluma kabul ettirmekte zorluk çekmekteyiz. Bunun nedenini 

sadece çirkin politikacıya yüklemekle yetinemeyiz. Sosyal çekişmede sınıf 

ve tabakaları değerlendirmede yanılgılarımız oldu. Ülkemizin sosyal sınıf 

ve tabakalarının kendi tarihsel gelişimi içindeki yerlerini açıklıkça sapta-

makta mütereddit davrandık. Tarihimizin, olaylar tahlil zinciri içinde olu-

şumunu yeterince açıklayamadık. Yanlış bir yöntem uygulaması içinde, 

padişah serüvenlerini çocuklarımıza hikaye etmeyi tarih öğretisi olarak 

sunduk. Öğretmen olarak sosyal sınıf ve tabakalar dizisinde hem yerimi-

zi, hem de tarihsel görevimizi saptamakta yanıldık. Bütün bu hatalar ve 

eksiklerimizin pratik sonucu, toplumumuza yabancılaşmak ve görevimizi 

yanlış değerlendirmek olmuştur.”

Bültende  “Yeni  Kurulan  Şubelerimiz”  başlıklı  haberden  öğrendiğimize 

göre; Adıyaman, Erciş, Oğuzeli, Batman, Ulukışla ve Cide’de TÖB-DER 

şubeleri  açılmıştır.  “Kıyım…Kıyım…Kıyım…”  başlıklı  bölümde  yer  alan 

bazı haberler de şunlar: “Mehmet Baki Karslı, Ağır Ceza Mahkemesinde 

Yargılanacak”,

174

  “Aşkale  Şubemiz  Üyelerinin  Evlerinde  Arama  Yapıldı 



ve Bazı Kitaplarına El Konuldu”, “Ordu Fatsa Çamşar Ortaokulu Türkçe 

Öğretmeni Mustafa Ünüvar Komünizm propagandası yaptığı gerekçesiy-



110

le açığa alındı”, “Gölbaşı (Adıyaman) şubesi üyelerinden Mustafa Burç, 



sürgün  edilince  öğretmenlikten  istifa  etti.”  “Gerçek  Atatürkçü  Öğret-

menler Sürülmektedir”

175


 TÖB- DER Karasu şubesi yönetim kurulu üye-

siyken idam cezalarının kaldırılması yönünde bildiri yayınlayan E. Ali Kılı-

çaslan, sürgün edildi”, “Öğretmen Tahir Pekmezci göreve başlatılmıyor”

Bültenin 9-13. sayfalarında “TÖS Davasının Gerekçeli Kararı Açıklandı” 

başlıklı  bir  haber  var.  Bu  haberde  “Ankara  1  nolu  Sıkıyönetim  Mahke-

mesinde görülen TÖS davasının Gerekçeli Kararı açıklanmıştır. Duruşma 

Hakimi Hakim Binbaşı Zeki Eğin, 22 sanık hakkında verilen mahkumiyet 

kararına karşı muhalif kalmıştır.  Zeki Eğin’in karşı oy yazısını bir bölü-

müne yer verilmiştir. Biz de bu yazının kısa bir özetine yer vermeyi uy-

gun gördük: “Askeri savcı esas hakkındaki mütalasının birinci sayfasında 

TÖS’e mensup bütün üyelerin Marksist-Leninist olmadığını, TÖS’lü öğ-

retmenlerin büyük çoğunluğunun Atatürkçü ve milliyetçi olduğunu be-

lirtmiştir. (…) Sanıkların çoğunluğu TÖS üyesi olmadığı gibi, öğretmen de 

değillerdir. Bu sebeple davanın TÖS Davası olarak isimlendirilmesi doğru 

değildir. (…) Dev-Genç ile müşterek çalıştıkları doğru değildir. İddiaya 

delil olarak gösterilen toplantıya TÖS ile birlikte 15 kuruluş katılmıştır. 

Toplantı sonucu 14 Mart tarihli gazetelerde yayınlanmıştır. Komutanla-

rın muhtırası ve Demirel Hükümeti’nin istifası konusundaki görüşler açık-

lanmış, bütün örgütler tarafından 12 Mart Muhtırası’nın desteklenece-

ği bildirilmiştir. Dolayısıyla bu toplantının delil olarak gösterilmesi doğru 

değildir. (…) Satılmasının ve evlerde bulundurulmasının suç olmadığı bazı 

yayınların reklamının TÖS’e ait yayın organlarında yer alması da suç oluş-

turamaz. (…) Devrim için eğitimin suç olduğu, bunun Marksist-Leninist 



bir eğitim  olduğuna dair yeterli ve  inandırıcı delil bulunmamaktadır. 

(…) Fakir Baykurt’un 7-9 Temmuz 1969’da Kayseri’de düzenlenen TÖS 



Olağan Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmanın bir bölümü bütünden so-

yutlanarak farklı yönlere çekilebilecek bir muhteva kazandırılmıştır. Bu 

tutarlı değildir. (…) Fakir Baykurt’a Ağrı Öğretmen Okulu öğretmen ve öğ-

rencilerinin yazdığı mektuplar suç unsuru sayılmıştır. Ancak bu mektubu 

yazanlar beraat etmişlerdir…(…)”

Bültenin 13. Sayfasında İ. Safa Güner tarafından kaleme alınan “125. Yı-



lında Öğretmenlik” başlıklı bir yazı yayınlanmıştır. Bu yazıdan özet bir 

bölümü aktarmayı yararlı gördük: 



111

125. Yılında Öğretmenlik  / “Valiyi Başka yere Alınız…” 

“16 Mart 1848 tarihi mesleğimizin başlangıcı sayılmaktadır. El-

bette  daha  önceleri  de  eğitim  ve  eğitimci  vardı.  Ne  var  ki,  dev-

letçe öğretmenliğin meslek sayılması söz konusu değildi. 16 Mart 

1848’de  Öğretmen  Okulunun  açılması,  mesleğin  başlangıcı  ol-

muştur.(…) 1848 ile günümüz arasında toplumumuz iki kez meş-

rutiyet  olayını  yaşamış,  emperyalizme  karşı  Kurtuluş  Savaşı’nı 

başarmış, cumhuriyeti kurmuştur. Cumhuriyet kurulduktan sonra 

laiklik, eğitim birliği, alfabe, adalet, dil, kıyafet ve kadın hakları 

gibi  konularda  evrim  aşamaları  yaşanmıştır.  Bunları  çok  partili 

sisteme geçiş izlemiştir. Bu dönemde iki kez de politik yaşama mü-

dahale olmuştur. (…) Öğretmenin devrini tamamlamış iktidarlar 

tarafından horlandığı, yeni rejim ve onun iktidarınca bir süre ok-

şanıp övüldüğü, fakat ne yazık ki bir süre sonra bu yeni iktidar da 

öğretmene ters düşüp onu karşısına aldığı ve onun üzerine çullan-

dığı görülür. Bu neden böyle olur? Böyle olması doğaldır da on-

dan. Zira öğretmen evrim kurallarını bilen, benimseyen ve uygu-

layan bir varlıktır. Daima iyiye, güzele, doğruya yararlıya yönelen 

eylemcidir. Böyle olması da zorunludur. Oysa egemen çevreler –

velev ki önceki bir düzeni yıkarak doruğa çıkmış olsunlar- statü-

kocudurlar. Durumlarını sürdürmek isterler. Ondan dolayı sosyal 

değişim  için  atılım  yapacak  olanlar  eskiyi  yıkmaya  en  yatkın  ve 

etkin olan öğretmenden yararlanırlar. Sonra da tekrar yenileşme-

ye katlanamadıkları için öğretmene karşı çıkarlar. Cumhuriyetin 

kuruluşunda  saltanatçıların,  devrimlerde  anti-Kemalistlerin,  27 

Mayıs’ta tutucuların tavırları böyle belirtilmiştir. İki ayrı dönemin 

iki olayını hatırlatmak mesleğin dünü ile bugünü arasındaki farkı 

aydınlatır kanısındayım.

