T. C. Erciyes üNİversitesi sosyal b


Download 1.24 Mb.
Pdf ko'rish
bet30/66
Sana23.04.2023
Hajmi1.24 Mb.
#1385861
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   66
Bog'liq
2ш3 сипат сабуни

2- İNSANIN İRADEYE SAHİP VE MALİK OLMASI
Hz. Peygamber sonrası ilk dönem Müslümanları arasında ashâb-ı kirâmın 
ekseriyetinin hayatta olması, herhangi bir ihtilafın çıkmasına mani oluyordu. 
Akideler saf, bilgiler taze, örnekler canlıydı. Halife seçimi ilk ihtilâflara neden 
olmuş ise de, Hulefa-i Raşidîn’in varlığı konunun (Şia’nın sonraki iddialarını 
saymazsak) çözümünü sağlamıştır. Ne ki, üçüncü halife Hz. Osman’ın (r.a.) şehit 
edilmesi (h. 35/m.656) ve ardından zuhur eden Cemel Vak’ası ve Sıffîn Savaşı 
izahı müşkil meselelerin ilk tohumlarını ortaya atmıştır. Zira vakalarda öldüren de 
öldürülen de Müslüman’dır. İslam’da büyük günah (Mürtekib-i kebire) olarak 
adlandırılan katl işlenmiştir ve olaylara adı karışan Müslümanlar’ın imanî açıdan 
durumu tartışılmaya başlanmıştır. Haliyle, “imanın tarifi ve sınırı ne olmalıdır? 
Sonra katl gibi bir fiili işleyen insan bu fi’li işlerken hür bir iradeye sahip midir, 
yoksa kader-i İlâhînin mecburî bir tatbikçisi midir?
137
Şüphesiz bu tartışmalar ilk 
fikrî cereyanların “kader” konusu etrafında şekillenmesine kapı açmış, insanın 
iradeye sahip olup olmadığı “kaza-kader” anlayışları çerçevesindeki ihtilaflarla 
itikadî mezheplerin ortaya çıkışına yol açmıştır.
138
İ
nsan hür bir iradeye sahip midir? Fillerinde tercih hakkı var mıdır? Allah’ın 
iradesi ile kulun iradesi arasında nasıl bir ilişki mevcuttur? Kul, Allah’ın takdir ettiği 
ş
eyleri mi yapmaktadır, yoksa tercihlerinde tamamen özgür olduğu için sorumluluk 
altında mıdır?
Mevlâna, insanın seçme hürriyetine sahip hür bir iradeye sahip olduğuna 
inanır.
- Dünyada bu medh ü sena, (aferin, ne güzel) gibi takdîr ve ihsanlar, 
ihtiyardandır ve agâhlığın muhafazasındandır.”
139
İ
nsana güzel davranışlarından dolayı iltifat edip, medh ü senada bulunanlar, bu 
isnadlarıyla ondaki ihtiyarın varlığını tasdîk ederler.
140
Bu beyitte geçen “ihtiyar” 
137
Bekir TopaloğluKelam İlmi, s. 21
138
Yeprem, İrade Hürriyeti ve İmam Maturîdî, s. 155
139
Mevlâna, Mesnevî, c. 3, b. 3295 


35 
kelimesi ve agâhlığın muhafazası ile ilgili Ahmet Avni Konuk, şu yorumu 
yapmaktadır: “İhtiyâr iki emirden birini beğenip icrâ etmek demektir. “Bir kimse 
medh olunursa, fenâyı bırakıp iyi fiili ihtiyar ettiği içindir ve “aferin”, “şu işi ne 
güzel yaptın!” demek dahi ihtiyarını ve iradesini iyi kullananlar hakkında vaki’ olur. 
Zirâ bu medhe ve âferîne şâyân olan kimsede iyiye ve fenâya karşı vukufunu 
muhafaza etmek hassası vardır; ve bu vukûf sebebiyle iradesini ve ihtiyarını iyi 
kullanır.” “Hıfaz”, mufâale babının ikinci masdarı olup muhafaza manasındadır.”
141
Kendi hür iradesini kullanarak iyi işler yapan insanın yaptığı kötülüklerden 
dolayı pişmanlık duyması da aşağıdaki beyitte olduğu gibi iradesi sayesindedir:
- Yaptığın kötülüklerden ötürü duyduğun pişmanlık da ihtiyarına delalet eder. 
Demek ki kendi ihtiyarınla pişman oldun, doğru yolu buldun.
142
Mevlâna, halkın ihtiyarı (iradesi) olduğunu kanıtlamak ve (Cebrî, seçme hakkından 
mahrum) bir iradenin imkân dışı olduğunu ispatlamak kıyaslamalar yaparak çeşitli 
örnekler verdiği bir gazelinde iddiasına deliller getirir. Şimdi bu örneklere göz 
atalım:
- Bir hırsız polise, “Ey padişah, o şey ki ben yaptım, o hükm-i ilâhîdir” dedi. 
Polis de, “Ey benim iki parlak gözüm (seni yakalamakla) benim de yaptığım 
iş Hakk’ın hükmüdür.” dedi.
- Eğer bir dükkândan birisi “Bu Hâlık’ın hükmündendir” diyerek bir turp 
çalsa, ey kerîh, “bu da Hakk’ın hükmüdür; tekrar buraya koy” deyip başına 
iki üç yumruk vurursun. 
- Ey fudûl (boşboğaz), bir tere hakkında bu özür bile bakkalın indinde makbul 
değildir. 
- Sen nasıl oluyor da böyle bir özre itimâd ederek ejderhanın (kahr-ı ilâhînin) 
etrafında dönüp duruyorsun? 
- Ey selîm na-nebîl (ahmak, cahil ve akılsız)! Bu özürden dolayı kanını da, 
malını da, karını da sebîl (vakf) ettin.
143
140
Mevlevî, Mesnevî Şerhi, c. 11, s. 862
141
Konuk, Mesnevî Şerhi, c. 6, s. 238 
142
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.: 3025 
143
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.3058-3064 


36 
Mevlâna kendi yaptığı (kabahat sayılacak) eylemi Allah’ın takdîrine bağlayan kişiyi 
ahmak, cahil, malını, kanını ve karısını yağmaya verecek kadar bön ve (zihnî 
açıdan) pasif, her türlü tecâvüze karşı savunmasız, zavallı bir kişi olarak 
görmektedir. Öyle ki, bu anlayış karşısında, insandaki arzu ve heveslere, yaptığı 
kötülüklere böylesine kolay bir mazeret olabiliyorsa, mümkünse böyle bir çözüm 
“bana göster ben de ikna olayım” diyecek kadar şaşkındır.
- O halde, birisi senin bıyığını koparır, özür getirir, kendini muztar (yapmaya 
mecbur) yapar, 
- Eğer Hakk’ın hükmü sana özür olabiliyorsa, öyleyse öğren de bana da fetva 
ver, 
- Benim için yüz şehvet ve arzu vardır, Benim elim heybet (Allah’ın gazabı) 
korkusundan bağlanmıştır, 
- Kerem kıl, bu özrü bana talim et (öğret) de, elimden ve ayağımdan düğümü 
aç, 
- “Bir ihtiyarım ve endişem (düşüncem) vardır” diye bir sanatı seçmişsin, 
- Yoksa ey kethüda (ev sahibi) , o sanatlar arasında nasıl o sanatı seçmişsin?
144
Yâni, “eğer ihtiyarın yok ise, ey aile reîsi olan Cebrî, te’mîn-i mâişet hususunda o 
san’atı nasıl seçtin? Zira birçok mütenevvi’ san’atların arasından birini seçmek, 
mutlaka bir iradeye ve isteğe mevkûftur. İradesi olmayan bir kimsede seçmek ve 
intihâb etmek hassası da olmaz.”
145
Mevlâna, yaptıklarından kendini sorumlu 
tutmayan kişinin, suçu zamana atmak, ilahî takdîre bağlamak gibi zafiyetler 
gösterdiğinden hareketle, iki yüzlü tavır sergilediğini açıklar.
- Ne zaman ki nefis ve hevanın nöbeti gelir, sana yirmi adamlık ihtiyar gelir, 
- Vakta ki, dost senden bir habbe (ufak, tane) fayda götürür, senin canında 
niza’ (kavga) ihtiyarı açılır
146
Sende var olan (nefis ve hevadan gelen) hislerin galeyâna gelip, arzu ve şehvetin 
kabarınca, neredeyse yirmi adamın iradesi oluşur, büyük bir istek duyarsın. Ama bir 
144
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.3065-3070 
145
Konuk, Mesnevî Şerhi, c. 10, s. 300 
146
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.3071-3072 


37 
dostun sana ufak bir zarar verdiğinde hemen kavga etme oluşur. Bu da sendeki 
iradeye işarettir.
İ
nsanın bir iradeye sahip ve malik olduğunu göstermek amacıyla Mevlâna 
“Hırsız ile Gece Bekçisi”
147
“hırsız ve bağ sahibi”
148
, “Arslan ve diğer 
hayvanlar”
149
, “Eşek ile tilki”
150
ve “Tevekkül: Bir Arap ile karısının hikâyesi”
151
gibi başka örnekler de verir. Bunlara ileriki bölümlerde yer vereceğiz. 
Bir başka beyitte iradenin varlığı ve mecburiyet arasındaki farkı dile getiren 
Mevlâna, marazî ve sıhhatli durum arasındaki ayrıma dikkat çekiyor:
- Ey gönül, bir misal getir de, cebrin ihtiyardan farkını bilesin,
- El vardır irtiâşdan
(titreme hastalığından) titrer; ve bir el vardır ki onu sen 
titretirsin 
- Her iki titremeyi Hakk’ın mahlûku bil; fakat bu ona kıyas edilemez. 
- Bundan dolayı pişmansın ki, o eli sen titrettin; mürtaîşi (titreme hastalığına 
yakalanmış kişiyi) sen ne vakit pişman gördün?
152
Mevlâna, insanın sorumluluk sahibi olmasından hareketle, bu özelliğinin 
ondaki iradenin varlığına delil oluşturduğunu düşünmektedir. İnsanın sorumluluk 
sahibi (olmadığına) dair yapılan ilk savunmanın şeytana ait olduğunu ifade eden 
Mevlâna, Hz. Âdem ile şeytanın bu konudaki tavrını mercek altına alır. Şeytan 
isyanı için “sen beni azdırdın”
153
diyerek sorumluluğu Allah’a yüklerken, Hz. Adem 
“Rabbimiz! Biz nefsimize zulmettik”
154
diyerek işlediği suçun sorumluluğunu 
üstlenmiş, bir iradeye sahip olduğunu ve sorumluluğun kendisine ait olduğunu 
147
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.3058-3076 
148
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.3077-3086 
149
Mevlâna, Mesnevî, c. I, b. 901-1391 
150
Mevlâna, Mesnevî, c. 5, b.2326- 2877 
151
Mevlâna, Mesnevî, c. I, b.2252-2932 
152
Mevlâna, Mesnevî, c. I, b.: 1487-1500
“İlletli olmakla sağlam olmak arasındaki farka burada dikkat çekilmektedir. Aynı hareket insanda 
oluşan illetli bir durumda mecburiyet hali arz ederken, diğer taraftan insan iradesine delili olmaktadır. 
Aynı şekilde hastalıklı bir insanın kahve içerken fincanı titretmesi onu masum kılarken kendi 
isteğiyle fincanı titretmesi onun özgür bir iradeye sahip olduğunu göstermektedir.” Mevlevî, a.g.e., c. 
3, s. 770
153
Hicr 15/39 
154
A’raf 7/23 


38 
kabullenerek affedilmeyi hak etmiştir.
155
Mevlâna, Hz. Âdem’in daha önce 
zikrettiğimiz A’raf Suresi’ndeki “Ey bizim Rabbimiz! Biz Havva ile beraber 
nefislerimize zulmettik ve bize merhamet eylemezsen, biz elbette ziyana 
uğrayanlardan olacağız” şeklindeki itirafını, şeytanın benliğine uyup hilekârlığa 
başvurmasının karşısına koyarak dürüst ve ahlâkî olarak değerlendirmektedir. O’na 
göre Hz. Âdem işlediği suç karşısında ne bahane üretmeye girişmiş, ne benliğine 
esir düşmüş, ne de Hakk’ı kandırmaya çalışmıştır. Buna karşın İblis benliğe 
kapılmış, Allah ile bahse girişmiş, güzel, şerefli bir melek iken, çirkinleşmesinin 
müsebbibi olarak Allah’ı görmekle yaptığı isyanın sorumluluğunu Allah’a 
yüklemiştir ve insanın sorumluluklarını yok sayıp tüm mesuliyeti Allah’a atfetmeyi 
de ancak İblis’in soyundan gelen kişilere hasretmiş ve bu tavrı ilâhî uyarının “Sana 
bir kötülük isabet ederse, bu senin nefsindendir”
156
ayetinin inkârı olarak 
değerlendirmiştir. “İkrah” iradenin zıddıdır ve bu kelime ile baskı altında olmayı, 
zorlanmayı kasteden Mevlâna, şu soruyu sormaktadır: İşlediğin günahlar için, “Ben 
buna mecburum” diyorsun. Oysa ki, bile isteye, gönül rızasıyla isyan ve günahlara 
öyle bir dalmışsın ki, seni kimse o zevkten ayıramaz. Bu nasıl zorlamadır? Madem 
bu iş zorla olmaktadır, o halde nasıl bu kadar hoşluk içinde, eteklerini toplayarak, 
ş
evkle nasıl koşuyorsun günah işlemeye?
157
Ve beytin devamında Mevlâna, asıl 
soruyu sorar:
- Ne zaman bir kimse böyle der ki, o mükrehdir? Nasıl cenk eder bir kimse ki, 
o yolsuzdur?
158
155
Mevlâna, Mesnevî, c. 4, b.1388-1395
“-Ey Rûşen-cebîn (alnı açık - olduğu gibi görünmek isteyen kişi), babadan öğren; bundan önce 
“Rabbenâ zâlemnâ” dedi,
-Ne bahane üretti, ne tezvir yaptı, ne mekr ve hîle bayrağını kaldırdı,
-O İblis de bahse başladı ki, “Benzim kırmızı idi, sen sararttın” dedi, 
-Renk senin rengindir, benim boyacım sensin; kabahatimin, afetimin ve dağımın sebebi sensin, 
-Âgâh ol, “Rabbi bimâ ağveytenî” ayetini oku; ta ki cebrî olmayasın ve eğriye teveccüh etmeyesin, 
-Ne vakte kadar cebir ağacına sıçrarsın, ihtiyârını bir tarafa koyarsın? 
-O İblîs ve onun zürriyeti gibi Hudâ ile cenkte ve goft u gûdasın
-İkrâh nasıl olur? Bu kadar hoşluk ile sen isyânda etek çekici olursun.
-Mükrehlik içinde kimse öyle hoş olur mu ki, günahkârlığa öyle raksân olarak gitsin? 
156
Nisa 4/79 
157
Beyitle ilgili şerh ve tercümeler için bkz.: Konuk, Mesnevî Şerhi, c. 7, s. 399-401, Can, Mesnevî 

Download 1.24 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   66




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling