Töb-der tarihi İsmail Aydın “de te fabula narratur” “anlatılan senin hikayendir”


TÖB-DER’İN 6 AYLIK DURUMUNU DEĞERLENDİRMESİ


Download 3.81 Mb.
Pdf ko'rish
bet6/53
Sana22.10.2017
Hajmi3.81 Mb.
#18402
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   53

TÖB-DER’İN 6 AYLIK DURUMUNU DEĞERLENDİRMESİ

“Sorunlarını tek ve güçlü bir örgüt çatısı altında çözmek:Tüm Türkiye öğ-

retmenlerinin ortak ülküsü. Bu nedenledir ki, böylesine hızlı yayıldı yurt 

alanına. Bu nedenledir ki, başı daralan her öğretmenin usuna gelen yer 

TÖB-DER oldu. Neydi TÖB-DER’in gücü, ne veriyordu üyelerine? Vermeyi 

tasarladıklarımızı bir yana bırakarak verdiklerimizi sıralayalım: 1) TÖB-

DER  meslek  ve  yurt  sorunları  ile  ilgili  tutum  ve  çalışmalarından  dolayı 

kovuşturmaya  uğrayan  tüm  meslektaşların  yanında  olmuş  ve  onların 

hukuksal yardım gereksinmelerini karşılamak için bütün olanaklarını kul-

lanmıştır. 2) Çeşitli nedenlerle maaşı kesilen üyelerimizin maaşı ödenmiş, 

bu yardım örgütün ekonomik gücü oranında sürdürülmüştür. (…) 3) En 

önemlisi  öğretmenin  zor  günlerinde  yalnız  ve  sahipsiz  olmadığını,  (…) 

göstermiştir  dosta  düşmana.  (…)  Gücümüzün  dayanışmamız  oranında 

artacağı ya da azalacağı gerçeğini tekrarlamak zorundayız. (…) Burada 

örgüt disiplini ile yakından uzaktan hiç ilgisi olmayan ödentiyi erteleme 

anlayışına değinmek zorundayız. Bir yığın meslektaşın öncelik taşıyan ge-

reksinimi ortada dururken dernekçiliği lokalciliğe denk bir anlayış haline 

getirmek en azından yanlıştır. Elbetteki öğretmenin oturacağı meslektaş-

larıyla söyleşeceği bir yere sahip olması en doğal hakkıdır. (…) Ancak bir 

65

tercih yapmak zorundayız: Yardım bekleyen meslektaş aileleri mi yoksa 

lokalimize üç beş sandalye daha mı?”

Geçen sayılardan devam eden “Milli Eğitim Bakanları” yazı dizisinin XII.

sinin konuğu Prf. Rıfkı Salim Burçak ve onun icraatları.

86

Sözlük Köşesi ise bültenin 2. sayfasına kaydırılmış. Bu sayıda “Ekonomi 



Politik Nedir?”, “ÜretimAraçları Nedir?”, “Üretici Güçler Nedir?” açık-

lanmış.


Üç sayıdır devam eden “ÖYAK veya Milli Eğitim Mensupları Yardımlaş-

ma  Sandığı”  ile  ilgili  yazıda  bu  oluşuma  karşı  çıkılma  gerekçeleri  açık-

lanmış. Yazının sonuç bölümünü özetleyerek aktarıyoruz;  “Bu kuruluşun 



asıl amaçları şunlardır;  1) Daha önce kurulan bu gün 70-80 milyon borcu 

olan İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığının borçlarını 

öğretmene ödetmek. 2) Gittikçe dış kredi olanakları daralan sermaye pi-

yasasına (özel teşebbüse) zorla üyelik yoluyla öğretmen kitlesinin tasar-

ruflarını kazandırmak. (…) Öğretmene hiçbir yetki tanımayan bir kurulu-

şun öğretmen kesesinden zorla yapacağı kesintilerle 80 milyon açığı da 

onun (öğretmenlerin) cılız omuzlarına yüklemekten ibarettir.”

