Hazirlayanlar


Download 3.23 Mb.
Pdf ko'rish
bet5/42
Sana17.10.2017
Hajmi3.23 Mb.
#18083
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   42

Nüzhet KANDEMİR

Sayın başkan, önce bugün sevgili okul arkadaşım, sınıf arkadaşım ve 

meslektaşımla aynı kürsüyü bir kez daha paylaşmaktan duyduğum mutlu-

luğu ifadeyle sözlerime başlayım. Sayın Valim, Sayın Rektörüm, Saygıde-

ğer Patrik Hazretleri ve değerli katılımcılar.

Çok yönlü siyasi propagandanın ve sözde soykırım iddialarının her yıl 

olduğu gibi bu defa daha da yoğunlaştığı nisan ayı içinde birlikte dostça 

yaşamaya yönelik bu anlamlı bilimsel sempozyumun düzenlenmesine ön 

ayak olan Sayın rektörüm ve üniversite yönetimini içtenlikle kutluyorum. 

Bu sempozyumda ayrıntılarıyla dile getirilmeye başlanan ve getirilecek 

olan değerli görüşlerin ve önerilerin bugün ülkemizi yakından ilgilendiren 

ve karşı karşıya bulunduğumuz çok önemli sorunların başında gelen terör 

sorunuyla da yakından bağlantılı olan bir konuda ulusal tutum ve politi-

kamıza büyük ölçüde katkıda bulunacağına olan umudumu vurgulamak 

istiyorum. 

1960’lı yıllardan başlamak üzere günümüze kadar uzanan süreçte yeni 

şekil ve boyutlar kazanarak etki alanını yaygınlaştıran ve benim şahsen 


lxii

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

çok değerli çalışma arkadaşlarım dâhil pek çok masum insanın hayatına 

mal olan terör olgusu uluslararası toplumun yabancısı olduğu bir kavram 

değildir. Gerçek dışı iddia ve iftiralarını dünya kamuoyuna duyurup be-

nimsetebilmek için zaman zaman terör silahını kullananlar karşısında ken-

dilerine zararı dokunmadıkça suskun kalan üçüncü ülkeler aynı terör onları 

vurmaya başladığında uyanıp feryat eder olmuşlardır. Başlangıçta değişik 

aşırı ideolojilerin bir yaptırım aracı olarak kullanılan terör zaman içinde 

etnik ya da milliyetçi bir görünüme bürünmüş ve dünyanın değişik yerle-

rinde etkinliğini giderek artırmıştır. 

Tarihe  şöyle bir göz attığımızda Ermenilerin Selçuklulardan başla-

yarak Osmanlı yönetimi altında asırlar boyu Türklerle içice ve çoğu kez 

Türklerden çok daha müreffeh bir yaşam sürdürdükleri açıkça görülür. Bu-

rada aklıma gelen bir hususu belirteceğim ama Sayın patrikten önce özür 

diliyorum. Çünkü çok dikkatle dinlediğim konuşmasında artık nostaljiyi 

bırakalım demişlerdi. Ama bu nostaljiyi bırakmak benim için o kadar ko-

lay değil. Zira bir örnek olarak veriyorum. Ailemizin birer ferdi olarak 

gördüğümüz benim büyükbabamın diş doktoru Haçik Zangoçyan ve muh-

terem eşi ki çat kapı gece gündüz girerdi. Hatta Beşiktaş-Sirkeci tramvay-

ları gece geç vakit çalışmaz, müftülat? olur diye yere bir yatak sererdik. 

Bizlerle beraber yatar, yemek yer, yaşardı. Onun bir de yardımcısı Artim 

Bey’i bu vesileyle saygı ve özlemle anmak istiyorum. Gerçekten kendileri 

bizim ailemizin bir ferdiydi ve biz onu o şekilde kabul ederdik. Aramızda 

en ufak bir uyuşmazlık, saygısızlık, karşılıklı bir görüş alış-verişi de yıllar 

boyu cerayan etmemiştir. 

Ermenilere yönelik dış etkilerin hız kazandığı 1800’lü yılların ikinci 

yarısında başlayan ve 1900’lü yılların başlarında dış güçlerin yoğun biçim-

de sürdürdüğü kışkırtmalar ile doruğa ulaşan olumsuz tutum ve davranışlar 

sonucunda Türklerle-Ermenilerin aralarının giderek açılmaya başladığı gö-

rülmektedir. Özellikle 1878 Berlin Anlaşması ki Mehmet Hoca’mda atıfta 

bulundular, imza ve kabulünü izleyen yıllarda, anlaşmanın Ermeni halkını 

Kürtlerden ve Çerkezlerden korumak üzere Ermenilerin yaşadığı bölgeler-

de reform yapılması hükmünü içeren 61. Maddesi çerçevesinde dış güçle-

rin doğrudan devreye girmeleri sonucunda bir taraftan bu devletlerin diğer 

taraftan onların himayesinde oluşan Ermeni komitelerinin kışkırtmalarıyla 

ilişkiler giderek yozlaşmaya başlamıştır, benim kanaatim. 

Kurtuluş Savaşı sonrasında imzalanan Lozan Antlaşması’nda Ermeni 

Meselesi diye bir konu yer almamıştır. Lozan öncesi değişik anlaşmalarla 


lxiii

AÇILIŞ ve PROTOKOL KONUŞMALARI

Türk-Ermeni sınırı saptanmış ve 1950’li yıllara kadar Ermeni diaspora-

sının soykırım iddiaları ve toprak talepleri gündeme gelmemiştir. Ancak 

Kıbrıs’ta ortaya çıkan sorunlarla beraber Ermeni diasporası yeniden tah-

riklerine başlamış, soykırım iddiaları ve ASALA terör örgütünün cina-

yetleri 60’lı ve 70’li yıllara damgasını vurmuştur. Sovyetler Birliği’nin 

dağılmasının ardından Ermenistan’ın bağımsız bir cumhuriyet olarak ku-

rulmasını izleyen yıllarda diasporanın bir süre taktik davranış arayışına 

girmesi sonucu Ermenistan’ın Türkiye’yle diplomatik ilişkileri geliştirme 

talepleriyle bir yumuşama sürecinin başlamakta olduğu izlenimi yaratılmış 

ise de bu süreç ne yazık ki başarılı olamamıştır. 

Türkiye’yle Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin olumlu bir aşamaya 

girmesinin ardından Ermeni diasporası siyasi faaliyetlerini çok daha ge-

niş bir alana yayma eğilimine girmiştir. Diaspora, hukuki açıdan iddia-

larının herhangi bir temele dayanmadığının bilincindedir. Diğer taraftan 

bu iddiaların tarihi gerçeklere ters düştüğünü de bildiğinden iddialarının 

inandırıcılığına gölge düşüreceği endişesiyle ortak tarih araştırmalarına da 

yanaşmamakta ve bundan böyle de pek yanaşacağa benzememektedir. Bu 

durumda elinde yegâne seçenek olan siyasi propaganda faaliyetlerini görü-

nen gelecekte daha da yoğunlaştırarak sürdürmesi beklenebilir. Ayrıca şu 

hususu da gerek Türkiye gerek Türkiye dışındaki herkesin iyice kavrayıp 

benimsemesi gerekir ki Türkiye’nin herhangi bir topluluğa ve bu bağlamda 

Avrupa Birliği’ne üyelik konusundaki arzu ve gayretleri, ulusal davaların-

da ortaya konan gerçek dışı iddia ve iftiraları kabul edebileceği anlamına 

gelmez. Bu beklenti içinde olanların ne kadar büyük bir yanılgıya düştük-

lerini göreceklerini burada ifade etmek kanaatimce dostluk duygularıyla 

hareket edenler için bir borçtur. Uluslararası düzeyde saygınlık ve inan-

dırıcılığa sahip olmak medeniyet iddiasında bulunan ülkelerin karşılıklı 

hak ve hukuka saygı göstermelerini kaçınılmaz bir şart kılmaktadır. Bu 

sempozyumun iyi niyet ve dostluğun değerini ortaya koymak ve mevcut 

sorunları bu hava içinde çözüme kavuşturabilmek hususunda güzel bir fır-

sat oluşturması dileğiyle beni dinlediğiniz için hepinize sevgi ve saygılar 

sunuyorum.



lxiv

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER



lxv

DEĞERLENDİRME

DEĞERLENDİRME

BİLAL ŞİMŞİR

Ben her üç konuşmacıya da bu aydınlatıcı bildirileri için teşekkürlerimi 

sunuyorum. Eğer tertip komitesinin bir itirazı yoksa programda bir aksama 

yaratmayacaksa, hocalara beşer dakika daha isterlerse konuşma tanımak 

istiyorum. Çünkü not aldım. Peki, öyleyse ben de iki ekleme yapmak isti-

yorum. Sayın Patrik Mutafyan’ın konuşmasını ben de dikkatle dinledim. 

Katılıyorum değerli fi kirlerine, fakat eklemeler yapmak istiyorum. Erme-

nistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi, normale dönmesi bi-

zim de arzumuz. Ben, Sovyetler Birliği dağılırken, Yugoslavya dağılırken, 

o bölgelerden sorumlu genel müdürdüm ve Ermenistan’ı ilk tanıyan dev-

letlerden biri biz olduk. Yani öteki devletlerden ayırmadık. Ermenistan’ı 

bizim genel müdürlüğümüz Ermenistan’ı bağımsız devlet olarak tanıyalım 

diye savunmuş olan bir genel müdürlüktü. Hükümet de bunu kabul etti. 

Sonra bizim politikamızda Atatürk’ten gelen bir uygulama var, dış politika 

uygulamasında. Bir devletle ilişki kurarken Atatürk, önce o devletle masa-

ya oturuyor, bir dostluk anlaşması ve dostluk protokolü imzalıyor, ondan 

sonra elçilik, konsolosluk ve saire açıyor ve ilişkileri geliştiriyor. Şimdi, bu 

70 yıl sonra Sovyetler Birliği’nden onbeş devletle oldu, Yugoslavya’dan 

altı devletle oldu. Aynı politikayı uyguladık biz. Meselâ Azerbaycan’la 


lxvi

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

dostluk anlaşmasını ben imzaladım ve diplomatik ilişkiler başlatma anlaş-

ması. Ermenistan’la bunu yapamadık. Biliyorsunuz ama burada bilmeyen-

lere söylüyorum. Ermenistan onbeş cumhuriyet içinde en ilginç cumhuri-

yet olarak tarih sahnesine çıktı, önce bir bağımsızlık deklarasyonu yayın-

ladı. Bu bağımsızlık deklarasyonu da, 1991 senesinde sanıyorum, uzun bir 

metindir. Bu bağımsızlık deklerasyonunda, Batı Ermenistan hedefi mizdir 

diyor. Batı Ermenistan dediği yer, Doğu Anadolu’dur. İkincisi, soykırımı 

Türklere tanıtmak hedefi mizdir diyor. Şimdi, aradan dört küsur yıl geçti. 

Ermenistan Cumhuriyeti yeni anayasasını yaptı. Bu ilkeler, yani bağımsız-

lık deklerasyonundaki ilkeler, Ermenistan Cumhuriyeti’nin anayasası ilke-

si olarak girdi dibacesinde. Şimdi, bir Ermeni dostumuza, Ermenistan’dan 

gelen ve Ankara’da ASAM’da bizimle konuşma yapan bir Ermeni dostu-

ma bunu sordum, dedi ki: Neden böyle bir anayasa yaptınız? Biz ilk defa 

bağımsız olduğumuz için acemiliğimiz var, biz anayasa nasıl yapıldığını 

bilmiyoruz. Buna çocuklar bile inanmaz. Öyleyse dedim, iki tane bizde 

anayasa profesörleri var, İki üç tane profesörü hemen her gün göndereyim 

size yardımcı olsun, doğru dürüst bir anayasa yapın. Şimdi, bu bir mesele. 

Şimdi, başka meseleler var Sayın patrik. Ben konuşmak istemiyorum, bu-

radaki havayı da dağıtmak istemiyorum. Yanıbaşımdaki sınıf arkadaşım, 

meslektaşımız, kırk yıllık diplomatız. Biz çok olaylar yaşadık ve dramatik 

olaylar yaşadık. Başka dünyanın hiçbir dış işleri teşkilatının başına gelme-

yen olaylar yaşadık. Bunları geçmek istemiyorum burada, fakat sizin çok 

olumlu, yapıcı konuşmanız ve tutumunuz yüzünden, bunu her zaman izli-

yoruz, görüyoruz, burada da tekrar teyit ettiniz. Diliyorum ki, Eçmiyazin 

Patrikliğiyle ve Antilyas Patrikliği de sizin gibi yapıcı düşünebilse. Çünkü 

biliyorsunuz ama bir kere daha burada dinleyenlere hatırlatayım, bu Er-

meni meselesinin yani bu arada suikast dalgasının başlangıcı, Eçmiyazin 

Patriğinin 17 Ağustos 1964 yılında yaptığı zehir zemberek deklarasyon. 

İki gün sonra Antilyas Patriğinin yaptığı deklerasyonla başladı. Önce dün-

ya çapında bir büyük kampanya başlatıldı, arkası geldi ve günlere geldik. 

Şimdi bunlara geçmek istemiyorum. Temenni ediyorum ve diliyorum ki, 

sizin bu yapıcı tutumunuz ve olumlu yaklaşımınızı onlar da idrak etsinler. 

Tarihte çok hatalar yapılıyor. Burada Sayın Nüzhet Bey dedi ki, ilk 1774 

Küçük Kaynarca Anlaşmasına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan 

Hıristiyanlar imparatorluğun iç işi, devletin iç işi. İlk defa Rusya buraya 

bir madde koydurdu. İşte, Hıristiyan Ermeni adı o zaman henüz geçmiyor. 

Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Hıristiyanların hamisi durumuna so-

yundu. Arkasında 1856 Paris Anlaşmasına bizim Islahat Fermanı ile ilgili 



lxvii

DEĞERLENDİRME

bir madde kondu. Islahat Fermanı bir iç hukuk meselesi. Fakat anlaşma 

yapılınca dış hukuk uluslar arası hukuk meselesi haline geldi. İngiliz Dı-

şişleri Bakanının İstanbul’daki elçisine yazdığı telgrafı okudum diyor ki, 

şimdiye kadar yalnız Rusya, Osmanlı  Hıristiyanlarının koruyucusu du-

rumundaydı, şimdi bundan sonra yedi büyük devlet koruyucu durumuna 

geldi. Ondan sonra Berlin Anlaşması ve Türklerle Çerkezleri, Çerkezler-

le Ermenileri, Türklerle Ermenileri birbirine düşürdüler ve burada tarihî 

hatalar yapıldı. Bunlardan ders alalım ve siz de yardımcı oluyorsunuz ve 

temaslarınız vardır. Eçmiyazin ve Antilyas Patrikliğine de, siz temasınız 

var, bunları söyleyin. Ben tekrar bu sempozyumun çok başarılı geçmesini 

temenni ediyorum. Sayın valiye, rektöre, komutanlara ve burada dinleyen-

lere ve herkese saygılar sunuyorum, teşekkür ederim.



OSMANLICILIK İLE MİLLİYETÇİLİK ARASINDA 

HAMİDİYE BÜROKRASİSİNİN ERMENİ MEMURLARI

Dr. Abdülhamit KIRMIZI

SETA (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı) Siyaset Araştırmaları Koordinatörü

E-mail: akirmizi@setav.org; Tel.: 0 312 405 61 51


Özet

Sultan II. Abdülhamit devri (1876–1909) her alanda mo-

dern müesseseleşmenin arttığı, bürokrasinin ihtisaslaştı-

ğı ve 1856 Islahat Fermanı’nda sözü verilen idarî düzen-

lemelerin gerçekleştiği bir dönemdir. 1856 Fermanı’nın 

vaatlerinden biri de, Osmanlıcı fi kriyatın bir gereği olarak 

memurların istihdamında dinî ayrım yapılmaması, gayri-

müslimlere de memuriyet yollarının açılmasıdır. Gerçi Tan-

zimat ile beraber imparatorluğun geleneksel kozmopoli-

tizmi kurumsallaşmaya başlamış ve 1840’lardan beri gerek 

taşrada teşekkül eden idare ve belediye meclislerinde, ge-

rekse merkezdeki istişarî kurullarda gayrimüslim üyelerin 

bulunmasına dikkat edilmiştir. Ancak gelişen modern bir 

Osmanlılık bilinci etrafında gayrimüslim memurların bü-

rokratik mekanizmaya nüfuz etmesi Islahat Fermanı’ndan 

sonra olmuş ve en yoğun haline II. Abdülhamit döne-

minde ulaşmıştır. Hamidiye idaresinde diğer gayrimüslim 

cemaat mensupları yanı sıra Ermeniler de nazır, müsteşar, 

müşavir, müdür, kâtip vesaire olarak hem merkez hem de 

taşra teşkilâtında görev almışlardır. 

Ermeni memurlar bürokraside sadece bütün memurların 

karşılaştığı sorunlarla değil, Osmanlı milletler sentezinin 

aşınıma uğramasıyla beraber artan kuşkularla ve kendi 

soydaşlarının saldırılarıyla da yüz yüze kalmışlardır. Ermeni 

komitacılar kendilerini Osmanlı ülküsüne adamış Ermeni 

memurlara suikastlar tertip etmiş, onları korkutmuş, ya-

ralamış ve öldürmüşlerdir. Bu makale Osmanlı Ermenileri 

hikâye edilirken göz ardı edilen bu boyutu, milliyetçi/ayrı-

lıkçı Ermenilerin saldırılarına maruz kalan Ermeni memur-

ları ve devletin bu memurlarına nasıl sahip çıktığını konu 

edinmektedir.


71

Dr. Abdülhamit KIRMIZI



Giriş

1856 Islahat Fermanı’nın vaatlerinden biri, Osmanlıcı fi kriyatın bir ge-

reği olarak memurların istihdamında din ayrımı gözetilmemesi, gayrimüs-

limlere de memuriyet yollarının açılması olmuştur. Tanzimat ile beraber 

Osmanlının geleneksel kozmopolitizmi kurumsallaştırılmaya başlanmış 

ve 1840’lardan beri merkezdeki istişarî kurullarda, taşradaki idare mec-

lislerinde gayrimüslim üyelerin bulunmasına özen gösterilmiştir. Ancak 

gelişen modern bir Osmanlılık bilinci etrafında gayrimüslim memurların 

bürokratik mekanizmaya dâhil edilmesi Islahat Fermanı’ndan sonra olmuş 

ve bu tedahül en yoğun haline II. Abdülhamit döneminde (1876–1909) 

ulaşmıştır.

Hamidiye idaresinde diğer gayrimüslim cemaat mensupları yanısıra 

Ermeniler de nazır, müsteşar, müşavir, müdür, kâtip, mühendis vesaire ola-

rak hem merkez hem de taşra teşkilâtında görev almışlardır

1

. Bürokraside-



ki bu renklilik edebî eserlerimize de yansımıştır. Meselâ, Ahmet Midhat’ın 

Felatun Bey ile Rakım Efendi adlı meşhur romanında Rakım, Hariciye ka-

1 Bkz. 


Abdülhamit 

Kırmızı, Osmanlı Bürokrasisinde Gayrimüslimler 1876-1909, Basılma-

mış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul 1998; Kızmızı, “Osmanlı Bü-

rokrasisinde Gayrimüslim İstihtamı”, Divan, Sayı 13, 2002/2, s.295-306; Kırmızı, “Son 

Dönem Osmanlı Bürokrasisinde Akraba Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları Dergisi, Sayı 8, 

Kış 2003, s.137-152.



72

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER



leminde refi ki olan bir Ermeniye, onun Fransızca kitaplarını okuma iznine 

karşılık Türkçe dersi vermiştir

2

.

1889’da vilâyetlerdeki Ermeni memurların dökümü beş sayfa tutmak-



tadır

3

. Vilâyetler bazında zaman zaman güncellenen bu listelerin



4

 hazırlan-

ma sebebi Ermeni memurları mimlemek ya da fi şlemek değil, memuriyet-

te dinî ayrımcılık yapıldığı ve Ermenilerin devlette istihdam edilmediği 

şeklinde Avrupa’dan seslendirilen iddialara cevap vermektir. Hüdaven-

digâr vilâyetiyle gerçekleşen mahremane kayıtlı bir yazışmadan, Dâhiliye 

Nezareti’nin;

Bazı bedhâhân tarafından güya hizmet-i devlette Ermeni memurlar 

istihdam olunmamakta olduğu yolunda neşriyat-ı mefsedetkarane bulun-

makla, merkez ve mülhakat-ı vilâyette müstahdem Ermeni memurlarının 

hizmet-i devlete tarih-i duhulleri ve memuriyet-i hazıralarına zaman-ı ta-

yinlerini ve miktar-ı maaşlarıyla rütbe ve nişanlarını gösterir musaddak 

bir kıta defterin bittanzim irsali

5

yönünde bir talebi olduğu anlaşılmaktadır.



Osmanlı Taşra İdarecilerine Yönelik Ermeni Suikastları

II. Abdülhamit devri aynı zamanda Ermeni terör örgütlerinin sistema-

tik tedhiş hareketleri gerçekleştirdikleri bir dönemdir. Bu minvalde özel-

likle yüksek rütbeli taşra idarecilerine suikastlar düzenlendiği, meselâ, 

İstanbul’a dönen sabık Van valisi Ali Bey’in şehit edildiği ve yine eski Van 

valisi Bahri ile şehir kumandanı Hamdi Paşaların Trabzon’da bir suikastta 

yaralandıkları zikredilebilir.

Bir kaymakamın Ermeni nüfusu olmayan kazalardan birine nakil is-

tidasını arzeden Zaptiye Nezareti’nin bir yazısı, Ermeni milliyetçilerinin 

Müslüman kamu görevlilerini nasıl tehdit ettiğine dair ilginç bir örnek-

tir. Arapkir kaymakamı iken Ermeni komitacılarla uğraşan Osman Fehmi 

2  Ahmet Midhat Efendi, Felatun Bey ile Râkım Efendi, Kırkanbar Matbaası, İstanbul 1292 

(1876), s.19.

3 Bu 


beş sayfalık Ermeni memurlar listesi Asami-i Vilâyet-Nev’-i Memuriyet-İsim tasnifi yle 

hazırlanmıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Y.PRK.UM., Belge No: 16/2, 1307 C 

17. 

4  BOA, Y.PRK.DH., Belge No: 5/71, 1310 R 18’de Kastamonu valisinin Dâhiliye Nezareti’ne 



gönderdiği vilâyet dahilinde bulunan Ermeni memurlar listesinde toplam 17 memur vardır. 

BOA, Y.PRK.UM., Belge No: 35/107, 1314 R 25’te aynı vilâyet için hazırlanan yeni bir 

liste vardır.

5  BOA, Y.PRK.UM., Belge No: 28/54, 1311 R 8; ekinde 4 sayfalık liste vardır.



73

Dr. Abdülhamit KIRMIZI

Efendi kendi isteğiyle Halep vilâyeti Rumkale kaymakamlığına tahvil-i 

memuriyet etmiş ve yola çıkmışken Ermeni müfsitlerince yaralanmasını 

Mamuratülaziz valisine şikâyet etmiştir. Fakat Mamuratülaziz idare meclisi 

azasından iki Ermeninin, Harputluyan Artin ve Toprakcıyan Kirkor’un et-

kisiyle vali söz konusu şikâyete ehemmiyet vermemiş, hatta Osman Fehmi 

Efendi birkaç gün tevkif edildikten sonra evine gönderilmiştir. Rumkale’de 

tekrar saldırıya uğrayan bu kaymakam için Zaptiye Nezareti; ya Ermeni 

olmayan Suruç ve Rikka kazalarından birine tahvil-i memuriyeti veyahut 

Nezaret-i acizîce bir memuriyete tayini istid’asında bulunmuştur

6

.



Ermeni teröristlerin Müslüman kamu görevlilerini hedef seçmesinde 

belki şaşırtıcı bir yön yoktur. Ancak Osmanlı bürokrasisinde görev yapan 

Ermeni memurların da Ermeni teröründen mağdur ve muzdarip olmuş ol-

maları dikkat çekecek bir konudur. 



Ermeni Komitacıları İhbar Eden Sadık Ermeniler 

Osmanlı Arşivleri, o dönemde dış  kışkırtmalarla bölücü faaliyetlere 

yönelen Ermenilere duyulan güvensizliğin haklılığına delalet eden bel-

gelerle doludur. Bunun yanında, ayrılıkçı-milliyetçi soydaşlarının muzır 

faaliyetlerini ihbar eden Ermenilerin himaye görerek devlet hizmetinde 

istihdam edildikleri de görülmüştür. Örneğin, 



Merzifon’da derdest edilen Ermeni eşkıyasının ihtifa ettikleri mahal 

ve fesat komitasının ahval u harekâtını hükümete ihbar eden Mığırdıç oğlu 

Merzifonlu Ohannes’in erbab-ı mefsedet tarafından itlafı melfuz olmasına 

mebni Dersaadet’e celbiyle halen münasip bir hizmette istihdamı ve bura-

ya vürudunda hâk-i pâ-yi şâhâneye arz-ı malûmat olunması hakkında 

Dâhiliye Nezareti’nin arzı

7

, Osmanlı Devleti’ne sadık kalmayı tercih 



eden Ermenilerin gördüğü himayeyi belgelemektedir. Merzifonlu Ohannes 

Ermeni teröristlerin saklandıkları yeri ve örgüt faaliyetlerini açığa çıkar-

ması üzerine hayatı tehlikede olduğu için İstanbul’a yerleştirilmiş ve bir 

işe yerleştirilmiştir. Başka bir örnek ise, eskiden Rusçuk’taki Ermeni te-

rör örgütünün reislerinden olup 1891’de devlete sığınan ve itirafçılığının 

karşılığında İstanbul’a yerleştirilip yabancı matbuatın kontrol edildiği bir 

büroda memuriyete başlatılan Tütüncüyan Mıgırdıç Efendi’dir. Memuri-

yeti boyunca da polise illegal Ermeni faaliyetleriyle ilgili bilgiler vermeye 

6  BOA, Y.MTV., Belge No: 86/70, 1311 R 24.

7  BOA, Y. MTV., Belge No: 86/76, 1311 R 25.



74

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

devam eden Mıgırdıç Efendi, örgütün görevlendirdiği iki Ermeni tetikçi 

tarafından İstanbul’da öldürülmüştür. 



Mukaddema Rusçuk Ermeni komitası ruesâsından bulunduğu halde, 

üç sene evvel hükümet-i seniyyeye dehalet ve maa aile Dersaadet’e hic-

ret ve Ermeni komitalarının teşebbüsatını ihbar ile cidden ibraz-ı hizmet 

etmesinden dolayı, saye-i mükafatvâye-i cenab-ı Padişahîden bir kuruş 

maaşla Matbuat-ı Ecnebiyye Kalemi’ne çırağ buyrulan ve kalem-i mezku-

re-ye müdavemetle beraber teşebbüsât-ı fesadiye hakkında zabıtaya birçok 

ihbârât-ı nafi a ve hıdemat-ı ciddiyede bulunmuş olan Tütüncüyan Mığırdıç 

Efendi’nin geçenlerde fesat komitası tarafından tertib ü sevk olunan iki Er-

meni fedai marifetiyle öldürülmesinden dolayı sefalete düşen ailesine maa-

şının yarısının tahsis edilmesi talebini içeren Zaptiye Nezareti’nin istidası

8



sadakatini sürdüren Ermenilerin devlet hizmetinde istihdam edildiğini ve 



milliyetçi Ermeniler tarafından takip, tehdit ve itlaf edildiğini gösteren bir 

belge olarak Mıgırdıç Efendi’nin hikâyesini anlatmaktadır. 



Ermeni Gümrük Memurları

Rüsumat emanetinin konumuz açısından bu dönemde ayrı bir önemi 

vardır. Bilindiği gibi kitap, dergi ve gazetelerin muayenesi için rüsumat 

emanetinde Maarif Nezareti’ne bağlı olarak çalışan sansür memurları istih-

dam edilmektedir. Avrupa’daki Padişah aleyhtarı Jön-Türk yayınlarından 

başka, ayrılıkçı milliyetçi grupların çıkardıkları yayınlar da gümrüklerden 

içeri sızdırıldığı için, sansür memurlarının emin insanlar olması Hamidi-

ye idaresi için önemlidir. Zaman zaman ihmalleri tespit edilen memurlar 

görevden alındığı gibi, ayrılıkçı örgütlere mensup oldukları anlaşılan Er-

meni memurlar da azledilmiştir. Belgelerden, bu azil işlemlerinde bazen 

toptancılık yapıldığı, kuruyla beraber yanan yaşların da bulunduğu anla-

şılmaktadır. Rüsumat emanetinde müstahdem Ermeni cemaatine mensup 



odacıların erbab-ı mefsedetten oldukları cihetle ihraçları sırasında fesatçı 

olmayan ve hizmetinde kusuru olmayan Karnik Ağa’nın bu muameleden 

istisna edilmesine dair rüsumat emanetinin ve Zaptiye Nezareti’nin yazıla-

rı, devletin bu gibi hataları düzeltmede hassas davrandığını göstermektedir. 

Zaptiye Nazırı’nın rüsumat emanetine gönderdiği yazıda Karnik Ağa’nın 

haksız yere görevden alınması şöyle hikâye edilmektedir:

8  BOA, Y. MTV., Belge No: 124/42, 1313 M 16.


75

Dr. Abdülhamit KIRMIZI



Hadise-i malûmeden dolayı emanet-i celilerince hizmetlerinden tard 

u def’ edilen odacı ve hamal ve kapıcı gibi bazı Ermeni müstahdemîni me-

yanında odacı Karnik Ağa’nın dahi tardı cihetine gidildiği istihbar kılın-

mış olub, Hâlbuki merkumun mefsedet yolunda bir hareketi vaki olmayub

Bilakis zabıtaya bazı hidemat-i sâdıkanede bulunmuş ve hatta geçende 

zabıta muhbirlerinden Ohannes Efendi’nin katilini derdest ettirmiş ve bu 

hizmetinden dolayı fesat komitaları efradının husumetine uğramış olması-

na binaen kendüsinin bu muameleden istisnasıyla beraber tatyib ve tesri-

ri re’y u müsaade-i aliyye-i emanetpenahîlerine menut olmağla, olbabda 

emr u ferman hazret-i men lehu’l-emrindir

9

.



 

Rüsumat emini Karnik Ağa’nın memuriyetine iadesi yönündeki bu ta-

lebi Padişaha arz etmiştir.

Bu gibi yanlışlıklara, dönemin kronik bir sorunu olan asılsız jurnalle-

rin sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır. 1896’da sansür memurları arasında 

sakıncalı Ermenilerin bulunduğu ihbarı üzerine, saraydan rüsumat emane-

tine sansür memurlarının ekserisinin Ermeni olup, şayan-ı itimad bulun-

madığı maruzat-i vakıadan malûm-ı âli buyrulmakla bu Ermenilerin teb-

dilleri için tezkire-i hususiyye-i aliyye ile gerekli muamelenin yapılması 

emredilmiştir. Oysa;



İcra olunan tahkikat neticesinde Maarif Nezareti’ne mensup olarak 

Emanet-i müşarünileyha devairinde müstahdem bulunan sekiz nefer mua-

yene-i kütüb memurlarından beşi İslâm, biri Rum ve biri Alman Protestan 

ve biri de Ermeni Katolik olduğu ve Nezaret’te mansub Ermeni muayene 

memuru bulunmadığı ve müstahtemîn-i mumaileyhimin cümlesi emin ve 

mutemed bulunduğu anlaşılmış olduğunun cevaben arz edilmesiyle, ih-

barın asılsız olduğu ortaya konmuştur. Bu maruzatın ekindeki pusuladan 

Dersaadet gümrüklerinde hizmet veren tek Ermeni Katolik sansür memu-

runun Oskiyan Kirkor Efendi olduğu anlaşılmaktadır

10



Rüsumat emaneti iradeleri arasında;



Rüsumat Eşya-yı Ayniye memuru iken katledilen mahdumu Senikrim’in 

yerine tayin olunan diğer mahtum Ohannes’ın dahi Ermeniler tarafından 

katli musammem bulunduğu valideleri tarafından istida olunmasına meb-

ni, Ohannes’e şehrî 400 ve validesine 100 kuruş maaşın kayd-ı hayat sure-

tiyle tahsisiyle Yozgat’ta ikâmetlerine müsaade i’tasına ve Rüsumat Eşya-yı 

Ayniyye memuriyetinin lağvıne dair Meclis-i Mahsus-ı Vükelâ mazbatası 

9  BOA, Y. MTV., Belge No: 145/177, 1314 RA 26-27.

10  BOA, Y. MTV., Belge No: 146/81, 1314 R 23.


76

HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER

üzerine verilen bir irade de bulunmaktadır

11

. Hükümet, Ermeni komita-



cılar tarafından öldürülen memur Senikrim’in yerini kardeşi Ohannes ile 

doldurmuş, fakat onun da suikasta uğrayacağı ihbarı üzerine Ohannes’i 

İstanbul’dan uzaklaştırıp gözlerden kaybetmek için memuriyetini lağvede-

rek Yozgat’a yerleştirmiş, kendisine karşılıksız 400 kuruş ve büyük oğlunu 

kurban veren annesine de 100 kuruş maaş bağlamıştır. 


Download 3.23 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   42




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©fayllar.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling