Töb-der tarihi İsmail Aydın “de te fabula narratur” “anlatılan senin hikayendir”
TÖB-DER’İN 6 AYLIK DURUMUNU DEĞERLENDİRMESİ
Download 3,81 Mb. Pdf ko'rish
|
TÖB-DER’İN 6 AYLIK DURUMUNU DEĞERLENDİRMESİ “Sorunlarını tek ve güçlü bir örgüt çatısı altında çözmek:Tüm Türkiye öğ- retmenlerinin ortak ülküsü. Bu nedenledir ki, böylesine hızlı yayıldı yurt alanına. Bu nedenledir ki, başı daralan her öğretmenin usuna gelen yer TÖB-DER oldu. Neydi TÖB-DER’in gücü, ne veriyordu üyelerine? Vermeyi tasarladıklarımızı bir yana bırakarak verdiklerimizi sıralayalım: 1) TÖB- DER meslek ve yurt sorunları ile ilgili tutum ve çalışmalarından dolayı kovuşturmaya uğrayan tüm meslektaşların yanında olmuş ve onların hukuksal yardım gereksinmelerini karşılamak için bütün olanaklarını kul- lanmıştır. 2) Çeşitli nedenlerle maaşı kesilen üyelerimizin maaşı ödenmiş, bu yardım örgütün ekonomik gücü oranında sürdürülmüştür. (…) 3) En önemlisi öğretmenin zor günlerinde yalnız ve sahipsiz olmadığını, (…) göstermiştir dosta düşmana. (…) Gücümüzün dayanışmamız oranında artacağı ya da azalacağı gerçeğini tekrarlamak zorundayız. (…) Burada örgüt disiplini ile yakından uzaktan hiç ilgisi olmayan ödentiyi erteleme anlayışına değinmek zorundayız. Bir yığın meslektaşın öncelik taşıyan ge- reksinimi ortada dururken dernekçiliği lokalciliğe denk bir anlayış haline getirmek en azından yanlıştır. Elbetteki öğretmenin oturacağı meslektaş- larıyla söyleşeceği bir yere sahip olması en doğal hakkıdır. (…) Ancak bir 65 tercih yapmak zorundayız: Yardım bekleyen meslektaş aileleri mi yoksa lokalimize üç beş sandalye daha mı?” Geçen sayılardan devam eden “Milli Eğitim Bakanları” yazı dizisinin XII. sinin konuğu Prf. Rıfkı Salim Burçak ve onun icraatları. 86 Sözlük Köşesi ise bültenin 2. sayfasına kaydırılmış. Bu sayıda “Ekonomi Politik Nedir?”, “ÜretimAraçları Nedir?”, “Üretici Güçler Nedir?” açık- lanmış.
Üç sayıdır devam eden “ÖYAK veya Milli Eğitim Mensupları Yardımlaş- ma Sandığı” ile ilgili yazıda bu oluşuma karşı çıkılma gerekçeleri açık- lanmış. Yazının sonuç bölümünü özetleyerek aktarıyoruz; “Bu kuruluşun asıl amaçları şunlardır; 1) Daha önce kurulan bu gün 70-80 milyon borcu olan İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığının borçlarını öğretmene ödetmek. 2) Gittikçe dış kredi olanakları daralan sermaye pi- yasasına (özel teşebbüse) zorla üyelik yoluyla öğretmen kitlesinin tasar- ruflarını kazandırmak. (…) Öğretmene hiçbir yetki tanımayan bir kurulu- şun öğretmen kesesinden zorla yapacağı kesintilerle 80 milyon açığı da onun (öğretmenlerin) cılız omuzlarına yüklemekten ibarettir.” Bültende “Geçen Haftanın Olayları” köşesinde kütüphaneler haftası ve dünya tiyatro gününe değinilmiş, ayrıca “Yurt Dışındaki İşçiler” başlık- lı bir yazıya çeyrek sayfa yer verilmiş. TÖB-DER bülteninin 25. Sayısının dikkate değer en önemli farklardan biri şimdiye kadar 4 say- fa olarak çıkartılan bültenin bu sayısının 8 sayfa olarak çıkmasıdır. 87
Bir diğeri de bültenin haftalık değil artık 15 günlük olarak çıkmasıdır. Bu du- rum Bültenin 6. Sayfasında “Okuyucu Mektup-
Bu güne kadar çıkmakta olan TÖB-DER Haftalık haber bülteninin, örgütümüzün gereksinimleri- ni karşılayacak bir nitelikte olduğu söylenemez. (…) Öncelikle sayfa sayısını sekize çıkararak bu yayın organını dergi haline
66 getirmek (…) Öğretmen sorunlarına, yurtta ve dünyada meydana gelen olaylara daha fazla yer vermek vs” Bültenin sağ üst köşesinde Atatürk’ün “Temel ilke, Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ancak tam bağımsız olmakla sağlanacaktır” sözleri yer almaktadır. Bültenin manşetinde ve başyazı- sında Köy Enstitüleri ile ilgili yazılar göze çarpmaktadır. “Köy Enstitüleri Mücadelesi Sürecektir” başlıklı yazıda özetle “Köy Enstitülerine duyulan özlem hala sürüp gitmektedir.(…) TÖB-DER olarak bizim bu davayı can- dan benimsememiz tabiidir. Burada bizim inceleme konusu yaptığımız husus; Köyünde sürünün ardından alınarak eğitilen bir çocuk 6 senelik bir eğitimden sonra içinden çıktığı durgun yapıyı kökünden sarsma güvenine kavuşuyor. Bu nereden geliyor?” denilmektedir. Fakir Baykurt imzalı “17 Nisan ve Köy Sorunumuz” başlıklı yazıda ise özetle şu görüşlere yer verilmektedir: FAKİR BAYKURT; “17 NİSAN VE KÖY SORUNUMUZ” “17 Nisan 1940, Türkiye’de 3803 sayılı kanunun TBMM’de kabul edildiği gündür. Kanunun 1. Maddesi şöyledir; Köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere ziraat işlerine elverişli arazi bu- lunan yerlerde Maarif Vekilliğince Köy Enstitüleri açılır. Kanunun dediği yapılmıştır. Türkiye 22 bölgeye ayrılmış, tarıma elverişli toprak bulunan köylerde 21 tane enstitü açılmıştır. Köy okullarını bitirmiş binlerce köy ço- cuğu beşer yıl okutulup eğitilerek köy öğretmeni ve köye yarayışlı meslek erbabı olarak hazırlanmışlar ve köyü canlandırma davasının içine atıl- mışlardır. Bu yüzden 17 Nisan tarihleri 1940’dan beri her yıl Türkiye’nin kurtuluşunun köyden geçeceğine inananlarca bir bayram, bir toplanma, Enstitüleri konuşma günleri olmuştur. 27 Ocak 1954 Türkiye’de başka bir tarihtir. TBMM, o gün de Köy Enstitülerini kapatan, mevcut kurumları öğretmen okullarıyla birleştiren 6234 sayılı kanunu kabul etmiştir. Fakat bu tarihi hatırlayan yoktur. Enstitüleri kapatanlar, kuranlar ve köyü can- landırmak isteyenler gibi anılmazlar ve alkışlanmazlar. Evet, amaç köyü, dolayısıyla Türkiye’yi canlandırmaktı. Çünkü Türkiye o yıllara kadar çok geniş ölçüde tarım temeline dayalı kırsal bir toplum niteliği taşıyordu. (…) Köyün yenileştirilmesi; iş ilkesine dayanan yepyeni bir eğitimle köylünün uyandırılması ve toprak reformu ile beylik ve ağalığın kaldırılması ve köy- 67 lünün toprak sahibi yapılması (na) bağlıydı. Üzerinde az durulan bir baş- ka etken daha vardı: Ziraat Kombinaları ve Köy Birliklerinin kurulması 88 . Toprak reformu için kanun çıktı; ama reform yapılmadı. Köy Enstitüleri için kanun çıktı, hatta Enstitüler kuruldu, ama köylü uyandırılmadı. Köy Birlikleri ve Ziraat Kombinaları ise daha sonra ağza bile alınmadı. Köy eski köy, Türkiye eski Türkiye.(…) O büyük savaşımızın Başkomutanı Gazi, Meclis önünde söylediği son söylevde: Toprak reformunun bir neticeye varmasını Kamutay’ın himmetinden beklerim demişti. Toprak reformu Atatürk’ün 1922’lerden beri isteyip geldiği bir konuydu. Savaş alanların- da yedi düveli yenen büyük kumandan, içeride toprak ağalarına yenili- yordu. Kamutay himmet etmiyordu. Şimdi yıl 1972’dir. Hükümet Başkanı, Türkiye Ziraatçılar Cemiyeti’nin 21. Genel Kurul toplantısında: Tarım ve toprak reformu yapılmalı, verimlilik artmalıdır. Çiftçinin yurt ölçüsünde örgütlenmesi lazımdır. Bu örgütlenme ve eğitim olmazsa, hiçbir reform gerçekleşemez 89 . Sözcükler aşağı yukarı aynıdır. (…)1973’te resmen 50. Kuruluş yıldönümünü kutlayacağımız Cumhuriyet, Türkiye için, kuşkusuz, çok hizmetler başarmıştır. Fakat bu başarılardan köylünün payına düşen nedir? (…) Köyler değişmemiş ve yenilenmemiştir. Türkiye, çağdaş uy- garlık düzeyine çıkarılamamıştır. Nitekim bunu bazen resmi sorumlular da söylüyorlar: Türkiye, yirmi yıl sonra bu günkü İtalya’nın durumuna çıkacak ve Ortak Pazar’a tam üye olacaktır. Yirmi yıl ve bu günkü İtal- ya… Çağdaş uygarlığı İtalya temsil eder mi, etmez mi, ayrı konu. Fakat İtalya kolay bir amaç olduğu halde bu sözün dahi gerçekleşip gerçek- leşmeyeceği belli değildir. Çünkü Türkiye’nin politikasında buna benzer sözler çok söylenmiştir. 90 (…) Çünkü Türkiye hızla değişen ve yenileşen dünyanın ortasında tarım temeline dayalı bir gerilik ve yoksulluk adası olarak kalamaz. 27 Mayıs 1960’ı yaptıran,12 Mart 1971’i getiren başlıca nedenlerden biri, Türkiye’nin değişme ve yenileşme isteklerinin cevapsız bırakılmasıdır. (…) Çağdaş uygarlık düzeyi ise, kabukta bir kavram olma- yıp toplumun temeline inen ciddi bir değişme ve yenileşmedir. Bu da sa- dece kentlerde ve büyük merkezlerde değil, mutlaka köyleri de kapsayan geniş ve tam bir ölçü içinde gerçekleşecektir. Toprak reformuyla çıkar- ları oldukça azalacak ve sömürüleri duracak olanlar buna yanaşmazlar. (…) Köylü örgütlenir ve politikada etkin bir güç haline gelirse Türkiye’yi yönetmenin zorlaşacağını bilenler ve korkanlar buna yanaşmazlar. (…) İşçilerin ve köylülerin gerçekten etkin olmadığı Türkiye politikasında, sahnedeki politikacılarımız, adeta bir tek kale oynar gibi, hayati derece- 68 de önemli olan bu konuları birer ucundan, kimi ileri, kimi geri çekiştirip durmaktadırlar. İşte Toprak Kanunu (…) İşte Köy Enstitüleri. (…) Bundan dolayı uyandırmazsan uyanmayacak 91 olan köylülerimizin uyandırılması ve örgütlendirilerek gerçek ağırlıklarıyla politika sahnesine çıkarılmasına hizmet etmek, gerçek Atatürkçülüğün, gerçek yurt severliğin en doğru belirleyicisi ve ölçüsü sayılmalıdır.(…) Fakat yerleşik çıkar sahibi politikacılarımız, tıpkı Toprak Reformu gibi, Köy Enstitülerinin de büyük önemini çabuk anlamışlar, gür bir ışık kaynağını köreltir gibi onları çabucak söndürmüşlerdir. Enstitülerin yurtsever kuru- cuları olan öğrencilerini, öğretmen ve yöneticilerini halkın gözünden dü- şürebilmek için karalayabildikleri kadar karalamışlardır. İlerici girişimler ha bire kırıldığı halde karamsar olmak zorunda değiliz. (…) Çünkü dünya hiçbir tutucu ve duraklatıcı güce aldırmadan, kendi kurallarına ve ölçülerine uygun olarak, değişe değişe, yenileşe yenileşe dönmektedir. Bu dönüş uzay içinde, iyice bilinmeyen bir başlangıçtan gel- mekte ve dar kafalı kimselerin kolayca kavrayamadığı bir sonsuza doğru sürüp gitmektedir. Bunca engelleme ve yenilginin sonunda bizi hala ve her zaman azimli ve cesaretli yapan işte bu sarsılmaz inançtır.” Bültenin “Haberler” başlıklı bölümünde “TÖB-DER’in 14 Yeni Şubesi Daha Kuruldu” 92 , “Üyelere Yapılan Yardımlar Devam Ederken, Bir Şube Dört Aylık Ödentisini Peşin Ödedi”, “TÖB-DER Çan Şubesi Yöneticileri Yardımlaşma Sandığı Kurdular”, “MEYAK Tasarısı Meclis Genel Kurulu- na Sevk Edildi”, “Resmi Makamların Tutumu Amerikan Öğretmenlerini Greve Gitmeye Zorluyor”, “Lübnan İşçi Konfederasyonu Lübnanlı Öğret- menlerin Mücadelesini Destekliyor” başlıkları göze çarpıyor. TÖB-DER Bülteninde şimdiye kadar Sözlük Köşesi vardı. Sözlük Köşesi bu sayıdan itibaren “Eğitim Köşesi” adını alacaktır. Bu köşede “Üretim İliş- kileri Nedir?” anlatılmış. Bültenin 8.sayfasında “Tonguçtan Düşünceler” başlıklı yazıda “Köyü öylesine canlandırmalı ki onu hiçbir kuvvet; yalnız kendi hesabına ve insafsızca istismar edilmesin. Ona esir ve uşak mua- melesi yapılmasın. Köylüler, şuursuz ve bedava çalışan birer iş hayvanı haline gelmesinler. Onlar da her vatandaş gibi her zaman haklarına ka- vuşabilsinler. Köy meselesi bu demektir” gibi görüşlere rastlamaktayız. 93
69 Bültenin 1 Mayıs 1972 tarihinde çıkan 26. sayısının sayfa adedi 4’tür. Her zaman olduğu gibi bu sayının sağ üst köşesinde Atatürk’ün şu sözlerine yer verilmiş; “Temel ilke; Türk ulusunun onurlu ve şerefli olarak yaşa- masıdır. Bu, ancak tam bağımsız olmayla sağlanabilir.” Bültenin manşetinde “TÖB-DER Yürütme Kurulunun Aldığı Karar: TÖB- DER’in İlk Genel Kurulu Temmuzda” başlıklı haber yer almaktadır. Bu kararın bir bölümünü tarihsel önemi olduğu için burada aktarmayı uygun gördük:
“TÖB-DER Yürütme Kurulu 22.4.1972 tarihinde yaptığı toplantıda ilk ge- nel kurulun 4-5 Temmuz 1972 tarihlerinde yapılmasına karar vermiştir. Genel Kurulun nerede yapılacağı daha sonra duyurulacaktır. (…) Bilindiği gibi TÖB-DER Eylül 1971 tarihinde kurulmuştur. (…) Şu anda 280 şubesi ve 30 bin civarında üyesi ile TÖB-DER Türkiye’nin tek ve en güçlü öğret- men örgütüdür.”
şadığı sorunları kısaca şu biçimde dile getirilmektedir: “Bu günün öğret- meni edinimleriyle içinde yaşadığı toplum ve doğa şartlarından oluşan ve kalifiye beyin üreten bir fikir işçisidir. (…) Bu gün memnuniyetle belirtelim ki, din okullarından çıkışlı ve aynı dallarda görev yapan öğretmenlerimiz- den tutun da, üniversitelerimizde görevli öğretim üyelerimize varıncaya kadar (…) halen 280 civarında şubemiz, 30 bine yakın da üyemiz var. Ama hemen söyleyelim; Bu güç yalnızdır ve havadadır. Yalnızlığı halktan ko- puk olmasından, onu yanında bulamamasından gelmektedir. İlk işimiz bu büyük hatadan arınmak, onunla omuz omuza olmanın pratik yolunu bulmak olacaktır. (…) Sorunlarımızın çözüme kavuşturulmaması bizi mes- leğimize, çocuklarımıza ve iki yılda toplamı 10 bine varan öğretmenin yurt dışına çıkışına bakılırsa, halkımıza yabancılaştırmıştır. Burada faktör bir takım karanlık güçlerdir. Ama faktör ne olursa olsun, kendimizi bu ya- bancılaşmaktan da kurtarmamız gerekiyor. (…) Bizde tartışılan bozukluk eğitimin kendisi değil, eğitimde uygulanan yöntemdir. Bunun da özelliği gerçekten kopuk, soyut mantık kurallarına dayandırılmış olmasından ge- liyor. Oysa, eğitim, toplumların kendi kendilerini aşmasıdır. Bu da insan- ların kendi çevre ve şartlarını değiştirdikçe, kendi kendilerini de değiştir- 70 miş olma yöntemine dayanır. Biz bu yöntemi benimseyip uygulayabiliriz. Ve bunun nasıl olabileceği, kısa bir süre sonra sizlere sunabileceğimizi umduğumuz, el kitaplarında görülecektir. (…) Böylece hem çocukları- mızla olumlu diyalog kurabilecek hem de onlara yabancılaşmakta kendi- mizi kurtaracağız. Çocukların veli ve yakınlarıyla iyi ilişkiler kuracağız, el ele vereceğiz. Okul ve veli kuruluşlarında aktif görevler yüklenmeyi görev edineceğiz. Tabiidir ki, bütün bunlar kolay olmayacaktır. Uygulamada bir yığın sorunla karşılaşacağız. Ama tümünü de yeneceğiz. Çünkü, sonuçta halkın gücü bizim yanımızda olacaktır. (…)” Bültendeki Haberler başlığında dikkati çekenler şunlar; “UNESCO 1972 yılını Uluslar arası Kitap Yılı olarak ilan etti. Kitap yılının sloganı Herkes
kitap var.” TÖB-DER Bülteninin 15 Mayıs 1972 tarihli 27. sayısının sağ üst köşesinde yer alan Atatürk’ün sözü bir önceki sayıdaki sözlerin aynısı. Bunun ne- deni ise bültenin bu sayısının da 26. sayı olarak basılması. (Bültenin sayı numarası kalemle 27 olarak düzeltilmiştir.) Bültende “Danıştay’ın İptal Ettiği İşlemler” başlıklı yazıda Danıştay’ın öğretmenlerle ilgili idarenin yaptığı bazı işlemlerle ilgili kararlarına yer verilmiştir. “Dileklerimiz Var” başlığıyla sunulan başyazıda özetle şu gö- rüşlere yer verilmektedir; “(…) Bu gün tutuklu ve gözaltında bulunan meslektaşlarımızın sayısı 50 civarındadır. 3-4 yıl önce suç sayılmayan davranışlar bu gün suç sayılmakta, bu yüzden tutuklu öğretmen sayı- sında artış olmaktadır. (…) Bize düşen meslektaşlarımızla dayanışmayı sağlamaktır.” Bültenin arka sayfasında (4. sayfa) “İlginç Bir Kitap” başlığı altında Albert Einstein ile Polonyalı fizikçi Leopold İnfeld’in birlikte yazdıkları Fiziğin Ev- rimi adlı kitabın uzunca sayılabilecek bir tanıtımı yapılmış. Ayrıca İnsanın Evrimi başlıklı bir diğer yazıda ise özetle şu görüşlere yer verilmektedir:
94
71 Bültenin 1 Haziran 1972 tarihli 28. sayısı 8 sayfa olarak çıkmıştır. Sağ üst köşesinde Atatürk’ün “Türkiye halkı asırlardan beri hür ve müstakil ya-
95 başlıklı yazıda Atatürk’ün Gençliğe Hitbesi’ne yer verilmiştir. Bültenin başyazısı “Öğretmen ve Ulus Olmak” başlığını taşıyor.
Öğretmen ve Ulus Olmak Bu yazıda öğretmenlere yönelik baskılardan örnekler sunulmuş ve bir Albay’ın bu olaylar karşısında “Anlamıyorum, vallahi hiçbir şey anlamıyorum bu olan bitenlerden. Vaktiyle biz iki ordu bilir- dik: birisi biz, birisi de öğretmenler ordusu. Bu gün nasıl oluyor da bunlar karşı karşıya geliyor?” sözleri aktarılmış. Bu sözlere karşı- lık bir Avukat ve öğretmen arkadaşın verdiği cevabı günümüzdeki “darbe yanlısı-darbe karşıtı” tartışmalarına da renk katacağını düşündüğümüz için aynen yayınlamayı uygun gördük: “Biz, karşı karşıya değiliz sayın albayım; bizleri karşı karşıya getirmeye çalı- şan sinmiş, adeta pusuda bekleyen karşı-devrimciler var. Kurtuluş Savaşı içinde düşmanla dövüştük. Ve Kurtuluş Savaşı sonunda siz- ler kışlalara dönerken, bizler devrim orduları olarak ülkenin dört bucağına dağılıyorduk. İrtica yuvalarıyla karşı karşıya kıyasıyla savaş verme sırası bize gelmişti. O günlerde önümüzde Mustafa Kemal vardı. (…) Ama gerici kışkırtmalar karşısında yalnızız ve yalnız kaldık. Bu gün karşılaşılan olaylar bundan ibaret sayın al- bayım. İrtica bizden intikamını alıyor ve biz yalnızız.(…) Bültende “657 Sayılı Kanun ve Öğretmenler” başlıklı bir yazı gözümüze çarpmaktadır. Haberlerbaşlıklı bölümde yer alan bazı haberler şöyledir: “22 Mayıs 1972 tarihinde kurulan Ferit Melen Hükümeti’nin yeni Mil- li Eğitim Bakanı Prf. Sabahattin Özbek” “Malatya’daki 19 Mayıs tören-
“29 Mayıs 1972 tarihinde TÖS davasından sanık ve tutuklu olarak yargı- lanan üç öğretmen ve üç öğrenci tahliye oldular” “Maraş Ortaokulunda
72 görevli üç öğretmenin birlikte oturdukları eve dinamit atıldı” “TÖB-DER Ergani ve Dörtyol şubesi açıldı.” Bültende “Kıyım Kıyım Kıyım” başlıklı bölüme yer verilmiştir. Burada yer alan örneklerden bazıları; “Çorlu Kız Sanat Enstitüsü İngilizce öğretmeni
Okulu’ndan düşünceleri nedeniyle üç öğrenci atıldı.”(…) Bültende önceki sayıdan devam eden “İnsanın Evrimi” başlıklı yazı bu sayıda da devam ediyor. 15 Haziran 1972 tarihli Bültenin 29. sayısının sağ üst köşesinde Atatürk’ün “Türkiye halkı asırlardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklali yaşamak için şart saymış bir kavmin kahraman evlatların- dan ibarettir. Bu millet istiklalsiz yaşayamamış- tır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır” sözlerine yer verilmiştir. Manşetteki haberin başlığı “Hükümet Download 3,81 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
ma'muriyatiga murojaat qiling