Bültende “Geçen Haftanın Olayları” köşesinde 



kütüphaneler haftası ve dünya tiyatro gününe 

değinilmiş, ayrıca “Yurt Dışındaki İşçiler” başlık-

lı bir yazıya çeyrek sayfa yer verilmiş.

TÖB-DER bülteninin 25. Sayısının dikkate değer 

en önemli farklardan biri şimdiye kadar 4 say-

fa olarak çıkartılan bültenin bu sayısının 8 sayfa 

olarak çıkmasıdır.

87 


Bir diğeri de bültenin haftalık 

değil  artık  15  günlük  olarak  çıkmasıdır.  Bu  du-

rum Bültenin 6. Sayfasında “Okuyucu Mektup-

ları” başlıklı yazıda şöyle açıklanmaktadır:  “(…) 

Bu güne kadar çıkmakta olan TÖB-DER Haftalık 

haber bülteninin, örgütümüzün gereksinimleri-

ni karşılayacak bir nitelikte olduğu söylenemez.

(…) Öncelikle sayfa sayısını sekize çıkararak bu yayın organını dergi haline 


66

getirmek (…) Öğretmen sorunlarına, yurtta ve dünyada meydana gelen 

olaylara daha fazla yer vermek vs”

Bültenin sağ üst köşesinde Atatürk’ün “Temel ilke, Türk ulusunun onurlu 



ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ancak tam bağımsız olmakla 

sağlanacaktır” sözleri yer almaktadır. Bültenin manşetinde ve başyazı-

sında Köy Enstitüleri ile ilgili yazılar göze çarpmaktadır. “Köy Enstitüleri 



Mücadelesi Sürecektir” başlıklı yazıda özetle “Köy Enstitülerine duyulan 

özlem hala sürüp gitmektedir.(…) TÖB-DER olarak bizim bu davayı can-

dan benimsememiz tabiidir.  Burada bizim inceleme konusu yaptığımız 

husus; Köyünde sürünün ardından alınarak eğitilen bir çocuk 6 senelik bir 

eğitimden sonra içinden çıktığı durgun yapıyı kökünden sarsma güvenine 

kavuşuyor. Bu nereden geliyor?”

 denilmektedir. 



Fakir Baykurt imzalı  “17 Nisan ve  Köy Sorunumuz” başlıklı  yazıda  ise 

özetle şu görüşlere yer verilmektedir:



                FAKİR BAYKURT; “17 NİSAN VE KÖY SORUNUMUZ”

“17 Nisan 1940, Türkiye’de 3803 sayılı kanunun TBMM’de kabul edildiği 

gündür. Kanunun 1. Maddesi şöyledir; 

Köy öğretmeni ve köye yarayan 

diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere ziraat işlerine elverişli arazi bu-

lunan yerlerde Maarif Vekilliğince Köy Enstitüleri açılır. Kanunun dediği 

yapılmıştır. Türkiye 22 bölgeye ayrılmış, tarıma elverişli toprak bulunan 

köylerde 21 tane enstitü açılmıştır. Köy okullarını bitirmiş binlerce köy ço-

cuğu beşer yıl okutulup eğitilerek köy öğretmeni ve köye yarayışlı meslek 

erbabı  olarak  hazırlanmışlar  ve  köyü  canlandırma  davasının  içine  atıl-

mışlardır. Bu yüzden 17 Nisan tarihleri 1940’dan beri her yıl Türkiye’nin 

kurtuluşunun köyden geçeceğine inananlarca bir bayram, bir toplanma, 

Enstitüleri konuşma günleri olmuştur. 27 Ocak 1954 Türkiye’de başka bir 

tarihtir.  TBMM,  o  gün  de  Köy  Enstitülerini  kapatan,  mevcut  kurumları 

öğretmen okullarıyla birleştiren 6234 sayılı kanunu kabul etmiştir. Fakat 

bu tarihi hatırlayan yoktur. Enstitüleri kapatanlar, kuranlar ve köyü can-

landırmak isteyenler gibi anılmazlar ve alkışlanmazlar.  Evet, amaç köyü, 

dolayısıyla Türkiye’yi canlandırmaktı. Çünkü Türkiye o yıllara kadar çok 

geniş ölçüde tarım temeline dayalı kırsal bir toplum niteliği taşıyordu. (…) 

Köyün yenileştirilmesi; iş ilkesine dayanan yepyeni bir eğitimle köylünün 

uyandırılması ve toprak reformu ile beylik ve ağalığın kaldırılması ve köy-

67

lünün toprak sahibi yapılması (na) bağlıydı. Üzerinde az durulan bir baş-

ka etken daha vardı: Ziraat Kombinaları ve Köy Birliklerinin kurulması

88



Toprak reformu için kanun çıktı; ama reform yapılmadı. Köy Enstitüleri 

için kanun çıktı, hatta Enstitüler kuruldu, ama köylü uyandırılmadı. Köy 

Birlikleri  ve  Ziraat  Kombinaları  ise  daha  sonra  ağza  bile  alınmadı.  Köy 

eski köy, Türkiye eski Türkiye.(…) O büyük savaşımızın Başkomutanı Gazi, 

Meclis önünde söylediği son söylevde: 

Toprak reformunun bir neticeye 

varmasını Kamutay’ın himmetinden beklerim demişti. Toprak reformu 

Atatürk’ün 1922’lerden beri isteyip geldiği bir konuydu. Savaş alanların-

da yedi düveli yenen büyük kumandan, içeride toprak ağalarına yenili-

yordu. Kamutay himmet etmiyordu. Şimdi yıl 1972’dir. Hükümet Başkanı, 

Türkiye Ziraatçılar Cemiyeti’nin 21. Genel Kurul toplantısında: Tarım ve 

toprak reformu yapılmalı, verimlilik artmalıdır. Çiftçinin yurt ölçüsünde 

örgütlenmesi lazımdır. Bu örgütlenme ve eğitim olmazsa, hiçbir reform 

gerçekleşemez

89

. Sözcükler aşağı yukarı aynıdır. (…)1973’te resmen 50. 

Kuruluş yıldönümünü kutlayacağımız Cumhuriyet, Türkiye için, kuşkusuz, 

çok hizmetler başarmıştır. Fakat bu başarılardan köylünün payına düşen 

nedir?  (…)  Köyler  değişmemiş  ve  yenilenmemiştir.  Türkiye,  çağdaş  uy-

garlık düzeyine çıkarılamamıştır. Nitekim bunu bazen resmi sorumlular 

da söylüyorlar: 

Türkiye, yirmi yıl sonra bu günkü İtalya’nın durumuna 

çıkacak ve Ortak Pazar’a tam üye olacaktır. Yirmi yıl ve bu günkü İtal-

ya… Çağdaş uygarlığı İtalya temsil eder mi, etmez mi, ayrı konu. Fakat 

İtalya  kolay  bir  amaç  olduğu  halde  bu  sözün  dahi  gerçekleşip  gerçek-

leşmeyeceği  belli  değildir.  Çünkü  Türkiye’nin  politikasında  buna  benzer 

sözler  çok  söylenmiştir.

90

(…)  Çünkü  Türkiye  hızla  değişen  ve  yenileşen 

dünyanın ortasında tarım temeline dayalı bir gerilik ve yoksulluk adası 

olarak kalamaz. 27 Mayıs 1960’ı yaptıran,12 Mart 1971’i getiren başlıca 

nedenlerden biri, Türkiye’nin değişme ve yenileşme isteklerinin cevapsız 

bırakılmasıdır. (…) Çağdaş uygarlık düzeyi ise, kabukta bir kavram olma-

yıp toplumun temeline inen ciddi bir değişme ve yenileşmedir. Bu da sa-

dece kentlerde ve büyük merkezlerde değil, mutlaka köyleri de kapsayan 

geniş  ve  tam  bir  ölçü  içinde  gerçekleşecektir.  Toprak  reformuyla  çıkar-

ları oldukça azalacak ve sömürüleri duracak olanlar buna yanaşmazlar. 

(…) Köylü örgütlenir ve politikada etkin bir güç haline gelirse Türkiye’yi 

yönetmenin  zorlaşacağını  bilenler  ve  korkanlar  buna  yanaşmazlar.  (…) 

İşçilerin  ve  köylülerin  gerçekten  etkin  olmadığı  Türkiye  politikasında, 

sahnedeki politikacılarımız, adeta bir tek kale oynar gibi, hayati derece-

68

de önemli olan bu konuları birer ucundan, kimi ileri, kimi geri çekiştirip 

durmaktadırlar. İşte Toprak Kanunu (…) İşte Köy Enstitüleri. (…) Bundan 

dolayı 

uyandırmazsan uyanmayacak

91

 olan köylülerimizin uyandırılması 

ve örgütlendirilerek gerçek ağırlıklarıyla politika sahnesine çıkarılmasına 

hizmet  etmek,  gerçek  Atatürkçülüğün,  gerçek  yurt  severliğin  en  doğru 

belirleyicisi ve ölçüsü sayılmalıdır.(…)

Fakat yerleşik çıkar sahibi politikacılarımız, tıpkı Toprak Reformu gibi, Köy 

Enstitülerinin de büyük önemini çabuk anlamışlar, gür bir ışık kaynağını 

köreltir gibi onları çabucak söndürmüşlerdir. Enstitülerin yurtsever kuru-

cuları olan öğrencilerini, öğretmen ve yöneticilerini halkın gözünden dü-

şürebilmek için karalayabildikleri kadar karalamışlardır. 

İlerici girişimler ha bire kırıldığı halde karamsar olmak zorunda değiliz. 

(…)  Çünkü  dünya  hiçbir  tutucu  ve  duraklatıcı  güce  aldırmadan,  kendi 

kurallarına ve ölçülerine uygun olarak, değişe değişe, yenileşe yenileşe 

dönmektedir. Bu dönüş uzay içinde, iyice bilinmeyen bir başlangıçtan gel-

mekte ve dar kafalı kimselerin kolayca kavrayamadığı bir sonsuza doğru 

sürüp gitmektedir. Bunca engelleme ve yenilginin sonunda bizi hala ve 

her zaman azimli ve cesaretli yapan işte bu sarsılmaz inançtır.”

Bültenin  “Haberler”  başlıklı  bölümünde  “TÖB-DER’in  14  Yeni  Şubesi 



Daha Kuruldu”

92

, “Üyelere Yapılan Yardımlar Devam Ederken, Bir Şube 



Dört  Aylık  Ödentisini  Peşin  Ödedi”,  “TÖB-DER  Çan  Şubesi  Yöneticileri 

Yardımlaşma Sandığı Kurdular”, “MEYAK Tasarısı Meclis Genel Kurulu-

na Sevk Edildi”, “Resmi Makamların Tutumu Amerikan Öğretmenlerini 



Greve Gitmeye Zorluyor”, “Lübnan İşçi Konfederasyonu Lübnanlı Öğret-

menlerin Mücadelesini Destekliyor” başlıkları göze çarpıyor.

TÖB-DER Bülteninde şimdiye kadar Sözlük Köşesi vardı. Sözlük Köşesi bu 

sayıdan itibaren “Eğitim Köşesi” adını alacaktır. Bu köşede “Üretim İliş-



kileri Nedir?” anlatılmış. Bültenin 8.sayfasında “Tonguçtan Düşünceler” 

başlıklı yazıda “Köyü öylesine canlandırmalı ki onu hiçbir kuvvet; yalnız 



kendi hesabına ve insafsızca istismar edilmesin. Ona esir ve uşak mua-

melesi yapılmasın. Köylüler, şuursuz ve bedava çalışan birer iş hayvanı 

haline gelmesinler. Onlar da her vatandaş gibi her zaman haklarına ka-

vuşabilsinler. Köy meselesi bu demektir” gibi görüşlere rastlamaktayız.

93

 



69

Bültenin 1 Mayıs 1972 tarihinde çıkan 26. sayısının sayfa adedi 4’tür. Her 

zaman olduğu gibi bu sayının sağ üst köşesinde Atatürk’ün şu sözlerine 

yer verilmiş; “Temel ilke; Türk ulusunun onurlu ve şerefli olarak yaşa-



masıdır. Bu, ancak tam bağımsız olmayla sağlanabilir.”

Bültenin manşetinde “TÖB-DER Yürütme Kurulunun Aldığı Karar: TÖB-



DER’in  İlk  Genel  Kurulu  Temmuzda”  başlıklı  haber  yer  almaktadır.  Bu 

kararın bir bölümünü tarihsel önemi olduğu için burada aktarmayı uygun 

gördük:

BİZ VE DİRENÇ ÖRGÜTÜMÜZ TÖB-DER

 

“TÖB-DER Yürütme Kurulu 22.4.1972 tarihinde yaptığı toplantıda ilk ge-



nel kurulun 4-5 Temmuz 1972 tarihlerinde yapılmasına karar vermiştir. 

Genel Kurulun nerede yapılacağı daha sonra duyurulacaktır. (…) Bilindiği 

gibi TÖB-DER Eylül 1971 tarihinde kurulmuştur. (…) Şu anda 280 şubesi 

ve 30 bin civarında üyesi ile TÖB-DER Türkiye’nin tek ve en güçlü öğret-

men örgütüdür.”

“Biz ve Direnç Örgütümüz” başlıklı başyazıda ise örgütün durumu ve ya-

şadığı sorunları kısaca şu biçimde dile getirilmektedir: “Bu günün öğret-



meni edinimleriyle içinde yaşadığı toplum ve doğa şartlarından oluşan ve 

kalifiye beyin üreten bir fikir işçisidir. (…) Bu gün memnuniyetle belirtelim 

ki, din okullarından çıkışlı ve aynı dallarda görev yapan öğretmenlerimiz-

den tutun da, üniversitelerimizde görevli öğretim üyelerimize varıncaya 

kadar (…) halen 280 civarında şubemiz, 30 bine yakın da üyemiz var. Ama 

hemen söyleyelim; 

Bu güç yalnızdır ve havadadır. Yalnızlığı halktan ko-

puk  olmasından,  onu  yanında  bulamamasından  gelmektedir.  İlk  işimiz 

bu büyük hatadan arınmak, onunla omuz omuza olmanın pratik yolunu 

bulmak olacaktır. (…) Sorunlarımızın çözüme kavuşturulmaması bizi mes-

leğimize, çocuklarımıza ve 

iki yılda toplamı 10 bine varan öğretmenin 

yurt dışına çıkışına bakılırsa, halkımıza yabancılaştırmıştır. Burada faktör 

bir takım karanlık güçlerdir. Ama faktör ne olursa olsun, kendimizi bu ya-

bancılaşmaktan da kurtarmamız gerekiyor. (…) Bizde tartışılan bozukluk 

eğitimin kendisi değil, eğitimde uygulanan yöntemdir. Bunun da özelliği 

gerçekten kopuk, soyut mantık kurallarına dayandırılmış olmasından ge-

liyor. Oysa, eğitim, toplumların kendi kendilerini aşmasıdır. Bu da insan-

ların kendi çevre ve şartlarını değiştirdikçe, kendi kendilerini de değiştir-

70

miş olma yöntemine dayanır. Biz bu yöntemi benimseyip uygulayabiliriz. 

Ve bunun nasıl olabileceği, kısa bir süre sonra sizlere sunabileceğimizi 

umduğumuz, el kitaplarında görülecektir. (…) Böylece hem çocukları-

mızla olumlu diyalog kurabilecek hem de onlara yabancılaşmakta kendi-

mizi kurtaracağız. Çocukların veli ve yakınlarıyla iyi ilişkiler kuracağız, el 

ele vereceğiz. Okul ve veli kuruluşlarında aktif görevler yüklenmeyi görev 

edineceğiz. Tabiidir ki, bütün bunlar kolay olmayacaktır. Uygulamada bir 

yığın sorunla karşılaşacağız. Ama tümünü de yeneceğiz. Çünkü, sonuçta 

halkın gücü bizim yanımızda olacaktır. (…)”

Bültendeki Haberler başlığında dikkati çekenler şunlar; “UNESCO 1972 

yılını Uluslar arası Kitap Yılı olarak ilan etti. Kitap yılının sloganı Herkes 

için kitap olarak belirlendi.”  “Türkiye’de 592 kütüphanede 3.5 milyon 

kitap var.”

TÖB-DER Bülteninin 15 Mayıs 1972 tarihli 27. sayısının sağ üst köşesinde 

yer alan Atatürk’ün sözü bir önceki sayıdaki sözlerin aynısı. Bunun ne-

deni ise bültenin bu sayısının da 26. sayı olarak basılması. (Bültenin sayı 

numarası kalemle 27 olarak düzeltilmiştir.)

Bültende  “Danıştay’ın  İptal  Ettiği  İşlemler”  başlıklı  yazıda  Danıştay’ın 

öğretmenlerle ilgili idarenin yaptığı bazı işlemlerle ilgili kararlarına yer 

verilmiştir. “Dileklerimiz Var” başlığıyla sunulan başyazıda özetle şu gö-

rüşlere  yer  verilmektedir;  “(…)  Bu  gün  tutuklu  ve  gözaltında  bulunan 



meslektaşlarımızın  sayısı  50  civarındadır.  3-4  yıl  önce  suç  sayılmayan 

davranışlar  bu  gün  suç  sayılmakta,  bu  yüzden  tutuklu  öğretmen  sayı-

sında  artış  olmaktadır.  (…)  Bize  düşen  meslektaşlarımızla  dayanışmayı 

sağlamaktır.” 

Bültenin arka sayfasında (4. sayfa) “İlginç Bir Kitap” başlığı altında Albert 



Einstein ile Polonyalı fizikçi Leopold İnfeld’in birlikte yazdıkları Fiziğin Ev-

rimi adlı kitabın uzunca sayılabilecek bir tanıtımı yapılmış. Ayrıca İnsanın 

Evrimi başlıklı bir diğer yazıda ise özetle şu görüşlere yer verilmektedir: 

“Amerika’da Scopes adlı genç bir öğretmen 1925 yılında insanın may-

mundan  geldiğini  söylediği  ve  böylece  tanrının  rolünü  inkar  ediyor 

sayıldığı için yargılandı.  Oysa ki, bu genç öğretmen bilimin kesinlikle 

ortaya koyduğu bir takım gerçekleri söylemekten ötede bir suç işlemiş 

değildi. (…)”

94


71

Bültenin 1 Haziran 1972 tarihli 28. sayısı 8 sayfa olarak çıkmıştır. Sağ üst 

köşesinde Atatürk’ün “Türkiye halkı asırlardan beri hür ve müstakil ya-

şamış ve istiklali yaşamak için şart saymış bir kavmin kahraman evlat-

larından ibarettir. Bu millet istiklalsiz yaşayamamıştır, yaşayamaz ve 

yaşamayacaktır” sözlerine yer verilmiştir. Manşette yeralan “19 Mayıs 

Gençlik ve Spor, Hürriyet ve Anayasa Bayramlarını Kutladık.”

95

 başlıklı 



yazıda Atatürk’ün Gençliğe Hitbesi’ne yer verilmiştir. Bültenin başyazısı 

“Öğretmen ve Ulus Olmak” başlığını taşıyor.

                                    



Öğretmen ve Ulus Olmak

 

Bu yazıda öğretmenlere yönelik baskılardan örnekler sunulmuş ve 

bir Albay’ın bu olaylar karşısında “Anlamıyorum, vallahi hiçbir 

şey anlamıyorum bu olan bitenlerden. Vaktiyle biz iki ordu bilir-

dik: birisi biz, birisi de öğretmenler ordusu. Bu gün nasıl oluyor da 

bunlar karşı karşıya geliyor?” sözleri aktarılmış. Bu sözlere karşı-

lık bir Avukat ve öğretmen arkadaşın verdiği cevabı günümüzdeki 

“darbe  yanlısı-darbe  karşıtı”  tartışmalarına  da  renk  katacağını 

düşündüğümüz için aynen yayınlamayı uygun gördük:  “Biz, karşı 

karşıya değiliz sayın albayım; bizleri karşı karşıya getirmeye çalı-

şan sinmiş, adeta pusuda bekleyen karşı-devrimciler var. Kurtuluş 

Savaşı içinde düşmanla dövüştük. Ve Kurtuluş Savaşı sonunda siz-

ler kışlalara dönerken, bizler devrim orduları olarak ülkenin dört 

bucağına dağılıyorduk. İrtica yuvalarıyla karşı karşıya kıyasıyla 

savaş verme sırası bize gelmişti. O günlerde önümüzde Mustafa 

Kemal vardı. (…) Ama gerici kışkırtmalar karşısında yalnızız ve 

yalnız kaldık. Bu gün karşılaşılan olaylar bundan ibaret sayın al-

bayım. İrtica bizden intikamını alıyor ve biz yalnızız.(…)

Bültende “657 Sayılı Kanun ve Öğretmenler” başlıklı bir yazı gözümüze 

çarpmaktadır. Haberlerbaşlıklı bölümde yer alan bazı haberler şöyledir: 

“22 Mayıs 1972 tarihinde kurulan Ferit Melen Hükümeti’nin yeni Mil-

li Eğitim Bakanı Prf. Sabahattin Özbek” “Malatya’daki 19 Mayıs tören-

lerinde gösteri yapan İmam-Hatip Lisesi mehter takımı hu çekip, sala 

verdikleri için stadyumdaki halk tarafından protesto edildiler” “Urfa’da 

elli lira ameliyat parası olmadığı için hamileyken ölen meslektaşımız” 

“29 Mayıs 1972 tarihinde TÖS davasından sanık ve tutuklu olarak yargı-

lanan üç öğretmen ve üç öğrenci tahliye oldular” “Maraş Ortaokulunda 


72

görevli üç öğretmenin birlikte oturdukları eve dinamit atıldı” “TÖB-DER 



Ergani ve Dörtyol şubesi açıldı.” 

Bültende “Kıyım Kıyım Kıyım” başlıklı bölüme yer verilmiştir. Burada yer 

alan örneklerden bazıları; “Çorlu Kız Sanat Enstitüsü İngilizce öğretmeni 

Hasan Kıyafet, yoksul çocuklara fazla not verdiği ve öğrencilerine Ya-

şar Kemal, Fakir Baykurt ve Mahmut Makal’ın kitaplarını okumalarını 

tavsiye ettiği için Niğde Lisesi’ne sürüldü.”, “Ankara Yüksek Öğretmen 

Okulu’ndan düşünceleri nedeniyle üç öğrenci atıldı.”(…)

Bültende önceki sayıdan devam eden “İnsanın Evrimi” başlıklı yazı bu 

sayıda da devam ediyor.



15 Haziran 1972 tarihli Bültenin 29. sayısının sağ 

üst köşesinde Atatürk’ün “Türkiye halkı asırlardan 



beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklali yaşamak 

için şart saymış bir kavmin kahraman evlatların-

dan ibarettir. Bu millet istiklalsiz yaşayamamış-

tır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır” sözlerine yer 

verilmiştir. Manşetteki haberin başlığı “Hükümet 



Download 3.81 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   53




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling