T. C. Erciyes üNİversitesi sosyal b
Download 1.24 Mb. Pdf ko'rish
|
2ш3 сипат сабуни
- Bu sahifa navigatsiya:
- Topalo ğlu
2- İNSANIN İRADEYE SAHİP VE MALİK OLMASI
Hz. Peygamber sonrası ilk dönem Müslümanları arasında ashâb-ı kirâmın ekseriyetinin hayatta olması, herhangi bir ihtilafın çıkmasına mani oluyordu. Akideler saf, bilgiler taze, örnekler canlıydı. Halife seçimi ilk ihtilâflara neden olmuş ise de, Hulefa-i Raşidîn’in varlığı konunun (Şia’nın sonraki iddialarını saymazsak) çözümünü sağlamıştır. Ne ki, üçüncü halife Hz. Osman’ın (r.a.) şehit edilmesi (h. 35/m.656) ve ardından zuhur eden Cemel Vak’ası ve Sıffîn Savaşı izahı müşkil meselelerin ilk tohumlarını ortaya atmıştır. Zira vakalarda öldüren de öldürülen de Müslüman’dır. İslam’da büyük günah (Mürtekib-i kebire) olarak adlandırılan katl işlenmiştir ve olaylara adı karışan Müslümanlar’ın imanî açıdan durumu tartışılmaya başlanmıştır. Haliyle, “imanın tarifi ve sınırı ne olmalıdır? Sonra katl gibi bir fiili işleyen insan bu fi’li işlerken hür bir iradeye sahip midir, yoksa kader-i İlâhînin mecburî bir tatbikçisi midir? 137 Şüphesiz bu tartışmalar ilk fikrî cereyanların “kader” konusu etrafında şekillenmesine kapı açmış, insanın iradeye sahip olup olmadığı “kaza-kader” anlayışları çerçevesindeki ihtilaflarla itikadî mezheplerin ortaya çıkışına yol açmıştır. 138 İ nsan hür bir iradeye sahip midir? Fillerinde tercih hakkı var mıdır? Allah’ın iradesi ile kulun iradesi arasında nasıl bir ilişki mevcuttur? Kul, Allah’ın takdir ettiği ş eyleri mi yapmaktadır, yoksa tercihlerinde tamamen özgür olduğu için sorumluluk altında mıdır? Mevlâna, insanın seçme hürriyetine sahip hür bir iradeye sahip olduğuna inanır. - Dünyada bu medh ü sena, (aferin, ne güzel) gibi takdîr ve ihsanlar, ihtiyardandır ve agâhlığın muhafazasındandır.” 139 İ nsana güzel davranışlarından dolayı iltifat edip, medh ü senada bulunanlar, bu isnadlarıyla ondaki ihtiyarın varlığını tasdîk ederler. 140 Bu beyitte geçen “ihtiyar” 137 Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, s. 21 138 Yeprem, İrade Hürriyeti ve İmam Maturîdî, s. 155 139 Mevlâna, Mesnevî, c. 3, b. 3295 35 kelimesi ve agâhlığın muhafazası ile ilgili Ahmet Avni Konuk, şu yorumu yapmaktadır: “İhtiyâr iki emirden birini beğenip icrâ etmek demektir. “Bir kimse medh olunursa, fenâyı bırakıp iyi fiili ihtiyar ettiği içindir ve “aferin”, “şu işi ne güzel yaptın!” demek dahi ihtiyarını ve iradesini iyi kullananlar hakkında vaki’ olur. Zirâ bu medhe ve âferîne şâyân olan kimsede iyiye ve fenâya karşı vukufunu muhafaza etmek hassası vardır; ve bu vukûf sebebiyle iradesini ve ihtiyarını iyi kullanır.” “Hıfaz”, mufâale babının ikinci masdarı olup muhafaza manasındadır.” 141 Kendi hür iradesini kullanarak iyi işler yapan insanın yaptığı kötülüklerden dolayı pişmanlık duyması da aşağıdaki beyitte olduğu gibi iradesi sayesindedir: - Yaptığın kötülüklerden ötürü duyduğun pişmanlık da ihtiyarına delalet eder. Demek ki kendi ihtiyarınla pişman oldun, doğru yolu buldun. 142 Mevlâna, halkın ihtiyarı (iradesi) olduğunu kanıtlamak ve (Cebrî, seçme hakkından mahrum) bir iradenin imkân dışı olduğunu ispatlamak kıyaslamalar yaparak çeşitli örnekler verdiği bir gazelinde iddiasına deliller getirir. Şimdi bu örneklere göz atalım: - Bir hırsız polise, “Ey padişah, o şey ki ben yaptım, o hükm-i ilâhîdir” dedi. Polis de, “Ey benim iki parlak gözüm (seni yakalamakla) benim de yaptığım iş Hakk’ın hükmüdür.” dedi. - Eğer bir dükkândan birisi “Bu Hâlık’ın hükmündendir” diyerek bir turp çalsa, ey kerîh, “bu da Hakk’ın hükmüdür; tekrar buraya koy” deyip başına iki üç yumruk vurursun. - Ey fudûl (boşboğaz), bir tere hakkında bu özür bile bakkalın indinde makbul değildir. - Sen nasıl oluyor da böyle bir özre itimâd ederek ejderhanın (kahr-ı ilâhînin) etrafında dönüp duruyorsun? - Ey selîm na-nebîl (ahmak, cahil ve akılsız)! Bu özürden dolayı kanını da, malını da, karını da sebîl (vakf) ettin. 143 140 Mevlevî, Mesnevî Şerhi, c. 11, s. 862 141 Konuk, Mesnevî Şerhi, c. 6, s. 238 142 Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 3025 143 Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.3058-3064 36 Mevlâna kendi yaptığı (kabahat sayılacak) eylemi Allah’ın takdîrine bağlayan kişiyi ahmak, cahil, malını, kanını ve karısını yağmaya verecek kadar bön ve (zihnî açıdan) pasif, her türlü tecâvüze karşı savunmasız, zavallı bir kişi olarak görmektedir. Öyle ki, bu anlayış karşısında, insandaki arzu ve heveslere, yaptığı kötülüklere böylesine kolay bir mazeret olabiliyorsa, mümkünse böyle bir çözüm “bana göster ben de ikna olayım” diyecek kadar şaşkındır. - O halde, birisi senin bıyığını koparır, özür getirir, kendini muztar (yapmaya mecbur) yapar, - Eğer Hakk’ın hükmü sana özür olabiliyorsa, öyleyse öğren de bana da fetva ver, - Benim için yüz şehvet ve arzu vardır, Benim elim heybet (Allah’ın gazabı) korkusundan bağlanmıştır, - Kerem kıl, bu özrü bana talim et (öğret) de, elimden ve ayağımdan düğümü aç, - “Bir ihtiyarım ve endişem (düşüncem) vardır” diye bir sanatı seçmişsin, - Yoksa ey kethüda (ev sahibi) , o sanatlar arasında nasıl o sanatı seçmişsin? 144 Yâni, “eğer ihtiyarın yok ise, ey aile reîsi olan Cebrî, te’mîn-i mâişet hususunda o san’atı nasıl seçtin? Zira birçok mütenevvi’ san’atların arasından birini seçmek, mutlaka bir iradeye ve isteğe mevkûftur. İradesi olmayan bir kimsede seçmek ve intihâb etmek hassası da olmaz.” 145 Mevlâna, yaptıklarından kendini sorumlu tutmayan kişinin, suçu zamana atmak, ilahî takdîre bağlamak gibi zafiyetler gösterdiğinden hareketle, iki yüzlü tavır sergilediğini açıklar. - Ne zaman ki nefis ve hevanın nöbeti gelir, sana yirmi adamlık ihtiyar gelir, - Vakta ki, dost senden bir habbe (ufak, tane) fayda götürür, senin canında niza’ (kavga) ihtiyarı açılır 146 Sende var olan (nefis ve hevadan gelen) hislerin galeyâna gelip, arzu ve şehvetin kabarınca, neredeyse yirmi adamın iradesi oluşur, büyük bir istek duyarsın. Ama bir 144 Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.3065-3070 145 Konuk, Mesnevî Şerhi, c. 10, s. 300 146 Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.3071-3072 37 dostun sana ufak bir zarar verdiğinde hemen kavga etme oluşur. Bu da sendeki iradeye işarettir. İ nsanın bir iradeye sahip ve malik olduğunu göstermek amacıyla Mevlâna “Hırsız ile Gece Bekçisi” 147 “hırsız ve bağ sahibi” 148 , “Arslan ve diğer hayvanlar” 149 , “Eşek ile tilki” 150 ve “Tevekkül: Bir Arap ile karısının hikâyesi” 151 gibi başka örnekler de verir. Bunlara ileriki bölümlerde yer vereceğiz. Bir başka beyitte iradenin varlığı ve mecburiyet arasındaki farkı dile getiren Mevlâna, marazî ve sıhhatli durum arasındaki ayrıma dikkat çekiyor: - Ey gönül, bir misal getir de, cebrin ihtiyardan farkını bilesin, - El vardır irtiâşdan (titreme hastalığından) titrer; ve bir el vardır ki onu sen titretirsin - Her iki titremeyi Hakk’ın mahlûku bil; fakat bu ona kıyas edilemez. - Bundan dolayı pişmansın ki, o eli sen titrettin; mürtaîşi (titreme hastalığına yakalanmış kişiyi) sen ne vakit pişman gördün? 152 Mevlâna, insanın sorumluluk sahibi olmasından hareketle, bu özelliğinin ondaki iradenin varlığına delil oluşturduğunu düşünmektedir. İnsanın sorumluluk sahibi (olmadığına) dair yapılan ilk savunmanın şeytana ait olduğunu ifade eden Mevlâna, Hz. Âdem ile şeytanın bu konudaki tavrını mercek altına alır. Şeytan isyanı için “sen beni azdırdın” 153 diyerek sorumluluğu Allah’a yüklerken, Hz. Adem “Rabbimiz! Biz nefsimize zulmettik” 154 diyerek işlediği suçun sorumluluğunu üstlenmiş, bir iradeye sahip olduğunu ve sorumluluğun kendisine ait olduğunu 147 Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.3058-3076 148 Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.3077-3086 149 Mevlâna, Mesnevî, c. I, b. 901-1391 150 Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.2326- 2877 151 Mevlâna, Mesnevî, c. I, b.2252-2932 152 Mevlâna, Mesnevî, c. I, b.: 1487-1500 “İlletli olmakla sağlam olmak arasındaki farka burada dikkat çekilmektedir. Aynı hareket insanda oluşan illetli bir durumda mecburiyet hali arz ederken, diğer taraftan insan iradesine delili olmaktadır. Aynı şekilde hastalıklı bir insanın kahve içerken fincanı titretmesi onu masum kılarken kendi isteğiyle fincanı titretmesi onun özgür bir iradeye sahip olduğunu göstermektedir.” Mevlevî, a.g.e., c. 3, s. 770 153 Hicr 15/39 154 A’raf 7/23 38 kabullenerek affedilmeyi hak etmiştir. 155 Mevlâna, Hz. Âdem’in daha önce zikrettiğimiz A’raf Suresi’ndeki “Ey bizim Rabbimiz! Biz Havva ile beraber nefislerimize zulmettik ve bize merhamet eylemezsen, biz elbette ziyana uğrayanlardan olacağız” şeklindeki itirafını, şeytanın benliğine uyup hilekârlığa başvurmasının karşısına koyarak dürüst ve ahlâkî olarak değerlendirmektedir. O’na göre Hz. Âdem işlediği suç karşısında ne bahane üretmeye girişmiş, ne benliğine esir düşmüş, ne de Hakk’ı kandırmaya çalışmıştır. Buna karşın İblis benliğe kapılmış, Allah ile bahse girişmiş, güzel, şerefli bir melek iken, çirkinleşmesinin müsebbibi olarak Allah’ı görmekle yaptığı isyanın sorumluluğunu Allah’a yüklemiştir ve insanın sorumluluklarını yok sayıp tüm mesuliyeti Allah’a atfetmeyi de ancak İblis’in soyundan gelen kişilere hasretmiş ve bu tavrı ilâhî uyarının “Sana bir kötülük isabet ederse, bu senin nefsindendir” 156 ayetinin inkârı olarak değerlendirmiştir. “İkrah” iradenin zıddıdır ve bu kelime ile baskı altında olmayı, zorlanmayı kasteden Mevlâna, şu soruyu sormaktadır: İşlediğin günahlar için, “Ben buna mecburum” diyorsun. Oysa ki, bile isteye, gönül rızasıyla isyan ve günahlara öyle bir dalmışsın ki, seni kimse o zevkten ayıramaz. Bu nasıl zorlamadır? Madem bu iş zorla olmaktadır, o halde nasıl bu kadar hoşluk içinde, eteklerini toplayarak, ş evkle nasıl koşuyorsun günah işlemeye? 157 Ve beytin devamında Mevlâna, asıl soruyu sorar: - Ne zaman bir kimse böyle der ki, o mükrehdir? Nasıl cenk eder bir kimse ki, o yolsuzdur? 158 155 Mevlâna, Mesnevî, c. 4, b.1388-1395 “-Ey Rûşen-cebîn (alnı açık - olduğu gibi görünmek isteyen kişi), babadan öğren; bundan önce “Rabbenâ zâlemnâ” dedi, -Ne bahane üretti, ne tezvir yaptı, ne mekr ve hîle bayrağını kaldırdı, -O İblis de bahse başladı ki, “Benzim kırmızı idi, sen sararttın” dedi, -Renk senin rengindir, benim boyacım sensin; kabahatimin, afetimin ve dağımın sebebi sensin, -Âgâh ol, “Rabbi bimâ ağveytenî” ayetini oku; ta ki cebrî olmayasın ve eğriye teveccüh etmeyesin, -Ne vakte kadar cebir ağacına sıçrarsın, ihtiyârını bir tarafa koyarsın? -O İblîs ve onun zürriyeti gibi Hudâ ile cenkte ve goft u gûdasın -İkrâh nasıl olur? Bu kadar hoşluk ile sen isyânda etek çekici olursun. -Mükrehlik içinde kimse öyle hoş olur mu ki, günahkârlığa öyle raksân olarak gitsin? 156 Nisa 4/79 157 Beyitle ilgili şerh ve tercümeler için bkz.: Konuk, Mesnevî Şerhi, c. 7, s. 399-401, Can, Mesnevî Download 1.24 Mb. Do'stlaringiz bilan baham: |
Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling
ma'muriyatiga murojaat qiling