Hazirlayanlar
Download 3.42 Mb. Pdf ko'rish
|
- Bu sahifa navigatsiya:
- Osmanlı Sistemi
- Asya’nın Birlikte Yaşama Kültürü
- Osmanlı Döneminde Ermeniler
- Kralın Saltanatı ve Ahali
- Din Ayrı, Möhkem Kardaşız
. Bu kilise- lerden biri Zincidere’dedir (Fotoğraf 1). Kilise,
Zinci-
dereli Protestanların ibadet ettikleri evin harabiyeti ne- deniyle 1883’te Babı â li’ye başvurmaları üzerine yapılmıştır 45 . Başvuruda, yapım masrafl arının yar- dımlardan elde edilen 300 Osmanlı lirası ile karşılanacağı da belirtilmiştir. İşlevini yitirdikten sonra çeşitli amaçlar için kullanılan yapı, bugün, birkaç geleneksel eşya ve fotoğrafın sergilendiği bir müzedir. Bölgedeki kilise mimarîsinden farklı tasarımı ve kırmızı rengi ile dikkat çekmektedir. İmparatorluktaki tüm gayrimüslim cemaatlere aynı ortamın sunuldu- ğu bu dönemde, Kayseri’de pek çok Ortodoks ve Gregorian kilisesi yapıl- mış, Hıristiyanların yaşadığı mahalle ya da köylerin hemen hepsinin bir kilisesi olmuştur 46 . Kayseri’deki Ermeni kiliselerinden bugüne ulaşanlar, kent merkezi, Tavlusun, Darsiyak, Efkere, Germir, Develi, Gesi, Nirze ve Tomarza’da bulunmaktadır. 42 G. Augustinos, Küçük Asya Rumları: 19. yüzyılda inanç ve etnisite, 1997, Ayraç Yayınevi, Ankara, s.196-197 43 Ş. Kantarcı, www.ktuvakfi .org.tr/gorusler4.htm 44 G. Alan, s.53-54 45 Adl.Mzhp. 76/5 1310 M 5-10. 46 A. Aktan, “Osmanlı belgelerine göre Kayseri’deki gayrimüslim tebaanın durumu”, 2000, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu, Erciyes Üniversitesi, Kayseri, s.14
382 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Kent merkezinde, Kiçikapı’da bulunan Surp Asdvadzadzin Kilisesi 1835’te yapılmış olup 1875 ve 1885 yıllarında onarım görmüştür 47 . Birinci Dünya Savaşı’na kadar işlevini sürdüren yapı sonraları depo, sergi salonu, belediye ve zabıta karakolu olarak kullanılmıştır. Bugün, Gençlik ve Spor İl müdürlüğüne bağlı spor ve resim, müzik, yabancı dil kursları verilen bir merkez olarak değerlendirilmektedir (Fotoğraf 2). Yine kent merkezindeki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi 1859 yılında inşa edilmiş 1883-1885 yılları arasında onarım görmüştür. 1902-1903 yıl- larında kilisenin içi sıvanarak altın kaplanmış ve kadınlara mahsus bölüm ile üst kat koro ve ibadet yerleri genişletilmiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bazı ufak tefek onarımlarla 1919’da tekrar açılmıştır 48 . Halen kilise olarak kullanılan yapı İç Anadolu Bölgesi’nde ibadete açık tek Gregorian kilisesidir (Fotoğraf 3, 4). Tavlusun’daki 1835 tarihli onarım fermanı bulunan kilise bugün her- hangi bir kullanımla değerlendirilmemektedir. Darsiyak’taki kilisenin, köyde bulunan Surp Andreas ve Surp Toros kiliselerinden 49 hangisi olduğu bilinmediği gibi yapının Rum kilisesi olma ihtimali de bulunmaktadır 50 . Efkere Surp Stepanos Kilisesi (Fotoğraf 5) 1691 yılı ve 1718-1760 yılları arasındaki muhtelif elyazmalarında anılmaktadır51. Bugünkü kili- se, 1871’de yapılmış olup52 1886’da onaylanan bir onarım başvurusu bu- lunmaktadır53. Kubbesi mevcut olmayan yapı, etkileyici giriş cephesi ve iç bezemeleriyle dikkat çekmektedir. Germir’deki XIX. yüzyıl kilisesinin bugün sadece; apsis ve batı duvarı ile yan duvarlarının bir kısmı ayakta- dır. Develi’deki 1895 tarihli Surp Toros Kilisesi, 1978’de cami olarak kul- lanıma açılmış, aynı yıl minare eklenmiştir. 1999’da Vakıfl ar genel müdür- lüğünce başlatılan tadilât ve restorasyon çalışmaları 2002’de tamamlan- mıştır (Fotoğraf 6). 47 A. Alboyacıyan, Badmootiun Hye Gesaria, 1937, Cairo. 48 P. Tuğlacı, İstanbul Ermeni Kiliseleri, 1991. Pars Yayın Ltd., İstanbul, s.268 49 Kevorkian ve Paboudjian, s.223. 50 Konuyla ilgili ayrıntılı tartışmaya tezde yer verilmiştir 51 efkere.com 52 A. Alboyacıyan,. 53 Aktan, a.g.m., s.14 383 Şeyda Güngör AÇIKGÖZ Fotoğraf 2: Surp Asdvadzadzin Kilisesi Fotoğraf 3: Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi 384 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Fotoğraf 4 Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi Fotoğraf 5 Surp Stepanos Kilisesi Fotoğraf 6: Surp Toros Kilisesi 1835 tarihinde yapımına izin verilen Tomarza’daki Surp Bogos Bed- ros Kilisesi 54 özgün işlevinin ardından sırasıyla, Toprak Mahsulleri Ofi si deposu, sinema ve belediye deposu olarak kullanılmıştır (Fotoğraf 7, 8). Dinî kimlikler üzerine kurulu bir sistemin çözülmesinin, belki de en fazla dinî yapılarla temsil edilmesi, ironik bir rasyonalite barındırmaktadır. Bu dönemin Kayserisi’ni anlatan seyyahlar bir Hıristiyan kenti 55 imgesin- 54 C.Adl.2885 Ra 1251. 55 Naumann, s.214. 385 Şeyda Güngör AÇIKGÖZ den söz etmektedir artık. Öyle ki, çan sesleri ve kubbelerin üzerindeki haçlar, İslâm’ın gü- cünün azalmasına bağlı olarak, Alparslan zamanında yıkılan ki- liselerin yeniden doğuşu olarak yorumlanmıştır. Yabancı göz- ler, birkaç minare dışında, kili- se kompleksleri ve taş evlerden oluşan bir kent 56 görmektedir burada. 56 Schweinetz, s.114 Fotoğraf 7, 8 Surp Bogos Bedros Kilisesi 386 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Kaynaklar Aktan, Ali, “Osmanlı Belgelerine Göre Kayseri’deki Gayrimüslim Tebaanın Durumu”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 2000.
Alan, Gülbadi, “Amerikan Board’un Anadolu’daki Teşkilâtlanması Çerçevesinde Kayseri İstasyonu ve Uç İstasyonların Kuruluşu ve Gelişimi”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 2003.
Alboyacıyan, A.,. Badmootiun Hye Gesaria, Cairo 1937. Andreasyan, H. D., Simeon Tarihte Ermeniler 1608-1619, Çiviyazıları, İstanbul 1999. Augustinos, G., Küçük Asya Rumları: XIX. Yüzyılda İnanç ve Etnisite, Ayraç Yayınevi, Ankara 1997. Barkley, H., A ride through Asia Minor and Armenia, John Murray, London 1891. Bozkurt, Gülnihal, Gayrımüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukukî Durumu (1839- 1914), TTK Basımevi, Ankara 1996. Çayırdağ, Mehmet, “Kayseri’de Sultan II. Abdülhamit dönemi bina ve kitabeleri”, I. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 2000. Damadyan, K., “Aziz Aydınlatıcı Grigor ve Kayseri’nin Ermeni Kilisesi Bakımından Önemi”, Uluslararası Anadolu İnançları Kongresi Bildirileri, 23-28 Ekim 2000, Ankara 2001. Eravşar, O., Seyahatnamelerde Kayseri, Ticaret Odası yayını, Kayseri 2000. Erdoğru, Mehmet Akif, “16-17. Yüzyıllarda Kayseri Zımmîleri”, I. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 2000. Güler, Ali, “Kayseri’de Demografi k Durum”, III. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 2000. Hülagü, Metin, “19. Asrın ortalarında Kayseri’de Aşiret Olayları”, II. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 1998.
Kantarcı, Şenol, www.ktuvakfi .org.tr/gorusler4.htm. Karagöz, Mehmet, “XVI-XVIII. Yüzyıllarda Kayseri Şehrinin Fiziki Görünümü ve Mahallelerin Durumu”, II. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 1998. Kayseri ve Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, İstanbul Ermeni Patrikliği, İstanbul 1986. Keskin, Mustafa, “1247-1277 Tarihli Kayseri Müfredat Defterine Göre Kayseri ve Tâbi Yerleşim Yerlerinde Nüfus Dağılımı (1831-1860)”, II. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 1998. Kevorkian, R., P.B. Paboudjian, Les Armeniens en Ottoman, Arhis Yayınevi, Paris 1992. 387 Şeyda Güngör AÇIKGÖZ Kocabaşoğlu, Uygur, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika, İmge Yayını, Ankara 2000.
Naumann, E., Vom Goldenen Horn zu den Quellen des Euphrat, Verlag von R. Oldenbourg Yayınevi, Leipzig 1893. Ortaylı, İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahallî İdareleri, TTK Basımevi, Ankara 2000.
Özkan, S., “Kayseri ve yöresinde azınlık ve yabancı okullar”, II. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 1998. Özsoy, Hasan, “Kayseri’ye Amerikalı Misyonerlerin İlk Gelişleri ve Talas Amerikan Kız Okulu”, II. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, Erciyes Üniversitesi, Kayseri 1998. Pamukciyan, K., Ermeni Kaynaklarından Tarihe Katkılar-Zamanlar, Mekânlar, İnsanlar, Aras Yayınları, İstanbul 2003. Ramsay, W.M., Impressions of Turkey, Hodder and Stoughton, London 1897. Safrastyan, A., İstanbul Ermeni Patrikliği Tarafından Türkiye Adalet ve Mezahib Nezareti’ne Sunulmuş Ermeni Kiliseleri ve Manastırları Listeleri ve Takrirleri, 1966. Soykan, T., Osmanlı İmparatorluğu’nda Gayrimüslimler, Ütopya Kitabevi, İstanbul 2000. Svajian, S., A Trip Through Historic Armenia, Greenhill Publishing, Newyork 1983. Tosun, R., Kayseri’de Ermeni Olayları, Kaytam Yayını No:2, Kayseri 1997. Tuğlacı, Pars, İstanbul Ermeni Kiliseleri, Pars Yayın Ltd., İstanbul 1991. Varjabedian, J. Preserving the History of Efkere, Turkey www.efkere.com.
BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜNÜN MİMARLARI: OSMANLI VE CUMHURİYET DÖNEMİNİN ERMENİ KÜLTÜR VE SANAT ADAMLARININ TÜRK DEVRİMİ VE TÜRK MİLLETİNE KATKILARI Şule PERİNÇEK Kaynak Yayınları Atatürk’ün Bütün Eserleri Genel Yayın Yönetmeni E-mail: suleperincek@ulusalkanal.com.tr; Tel: 0 212 292 21 08 – 0 535 661 93 11
Özet Osmanlı toplumunu oluşturan en önemli azınlıklardan biri olan Ermeniler, sanatçı ruh ve beceriyle Osmanlı dö- neminde birçok ilke imza atmışlardır. Kültür ve sanat ha- yatımıza büyük katkılarda bulunmuşlardır. Daha sonra bu gelenek Atatürk döneminde de sürmüştür. İlk Batılı anlamda tiyatro, ilk kadın tiyatro oyuncusu, Şark Musiki Cemiyeti adlı ilk müzik derneğinin kurucusu, ilk heykeltıraş, Bahriye Mektebi’nin ilk keman öğretmeni, ilk piyano öğretmeni, ilk kadınlar korosunun kurucusu, sahneye çıkan ilk kadın opera sanatçısı, Türk dilinin ilk etimolojik sözlüğünün yazarı, ilk Türkçe mizah dergisinin yayıncısı, usta mimarlar, Cumhuriyet döneminin ilk Hıristi- yan milletvekili, Millî Mücadele döneminde destek olanlar, Türk Dil Kurumu’nun başuzmanı, Türk Ansiklopedisi’nin re- daktörü ve diğerleri… Bizim Ermeniler. Yaşamları ve yapıtları. Bugün yaşayan ailelerinin tanıklık- ları.
391 Şule PERİNÇEK Giriş Sanat ve kültür yaşamın aynasıdır. İnsanın bilincini belirleyen, top- lumsal varlığıdır. Sanatçı da yaşadığını düşünür, bunun öyküsünü ve roma- nını yazar, yaşadığının resmini yapar, yaşadığının müziğini notaya döker. Sanatçının toplumsal pratiği ve yaşadığı toplum ile onun yarattığı yapıt arasında sıkı bir bağ bulunur. Sanatçının eseri, yaşadığı tarihe tanıklıktır. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemindeki Ermeni kültür ve sanat adamla- rını incelerken, bu tanıklığa başvuracağız. Osmanlı Sistemi İlk önce Osmanlı Devleti’nin bir tanımını yapalım. Osmanlı, köhne- yen Bizans imparatorluğu ve Moğol istilalarıyla sarsılan Selçuklu impa- ratorluğu coğrafyasında bir atak yaparak ön aldı. Bizans, egemen olduğu topraklarda haydutların yağmalarını önleyemezken Osmanlı, tarım ve tica- retin güvenliğini sağlayarak geniş tarım alanlarını üretime açtı. Zenginlik birikimi için gerekli ortamı yarattı. Tarım ve zanaat üretiminde gerçekleş- tirdiği bu büyük sıçramayla büyük bir feodal imparatorluğa dönüştü. Sosyal yaşamda da düzeni sağladı. Toplumu bir arada tutan Padişaha ve beylere bağımlılık bilinciydi. Padişahın kulu olmak ve beylerin himaye- sinde bulunmak, ümmetin kimliğini belirliyordu. Cemaatler, etnik gruplar
392 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER bu feodal bağımlılıklar temelinde vardı. Mensubiyet buna göre tanımlanı- yordu.
Asya’nın Birlikte Yaşama Kültürü Kapitalizm öncesinde, milliyetçiliğin henüz doğmadığı devlet örgüt- lenmelerinde, Padişahın ve feodal beylerin kendi hakimiyet sistemlerini korumaları ve geliştirmeleri her şeyden önde gelir. Bu sistem, bir yönüyle farklı etnik grup, din ve mezheplerden gelen toplumu bir arada barış içinde yaşatma sistemidir. Padişahın ve beylerin siyasal ve ekonomik hakimiyeti bu sayede devam eder. Bir arada yaşatma kültürü, bütün imparatorluklar için geçerlidir. Paxa Romana denen Roma barışı da buna dayanır. Ancak Roma bir yana, imparatorlukların asıl coğrafyası Asya’dır. Etnik ve dinsel toplulukları bir arada tutma ve yaşatma da, esas olarak Asya kültürüdür. Asya coğrafyasında kavimler sürekli harmanlanmış, biz kavramı kan ba- ğıyla değil, siyasal birlikle tanımlanmıştır. Osmanlının kökeninde de böyle bir Asya imparatorluk kültürü vardır. Osmanlı İmparatorluğu’nun 600 yılı aşkın sürmesi ve içinden dünyada bir ilkin, Kemalist Devrim’in doğmasına yol açması bir rastlantı değildir. Bu açıdan Türk, İran, Çin ve Rus devrimleri arasındaki tarihsel bağlantılar da dikkat çekicidir. Asya’nın büyük imparatorluklarına beşik olan bu coğ- rafyalar, aynı zamanda bir bağımsız yaşama geleneği de yaratmışlardır. Birlikte yaşama ve bağımsız devlet geleneği, bu ülkelerde demokratik dev- rimler için önemli bir birikim yaratmıştır. Asya’nın bütün öncü atılımları bu coğrafyalarda gerçekleşmektedir. Osmanlının ayırt edici özelliklerin- den biri de bu kültürüdür. Irksal açıdan az karışmış toplumlarda önemli uygarlık birikimleri ve atakları görülmüyor. Örneğin Eskimolar. Bütün büyük milletler, çeşitli ka- vimlerin birbirine karışması ve birbirini özümsemesiyle oluşmuştur, bütün büyük ve zengin kültürler, çeşitli kavim ve kültürlerin kaynaşmasının ürü- nüdür.
Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunda Ermeniler, Anadolu’da ve Kafkasya’da küçük beylikler halinde, Karamanoğulları ve Ramazanoğul- ları Beylikleri’nin idaresinde yaşıyorlardı. Osman Bey döneminde Bizans zulmünden korunmak için kendilerine Batı Anadolu’daki ilk dinî merkez-
393 Şule PERİNÇEK lerini Kütahya’da kurma izni verilmiştir. Orhan Gazi, Bursa’yı başkent yaptığında Ermeni Patriği buraya gelmiştir. Bu dönemde Kütahya’dan ve Eskişehir’den Bursa’ya çok sayıda Ermeni göçü olmuştur. Fatih Sultan Mehmet de Ermeni piskoposu Ovakim’i 1461’de İstanbul’a getirerek Er- meni Patriği tayin eder ve Rumlara verdiği imtiyazları onlara da tanır. İstanbul’da Ermeni nüfusu çoğalır. Ermeniler, Rusya Ermenilerine göre kültür ve sanat alanında daha geniş ve serbest olanaklara kavuşurlar. Yavuz Sultan Selim zamanında Tebriz’den birçok sanatkâr İstanbul’a ge- tirilir. Ermenilerin çoğu Türk âdetlerini benimser, iyi Türkçe konuşurlar. Osmanlı Devleti’nde Millet-i Sâdıka yani sadık millet olarak adlandırılır- lar. 1835’te dört yıl Türkiye’de kalan Alman generali Helmuth von Moltke
Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler birçok devlet işlerinde görev almışlar. Bezirganbaşı, Padişahın şahsî hazinesinin yöneticisi, haremin alışveriş işleri sorumlusu, kilercibaşı, saray terzisi, saray fotoğrafçısı, sa- ray kuyumcusu, vergi toplayıcısı, yargıç, noter, müfettiş, Şirket-i Hayriye yöneticisi, bankacı, müsteşar, elçi, milletvekili olmuşlar; hariciye, darpha- ne, baruthane, posta-telgraf nazırlığı yapmışlardır. Balkan Savaşları sıra- sında Hariciye Nazırı bir Ermenidir. Osmanlı matbaacılığının gelişmesinde önemli katkıları olmuştur. 1567’de İstanbul’da matbaa açan Tokatlı Apkar Tıbir’den sonra tarih- çi Eremya Çelebi, Merzifonlu Krikor, Sivaslı Parseh ve Hagop kardeş- ler, Trakyalı Apraham, Araboğlu adıyla bilinen Eğin’li Boğos Arabyan, Ohannes Mühendisyan, Haçik Kevorkyan, Rafael Kazancıyan bu alandaki önemli adlardan. Boğos Arabyan Türkçe nesih ve ta’lik yazıları türetti, bunlar ileride onun adıyla anıldı. Serpuşunda pirinçten Matbuat nişa-
İlk Türkçe gazete Takvim-i Vekayi’yi ve bu gazetenin Ermenice’sini bastı. Daha sonra oğulları da matbaacılığı sürdürdüler. Matbaaları yanınca Türk- çe yazı kalıplarını Bahriye Nezareti’ne devrettiler. Mühendishane-i Bahri-i Hümayun müderrislerinden mühendis Ke- vork’ un oğlu olan Ohannes Mühendisyan Türklerin Gutenberg’i olarak anılır. Amerika’dan getirdiği alet ve makinelerle 1844’ke Darphane-i Ami- re tarafından sipariş edilen kaimeleri bastı. Galvano, stereotip ve çinkogra- fi yöntemlerini ilk uygulayan Mühendisyan olmuştur. Kevorkyan, Ahmet Mithat Paşa’nın önerisiyle 2 200 parçadan oluşan Osmanlıca alfabeyi 1 600 parçaya indirdi. 30 Temmuz 1899 tarihli İkdam
394 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER gazetesi 16 punto yeni çeşit hurufat hazırlanmasını duyururken bilime ve
tinin devamını diliyordu. Haçik Efendi, 1923’te Cumhuriyet’in ilânından sonra da Maarif madalyası ile ödüllendirildi. Duvar takvimleri Kevork Zartaryan’ın buluşudur. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin renkli ve çok büyük boyutta 24 parçadan oluşan haritasını da yapmıştır. Garabed Biberyan Pera adlı haritalı sigara kâğıdını bulmuştur. Yervant Mısırlıyan ilk kez fasikül halinde kitap yayımlama sistemini getirdi. Ermeni matbaacılar tarafından sendikal basım örgütleri de kuruldu. Bunlardan en önemlisi Matbaa İşçileri Meslek Birliği’dir. Türk ve Erme- ni matbaa işçilerinin katıldıkları birlik sayesinde iş saatleri 10-12 saatten sekize inmiş, ücretleri iki kat artmıştır. Birlik 31 Mart olayından sonra 1909’da kapandı.
Kral saltanat sürer Papa ona da hükmeder Asker ikisi içun de kavgaya gider Ehali üçünü de besler Amele dördüne de hizmet ider Avukat beşini de birbirine düşürür Eczacı altısını da zehirler Hekim yedisini de öldürür Mezarcı sekizini de gömer Papaz dokuzının da günahını af ider Şeytan onunı da kabul ider Hacı Eyvhad onbirine de ehemmiyet verir Karagöz topına da güler Hikmet başlıklı bu şiir Ermeni harfl i Türkçe mizah gazetesi Hayal’in 8 Aralık 1873 tarihli altıncı sayısında yayımlanmıştır. Aslında o dönem Osmanlı toplumuna gerçekten ayna tutmaktadır. Arap harfl i Türkçe Hayal gazetesi 30 Ekim 1873’te Rum asıllı Kayserili gazeteci ve çevirmen Te- 395 Şule PERİNÇEK odor Kasap Efendi tarafından çıkarılmaya başlanmış. Aynı gazetenin Er- meni harfl i Türkçe’si de 3 Kasım’da yayımlanmıştır. Kasap Efendi, daha önce ilk Türk mizah dergisi Diyojen’i 1870’de çıkarmış, yayını birkaç kez içindeki yazılar nedeniyle yasaklanmış, 10 Ocak 1873’te tamamen kapatıl- mıştı. Dergide Namık Kemal, Ali Bey, Ebüzziya Tevfi k’in hicivleri de ya- yımlanırdı. Daha sonra 5 Nisan 1873’te Çıngıraklı Tatar’ı çıkarmış, ancak o da kapatılmıştı. Hayal gazetesinde Matbuat kanun dairesinde serbesttir diye Kanun-ı Esasî’yi eleştiren bir karikatür yayımladığı için Kasap üç yıl hapis cezası alır. Görüldüğü gibi kralın saltanatına dokununca aha-
kullanılsın fark etmiyor. Türk karikatürünün öncülerinden Nişan Berber- yan da bu dergide çizmektedir. II Abdülhamit ve Abdülaziz’in baskılarını eleştiren karikatürist Harutyun Hekimyan, Boşboğaz Bir Adem adlı Türkçe mizah dergisi çıkaran (1852) Hovsep Vartanyan Paşa, İstanbul yaşamını bütün yönleriyle ele alan, toplumsal kuruluşları, aydınları, din adamlarını, tüccarları, hekimleri, aile yapısını, çarşıyı, özellikle cemaatine mensup ki- şileri hele zenginleri, ağaları acımasızca eleştiren Hagop Baronyan diğer mizah ustalarıdır.
Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze kadar yayımlanmış Ermeni- ce gazetelerin sayısı 600’den fazladır. Anadolu’da yayımlananların önemli bir bölümü Türkçe’dir. Anadolu da iç içe geçme elbette çok daha yoğun yaşanmış. Din ayrı, möhkem gardaşız Senin bahtına benzerik Gol bir, el bir eliyek, birlikte dağık Ayrılıgda, nazik bir goluz 1882’de ölen Ermeni Âşık Emir’in bu dörtlüğü aslında durumu yan- sıtmaktadır. Bizim türkülerimizde de benzer duygular dile getirilir. 396 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER Ahçik’i yolladım Urum eline Eser badı-ı saba zülfün teline Gel seni götürem İslâm içine Serimi sevdaya salan o Ahçik Aman o Ahçik, civan o Ahçik Vardım kiliseye baktım haçına Mail oldum ardındaki saçına Gel seni götürem İslâm içine Serimi sevdaya salan o Ahçik Aman o Ahçik, civan o Ahçik Vardım kiliseye haç suda döner Ahçik’i kaybettim yüreğim yanar Ben dinen dönsem el beni kınar Serimi sevdaya salan o Ahçik Aman o Ahçik, civan o Ahçik Bu Harput türküsünün tehcir yıllarında yakıldığı söylenmektedir. Aşk bu, ferman dinlemiyor. Dinleri ayrı ama gerçek kardeşler, bahtları birbirine benzer. Âşık olmaları da, âşık diline, sazına düşmeleri de çok doğal. Bahçelerde mor meni Verem ettin sen beni Ya sen İslâm ol Ahçik Ya ben olam Ermeni.
da Köroğlu Destanı’nı, Âşık Garip’i, Kerem ile Aslı’yı da Anadolu’nun dağında, bayırında anlatırlar. Bazen bir kıtası Ermenice, bir kıtası Türkçe. Bazen bütünüyle Türkçe. Kul Efl âzî, Kul Agop, Kevkebî, Ganî, Âşuğ Ci- van, Bidarî, Lisanî, Serverî, Namî Anadolu’da yetişmiş Türkçe söyleyen
397 Şule PERİNÇEK âşuğların en bilinenleri. Kadın âşuğlara da varşağ denilirdi. İstanbul’da da âşık kahvelerinde fasıllar düzenlenir, hep birlikte söylenir, en güzel ve söylenmemiş söze ulaşılmaya çalışılırdı. 1884’te Bursa’yı ziyaretinde ünlü Türk bestekârı Hacı Arif Bey’in dik- katini Ermeni kilisesi korosunda ilâhîler söyleyen küçük bir çocuk çeker. 14 yaşında İstanbul’a gelen, dönemin ustalarından ders alan, 1943’e kadar da İstanbul’da yaşayan Bimen Şen halâ radyolardan, televizyonlardan bize seslenir. Soyadını da, onu özel olarak Ankara’ya çağırıp dinleyen, şu ünlü Kürdili Hicazkâr şarkısı nedeniyle Atatürk vermiş. Yüzüm şen, hatıram şen, meclisim şen, mevkiim gülşen Dilim şen, hem revim şen, hemşerim şen, hem demim şen Nasıl şen olmasın gönlüm, bu bezm-i iyş ü işrette İçen şen, söyleyen şen, yar ü agyaş şen Şen olmayan bir sanatçı bunları söyleyebilir mi? Bu şenlikte kavimle- rin bir arada yaşama kültürünün kuşkusuz önemli bir payı var. Ermeni Bimen Şen’in yaş farkı ve belki de din farkı tanımayan şu şar- kısı da, aynı kültürün ürünüdür: Bilirim, daha pek küçüceksin Gönlüm seni sevdi, ne diyeceksin Ne bir istiğna, naz edeceksin Gönlüm seni sevdi, ne diyeceksin
Kendi icadı olan notalarla birçok Türk bestecisinin eserlerini kayda geçiren, Hamparsum Limoncuyan (1786-1839), Saray’da görev aldıkları için ağa sıfatını alan Nikağos Ağa (?-Ö. 1890), Astik Ağa (1833-1912), Tatyos Ağa (1855-1913), Osmanlının son dönemini yaşayan, birçok Türk sanatçısı gibi Cumhuriyet döneminde de Türk müziğine katkılarını sürdü- ren Levon Hancıyan (1857-1947), Artaki Candan (1885-1948), Udi Hrant Emre (1901-1960) ve diğerleri. Elbette bu arada halâ Türk zilleri adı altında üretimi sürdüren, Samat- yalı Zilciyan ailesini anmadan geçmek olmaz. Topkapı surlarının arkasın- 398 HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER daki atölyede geliştirdikleri ve aile sırrı olan özel bileşimle yaptıkları ziller birçok ünlü orkestra ve cazcı tarafından aynı adla bugün de kullanılıyor. Bahriye Musiki Mektebi, Bahriye Nazırı Cemal Paşa’nın desteğiy- le 17 Mayıs 1916’da kuruldu. İstanbul’da ilk orkestrayı kuran Kirkor Sinanyan’ın oğlu, İttihat ve Terakki, Şehitler ve Prens Sabahattin marş- larının bestecisi Harutyun Sinanyan piyano, Vahram Mühendisyan da ilk yıllarından başlayarak keman öğretmenliği yaptılar ve birçok öğrenci ye- tiştirdiler. Mütareke yıllarına kadar süren bu çalışma, Cemal Paşa’nın yurt- dışına çıkmasıyla iyice aksamaya başladı, hocaların bir bölümü paralarını alamayınca ayrıldı. Sinanyan ve Mühendisyan en son terk edenler oldu. Uzun süre fahrî olarak çalıştılar. 1924’te yeni bir Bahriye Mektep Bandosu ve Orkestrası kuruldu. Bu okulda, daha sonra İstiklâl Marşı’nın armonisini yapan Edgar Manas da öğrencilere pratik armoni dersleri verdi. Manas, tehcir yıllarında 1912- 1921 arasında Darü’l-Elhan’da armoni, kontrpuan ve piyano öğretmenliği yapıyordu. Cumhuriyetin ilânından sonra 1923’ten 1933’e kadar Belediye Konservatuarı’nda armoni ve kompozisyon dersleri verdi, kadınlar koro- sunun ve orkestrasının da yönetmenliğini yaptı. Birçok yapıtının yanın- da beş Ermenice, beş de Türkçe Ahmet, Kara Tavuk, Aşkın, Yalı Havası,
Download 3.42 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
ma'muriyatiga murojaat qiling