Cumhuriyetin  ilk  on  yılı  içinde  Batı  Karadeniz  kesimi  illerinin 

birinde  Vali,  bir  öğretmenin  tavrından  tedirgin  olur.  Bir  salona 

girdiği  zaman  öğretmenin  ayağa  kalkmamış  olmasını  devlet  bü-

yüklerine  yapılmış  saygısızlık  olarak  düşünen  Vali,  öğretmenin 

başka bir ile naklini ister. Milli Eğitim Bakanlığı müfettiş yollayıp 

olayı inceletir. Müfettişin, bu olayı öğretmenin özel yaşamı ile il-

gili görmesi üzerine, Bakanlık öğretmenin nakline gerek görmez. 

112

Vali ise bunu bir prestij sorunu yapar, diretir. Durum Atatürk’e 

iletilir. Atatürk şu talimatı verir: “öğretmene sorunuz, o yerinden 

memnun ise valiyi başka yere alınız.”

İkinci  olay  geçtiğimiz  öğretim  yılı  içinde,  Doğu  Karadeniz  kesi-

minde geçer. İki olay şaşılacak derecede benzerlik göstermektedir. 

Henüz bir aylık genç bir öğretmen ders yapmakta iken sınıfa Vali 

girer. Öğretmenin arkası kapıya dönüktür. Ayağa kalkan öğrenci-

lere öğretmen oturun der. Öğretmenin oturun demesini saygısızlık 

olarak  gören  Vali,  öğretmeni  açığa  alır.  İşte,  mesleğin  dünü  ve 

bugünü.(…)”

176

 

“Hukuk Köşesi”nde Av. Halit Çelenk’in “Yeni Dernekler Yasası ve Bildiri 

Yayınlama” başlıklı yazısı yer almış. Üç sayfalık bir değerlendirme yazısı 

var bültende. Başlığı “Üçüncü Beş Yıllık Plan ve İlköğretimde Okullaş-



ma”

Bültenin son sayfasında “Bursa’nın Sesi” Gazetesi’nde yayınlanan “TÖB-



DER’de Birleşen Devrimci Öğretmenim” başlıklı Seyfettin Şen’in bir ya-

zısı var. Yazıda özetle; “Türk Öğretmeni, bir yandan kendisine yapılan her 

türlü baskıyı karşılamak, öte yandan Atatürk ve devrimciliğe karşı insaf-

sızca saldıranlara cevap vermek için TÖB-DER çatısı altında toplanmış-

tır. (…) Tüm yurtseverlere düşen görev TÖB-DER’i bütün engellemelere 

rağmen yaşatmak ve güçlendirmektir. Şurası çok iyi bilinmelidir ki, öğ-

retmenin suskun ve umutsuz olduğu bir toplumun yarınları da umut-

suzdur.

Bültenin 46. Sayısı 1.4.1973 tarihlidir. Bu sayıdan sonra bültenin çıkışın-

dan bu yana sağ üst köşesinde yer verilen “Atatürk’ün eğitim ve öğret-

menlerle ilgili sözleri” artık kullanılmayacaktır.

Bültenin manşetinde “Askeri Yargıtay Esastan Bozdu” başlıklı bir haberi 



görmekteyiz. Haberde özetle şu bilgiler yer almaktadır: “Askeri Yargıtay 

1. Dairesi, bundan bir süre önce Ankara Sıkıyönetim Askeri Mahkemesin-

ce 25 gün hapis cezasına mahkum edilen Genel Başkanımız 

Ali Bozkurt 

hakkındaki kararı esastan bozmuştur. Askeri Yargıtay ayrıca daha önce 

aynı mahkemece beraat ettirilen eski Genel Sekreter 

Avni Aytan hakkın-

daki beraat kararını ise onaylamıştır. Bilindiği gibi Türkiye Öğretmenler 

113

Birleşme  ve  Dayanışma  Derneği  (TÖB-DER)  9-11  Kasım  1972  tarihinde 

genel yönetim kurulu toplantısı yapmış, ancak Sıkıyönetim Komutanlığın-

dan gerekli izni almadıkları için 7.12.1972 tarihinde gözaltına alınmışlar 

ve Askeri Savcılık tarafından izinsiz toplantı yapmaktan haklarında dava 

açılmıştı.”

Bültenin  Başyazısı  “Yanılmayı  Alışkanlık  Haline  Getirenlere  Doğruları 



Anlatmak Zordur” başlığını taşımaktadır.

“Çalıkuşu Olmak”

“Artık hiç kuşkumuz kalmadı: Bugüne kadar biriken bir kinin il-

kel  intikamı  ile  karşı  karşıyayız.  Ülkemizde  aydın  kırımı  vardır. 

Öğretmenin kişiliğinde şekillenmiş bir kırım… Milli Kurtuluş Sa-

vaşı’nda yenilen sillenin intikamı alınmaktadır. Hilafet ve saltana-

tın şahsında ezilen irtica ve emperyalizmin, 27 Mayıs’ın intikamı 

alınmaktadır.” girişinin ardından yazıda bir kadın öğretmenin ya-

şadıklarını anlatan bir mektubuna yer verilir. Bu kadın öğretme-

nin başından geçenlerin yeni kuşak öğretmenlere örnek olacağını 

varsayarak olayı özetle anlatacağız

177

: Yeni mezun genç bir kadın 

öğretmen yaşadığı idealizmin heyecanıyla Hakkari’nin adını bile 

bilmediği bir köyüne tayin ister ve tayini oraya çıkar. Köylülerle 

kısa sürede kaynaşır. Günün birinde hakkında bir ihbar olur. Gö-

zaltına alınır, sonra serbest bırakılır. Ama eski görev yerine tayin 

edilmez. Bu kez Nevşehir’in bir köyüne sürülmüştür. Bir süre son-

ra köye genç bir stajyer öğretmen gelir. Köylüleri kadın öğretme-

ne karşı kışkırtır. Köylüleri başlangıçta ikna edemez. Daha sonra 

köye  bir  yetkili  daha  gelir.  Bu  yetkili  de  kadın  öğretmene  karşı 

köylüleri kışkırtmaya çalışır. Sonuç alamazlar. Bir gün sabahle-

yin köy kahvesine gelen köylüler, kahvenin kapısına kilit vuruldu-

ğunu görürler. Fısıltı gazetesi harekete geçer. Başlarına gelenler 

bu kadın öğretmenin yüzündendir. Öğretmenin evi basılır. Kitap, 

defter nesi varsa öğretmenin evinde arabaya yükleyip öğretmeni 

de yanlarında kasabaya götürürler. “Gominis” yakalamışlardır. 

Savcılığa  çıkan  öğretmen  serbest  bırakılır.  Serbest  kalan  öğret-

men tekrar okuluna döner. Bir gece öğretmenin evinin kapısı zor-

lanır. Öğretmenin seslenmesi ve korku içinde haykırdığı çığlıkları 

114

duyulmaz.  Bunun  üzerine  öğretmen  başına  gelenleri  gözyaşları 

içinde yazdığı bir mektupla TÖB-DER’e bildirir ve mektubun so-

nunda “şimdi ne yapayım?” diye sorar. Başyazıda öğretmene şu 

cevap verilir “Dayanacaksın genç meslektaş. Sana gelinceye ka-

dar zulme, işkenceye uğrayanlar nasıl dayandılarsa, sen de öyle 

dayanacaksın.”

178

 

Bültende  “Açığa  alınan,  tutuklanan,  gözaltına  alınanlarım  maaşlarının 

ödeneceğine dair Maliye Bakanlığı’nın bir yazısı” genelge şeklinde şube-

lere gönderilmiştir. “Haberler” başlıklı sayfalardaki bazı haberler şu şe-

kilde verilmektedir: “Yeni Kurulan Şubelerimiz”

179


, “Adana’da Tahir Pek-

mezci Tahliye Edildi”, “Pazarcık Şube Başkanı Mihmani Süvari Serbest 



Bırakıldı”, “Fıstıklı Köyü öğretmeni Yusuf Dil, beraat etti”, “Malatya şu-

bemiz üyesi Mustafa Yılmaz beraat etti”, “Bakanlık emrine alınan İsmet 



Yalçınkaya hakkında Danıştay, yürütmeyi durdurma kararı verdi” 

Kıyım… Kıyım… Kıyım… başlıklı bölümde yer alan bazı haberler de şöy-

le; “TÖB-DER üyesi Ahmet Coşkun, Kuyucak’ta Dövüldü”, “Besni şubemiz 

hakkında Komünizm propagandası yaptıkları gerekçesiyle lüzumu muha-

keme kararı verildi”,  “Cemil Çakır, 312. Maddeden 6 aya mahkum oldu”, 



“Malatya şubemiz üyesi Kemal Kırlangıç, Danıştayın yürütmeyi durdur-

ma kararı üzerine göreve iade edildi, ancak müdürler komisyonunca 

görevden uzaklaştırıldı”, “Ankara Kurtuluş Lisesi öğretmenlerinden ve 

Ankara şubemiz üyelerinden Muzaffer Gürses, Şükrü Kapucu ve Asım 

Hışıl, görevlerinden uzaklaştırıldı”, “Gazi Eğitim Enstitüsü’nden yedi öğ-

retmen sürüldü”. Hukuk Köşesi’nde Av. Halit Çelenk imzalı “Dernek Ka-



patma” yazısına yer verilmiş. Bültenin 11-13. Sayfaları “TÖB-DER Bildiri 

Davasının Savunması” metnine ayrılmış. 14. Sayfadaki yazının başlığı ise 

“Anayasa Gene Değiştirildi”

180


  Bültenin son sayfasında ise Aşık Veysel’in 

“Okul” ve “Köy Enstitüleri” şiirleri yayınlanmış.



18 Nisan 1973 tarihinde çıkan TÖB-DER Bülteni’nin manşetinde “Halk 

Öğretmenine Sahip Çıktı” başlıklı bir haber bulunmaktadır. Haberde yer 

alan gelişmelere göre TÖB-DER Midyat Şubesi kurucusu olan ve göreve 

yeni atanan Midyat Lisesi Türkçe öğretmeni Ahmet Orhan ile ilgili sah-

te imzalı bir ihbar yapılmıştır. Bu ihbar sonucunda Bakanlık bir müfettiş 

görevlendirir. Gelen Bakanlık Müfettişi’nin öğretmen Ahmet Orhan’a yö-

nelttiği sorular şöyledir: 1- Sınıfta öğrencilere sol propaganda yaptığınız, 



115

onlara  bir  çanta  dolusu 

kitap ve dergi dağıttığınız 

ve  bu  kitap  ve  dergileri 

geri  vermeyen  öğrencile-

re  baskı  yaptığınız  iddia 

ediliyor,  ne  dersiniz?  Bu 

dergiler senin mi? 2- İlçe-

de  “solcu”  diye  tanınan 

kişilerle gezip dolaştığınız 

iddia  ediliyor,  ne  dersi-

niz?  3-  Sınıfta,  NATO’yu, 

Amerika’yı  kötülediğiniz, 

Türkiye’nin  geri  kaldığından  söz  ettiğiniz  iddia  ediliyor,  ne  dersiniz? 

4- Postahanede “gizli” bir posta kutunuz olduğu ve şifreli mektuplar 

Download 3.81 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   53




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling